Boş değil bomboş yapın, aranızda eğlenin
“Necip Türk milleti.”
O kadar bu başlangıç ile ne söylevler dinledik? Birlik ve beraberliğimize en ihtiyaç duyduğumuz geçmek bilmeyen günlerde.
Ancak ne yazık ki milli takım aday kadrosu açıklanırken kimi menajerlerin kimi federasyonun esiri takım sorumlusunun ağzından Necip sözünü işitemedik. Bize değil onlara dert olsun. Beşiktaş’ta kale hariç her mevkide oynayan bu profesyonel, o kutsal formayı çağrılanların çoğundan daha çok hak ediyor.
Dert onlara olsun. Hak’tan korksunlar. Eni sonu Hak, son sözü söyler.
Sivas müsabakasının ilk 10 dakikası karşılıklı top kayıplarının bolluğu, maçın bereketini düşürür zannettirdi. 25’e kadar. Maçın bir kilidinin açılması gerekiyordu. Bu duran topa kalınca sol stoper görünümlü golcü Colley gerekeni yaptı.
Gol Beşiktaş’ın iştahını yükseltti. Sivas’ın sert futbolu, orta hakemin tercihlerini konuk ekipten yana kullanması futbolu bir ara yavaşlatsa da hızlı oynayan Beşiktaş 2. golü Rashica’nın ayağından Aboubakar’ın nefis asistiyle buldu.
Beşiktaş, evindeki bu maçta rakiplerine meydan da okuyordu. Transferlerin sakin ekibi “Ama ben takımım” diyordu.
Takım, soyunma odasına giderken herkesin aklı kadınların şampiyona finalindeydi. Beşiktaş yönetimi tribünün ısrarlı istifa çağrılarına rağmen müsabakayı unutmamıştı. Bir anda tribünler al bayraklarımızla donatıldı, anons yapıldı. “Maç biter bitmez iki taraftaki skorboardlardan müsabaka izlenecek” dendi.
Heyecanlandık, heyecanlıydık zaten ama topçuların da kafasının oraya dalacağını düşünmedik. Değişiklik yapılmadı iki takımda da ikinci yarıya başlarken. Hadziahmetovic’in sert şutu iki takımı da kendine getirdi. Bu çocuk ve Gedson Fernandes konusunda şu kanıdan uzlaşıldı. “Ciğer var, yürek var, dalak yok…” İnsanın dalağı şişmez mi? Şişmiyor nazardan uzak olsunlar.
Hele Fernandes’e yapılmaya doyulmayan fauller karşısında çokoprens almaya giden hakem hepimizin ahını aldı dün gece. 75’e kadar zaman zaman top cambazlıkları gördük orta sahada zaman zaman ceza sahasında kısa paslaşmalar. Cenk ve Rebic girdi, tribünün öfkesini erken kazanmış görünen Muleka ıslıklanarak, Aboubakar alkışlanarak Şenol Güneş’in yanına geçti.
Muleka’ya gerçekten sabır gerekiyor. Islıklamak çözüm değil. Şenol Güneş’in sabrının tribüne de yansıması lazım.
Sivasspor 76 ve 77’de ısırmaya kalktı sağlam şekilde. İlkini Mert kurtardı, ikincisini Barrow iyi vursa da ağlara nişanlayamadı.
Cenk Tosun o kadar istekliydi gole kavuşmak için. Misal, iki gol bulsa 100’ler kulübüne adını yazdıracaktı olmadı. Onur Bulut’u sol bek izlerken, “Hoca bu çocukla çok mu oynuyor?” demekten kendimi alamadım. Zira yerini yadırgamıştı.
Servet Çetin’in ekibi Rıza Çalımbay’ın kadrosundan da oyun anlayışından farklı. Ama ümit veriyor. Sivas sürprizlerin takımı olabilir. Chrarisis’i sakinleştirmesi gerekiyor Hoca’nın ve N’Jie’nin disipline olmasını sağlaması.
Müsabaka 2-0 bitti. Beşiktaş mutlu. Ama dün gece hepimizi bu maçtan ziyade eden başka mutluluk kadınlarımızın voleybolda zorlu karşılaşma sonucunda Avrupa Şampiyonu olmasıydı.
100. yılda Nazım Hikmet’in dizelerini de hatırlatayım;
“Ve kadınlar
bizim kadınlarımız:
korkunç ve mübarek elleri
ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle
anamız, avradımız, yarimiz
ve sanki hiç yaşanmamış gibi ölen
ve soframızdaki yeri
öküzümüzden sonra gelen
ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız
ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki
ve kara sabana koşulan ve ağıllarda
ışıltısında yere saplı bıçakların
oynak, ağır kalçaları ve zilleriyle bizim olan
kadınlar,
bizim kadınlarımız”
Hepsinin ellerinden öpüyorum. Türkiye’yi dünya birincisi yaptılar.
Boş yapanlara da tavsiyem…
Bomboş yapın aranızda eğlenin. Al bayrağımızla bizi rahat bırakın.