Men dakka dukka! Pirlo'yu Fatih Terim'i eleştirdiği sözlerle vurdular
Arapça "Kapıyı çalanın kapısını çalarlar" anlamına gelen ve Türkçe'de "Eden bulur" anlamında kullanılan 'Men dakka dukka' sözü gerçel oldu.
Fatih Karagümrük'ün eski futbolcusu Steven Caulker, o dönemde tenik direktörlüğünü yapan Andrea Pirlo'ya sert bir eleştiri getirdi. Caulker, "Andrea Pirlo çalıştığım en kötü teknik direktör. Gerçek bir doruk noktasıydı! Bu oyunu oynayan en iyi oyunculardan biri ve gerçekten harika bir adam ama bir teknik direktör olarak hiçbir şey yapmadı. Hala öğreniyor, açık fikirli biri ve eminim gittikçe daha iyi olacak." ifadesini kullandı.
Pirlo da Terim için aynı ifadeleri kullanmıştı
Andrea Pirlo, futbolcu olarak Milan ve Juventus'ta fırtınalar estirdiği kariyerini bir kitapta toplamıştı.
Milan'da forma giydiği dönemlerde Fatih Terim ile çalışmış ve "I Think Therefore I Play" kitabında hocasına da yer vermişti.
Pirlo, 2013'de yayımlanan kitabında Fatih Terim hakkında şunları söylemişti: "Enterasan giyim tarzı vardı. Big Brother izlerdi"
"Görevi boyunca kendisinin adeta gölgesi gibi olan deli bir tercümanı vardı. Terim'in 5 dakikalık ateşli konuşmalarını, duygusuz şekilde 5 saniyede tercüme eden bir adam. Tercümanı bir ara Terim'e medya ile tüm ilişkileri süresiz kesmesini tavsiye etti. Medya ile ilişkileri kesmek... Süresiz... AC Milan'da... İletişimin her şeyden önemli olduğu ve mükemmel yönetildiği bir kulüpte..."
"Fatih Terim tahta başında dakikalarca taktik anlatırdı. Maçtan önce beni yanına çağırırdı. Bu maçı taraftar için kazanmalıyız, oyunun merkezinde de sen varsın, topları sen yönlendirmelisin diye söylerdi ancak tercümanı başka şekilde ifade ediyordu."
"Fatih Terim'i uyarmak zorunda hissettim"
"Özellikle göreve başladığı ilk günlerde yaptığı takım toplantıları ise unutulmazdı. Terim eline bir tebeşir alıp taktik tahtasına 11 daire çizerdi. Tahtadaki her daire sahaya çıkacak bir oyuncuyu temsil ederdi. Ancak konuşmanın ortasında taktik tahtası, çizdiği oklardan ve karalamalardan öyle bir hale gelirdi ki; hangi dairenin kimi işaret ettiğini anlamak imkansızlaşırdı.
Taktik tahtası, oyuncuları ve mevkileri birbirinden ayırmanın mümkün olmadığı karmakarşılık bir hal alırdı. Kısacası tam bir kaos... Sadece kalecinin kendi pozisyonundan emin olabildiği bir kaos..."
"Toplantı sırasında bir daireyi işaret edip, 'Costacurta, tam burada olman gerekiyor' diye konuşmaya başlardı. Bir gün dayanamayıp, "Ama patron, o gösterdiğin dairenin biraz önce benim olduğunu söyledin, Costacurta değil ki" demek zorunda hissettim.
"İşin daha da kötüsü konuşma ilerledikçe defans bölgesindeki dairelerle, forvettekileri karıştırmaya başlardı. Artık öyle bir hal almıştı ki, kendi aramızda 'Acaba bunu Berlusconi'nin gizli rüyası olan 2-4-4 taktiğini gerçekleştirmek için bilerek mi yapıyor' diye şakalaşmaya başlamıştık."