Mutlu Hesapçı
HAYATTA KALMANIN TEK SÜRDÜRÜLEBİLİR YOLU BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNİ GÜÇLENDİRMEKTİR!
Kendisi ile birlikte bir televizyon kanalı için program yaptığımız zaman tanışmıştım. Güzelliği, aklı ve iyi kalbiyle güzel bir insan tanımış olmakla birlikte güzel programlara da imza atmıştık. O tescilli bir güzel üstelik bir bilim kadını ve sporcu. En önemli iki alan genetik ve beslenme konusunda çalışmalarını sürdürüyor. “Yeni Nesil Sürdürülebilir Sağlıklı Yaşam Danışmanlık Platformu” adlı projesi Tübitak desteği aldı ve destek sayesinde MDnutriacademy Genetik Biyomühendislik Yazılım şirketini kurdu. Aynı zamanda Google ve MediaCat ortaklığında hayata geçirilen ve ilki gerçekleştirilen “SheMakes :Geleceği Farklı Yaratanlar” programı ile girişimciliğini devam ettiriyor. Moleküler Biyoloji ve Genetik Mühendisi / Beslenme Uzmanı Dr. Melis Durası ile virüs, genetik yapımız ve beslenme üzerine sayfamız yettiği ölçüde konuştuk. Sizlerle başarılı ve güzel kadın Melis’i bu pazar buluşturmak ve tanıştırmak istedim. Sağlıklı zamanlar ve iyi pazarlar dileriz.
Yaşadığımız koronavirüs sürecini sen nasıl yorumluyorsun ve başımıza bu salgın hastalık sence neden geldi?
Koronavirüs COVID-19 salgını, zamanımızın küresel sağlık krizini tanımlayan ve İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana karşılaştığımız en büyük zorluk. Şimdiki verilere baktığımızda ölüm sayısı bakımından trajik seviyelere ulaşılmış durumda. Ancak, pandemik süreç sağlık krizinden çok daha fazlası, benzeri görülmemiş bir sosyo-ekonomik kriz içindeyiz. Dokunduğu her ülkeye derin ve uzun sürebilecek izler bırakabilecek yıkıcı sosyal, ekonomik ve politik etkiler yaratma potansiyeline sahip. Zaten hepimiz bu sürecin bir parçası olarak süreci deneyimliyoruz ve deneyimlemeye de devam edeceğiz. Covid-19 salgını gibi küresel bir zorluk ancak araştırma sonuçları hızlı ve açık bir şekilde paylaşıldığında ve tüm paydaşların – bilim insanlarının, sağlık çalışanlarının, yayıncıların, fon sağlayıcıların, politikacıların ve hükümet yetkililerin birlikte takım halinde çalıştığı bir ortamda yenilebilir. Başımıza bu salgın hastalık neden geldi sorusuna da aslında maalesef ki net bir cevap vermem mümkün değil. Ama şunu söyleyebilirim, bir virüsün pandemi olacak duruma gelmesine zemin hazırlayan ortamı da biz insanlar yarattık. Pandemilerin daha olası olmasının sebepleri arasında global seyahat imkanlarının artışı, şehirleşme, iklim değişikliği (Dünya Sağlık Örgütü-WHO, 2030 ile 2050 yılları arasında, iklim değişikliğinin sıtma ve dang humması gibi bulaşıcı hastalıkların yayılmasıyla yılda çeyrek milyon insanı daha öldüreceğini tahmin ediyor.), insan-hayvan temasında artan oranlar ve sağlık çalışanlarının kısıtlı sayıda olması gösteriliyor.
Genetik Mühendisi olarak virüs hangi genetik yapıları ne kadar etkiliyor ya da etkilemiyor?
SARS-CoV-2'nin genetik olarak tasarlanıp tasarlanmadığı konusunda çok fazla spekülasyon var. Çalışmalar gösteriyor ki, nükleotid dizilerinde mühendisliği düşündürecek hiçbir şey yok. Dizilerde gördüğümüz modeller, mutasyon, seçim ve farklı viral suşlar arasındaki genetik materyalin doğal değişimi gibi olağan süreçle tamamen uyumlu olduğu belirtiliyor. Virüsler çok hızlı evrimleşir ve vahşi hayvanlarda geniş bir viral genetik materyal rezervuarı vardır, bu nedenle SARS-CoV-2 gibi bir virüsün aniden ortaya çıkması şaşırtıcı değildir. Aslında virologlar bunu bekliyorlardı ve bu konuda yıllardır uyardılar. Virüsler bize bulaştıklarında, genetik materyallerinin küçük parçalarını DNA'mıza gömebilirler. Seyrek olmakla birlikte, bu materyalin insan genomuna dahil edilmesi milyonlarca yıldır gerçekleşmekte. Devam eden bu sürecin bir sonucu olarak, viral genetik materyal, modern insan genomunun yaklaşık yüzde 10'unu oluşturuyor. Zamanla da, genomumuzu dolduran viral istilacıların büyük çoğunluğu, artık aktif enfeksiyonlara yol açmayacak kadar mutasyona uğradı. Ancak, Ulusal Sağlık Enstitüleri tarafından finanse edilen bilim adamlarının gösterdiği gibi, tamamen uykuda değiller. Bazı durumlarda, bilim adamları, aslında faydalı bir etkisi olduğunu fark ediyor.
Doğuştan gelen genler bir kişinin hayatını ve yaşam kalitesini belirliyor diyebilir miyiz?
Basitçe söylemek gerekirse, DNA sizin kaderiniz değil. 2019 Aralık ayında yapılmış en büyük meta analiz çalışması pek çok kanser, diyabet ve Alzheimer hastalığı da dahil olmak üzere hastalıkların büyük çoğunluğunun en iyi ihtimalle yüzde 5 ila 10'luk bir genetik katkısı olduğunu gösteriyor. Son yıllarda yapılan çalışmalar şunu daha açık hale getiriyor: nadir istisnalara rağmen, çoğu hastalığa yakalanma riskleri metabolizmamızdan, çevremizden, yaşam tarzımızdan veya çeşitli besinlere, kimyasallara, bakterilere veya virüslere maruz kalmamızdan kaynaklanıyor.
Bir beslenme uzmanı olarak biz ülke olarak nasıl besleniyoruz, doğru yaptığımız şeyler ve yanlış yaptığımız şeyler nelerdir?
Geçtiğimiz yıl Türkiye Beslenme ve Sağlık Araştırması sonuçları paylaşıldı. Her 3 yetişkinden 1’i obez, birisi de fazla kilolu. Bu çok yüksek bir oran. Kadınlarda obezite artmış %41 oranında sabitlenmiş, erkeklerde ise obezite oranı %20’den %26’ya yükselmiş. En trajik olan sonuçlardan biri ise fiziksel aktivite sonuçlarıydı. Hala nüfusumuzun önemli kısmı hareketsiz yaşam sürüyor maalesef. Neyi yanlış yapıyoruz, henüz yemeğin tadına bakmadan tuz ekliyoruz örneğin. Ekmek tüketimi konusunda dikkatsiz davranıyoruz. Bir diğer yapılan en büyük yanlış, web sitelerinde, sosyal medyada satılan zayıflama ilaçlarının kullanımı. Popüler diyetlerin ne olduğunu araştırmadan, uzmanına danışmadan peşinden koşuyoruz bir umut. Ama şunu unutuyoruz, her birey biriciktir. Bana uyan, başkasına uymayabilir. Öncelikle sağlıklı yaşam bilincinin oluşturulması ve neden bu kadar önemli olduğunun farkına varmak önemli. Birey bunun farkına varırsa ancak bu kötüye giden senaryoyu değiştirmek mümkün olabilir diye düşünüyorum.
Virüs ile birlikte sağlıklı yaşam ve beslenme alanında ne gibi değişimler oldu, insanlığı nasıl sağlıklı yaşam reçeteleri bekliyor?
Bu COVID-19 salgını sırasında bireylerin beslenme durumu, istikrarsızlaşmaya karşı direnç olarak kullanılmıştır. Optimal beslenme ve diyetsel besin alımı bağışıklık sistemini etkiler, bu nedenle mevcut bağlamda hayatta kalmanın tek sürdürülebilir yolu bağışıklık sistemini güçlendirmektir. Beslenme ve fiziksel aktivite de bağışıklık sistemini güçlendirmenin en etkin yollarından. Sağlıklı yaşam ve beslenme ile ilgili bilimsel çalışmaların sonuçlarıyla birlikte dünyada bakış açısı genel sağlıklı yaşam reçeteleri veya diyet planları yerine çok daha kişiselleştirilmiş yaklaşımların ön plana geçeceğini söyleyebilirim. Bununla ilgili de pek çok girişim söz konusu. Genetik bilginin okunabilme kapasitesinin de teknolojiyle birlikte her gün biraz daha kolaylaşıyor olması, sağlık ve beslenme alanında kullanılan multidisipliner yaklaşımları daha da popülerleştirecektir. Yakın gelecekte, toplumumuzda kişiselleştirilmiş beslenmeye doğru hareketin insanların gıda algısını ve sağlıktaki rolünü temelden değiştirmesi olası görünüyor. Her bireyin kendi sağlık sorumluluğunu kabul etmesi ve bunu izlememize ve gerçekleştirmemize izin veren teknolojileri etkin bir şekilde kullanmasıyla, toplumumuz giderek artan bir kontrol sahibi olma duygusu kazanacak ve diyet ve sağlığa tamamen daha olumlu bir tutum geliştirecektir. Nüfusun artan bir yüzdesi için kişiselleştirilmiş beslenme, optimal sağlığı elde etmek için bir fırsat sunacaktır. Bu nedenle, “sağlık” kavramının kendisi, temel sağlık hedeflerine ulaşma merkezli olandan çok daha yüksek düzeyde bilgi, anlayış ve öz farkındalığa ulaşmayı içeren bir kavram olarak gelişecektir. Kişiselleştirilmiş beslenme, hem sağlık alanında hem de ötesinde kendi kendini gerçekleştirmeyi destekleyecektir.
Genetik derken senin genlerin maşallah tescilli bir güzelsin üstelik profesyonel sporcu ve bilim kadınısın. Güzel olan bu kadar akıllı olur mu algısını yıkıyorsun. Nereden çıktı bu güzellik yarışması ve sonrasında kariyerini güzelliğine göre şekillendirmeyi neden tercih etmedin?
Çok teşekkür ederim öncelikle. Türkiye Güzellik yarışmasına ülkemi yurtdışındaki yarışmalarda temsil etmek için girdim, bu yüzden katılmak istedim, tecrübe etmek istedim. Ve benim için harika anılar bırakan, çok güzel dostluklar kurmama vesile olmuş bir dönemdir. Hep sorulan sorudur, kariyerini o yönde devam ettirmeyeceksen neden katıldın ki? diye. Benim bakış açım biraz farklı. Ben insanın edindiği tecrübelerle kendisini zenginleştirdiğine inanıyorum. Bugün ülkemizde ve dünyada cinsiyet eşitsizliği hala söz konusu ise, bunun sebeplerinden biri de işte bu genellemeler maalesef. Algılar yıkılsın, yıkılmalı da. Güzel olan akıllı da olur, zeki de olur, mühendis de olur, okumayı da sever, fikri de olur ve dünyayı değiştirebilecek nitelikte donanıma da sahip olabilir, üretmeyi de sevebilir. Yani insanların yapmayı sevdikleri alana yönelmeleri ve tercihlerini bu yönde kullanmaları, nerede nasıl mutlu olacağına göre karar vermeleri olması gereken değil mi? Nice güzel insan var kadın veya erkek, profesyonel meslek hayatları güzelliğe göre şekillendirmemeyi tercih etmiş olan. Ben bilimi, öğrenmeyi ve araştırmayı, sorgulamayı çok seven bir insanım. Bunun yanında yaptığım her şeyi de yine severek, isteyerek ve keyif aldığım için yapıyorum. Hayatta bulduğun her fırsatı değerlendir çünkü bazı şeyler yalnızca bir kez olur demişler, doğru demişler.