Mutlu Hesapçı
İNSANLARIN HAYATINI DEĞİŞTİREBİLME İHTİMALİNİ SEVDİĞİM İÇİN BU İŞİ YAPIYORUM
Kendisini yıllar içinde televizyon programlarında çok konuk ettim her konuk ettiğimde duruşu, mütevazı tavrı, sıcak sohbeti ve insana iyi gelen enerjisi hiç değişmiyordu. Öncelikle kendisi iyi insandı zaten iyi insan olmayı seçtiğini belirterek oyuncu zaten herkes olabilir diyordu. Kime sorsanız arkasından hep iyi konuşuyorlar ve onu seviyorlar. YouTube kanalında yaptığı ‘Hakan Bilgin’le Mekanın Sahibine Geldik’ programında da bunu görebiliyorsunuz. Yaptığı programı çok sevdim, konukları ile sohbetini çok sıcak ve gerçek buldum. Hakan Bilgin olduğu gibi içinden sohbet akan bir program yapıyor. Her alanda projelerin içinde olmayı seviyor. Oyunculuk, sunuculuk, organizasyon yönetimi, danışmanlık ve hocalık yapıyor. Hakan Bilgin ile online bir sohbet gerçekleştirdik, o kadar çok şey konuştuk ki röportaj sayfamız maalesef yetmiyor. Uzun sohbetin ardından bende kalan duygu; herkesin böyle bir arkadaşı olmalı. ‘Hakan Bilgin’le Mekânın Sahibine Geldik’ programını izleyin beni daha iyi anlayacaksınız. Herkese sağlıklı ve mutlu bir pazar dileriz.
Aklında bir sohbet programı sunmak var mıydı ve YouTube’da ‘Hakan Bilgin’le Mekanın Sahibine Geldik’ projesi nasıl ortaya çıktı?
Talk Show izlemeyi çok severim, tanıdığım bildiğim insanların gerçek hayat hikâyeleri ilgimi çeker. Hayatlarındaki bir problemi nasıl çözmüşler, meslekte bir yere gelmiş olan büyüklerim nelerle karşılaşmışlar da buraya gelmişler, yolculukları nasıl acaba diye merak ederim dolayısıyla biyografi hikâyelerini çok severim. Burada komşularımla sohbet ederken de onların çocukluktan bugüne hikâyelerini öğrenmek isterim, manasızca herkesin o defoları nasıl aştığını öğrenme konusunda bir merakım var. Bu tarz sorular soran rahatsız bir adamım. Kovid dönemi ile birlikte YouTube’a daha fazla yönelme olduğu için bu mecraya program yapmam için teklif ile geldiler ben de konuşmayı çok seven biri olarak kabul ettim. “Program yaparım ama o mecradaki programlara birebir benzemesin, soracağım sorulara ben karar veririm, magazinel boyutta bir iş olmasın farklı bir iş yapalım. Konuk ettiğim insanın içini açmaya, anlatmaya çalışırım benim yapmak istediğim hikaye böyle” dedim. Ve böylece projeye başladık. Bu programda önemli olan şey konuklarımızın anlattıkları ve sohbetiyle bizi farklı bir yolculuğa çıkartması.
“vay be bu insanın da dünyası ne acayipmiş ”desinler istiyorum
Baktığımız zaman herkes YouTube’da sohbet ediyor, programlar yapıyor. Seni ve programın içeriğini ayırt edici kılan ne?
Bize hep sorarlar oyuncu olarak nasıl ezber yapıyorsun diye bir öykü ezberleme diye bir şey vardır. Hikâyeyi, hikayedeki yerini ezberlersin ve o hikayedeki yerine bakıp sana bir şey sorulduğu zaman söyleyeceğin şey zaten senin repliğindir. Ben bir insanı konuk aldığım zaman zaten tanıyorsam ona dair bir öykü ezberim, hayatına dair bilgim, bilgim haricinde hayran olduğum yanları vardır. Ben de seyircilerime tanıdığım, sevdiğim ve özelliğini anlatabilecek zeminler kurmaya çalışıyorum. İnsanların bilmediği ama bence çok önemli olan şeyler. Dolayısıyla buradan yola çıkıyorum. Mutlaka anlatılmasını istediğim, insanlar bunu bilsin dediğim konuklarımın özelliklerini de paylaşmak için özellikle altını çiziyorum. Programın kurgusu yok diğerlerinden farkı bu. Tanıdığım, sevdiğim, merak ettiğim insanların tanınmasını ve sevilmeye çalışılmasını istiyorum, derdim sadece bu. Özellikle de farklı gruplardan, mesleklerden insanları konuk alıyorum. Her kesimden, başka dünyalardan, yerlerden insanları konuk alarak izlediğiniz zaman “vay be bu insanın da dünyası ne acayipmiş ”desinler istiyorum. Bunu derlerse belki de önyargılı baktıkları bir konuğuma artık önyargıyla bakmayacak insanlar. İnsanları tanımadan, insanları bilmeden önyargıyla gruplara ayırdığımız için sevgi ve saygıyı unuttuk. Tarafsız olmayı başarırsak, bir yerli olmayı bırakırsak o zaman çok daha zenginleşiriz, çok daha fazla şey öğreniriz, çok daha renkli olabiliriz dertlerimden biri de bu. YouTube kanalının en büyük farkı bu, insanların daha renkli olabilmesi.
Her konuktan bambaşka şeyler öğreniyorum kitap okuyormuşum gibi bir his
Sohbetinizi izleyince sevmediğimi düşündüğüm kişiler varsa da sayende çok seviyorum ve duygum değişiyor. Bir diğer yanı da insanı motive ediyor, herkes başarı hikâyesini çizebilir gibi bir duygu ve tat bırakıyor.
Aslında şöyle herkes bir hayat yaşıyor da bazen verdiği mücadelesinin farkında değil. Bazen insan kendi dibinde olduğu zaman yaşadığı zorlukları verdiği mücadeleyi fark etmiyor. Kendi hayatının içine bakamadığın için çok yakalayamıyorsun kendini. Ben o insanların kendi hayatlarının içine bakmalarını ve o hayatlarını anlatmalarını istiyorum. Konuklar da kendilerini anlattıktan sonra içinde oldukları kendi hayat hikâyeleri ile yüzleşip hatta şaşırabiliyorlar. Kendileri de sohbet sohbeti açınca hayatlarına dair itiraf edemedikleri şeyleri itiraf edebiliyorlar. Programda her konuktan bambaşka şeyler öğreniyorum kitap okuyormuşum gibi bir his.
Yedek kulübesi olmayan yer olduğu için sahnede olmak beni mutlu etti
Oyuncu olmak şimdi çok cazip ama senin döneminde o kadar cazip değildi diye düşünüyorum. Neden oyuncu olmak istedin?
O zamanlar oyunculuk hayalim yoktu. Her ergen çocuk gibi karşı cinsin seni beğenmesi için verdiğim mücadelede çeşitli faaliyetlere gidiyorsun ya hikâye de öyle başladı. Hentbol oynadım, halk oyunlarına katıldım tiyatro da onlardan biriydi. Edebiyat derslerinde doğru şiir okuyan çocuklardan biriydim herhalde ki tiyatroya seçildim. Katıldığım faaliyetlere baktığımda kendimi en iyi ifade edebildiğim ve yedek kulübesi olmayan yer olduğu için sahnede olmak beni mutlu etti. Çünkü hentbolda yedektim halk oyunlarında sonda mendil sallayandım hep böyle kenardaydım yani. Ama tiyatroda küçük de olsa bir rolüm vardı ve onu söylediğimde seyirciden reaksiyon alıyordum. Bu fırsat alanını bulduktan sonra seyircinin de verdiği reaksiyonu keşfedince başka bir duygu yaşadım. Babam savcı, annem öğretmendi sokakta yürürken savcının oğlu, okulda öğretmenin oğluydum yani hep kontrol altında bir çocuktum. Hakan Bilgin diye bir şey yoktu hep birinin oğluydum bu kötü bir şey ve bu kötü olan şey beni tetikledi. Kendimi ifade etmem gerekiyordu bu da oyunculuk ile oldu. Yıllar geçip Yılan Hikayesi’nde oynadığım sene memleketim Arhavi’ye gittiğimizde artık Hakan Bilgin vardı ve babam da Hakan Bilgin’in babası olarak tanımlanıyordu. Babama “bir gün geldi hep Avni Bilgin’in oğlu Hakan diyorlardı ya bak şimdi Hakan Bilgin’in babası dedirttim hem de senin memleketinde” diye espri yapmıştım. Üniversitede tiyatro ekibi vardı orada da tiyatroya devam ettim. İşletme mezunuyum üniversite bitince iş hayatına girdim ama bir taraftan genç amatör gruplarla çalışmaya başladım. O dönemde Ortaoyuncular sınavına girdim ve seçildim. Akşamları 6’dan sonra elimde bond çanta takım elbise ile işten çıkıp akşam provaya gidiyordum. Ferhan Şensoy’un profesyonel tiyatroya seçtiği kişilerden biriydim çok heyecanlı düşünsenize bir şey oluyor burada diyerek o heyecanla işten kaçmaya başladım.
Tiyatro yapacağım ve Ferhan Şensoy ile o fotoğrafı çektireceğim
Ortaoyuncular ekibinin içinde olabilmek ve Ferhan Şensoy gibi bir ustanın seni seçmesi çok özel bir durum ve bir şans, hayatının akışı değişmiş aslında.
O dönem iş hayatı ile Ortaoyuncular beraber yürüyordu aslında ne yaptığımın farkında değildim. Ben sadece tiyatroya devam ediyordum ama bu arada iş hayatım da devam ediyordu. Şirket izin verdiği müddetçe tiyatro da devam eder diye düşünüyordum. Şirketten belirli bir zaman sonra tiyatro yapmak için izin almam zorlaştı ve tiyatro yapmanı istemiyoruz dediler. Başladım ağlamaya hayatımda bir fırsat geçti Ferhan Şensoy ile yan yana bir oyun oynayayım sadece bir oyun istiyorum yan yana bir fotoğrafımız olsun, torunlarıma anlatayım tek isteğim buydu. Gerekirse hayatımı bir sene donduracağım tiyatro yapacağım ve o fotoğrafı çektireceğim sonra gerekirse işe dönerim dedim. Bir şekilde şirketin genel müdürünü sonunda ikna ettim hem şirkete hem tiyatroya devam ettim. Sonra bir şeyi çok istersen olur ya şirket battı ondan sonra sadece tiyatro devam etti.
Mayıs ayında ‘Farkıma Takılanlar (Unutamadıklarım)’ kitabım çıkıyor
Ne güzel anılar ve hikâyelerin var. Bu hikâyeleri kitabında uzun uzun okuyacak mıyız yeni bir heyecan daha yaşıyorsun kitabın çıkıyor.
Evet heyecanlıyım ve kitabım çok yakında çıkıyor.‘ Kitabın adı ‘Farkıma Takılanlar (Unutamadıklarım)’. Hikâye şu; başımdan geçen olaylardan yaptığım çıkarımları paylaşıyorum. Başımdan böyle bir şey geçti, ben buradan bunu öğrendim size de öneriyorum istiyorsanız alın bunu istiyorsanız almayın. Canım sıkıldı Hakan dediğinde sana ne anlatıyorsam, bir arkadaşımın çocuğu sorduğunda ona ne anlatıyorsam, üniversitedeki öğrencilere motivasyon konuşması yaparken ne anlatıyorsam o hikayeler var yani bu öğreten adam tavrım ile biriktirdiğim şeyleri anlatıyorum. Bu kitaba sebep olan kişi Ahmet Şerif İzgören hocadır “Hakan niye yazmıyorsun bence yaz geride bir şey kalsın” diyerek beni yüreklendirdi. Yazamam diye düşünüyordum yazamam diyerek 180 sayfa yazdım. Elma Yayınları’ndan Mayıs ayında çıkacak.
Derdimi sanatımla anlatabilecek kadar gücümün olmasını çok isterdim
Oyunculuk yolculuğu nasıl gidiyor, burada olmalıyım şurada oynamalıyım durumları ve hırsları yok mu?
Dünya insanı olmayı çok isterdim. Yabancı dilim olsaydı şakır şakır İngilizce konuşsaydım buradan basıp gidip yurt dışında herhangi bir aktörle sohbet edebilmeyi çok isterdim. Onun için sınırlarımı biliyorum ne yazık ki. Ama bu sınırların içerisinde de bir şeyleri yapabileceğimi, bu yapabildiğim şeyin de dünyada tanınabilecek bir şey olabileceğini tahmin edebiliyorum. Aamir Khan diye adam var bu adamın yaptığı her filmde bir derdi var. Bir şey anlatmaya çalışıyor sıradan hiçbir şey anlatmıyor. Bu adam gibi bir adam olmayı çok isterdim. Derdimi sanatımla anlatabilecek kadar gücümün olmasını çok isterdim. Aamir Khan insanların hayatını değiştirebilme ihtimalini sevdiği için bu işi yapıyor eminim ben de öyle, benim de hayallerim oyunculuk anlamında böyle. Yoksa niye Hamlet oynamadım, şunu niye oynamadım, keşke şunu oynasaydım dediğim olmadı. Sadece bazı ekipleri görüyorum çok eğlenceliler o zaman bu dizide olmak isterdim diyorum ama şu rolü niye oynamadım dediğim olmuyor. Mesela şu anda ‘Son Yaz’ diye bir dizi o diziyi ve kadroyu çok seviyorum ekip eğlenerek ve iyi oynuyor. O kadar enerji gönderdim ki orada oynamaya gideceğim herhalde bir gün. Şunu oynayayım bunu oynayayım gibi şeyler ve hırslar yok kafamda.