Tüzük Kurultayı öncesi Özel ve Kılıçdaroğlu görüşecek: CHP lideri ziyaretin nedenini açıkladı
CHP’de 4-9 Eylül tarihlerinde düzenlenecek olan Olağanüstü Tüzük Kurultayı çalışmaları devam ederken geçtiğimiz günlerde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, CHP’nin eski Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu ziyaret etmiş bu ziyaret çok konuşulmuştu. İmamoğlu ise ziyaretlerin “normal “olduğunu söylemiş asıl görüşmemenin olağandışı olduğunu ifade etmişti.
İmamoğlu Kılıçdaroğlu görüşmesinin ardından CHP lideri Özgür Özel’in de Kemal Kılıçdaroğlu’nu ziyaret edeceği kamuoyuna yansımıştı.
Gerçek Gündem’den Seyhan Avşar ve Altan Sancar’ın sorularını yanıtlayan Özel, Kılıçdaroğlu görüşmesinin neden yapılacağını açıkladı.
-AYAĞINIZA DAİR AÇIKLAMA YAPTINIZ. ANCAK BİR DELİĞE ATILAN TAŞI 40 AKILLI ÇIKARAMIYOR. BU İDDİALAR SİZCE NEDEN ORTAYA ATILIYOR?
Bu bence çok olumlu bir şey. Başka bir iddia ortaya atamayıp da kırık ayak için ‘kurşunla vuruldu’ diye bir iddia ortaya atıp onu tartıştırıyorlarsa bu iyi bir şey. Ben bunu MYK'daki arkadaşlarımıza da söyledim. Yani bizde kusur bunu bulup bunun üzerine gidiyorlarsa bu iyi bir şey yani.
-İKTİDAR KANADINDAN GEÇMİŞ OLSUN TELEFONU ALDINIZ MI?
Ayağımın kırılmasının ardından ilk telefon Devlet Bahçeli’den geldi. Çok sayıda lider, parti temsilcisi aradı. Can Atalay'ın oturumu için genel kurula katıldım. Orada da hemen herkes gelip, ‘geçmiş olsun’ dileklerini iletti. Ayrıca meclis başkanı hem aradı, hem de o gün Meclis’te de yerinden inip yanıma geldi. Hepsi sağ olsun.
‘Ali Koç elimin değil bedenimin taşının altında olduğunu görüyordur’
-ALİ KOÇ GÖRÜŞMENİZ ÇOK KONUŞULDU. KOÇ’UN SİZE, “ELİNİZİ TAŞIN ALTINA KOYUN” DEDİĞİ İDDİALARI KAMUOYUNA YANSIDI. ALİ BEY İLE NE KONUŞTUNUZ? KENDİSİ SİZE BU TARZ BİR SÖYLEMDE BULUNDU MU?
Ali Bey'le çok yakınız, çok samimiyiz… Ayrıca ben kulübün üyesiyim. Ali Bey'le aramızda çok nezaketli bir üslup var. Öyle ki ne ben ona ne o bana ‘elinin taşının altına’ koy tarzı bir cümle kurmaz. Zaten Ali Bey elimin değil bedenimin taşının altında olduğunu görüyordur.
O nedenle hiç öyle bir diyalog olmadı. Fenerbahçe'den konuştuk. Maalesef Türkiye Futbol Federasyonu'nun seçimlerine siyasetin müdahalesinden konuştuk. Olimpiyatların başarısızlığından konuştuk. Olimpiyat başarısızlığının sebebinin bütün federasyonlar üzerindeki siyasi baskılar olduğunu ve bir federasyonu almanın siyasi bir kaleyi fethetmek gibi algılandığını bunun da doğru olmadığını ben ifade ettim. İstanbul'a olimpiyat almanın öneminden, seyircimizi olimpiyat seyircisine dönüştürebilmenin gereğinden ve olimpiyatlara oyuncu yetiştirmek için hep beraber neler yapabiliriz gibi konuları konuştuk. Daha çok spor odaklıydı. Gündelik siyaset noktasında bir şey yoktu konuşmamızda.
Bornova Anadolu Lisesinde okuyan Özgür Özel olarak Fenerbahçeli'yim. Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı olarak milli takım taraftarıyım. Hangi takımımız yurt dışında oynasa zaten onu tutarım. Bu sene de hem Fenerbahçe'nin hem Galatasaray’ın hem Beşiktaş'ın yurt dışında hangi takımlar oynuyorsa onların birer maçını sahada izlemek istiyorum. Onun için başkanlarla da sözleştik.
'Olmayan krizi yaratıyorlar'
-HACI BEKTAŞ-I VELİ ANMA TÖRENİ VE SU KRİZİ ÇOK KONUŞULDU. TÖREN SIRASINDA DÜZENLEMEDE BİR EKSİK OLDUĞUNU FARK ETMEDİNİZ Mİ?
Bunu krize çevirebilmeye çalışanlar ne kadar çok kriz meraklıları. Ama bunu parti içinden yapanlara yani partiliyim deyip de bunu yapanlara da ‘ya arkadaş aklınızı başınıza toplayın’ demek gerekiyor. Şu anda partide elli yıllık bir başarı yaşanıyor. Her gelen anket bir öncekinden iyi geliyor.
Şu an bu partide olmaması gereken tek şey tartışma ve kriz. AK Parti birbirine girmiş. Az önce Nuray Babacan'dan kulis dinledim. AK Parti’de kriz yaşanıyor. İller program yapmıyor, ilçeler program yapmıyor. Cenazeye bile gidemiyorlar. Her yerde eleştiriliyorlar. Bu kadar önemli konular varken su krizini nereden icat ettiniz şimdi yani? Benim önümde sehpa vardı ve dört tane su vardı. Biri Kemal Bey'in, biri benim, biri Ekrem Bey'in, biri de Ekrem Bey'in yanında oturan arkadaşımızın. Herkesin suyu vardı. Mesela ben bu kırık ayağımla o sehpadan kalkarken zorlandım hatta. Birinde çarptım mesela ona. Kemal Bey yardımcı oldu. Tedirgin oldu, yardımcı oldu geçmem için. Sağ olsun. Ama bize yakın arkadaşlar güya CHP'li arkadaşlar… Ondan sonra efendim Kemal Kılıçdaroğlu’na su saygısızlığı diye konuşuyorlar.
Orada da söyledim… Hiçbir şey anlamamışlar Hacı Bektaş-ı Veli’deki konuşmamdan. Konuşmamı orada dinleyen herkes çok memnun oldu. Konuşmanın sonunda da şunu söyledim. Hem Atatürk’e hem Kemal Bey'e bütün genel başkanlara vefamızı partilerine iktidar yaparak göstereceğiz. İktidar olacak partide su krizi olmaz. Su krizi, her türlü kriz artık AK Parti'nin işi. MHP ile AK Parti'nin krizine baksınlar. Olmayan kriz yaratıyorlar yani. Çok komik.
-KEMAL KILIÇDAROĞLU’NUN CÜMLELERİ ÇOK SERTTİ. SİZCE HEDEFİNDE KİMLER VARDI?
Ben konuşmayı bir bütün olarak dinledim. Aslında konuşma bir bütün olarak iyi bir konuşmaydı. Ancak konuşmayı cümle cümle analiz ederseniz çok şey bulunur. Benim işim böyle şeyler bulmak değil. Bu cümleyi kime söyledi? Bunlar siyasi yorumcuların işi. Ama benim işim Kemal Bey'e saygı göstermek. Tüm benden önce genel başkanlara olduğu gibi. Parti için en iyisini yapmak, çalışmak görevim. O yüzden ben öyle şeyle meşgul değilim. Hani bir kelimeyi bir cümleyi bulalım, oradan bir analiz yapalım. O gazetecilerin işi, siyaset yorumcuların işi. Ama ben bunu duyduğumda baktım ‘Allah Allah’ dedim. ‘Nelere dikkat ediyor millet’ diye yani. Yine Hacı Bektaş'dan bir şey söyleyeyim. Hem devlet protokolünde hem parti protokolünde genel başkanın sağ tarafı protokolün en değer verilen ismine verilir. Benim sağımda da Kemal Bey'i oturtmuş arkadaşlar zaten.
-EKREM İMAMOĞLU’NUN KILIÇDAROĞLU ZİYARETİ ÇOK KONUŞULDU. BU GÖRÜŞMEDE NORMALLEŞME SÜRECİNİN DE ELE ALINDIĞI BASINA YANSIDI. BU GÖRÜŞMEYİ NASIL DEĞERLENDİRİYORSUNUZ?
Normali bu. Partide de bir normalleşme ihtiyaç var. Yıllarca birlikte çalışmış kişiler. Ekrem Bey'in Ankara'ya geldiğinde Kemal Bey'i ziyaret etmesi. Hatta Kemal Bey'in de İstanbul'a gittiğinde Ekrem Bey'i ziyaret etmesi. Bence bunların her birisi çok kıymetli. Aksi yanlış.
Mesela şimdi ben ne yapacağımı söyleyeyim. Kemal Bey'e gideceğim ama şöyle… Pazartesi günü ben, Murat Karayalçın, Hikmet Çetin'le buluşup Altan Öymen'e gideceğiz. Altan Öymen’le bir öğlen yemeği yiyeceğiz. Ben onların tüzük konusundaki görüşlerini alacağım. Çünkü önceki genel başkana tüm üyeler gibi görüş sorulmaz. Onlardan gider genel başkan görüş sorar. Bizim aldığımız terbiye, parti terbiyesi bu. Dönüşte de eğer sayın genel başkanın da takvimi uygunsa tüzük hakkında görüşlerini sormak üzere ziyaret edeceğim. Ama bu işte Ekrem Bey'in ziyaretinden sonra oldu, Ekrem Bey'in ziyaretine farklı anlamlar falan yüklemek doğru değil. Ekrem Bey gitmeden önce böyle bir ziyaret yapmayı iki üç hafta önce de planlanmıştı.
-EKREM BEY’İN ZİYARETİNDEN BİLGİNİZ VAR MIYDI?
Vardı tabii... Hacı Bektaş'tayken ‘ben Kemal Bey'i salı günü ziyaret edeyim, kendisiyle böyle konuşacağım’ dedi. Onların bilgisini verdi. Ondan sonra ben de ‘iyi olur’ dedim. Bunlar gayet normal şeyler. Mansur Bey de gitmeden önce bilgi verdi, gittikten sonra bilgi verdi. Ayrıca şöyle de bir şey var. Birbirimize nezaketimizden bunlar yapılıyor. Bilgim olmasa da bir rahatsızlık duymam yani. Ne olacak? Partinin önceki genel başkanıyla herkes bir araya gelebilir. Hiçbir mahsur görmem ama sağ olsun arkadaşlar nezaket gereği bilgi veriyorlar.
-GELELİM KRİTİK SÜRECE… ÖNÜNÜZDE BİR KURULTAY SÜRECİ VAR. İMZA TOPLANIP KURULTAYA GİDİLECEĞİ İDDİALARI ORTAYA ATILDI. CHP BİRİNCİ PARTİ GELMİŞKEN SİZCE BU İDDİALAR NEDEN ORTAYA ATILIYOR?
Şöyle yani şimdi bunlar iddia ve gerçek olmadığı için çok değerlendirilecek şeyler değil ama hani mesela bir olağanüstü kurultay çağrısı ya da işte tüzük kurultayını seçimli kurultaya çevirme çabası falan parti başarısızsa olur. Parti 47 yıl sonra ulaştığı en yüksek mertebedeyken bunun siyasi bir karşılığı yok. Bunu herkes bilir. Zaten böyle bir çaba da yok. Yani böyle bir çaba içinde olan yok.
Ama bir takım işte partide güya Sayın Kemal Bey'i yeniden genel başkan yapmak isteyen, onu savunan ama bizim daha önce partide hiç görmediğimiz birtakım arkadaşlar böyle haberler yazıyorlar, söylentiler yayıyorlar, tweetler atıyorlar. Yani onlar da onunla meşgul oluyor yani. Biz partiyi iktidar yapmakla meşgulüz, onlar da öyle şeylerle meşgul oluyor. Ama ben bir tane delegeden imza istendiğini duymadım.
Bir grup kerameti kendinden menkul bir ekip var. Kimi sosyal medyadan saldırıyor, kimi yalan haberler yaymaya çalışıyor. Ben onlarla meşgul değilim. Ben partiye iyi bir tüzük yapmakla, partiyi iyi yönetmekle meşgulüm. Anketler geliyor. Bunlara göre AK Partiden bazen 7, bazen 5 puan öndeyiz.
-CHP SON 50 YILIN EN ZİRVE NOKTASINI YAŞIYOR. ANCAK BİR TARAFTA KEMAL KILIÇDAROĞLU, BİR TARAFTA İMAMOĞLU, DİĞER TARAFTA SİZ… ÇOK PARÇALI BİR GÖRÜNTÜ OLDUĞUNA DAİR ELEŞTİRİLER VAR… SİZ NE DÜŞÜNÜYORSUNUZ? SİZCE KAMUOYU HAKSIZ MI BU ELEŞTİRİLERDE?
Biz vermiyoruz da vermeye çalışıyorlar. Yani sürekli böyle bir görüntü yaratmaya çalışan birileri var. Ben 'bunlar hain, bunlar ajan, bilmem ne...' gibi lafları sevmem. Hani öyle lafları kullanacak olsam tam da bunlar için kullanırım. Çünkü partinin örgütünde sorun yok, yönetiminde sorun yok, hiçbir yerde bir tartışma yok. Her şey yolundayken buna uğraşan adamların hakikaten partinin ve Türkiye'nin iyiliğini düşündüğünü düşünmüyorum. Bir de dikkat ederseniz buna bütçeler ayrılıyor. Trol orduları var, fake hesaplar var. Haber hesapları falan satın alınmış. Örgüt kendi dinamitleri içinde öz eleştiri yapar. Başımızla beraber. Sosyal medyadan hakaret olmadıktan sonra her türlü eleştiri başımızda beraber ama olmayan şeyin yazılması kabul edilemez.
-GEÇTİĞİMİZ GÜNLERDE İBB BAŞKANLIĞI TARTIŞMASI BAŞLADI. SİNEM DEDETAŞ ÇIKTI VE 'İSTANBUL'U YÖNETMEYE TALİP OLDUĞU' SÖYLEDİ. SONRA SAYIN EKREM İMAMOĞLU'NA YAKIN OLDUĞUNU BİLDİĞİMİZ BAZI KİŞİLERİN TWEETLERİNİ KONUŞTUK. BAZI BELEDİYE BAŞKANLARININ İSİMLERİNİN İBB KOLTUĞU İÇİN ANILDIĞINI GÖRDÜK. ANCAK SANKİ EKREM İMAMOĞLU, CUMHURİYET HALK PARTİSİ'NİN CUMHURBAŞKANI ADAYI OLMUŞ GİBİ BİRİLERİ O KOLTUĞA TALİP OLMAYA KALKIŞTI. SİZ BU SÜRECİ NASIL DEĞERLENDİRİYORSUNUZ? BUNU KONUŞMAK İÇİN ERKEN DEĞİL Mİ?
Tamamen hem çok erken, hem çok gereksiz, hem çok faydasız. Orada özel verilmiş bir röportajdan ziyade belediye başkanı arkadaşımız Paris Olimpiyatları sırasında gazeteci kökenli Paris'te yaşayan bir kardeşimizin herhalde dostça bir sohbetine cevap vermiş. 'Böyle bir görev olsa hazır mısınız?' O da 'Hazırım' demiş, o kadar. Bir daha belediye başkanlarımız arasında böyle bir tartışma duymayacaksınız.
Cumhuriyet Halk Partisi'nin hem cumhurbaşkanlığı adayı ismi açısından hem de 'bir cumhurbaşkanı adayımız olursa onun yerine kim gelir' tartışmaları açısından. Cumhurbaşkanı adayı kim olursa olsun yerine gelecek isimler konusunda boşu boşuna böyle bir gündem yaratılmasını doğru bulmuyorum. Bir daha böyle bir şey duymayacaksınız. Arkadaşlar uyarıldılar. 'Böyle bir şeye gerek yok' dedik. Ekrem bey de hiç memnun olmadı bu gündemden. Ben de memnun olmadım. Arkadaşlarımız kötü niyetli değiller. Biraz siyasette yeniler. Ama bir daha kendi kendimize böyle bir gündem yaratmayacağız.
-MECLİS'TEKİ KANLI OTURUM ÇOK TARTIŞILDI. ERTESİ GÜN PEK ÇOK KÖŞE YAZARININ SİZE YÖNELİK ELEŞTİRİLERİNİ GÖRDÜM. 'ALPAY ÖZALAN'IN YAPTIĞIYLA AHMET ŞIK'IN YAPTIĞI AYNI ŞEY MİYDİ?' DEMİŞ YAZARLAR. SİZ KENDİNİZİ DOĞRU İFADE Mİ EDEMEDİNİZ? SÖZLERİNİZ YANLIŞ YERE Mİ ÇEKİLDİ?
Sadece o konuşmayı öyle izleyince Murat Sevinç de haklı. Ama orada şu detay var; Meclis'te kısa söz talebiyle yaptığım ve şu şerhi düştüğüm bir konuşmaydı: Bütün itirazlarımız duruyor ve birazdan arkadaşlarımız dile getirecek. Grubumuz adına grup başkanvekillerimiz konuşacak ve konuşacakları konu hukuksuzluk ve orada yaşanan her şey. Onlardan önce genel başkanın söylenecek sözü söylemesi, o arkadaşlara 'Siz bu işi beceremezsiniz' demek. Ben grup başkanvekiliyken bana yapsaydı mesela Kemal Bey, ben herhalde görevi bırakmayı düşünürdüm.
Birincisi bu arkadaşlara büyük bir saygısızlık olurdu. İkincisi ben Mahmud Abbas oturumuna katılamamışım çünkü ayağım kırılmış. Ertesi gün geliyorum. Dış politika açısından da insanlar 'Ana muhalefet katılmadı' diyebilir. Oraya bir şerh düşmem lazımdı, onu söyledim. 'Dün bu yüzden gelemedim, bugün geldim ama Mahmud Abbas ile telefon görüşmesi yapacağım' dedim. Ertesi gün de yaptım zaten. Ayrıca ben kavga çıkıp Alpay Özalan saldırdığında Meclis Başkanı'nı aradım. Ondan önce Ahmet Şık'a geçmiş olsun telefonu açtım. Gülistan hanımı odasında ziyaret ettim. Bizim Okan (Konuralp) yaralanmıştı. Hem yüz yüze ayaküstü hatırını sordum hem de sonra telefonla sağlık durumunu takip ettim. Ardından Meclis Başkanı'nı aradım. Meclis Başkanı'na 'Anayasal bir suç işleniyor. Bekir Bozdağ'ı taşere edemezsiniz. Suçu ona işletemezsiniz. O görüşmeye başkanlık etmelisiniz. Oturumu siz yönetmelisiniz, Bekir Bozdağ yönetmemeli' dedim. Benim dediğimi yaptı.
Meclis Başkanı'na 'Müdahale etmeniz, şiddete karşı tavır koymanız önemli. Sizin yaptığınız uygulamalara ilişkin bütün itirazları arkadaşlarımız söyleyecek' dedim. Ben bu kapsamda kaldım, gerisini arkadaşlar söyledi.
Ahmet Şık ile de konuştum. Bu pazartesi de konuştum. Ben kendisini aradım, o da bana geçmiş olsun demek için ulaşmaya çalışmış. Kendisine de 'Asla ikisi denk tutulamaz. Ama bizim açımızdan da yaptığı ilk cümlenin o cümleler olması ve oturumun bu noktaya gelmesi hiç faydalı olmadı. O yüzden bir kez daha çağıracağım' dedim. Ben başka partiye nasıl konuşacağını tarif edemem. Ama Ahmet Şık'ın ilk cümleden kullandığı o kelimeler.... İç Tüzük'e göre o lafı söylüyorsan o cezayı alıyorsun.
-O ZAMAN İÇ TÜZÜK'E GÖRE ALPAY BEYE VERİLEN CEZA DA DOĞRU DEĞİL.
Alpay beyin milletvekili yapılması doğru değil. Meclis İdare Amiri yapılması doğru değil. Alpay beye ödenen maaşının her bir kuruşu israftır bu memleket için. O kadar kötü bir şey ama mikroba 'Niye Hastalık yapıyorsun?' diye sorulmaz. Bana diyorlar ki 'O da ceza aldı, o da ceza aldı.' İç Tüzük'e göre saldırı ve küfür/hakaretin cezası bu. İlkinde kınama, sonra çıkarma veriyorsun. Bu Alpay ile Ahmet Şık'ı denk tutmak meselesi değil. Esas mesele mikroba 'Neden hastalık yapıyorsun?' diye sorulmaz. Ama Alpay'a bu fırsatı vermeden biz o oturumda usul tartışmasıyla bütün imkanları tüketmeliydik. Biz hiçbir şey yapamadık ki o gün. Kan bulaştı. Gözümüzün önünde kadın dövdüler. O tansiyonun içinde bir genel görüşme oldu gitti. İnsanları bizim vicdana davet etmemiz gerekirken herkes tuttuğu safta yürüdü. Oysa ki genel görüşme açılmasını öneriyorduk. Belki gruplar arası diyalogla bir genel görüşme açılsa 2 gün istişareler olabilirdi partiler arasında. Ama o an ben Ahmet Şık'ın o gün söylediği sözün ve üslubun taktiksel olarak da yanlış olduğunu düşünüyorum. Ayrıca İç Tüzük'e göre de sorunlu ifadeler. Karşı tarafa hak etmediği bir mağduriyet yarattı. Sen bütün AK Parti vekillerine 'cibiliyetsiz' deyince biz bütün haklı davamızdan savunmaya geçmek zorunda kaldık muhalefet olarak. Onlar için bahane oldu. Ama Ahmet Şık'a 'Neden yanlış yaptın?' diyebilirim. Bu hakkım var, onlar da bizi eleştiriyorlar. Alpay demokrasi mikrobudur. Onun işi hastalık yapmak.
-MYK DEĞİŞİKLİĞİ DÜŞÜNÜYOR MUSUNUZ?
Şu an için bir MYK değişikliği yok. Partide işler iyiye gidiyorken nasıl ki seçimli kurultay saçmaysa herkes işini gücünü yapıyorken MYK'yı değiştirmek de saçma. Ama geçen bir arkadaşımız istifa etmişti aday belirleme sürecinde. Yerine bir görevlendirme yaptık. MYK'da kapsamlı bir değişiklik yapacak bir ihtiyaç yok. Onu yapacak olan Tayyip bey. İşler orada kötü gidiyor.
-SİZ SÜREKLİ 'CUMHURBAŞKANI ADAYIMIZI ANKETLERE, TOPLUMUN İSTEĞİNE GÖRE BELİRLEYECEĞİZ' DİYORSUNUZ. DAHA ÖNCEKİ ANKETLERİ BİLİYORUZ ANCAK POTAYA ÇOK GÜÇLÜ BİR ŞEKİLDE SİZ GİRDİNİZ. TÜM ANKETLERDE OY ORANI EN HIZLI YÜKSELEN BİR LİDERSİNİZ. ANKETLER MASAYA GELDİĞİNDE EKREM BEYİN ÖNÜNDE ÇIKARSANIZ GENEL BAŞKAN OLARAK NASIL BİR YOL İZLEYECEKSİNİZ? HALK SİZİ İSTERSE NE YAPACAKSINIZ?
Benim hızla yükselen ivmem görev onayıdır. 'Kendimle ilgili bir talebim olmayacak. Partide kavgaya izin vermeyeceğim. Ankette en yüksek kimse onu yapacağım. Kimsenin önünü kapamayacağım. Benim görevim partiyi iktidar yapmak' dediğim için ve buna samimi şekilde çaba sarf ettiğim için görev onayım hızla yükseliyor. O yüzden benim için en büyük hata günü geldiğinde teknik direktörlüğün gereğini yapmamaktır. Penaltıyı kimin atacağına karar vermek... İyi bir hakemin -en doğru kararı vermesi gereken kişinin- kendisiyle ilgili hırsa, ihtirasa, bir talebe bürünmesi her şeyi allak bullak eder.
-GÜNÜ GELDİĞİNDE PENALTIYI SİZİN ATMANIZ GEREKİRSE NE YAPACAKSINIZ?
Teknik direktör, penaltı atmaz; en doğru oyuncuya attırır.
Kaynak:Gerçek Gündem