Mutlu Hesapçı
OYUNCULUĞUN SABIR İSTEYEN EN CAN ALICI YANI BEKLEMEK!
Gerçek hayatta oynamayan sahici bir kadını tanımış olmanın ayrıcalığını ve mutluluğunu yaşıyorum. Türkiye’ye geldiğinden beri kendisine eşlik etmenin duygusu anlatılmaz ve onu her izlediğimde içinden başka bir şey çıkıyor. Her rolünde başkalaşıyor ve o karakterin içinde onu izlerken bu dünyaya oynamak için gelmiş diyorum. Rengârenk bir kadın ve içinde sonsuz bir sevgi ile sarılıyor dünyaya. Onunla her sohbet ettiğimde şifalanarak başkalaşmış olarak çıkıyorum kendime. Oynuyor, yazıyor, kendi dünyasının içinde sürekli araştırıyor ve her oynadığı rol için uzun bir hazırlık süreci geçiriyor.
En önemli özelliği empati kurmayı çok iyi biliyor ve oyunu ona göre kuruyor, içine de duygularını katıyor. O nedenle yolculuğu anlamlı bir yere ulaşıyor ve seyirciye geçiyor. O bekliyor ve o rol geldiği noktada devleşiyor. Şimdilerde ‘Arıza’ dizisinde İhtiyar lakabıyla evlerimize konuk oluyor, sırada ise daha önce çektiği filmleri Kutluğ Ataman’ın ‘Hilal, Feza Ve Diğer Gezegenler’ ile ‘Dilberay’ var ve güzel bir bekleyişin içinde. Biz de onu bekleyerek nereden çıkacak hangi oyundan ve projeden diyerek kendisini heyecanla takip etmeyi sürdürüyoruz. Nursel Köse ile oynadığı son karakter üzerinden kadınlık mevzusuna uzanan oyunculuğa dair bir röportaj gerçekleştirdim. Herkese sağlıklı ve güzel pazarlar diliyoruz.
Bir oyuncu için bir rolü beklemek nasıl bir zaman, o rol seni nasıl buluyor ve karakteri seçmede, o projeyi kabul etmende kriterlerin neler oluyor?
Oyunculuğun sabır isteyen en can alıcı yanı beklemek diyebiliriz. Uygun rolü, doğru projeyi, proje gelince startı, setlerde sıranı, yayını beklemek sonrasında seyirci, basın ve medyada etkisini beklemek... Samuel Beckett’in “Godot’yu Beklerken” ki gibi; bekleyiş, umutsuzluk, edilgenlik, eylemsizliğin ve kendini yaptığın işin sorgulamasını yaparken, terk edilmişliğine, yalnızlığını yaşadığın dönemi idrak etmen babında büyük işkence. Role uygunluğunu birileri (Cast ajansları, yapımcı ve yönetmenler, senaristler) seni düşünüp sana sunuyor genelde. Projeyi değerlendirirken hikayeyi ve karakter analizini okuyunca bir ilişki kurup kurmadığıma bakarım. Genelde hiç kendimle bağdaşmayan roller beni cezbeder.
Özellikle pandemi döneminde bizim sektörün durmaması gerekliliği boy gösterdi
‘Güvercin’ dizisinden sonra nasıl bir bekleme süreci geçirdin ve ‘Arıza’ projesine girişin nasıl gerçekleşti?
‘Güvercin’ dizisi koronanın gazabına uğradı ve bitirmek durumunda kaldık. Pandemi kapanışına girdim sonra sonra bizim sektörün özellikle pandemi döneminde durmaması gerekliliği boy gösterdi. İnsanlar evine kapanınca, film ve tv izlemek ihtiyacının arttığını dijital platformlardaki artışlardan da hepimiz gördük. Araya Adana’da çektiğimiz ‘Dilberay’ filmi geldi. Bu arada birçok dizi için de senaryo okudum teklifler aldım, görüşme yaptım. Adana’dan döndükten bir kaç hafta sonra ‘Arıza’ dizisi geldi, çok acele oldu, iki hafta içinde sete girdim.
Ortak taşınan yük daha hafifliyor gibi
‘Arıza’ dizisine sonradan dahil olmak nasıl bir heyecan getiriyor ve yeni bir kan olarak dizide nasıl bir etki yaratıyor?
Bir projenin en başından içinde olmanın avantajlı yanı çok. Karakteri oluşturmak için zamanın var, hikâyenin gelişmesinde katkın olması mümkün, oyuncu ve ekiple kaynaşmak için doğru bir süreç oluyor önünde. Beklentileri ortak sırtlıyorsun, sıfır noktasında herkesle birlikte start veriyorsun, ortak taşınan yük daha hafifliyor gibi. Yürüyen, sevilen ve beğenilen, hikâyesi ve seyirci kitlesinin oturmuş olduğu bir dizi “hazır lokma” gibi görünse de, yeni giren karakterin taşıdığı başka bir sorumluluk söz konusu. Beklentiler yükselebiliyor senin dediğin gibi; yeni bir kan olarak, doğru dozda verilerek kan uyuşması sağlamanın manevi kaygısını ve sorumluluğunu yüklendim.
Herkes İhtiyar karakterinin erkek olacağından yola çıkıyordu
Diziye girişin muhteşem oldu heybetli, güçlü bir kadın rolü üstelik erkekler dünyasında patron bir kadının varlığı olarak sen karakterini nasıl yorumluyorsun?
Herkes İhtiyar karakterinin erkek olacağından yola çıkıyordu. Bu kadar güç, bu kadar heybet, sorumluluk ve idare gücünü, patron olma, kitleleri yönetmeyi birçok ülke ve bilhassa bizim toplumumuz erkeğe mal etmiş durumda. Buradan ters köşe yaratmayı umduk, hem yapımcı, yönetmen ve yazarımız, hem de ben hemfikirdik bu konuda. Kadın patronu; alışılmış erkek tiplemesinden uzaklaştırmayı amaçladık. Zarafeti, zekâsı, ağırbaşlılığı, karar vermedeki gücü aldığı yer; bilim ve bilgelikle, kıvrak zekâsıyla, çok yönlü eğitimine ve bir dünya vatandaşı donanımının getirdiği özgüvene dayalı olması ile fark yarattı.
Erkek egemenliği rahatını kolay kolay bozmuyor
Bir masa var ama bu kez masanın başında erkeklerin korktuğu ve emrini dinlediği bir kadın var. Artık kadınlar gücü eline aldı her alanda masa başına onlar mı oturacak?
Keşke öyle olsa. Kadın duyarlılığı ve doğurganlığının getirdiği korumacı, yaşartıcı gücü hepimizin işine yarardı. Sıradan bir erkeğin kaptığı köşeleri kadınlar yüksek donanımlı olarak ulaşabiliyorlar ancak evet sahiden de kapmaca söz konusu burada. Erkek egemenliği rahatını kolay kolay bozmuyor, fırsat eşitliğini haklı paylaşım gibi görmüyor. Sistemler dünya üzerinde kadının kendine masada bir yer açmasını desteklemiyor. Taa ki kadın tüm beceri ve bilgisini, IQ’sunu ve EQ’sunu yani duygusal aklını da ortaya koyarak, ödünler vererek savaşmasına kadar. Biz kadınlara başarılarımız, hak ettiğimiz konumlar, arzu ettiğimiz kariyerler hazır tepside sunulmuyor. Bugün hala dünya vatandaşlarının yarısını kadınlar oluştururken, dünyamızdaki gelir ve zenginliğinin sadece yüzde birine sahip olabilmiş kadınlar.
İhtiyar karakterinin konumu erkek sadece
Bergüzar namı diğer İhtiyar erkek gibi kadın derler ya halk arasında tam da öyle biri. Nursel Köse olarak İhtiyar’ı oynarken neler hissediyorsun?
Bence İhtiyar karakterinin konumu erkek sadece. Erkek gibi denmesi, böyle koltukların sadece erkeğe mahsus görülmesinden kaynaklanıyor bence. Kadını öyle mevkilerde görebilmemizin yolları erkeklerin koyduğu kuralların, çerçevelerin, şablonların ve görülür görülmez kıstasların kadın tarafından aşılması gerekliliğinden yani mecburen kabullenmesinden geçmesidir. Asırlardır kuralları onlar koymuşlar, köşeleri kapmışlar, koltuklara yerleşmişler ama kadın işin içine girmeyi becermişse bunları kabullenerek onlar gibi görünüp kendi yöntemlerini farklı stratejilerle uygulamak zorundadır. Kadın yönetimi kadına özel yapısıyla, erkekleşmemiş, dogmalardan arınmış ise masaları başka yerlere sağlıklı götürür. İhtiyar karakterini bu temellerden kurguluyorum. Garip geliyor bu bazı seyirciye, pasif ve güçsüz bulanlar oluyor. Alışılmış, çok gördüğümüz, bildik reaksiyonlar, hatta şiddet bekliyorlar ama İHTİYAR bence öyle değil ve öyle olmamasını arzu ediyorum.
Dizilerin tutması, sevilmesi ve izlenmesinin reçetesi zaman içinde değişiyor
Aslında İhtiyar’ın güç savaşında duygusal bir durum var oğluna kavuşmak. Aksiyonu çok ama duygusal alt yapısı da sağlam olan ‘Arıza’ dizisini izleyiciler neden sevdi?
Dizilerin tutması, sevilmesi ve izlenmesinin reçetesi zaman içinde değişiyor. Bir zamanlar sadece star başrollerin olması lokomotif görünürken, sadece bu yeterken, bugün tüm vagonların aynı dengede taşınması beklentisi var. Dijital platformlar, tv reyting sisteminden farklı çalışıyor mesela; seyirci sayısı odaklı olması haklı bir rekabet ve tüm yapımlara eşit imkân sunan bir biçimi tercih etmek kaçınılmaz olacaktır bir gün televizyonda da.
Anne olması engel olarak çıkıyor karşımıza
Oynadığın karakterlere baktığında nasıl bir çeşitlilik gösteriyor, bu karakterler içinde Bergüzar karakteri kariyer yolculuğunda nasıl bir yer tutacak ve iz bırakacak?
İhtiyar dünya çapında başarılı bir iş kadını olmayı başarmış, dengeli ekonomik büyümeden ve dünya gezegen kaynaklarının dengeli kullanımı konusunda kabul görmüş, stratejileri konusunda eşsiz bir uzman. Araştırıyor, yazıyor, workshoplar, seminerler, konferanslar veriyor, medyada aranan bir kişilik. Kadın; zekâsını, stratejisini, bilgi ve donanımını erkek egemen toplumda baskın çıkarırken tam da köşe kapmışken, anne olması engel olarak çıkıyor karşımıza. Bu denli gücü çelişik bir kadın karakterini canlandırmak bana iyi geliyor.
Hepimiz alkışlarla, beğenilerle ve tıklamalarla yaşıyoruz
Almanya’da oyuncuyken yıllar önce ülkene geri döndün. Sana nasıl davrandı oyunculuk sektörü, ilk günden bugüne baktığında neler değişti yolculuğunda?
Türk seyircisi ilk etapta oynadığım karakterlerin sivriliğine, acımasızlığına, hatta kötülüğüne rağmen beni severek karakterlerimi kabullendi, ödüllendirdi. Ödüllendirilmek, yaptığınız işin değer görmesi, beğenilmesi hayatımın önemli motivasyonlarındandır. Takdir görmek beni daha iyi işler yapmaya itti. Bunu hep söylerim; hepimiz alkışlarla, beğenilerle ve tıklamalarla yaşıyoruz.
Oynarken gerçekten oluyormuş gibi algılanması gerekir
Oyunculukta başarı göstergesi ve ölçütü ne?
Birçok faktör ve metotlar var bu konuda; sahnenin sanki gerçekmiş gibi bir izlenim bırakması, oynarken gerçekten oluyormuş gibi algılanması gerekir. Bunun için, oyunun yalnızca konusunun, kişilerinin, dilinin değil, görüntüsünün de gerçeğe benzemesine; bu doğrultuda senaryonun, dekorun, kostümün, makyajın, aksesuarın ve ışıklamanın gerçeğe benzer olmasına, gerçeği tıpa tıp yansıtmasına önem vermekten geçer. “Yaratıcı Ruh Durumu” adını vermiştir Stanislavski, yaratıcı ruh durumunda olmayan oyuncunun, hissetmediği duyguların göstermeci bir biçimde yansılamak, taklit etmek, yani “–mış gibi yapmak” zorunda kaldığını; sahteliğe ve yapmacıklığa düştüğünü ve bu nedenle “rol yaptığını” gözlemledim der üstat ne de doğru söyler. Oyuncu ancak yaratıcı ruh durumunda olduğunda, tıpkı hayattaki gibi doğal ve kendiliğinden bir durum içindedir ve oynadığı karakterin deneyimlerini ve duygularını yaşayabilirse yaşatır.
Virüs çok uzağımızda tuttuğumuz ölüm korkusu ile yüzleştirdi
Virüs senin hayatını nasıl etkiledi ve hayatında neleri değiştirdi?
Virüs çok uzağımızda tuttuğumuz ölüm korkusu ile yüzleştirdi. Yaşamın ne de kısa olduğunu hatırlattı. Sağlıklı yaşamın her şeyden daha değerli olduğunu yeniden ve acil keşfetmemi sağladı. Kendinle baş başa kalmanın dayanılmaz hafifliği sınavını sundu. Ve artık her şey dünya üzerinde yepyeni yollarda, yeni düzenler, yeni sistemlerle yeni formlarda yaşayacağız. Ve bizde bir önceki kuşaklar gibi “ahh eskiden her şey çok güzeldi” diyeceğiz ve bu düzenin içine doğan çocuklara eski ve geri kafalı geleceğiz gerçeğini dayattı.