Sorunlar çok, çözümü yok
Son dönemlerde yazılı ve görsel basında “Türk futbolunun hali ne olacak?” ya da “Türk futbolunun marka değeri nasıl yükselir? şeklinde yorumlar görüyorum.
Yazımın sonunda vermem gereken mesajı en başta ifade etmek istiyorum. Oluşturulan bu düzende, Türk futbolunun marka değerinin artma ihtimali yoktur. Aksine daha da düşer. Bu negatif tablonun birçok nedeni var.
Türk futbolunun marka değerinin düşmesindeki en önemli aktörlerden biri hakemlerdir. Verdikleri ya da vermedikleri kararlarla tepki topluyorlar. Tepki toplamaları da gayet doğal. Çok ucuz ve maçların kaderini değiştirebilecek nitelikte kararlar veriyorlar. Bu kararlar da -genellikle- küçük bütçeli İstanbul ve Anadolu takımlarını yaralıyor. İyi niyetli olduklarına inanmak istiyorum ama VAR sistemini kullanan hiçbir ligde bu kadar ucuz kararlar verilmiyor. Hakemlerimizin bir an önce kendilerine çekidüzen vermesi gerekiyor.
Hakemlerin sahada görmediklerini görsünler diye devreye sokulan VAR sistemi de maalesef özellikle bu sezon istenileni vermekten çok uzak. Hatta, kasıtlı diyebileceğimiz art niyetli kararlara imza atıyor, görmeleri gereken pozisyonlarda devreye girmiyorlar.
Türk futbolunun içinde bulunduğu negatif tabloda, Fenerbahçe ve Galatasaray’ın birbirleri hakkında yaptıkları çok sert açıklamaların da payı büyük. Yeni başkanlarını seçtikten sonra Beşiktaş da çok sert bir şekilde topa girecek. Adım gibi eminim. Çünkü, Türk futbolunda başarıya giden yolun gerginlikten geçtiğine inanıyorlar.
Son günlerde yazılı ve görsel basında çok sık dile getirilen “Kulüpler Birliği lağvedilmelidir!” şeklindeki söylemlere katılıyorum. Türk futboluna hiçbir katkı sağlamayan bir oluşum. Çaylı, pastalı Kulüpler Birliği toplantılarının çıkışında kulüp başkanları birbirleriyle sarmaş dolaş pozlar veriyor ama daha sonra aynı tas, aynı hamam! Amaç nedir? Kulüp taraftarlarını birbirine düşürmek mi?
Kişisel düşünceme göre, bazı spor programlarında sarf edilen gereksiz söylemler de Türk sporunda oluşan gergin havayı tetikliyor. Yıllardır spor programlarını takip ederim. Kulüpler arasındaki bu çekişme her sene artarak devam ediyor. Her sezon başında bazı spor yorumcuları “İlerleyen haftalarda kan gövdeyi götürecek!” gibi spor ruhu ile asla bağdaşmayacak ifadeleri kullanıp, ortamı germeye katkı sunuyorlar. Ortalık, spor yazarı ve yorumcusundan daha çok amigo yazar ve yorumcular ile dolu. Sezon biter, hiçbir olay olmaz, yeni sezon başlar. Uzun süredir, kısır döngü şeklinde devam eden bir TV klasiği! Yorumcuların, geniş kitleleri ilgilendiren hassas konularda biraz daha sağduyulu davranması gerektiğine inanıyorum.
Türk futbolunun geleceğini hiç iyi görmüyorum. Çözüm bulunması gereken birçok sorunumuz varken, her sezon bu sorunlara yenilerini ekliyoruz. Süper Lig’in marka değerinin yükselmesi için Anadolu takımlarının futbol kalitesinin de yükselmesi gerekiyor. Adana Demirspor’u biraz dışarıda tutacak olursak, şu anda Süper Lig’e renk katan bir Anadolu takımımız yok.
Ligimizin kalitesi nasıl yükselir? Şu anda, kulüplerimizin içinde bulunduğu ekonomik darboğazı düşünürsek bu ihtimalin gerçekleşmesi oldukça zor. Hal böyle olunca, yayıncı kuruluş BEIN Sports da Türkiye’den ayrılmak istiyor. Türk futbolundaki sorunlar çok büyük. Şu andaki yönetim tarzıyla da bu sorunların çözümü çok zor.
Tabi ki anladınız. Tüm bunların nedeni, yıllardır Türk futbolunun başına liyakatli bir yönetimin gelmemesi, MHK ‘nın başına gerçekten o görevi layığıyla yapacak birilerinin atanmamasıdır. Hani bir söz vardır “balık baştan kokar“ diye.