Mutlu Hesapçı
HAYALLERİMDE ÜNLÜ YA DA POPÜLER OLMAK YOKTU
Kendisini tanımadan seviyorum hiç denk gelmedik ve tanışmadık maalesef. Yüzü kalbine yansımış derler ya benim için öyle bir durumu var. Onu izledikçe fark ettim ki sesini kendisinden önce tanımışım herkes gibi. Kendisi aynı zamanda bir seslendirme sanatçısı ve seslendirdiği karakterler kulağınızda o ses diyorsunuz. Bedia Ener içinden oyunculuk geçen her mecrada varlık gösteriyor. Sahne tozu yutmuş, sesiyle ruh katmış, oyunculuğuyla karakterlerin içinde yaşamış usta bir sanatçı. ‘Yaprak Dökümü’ dizisinin tekrarlarına denk gelince aklıma düştü ve hikayesini öğrenmek istedim. Yeni dizisinin çekimlerinden ve pandemi koşullarından dolayı mail ortamında buluşabildik ama şimdilik diyorum en kısa zamanda kendisiyle karşılıklı sohbet etmeyi çok isterim. Çünkü Bedia Ener gibi sanatçılar mesleğe ve insana anlam katıyor. Değerli sanatçı Bedia Ener röportajı ile sizleri baş başa bırakarak herkese sağlıklı ve mutlu pazarlar dileriz.
Bedia Hanım ilk sahneye çıkışınız 1968 yılıymış. O günden bugüne meslek hayatınızda 50 yılı geride bırakmışsınız. Nasıl geçti yıllar, kendinizi nasıl hissediyorsunuz?
Yıllar birbiri ardına takıldı, trenin vagonları gibi tıkır tıkır gitti diyebilirim. Kendimi geliştirmek için çalıştım, çabaladım. Daha iyisini nasıl yaparım, daha güzel nasıl oynarım, dublajda daha iyi nasıl konuşurum hep bunların arayışı içinde geçti aslında yıllar. Hiçbir zaman mutlu olmuyor bir sanatçı. Hep daha iyisini nasıl yapabilirim diye düşünür. Arkama dönüp baktığımda geçen seneleri düşündüğüm zaman, kendimi mutlu hissediyorum.
Tiyatronun önemli kilometre taşlarıyla aynı sahnede olmak çok özeldi
Çok sayıda tiyatro topluluğunda yer aldınız, sahneye çıktınız. Çok şanslıyım iyi ki sahneye çıkmışım kendisiyle dediğiniz ve keşke birlikte sahneye çıkabilseydim ama yetişemedim dediğiniz kimler var?
Evet çok sayıda hem ödenekli hem de özel tiyatroda çalıştım. Her ikisinde de farklı mutluluklar yaşadım. Bu dönemde sahnede rol aldığım değerli sanatçılar oldu. Muhsin Ertuğrul’un yönettiği dönemde şehir tiyatrolarındaydım, Vasfi Rıza Zobu’nun yönettiği zamanlarda da öyle. Hatta Vasfi Rıza Zobu, Bedia Muvahhit, Şaziye Moral, Nezahat Tanyeri, Sami Ayanoğlu ile sahneye de çıktım. Tiyatronun çok çok önemli kilometre taşlarıyla aynı sahnede olmak çok özeldi. Onlarla oyunlar oynarken onlardan o kadar çok şey öğrendim ki inanın birlikte çalışabildiğim için çok mutluyum. Benden öncesi baya eski zamana denk geliyor ama birçok isimle sahnede çalışma şansım oldum.
Önemli olan işini severek yapabilmek
Tiyatro, dizi, sinema, seslendirme her alanda varlık gösteren bir usta var karşımızda. Sizin döneminiz her alanda varlık gösteren sanatçılar yetiştirdi. O dönem ünlü olmak, popüler olmak gibi kavramlar yok muydu hayallerinizde ve kariyerinizde?
Hayallerimde ünlü ya da popüler olmak yoktu. Hayallerinde sadece ünlü, popüler olma kaygısı taşıyan insanların mesleki anlamda çok verimli olabileceklerini düşünmüyorum. Bu kişilerin mesleğini çok derinlemesine yaşamayan, irdelemeyen ve daha farklı değerlerin peşinde olan kişiler olduğu bir gerçek. Önemli olan işini severek yapabilmek. Dolayısıyla işini çok iyi yapmaya çalışırken kaçınılmaz bir şekilde meşhurluk kavramı, popülerlik de peşinden geliyor.
Oyunculuğun içine doğdum
Siz neden oyuncu olmak istediniz ve sizin için oyunculuk ne ifade ediyor?
Ailemde sanatın birçok alanıyla ilgilenen sanatçılar var. Armut dibine düşer derler ya… Ben de öyle bir ortamın içinde bulduğum için kendimi, tabii hevesli ve istekli olduğum için oyunculuğu seçtim. Hatta seçmekten de öte oyunculuğun içine doğdum demek daha doğru olur.
Hayatını ikinci plana atabilen insanlar oyuncu olmalı
Bir oyuncu mutlaka sahne tozu yutmalı mı gerçi artık devir ve kurallar değişti şimdi herkes oyuncu olabiliyor, size göre kimler oyuncu olabilir?
Sahne tozu yutarsa daha da güzel olur çünkü işin mutfağından pişirilip geliyor demektir. Kurallar değişti, dediğiniz gibi konservatuvarlar, atölyeler, kurslar… Oyuncu olarak ortaya çıkıyorsunuz, bir şeyleri mutlaka teorik olarak öğreniyorsunuz ama insanın içinde de biraz heves olmalı. Eskilerin dediği gibi istidadı olmalı, bu işi istemeli, özverili olmalı. Bu iş gerçekten çok özveri isteyen bir iş. Kendinden vazgeçebilen, hayatını ikinci plana atabilen insanlar oyuncu olmalı bence.
Sesim benden önce meşhur oldu
Önce sesiniz ile tanınmak çok sihirli bir durum diye düşünüyorum. “Bu ses ona aitmiş” hikayelerinde ilginç neler yaşadınız?
Evet sesim benden önce meşhur oldu. Çünkü bizim sahneye çıktığımız zamanlar sadece tiyatro vardı ve tiyatroya gelen insanlar tiyatrocuları tanırlardı. Daha sonra televizyon dizileri, reklamlar arttıkça sesimiz daha çok duyulmaya başladı ve görüntü olarak da meşhur olduk. Evet, sesten tanınmış olmam çok ilginç olaylar yaşamama neden oldu. Sesimi duyan birçok kişi canlandırdığım karakterlerin ismini söyleyerek hayretler içinde dönüp beni görüp selam veriyorlardı, tanışmak istiyorlardı. Bu konuda güzel anlar yaşadım.
Seslendirme çok önemli bir iştir
Seslendirme dediğimiz alana ülkemizde yeterince değer ve önem veriliyor mu, seslendirme sanatçısı nasıl olunur?
Seslendirme çok önemli bir iştir. Çünkü sizden önce bir eser çekilmiş, o filmde de çok değerli oyuncular oynamıştır. Siz de sesinizle aynen onların oynadığı ölçüde oyun oynamalısınız ki çok iyi bir dublaj olabilsin. Dublaj bizim ülkemizde başarılı bir şekilde yapılıyor, iyi dublaj sanatçılarımız var. Bunun dışında dublaj yapmak isteyenler için de kurslar var. Hatta ben de Federal Film Akademi’de dublaj dersleri veriyorum. Sonradan da tabii ki öğrenilir ama en önemli şey her zamanki gibi yaptığınız işe gönül vermeniz, özen göstermeniz gerekir. Tüm bu bilgiler doğrultusunda evet, her isteyen dublaj sanatçısı olabilir, tabii çok çalışarak.
30’lu yaşlarımdan sonra şöhret olmaya başladım
Popüler olmanızı ve sokakta tanınmanızı sağlayan hangi proje oldu aslında şöyle sorayım kaç yaşından sonra şöhret oldunuzJ?
Tanınmamı sağlayan işler, meşhur olduğum işler dendiğinde sanırım 30’lu yaşlarımdan sonra şöhret olmaya başladım diyebilirim. Çünkü tek kanallı bir dönemden çok kanallı televizyonların olduğu zamanlara gelindi, birçok özel kanal açıldı. Şimdilerde de birçok yeni dijital platform hayatımıza girdi. Televizyonun çok kanal olmasıyla, yapılan iş sayıları arttı. Böylelikle daha çok kanallarda görünür olduk. Dolayısıyla hem dublajımız hem de kendimiz tanınmaya başladık. Benim televizyon için yaptığım dublajlar içinde en önemlilerinden biri 15 seneye yakın konuştuğum ‘Yalan Rüzgarı’ dizisi oldu. Ülkemizde çekilen dizilerin sayılarının artmasıyla da, çalıştıkça insanlar da daha çok tanımaya başladı. 30-35’li yaşlarımdan sonra da hem ses hem görüntü olarak meşhur olmaya başladım.
Özü oyunculuk olan her türlü işi yaptığımız için kötü para kazanmıyoruz
Oyunculuk para kazandırıyor mu geçmişte nasıldı şimdi nasıl?
Oyunculuk çok çeşitli nedenlerle ya kazandırır ya kazandıramaz. Ödenekli bir tiyatroda oynuyorsanız zaten maaşınız vardır. Özel bir tiyatroda oynuyorsanız zaten sizin oyunculuk gücünüz çalışma arkadaşlarınızla olan iyi geçiminiz, insanlar tarafından sevilmeniz, orası için tercih edilmeniz size devamlı bir tiyatroda oynama olanağı tanır. Dolayısıyla tiyatroda devamlı oynuyorsan da belli bir para kazanırsın. Onun dışında televizyonda işler yapıyoruz, sinemada, tiyatroda, radyoda, dublajda yani özü oyunculuk olan her türlü işi yaptığımız için kötü para kazanmıyoruz. Nankörlük yapmayayım. Bu sizin çabanızla da ilgilidir. Siz ne kadar çok aranıp talep edilen oyuncuysanız o kadar çok para kazanırsınız özü budur.
Komşu Neyyir Hanım rolünü çok severek oynadım
Yaprak Dökümü dizisinin tekrarları veriliyor. Orada sizi her izlediğimde herkesin böyle bir komşusu olmalı diyorum. Siz de sanki biraz öylesiniz, iyi bir insansınız bize öyle yansıyor. Sizde o rol nasıl bir etki bıraktı?
Komşu Neyyir Hanım, çok güzel bir roldü. O rolü çok severek oynadım. Severek oynadığım için de belki böylesi sevildi. Ya da sizin de sorduğunuz gibi belki ben de Neyyir Hanım’a benziyordum. Çünkü ben de bir anneyim, ben de birilerinin komşusuyum, mahallem var, esnafla iletişimdeyim. Ben de herkes gibi bir insanım, sevecen bir kadınım, yardımseverim. J Dolayısıyla o rolü çok severek oynadım. O rol bana benzedi ben o role benzedim diyebilirim.
Biz karavanı yıllar önce keşfettik
Pandemi ile karavan hayatı popüler oldu siz karavan hayatını ne zaman keşfettiniz ve karavanda tatil nasıl?
Biz karavanı çok yıllar önce keşfettik. 25 yıldır karavancıyız diyebilirim. Çok karavancı arkadaşlarımız vardı, çok gençtik de o zaman. Karavanla gezmeyi çok severdik. Karavan hayatı çok başka bir hayattır. Doğanın içinde, istediğiniz gibi özgür yaşarsınız. Hatta benim oğlum çok küçüktü karavanda büyüttüm onu diyebilirim. Çok şükür ki öyle olmuş. Doğa aşığı, arkadaş canlısı biri oldu. Karavan hayatında kaçınılmaz bir şekilde insanlar birbirine yardımcı olur. Hayatta da olduğu gibi herkesin birbirine ihtiyacı var. Hiç kimse yüksünmeden birbirinin yardımına koşuyor. Akşamları oturuluyor, sofralar kuruluyor, birlikte sohbet ediliyor. O kadar güzel bir hayat ki çok doğal her şey. Onun için karavan hayatını çok önce keşfettiğimiz için çok mutluyuz.
‘Ada Masalı’ dizisinde rol alıyorum
Yeni projeleriniz neler sizi yakın zamanda hangi projede izleyeceğiz?
Star’da yayınlanan Ay Yapım imzalı ‘Ada Masalı’ dizisinde rol alıyorum. Dizide yatalak olan bir babaanneyi oynuyorum, daha doğrusu şu an komada diyelim. İzmir’in Sığacık ilçesinde çekimlerimizi yapıyoruz. İnşallah uzun soluklu olsun. Onun dışında dublaja devam ediyorum. Federal Film Akademi’de de dublaj öğretmenliği yapıyorum.