Sinan Ateş davasının ilk celsesi bitti: Davaya bugün devam edilecek

Sinan Ateş davasının ilk celsesi bitti: Davaya bugün devam edilecek
Ülkü Ocakları’nın eski genel başkanı Sinan Ateş’in Ankara’da öldürülmesine ilişkin dava bugün başlıyor. Siyasilerin de takip etmesi beklenen davada 22 sanık hakim karşısına çıktı. Davanın ilk celsesi sona erdi.

Gazete Pencere Haber Merkezi

Eski Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı Başkanı ve Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sinan Ateş’in öldürülmesine ilişkin 22 şüphelinin yargılanmasına bugün, Ankara 32. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü’ndeki duruşma salonunda başladı.

İlk duruşmayı, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Demokrasi ve Atılım Partisi (DEVA) Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu ve CHP 7’nci Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun da takip etti.

gryz2y-wcaamf7u.jpeg

Öte yandan öldürülen Sinan Ateş’in eşi Ayşe Ateş, duruşmaya çelik yelek ve 5 korumayla katıldı. CHP Genel Başkanı Özgür Özel, eski CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve Sinan Ateş’in eşi Ayşe Ateş aynı karede yer aldı

Davanın dün görülen ilk celsesi sona erdi. Duruşma sabah 09.00'da görülmeye devam edecek.

Duruşmada yaşananlar:

16.35: Sinan Ateş cinayeti davasının duruşmasına yarın saat 09.00’a kadar ara verildi. Mahkeme başkanı, “8 sanık dinledik. Yarına kadar bitiririz” dedi.

16.10: Duruşmada, polislerden Aşkın Mert Gelenbey’in savunmasına geçildi.

Tetikçi Eray Özyağcı, 28 Aralık'ta özel harekât polisleri Muratcan Çolak ve Aşkın Mert Gelenbey'in kullanımındaki transporter araçla Ankara'ya getirilmişti. Gelenbey, Özyağcı’yı çocukluktan tanıdığını, son konuşmalarında Ankara’ya geleceğini öğrendiğini, bunun üzerine birlikte Ankara’ya gitmeyi teklif ettiğini öne sürdü. Gelenbey, "Muratcan Çolak'ın (diğer polis) yola çıkacağımızdan haberi yoktu. Bir süre sonra Ankara’ya gitmeyi teklif ettim. Böyle bir olay için gideceğimizden haberim yoktu” dedi.

Gelenbey, “Efendim tutanaklarda yanlışlık var. Eray’ın dedesinin hasta olduğuna inandım, bırakırken Suat Kurt’u gördük. Ben yanında olan silahları da görmedim. Eray’la vedalaştık, alkol aldım, abimle görüştüm, Muratcan uyanmadı, abimle vedalaştım yola çıktım. Sonra uyandırdım, arabayı Muratcan’a verdim. Gözümü açtığımda Bolu’daydık, Muratcan yine uyuyordu. Sürmeye devam ettim. Ben eşimi aldım, eve bıraktı, sonra Muratcan aracı bıraktı. Doğukan Çep’i tanımıyorum. Muratcan da tanımıyor” diye konuştu.

Mahkeme başkanı, Muratcan Çolak’ın ifadesinde Gelenbey’in de olduğu yerde ‘Dodo’ lakaplı Doğukan Çep’le tanıştığını söylediğini hatırlatarak, “Bak adam bir oturmada tanışmış, sen tanıyamadın mı?” diye sordu.

Gelenbey, “Aynı yerde bulunmuş olabiliriz ama hatırlamıyorum. Benim buradaki ifadem esastır. Günlerce işkence gördük, bu ülkede PKK’lılara yapılmayan işkence bize yapıldı. Çırılçıplak soyulduk. Emniyette söylemediklerim yazıldı, söylediklerim çarpıtıldı. Savcılıkta savcı Ayhan Ay, söylediklerimi tutanağa geçirmedi” dedi.

Gelenbey, mahkeme başkanının “Telefonunda Dodo diye Doğukan Çep nasıl kayıtlı o zaman?” sorusuna da “O numaralardan arayan hep Eray’dı” yanıtı verdi. Mahkeme başkanı bunun üzerine, “Tanımadan mı Doğu’yu kaydediyorsun?” diye sordu, ancak yanıt alamadı.

Ateş ailesinin avukatlarının soruları üzerine Gelenbey, “Siz Emre Yüksel ve Tolgahan Demirbaş’la görüşüp görüşmediğimi sıkıştırıyorsunuz. Hayır görüşmedim” dedi.

Bu sırada araya giren mahkeme başkanı, Gelenbey’e, “Mustafa Uzunlar, otopark sahibi. Enes Sayınlar isimli şahısla mesajlaşıyor. Buna göre siz aracı saat 04.00’te otoparka bırakmıştınız. Aynı Uzunlar, sizin için ‘İcraate gittiler’ diyor. Herhalde icraatten anladığı bir şey var. Bu adam bu lafı edebilirken sen bilmiyor muydun Eray’ın niçin Ankara’ya gittiğini?” diye sordu. Gelenbey, “Hayır” yanıtı verdi, mahkeme başkanı “Peki” diyerek soruyu bitirdi.

16.05: Sanıklardan Hakan Saraç da suçlamaları reddederek, beraatini talep etti.

"Ben Sinan Ateş’n kim olduğunu bile olaydan sonra öğrendim"

15.28: Sanık Zekeriya Asarkaya'nın savunmasına geçildi.

Sanık Suat Kurt’un, tetikçi Eray Özyağcı’nın kalması için evini ayarladığı Asarkaya, “Suçlamaları kabul etmiyorum. Ben Sinan Ateş’n kim olduğunu bile olaydan sonra öğrendim. Bu kişileri tanımam etmem, resmen arada kandırıldım. Evimin karşısında kamera var, bilsem bunları misafir eder miyim? Her şeyin üzerine yemin ederim benim böyle bir cinayetin işleneceğinden haberim yoktur. Tahliye talebim ne demek, ben beraatimi talep ediyorum. Rahatsızım, hastalığım ilerledi” ifadelerini kullandı.

Asarkaya, “Ben Sinan Ateş’in adını ilk kez emniyette öğrendim. Vedat’la Eray gençlerdi, Suat biraz daha büyük. Ben rahat etsinler diye yanlarında fazla kalmak istemedim. Benden yardım isteyen Suat’tı, Suat 'benim param var, sana yük olmayayım, diğer arkadaşların durumu yok' dedi, onlar bende kaldılar. Suat otelde kaldı” dedi.

"FETÖ iltisaklı algı operasyonuyla ülkücü camia zan altında bırakılıyor"

14.24: Sanık Tolgahan Demirbaş'ın savunmasına geçildi.

Eski Ülkü Ocakları yöneticisi sanık Tolgahan Demirbaş, FETÖ iltisaklı algı operasyonu yapıldığını, Ülkücü camianın zan altında bırakıldığını söyledi.

Demirbaş, "Kimseyi hiçbir suça azmettirmedim. Suçlamaların hiçbirini kabul etmiyorum. Maktulle hiçbir husumetim yoktur. Kendisiyle bağım yoktu. Tesadüfen denk gelmişliğim yoktur. Sanıkları tanımam, onlar beni tanımaz, ayrı şehirlerde yaşayan insanlarız. Sizlere saygım üzerine, kutsal saydığım tüm inançlar üzerine yemin ederim ki böyle bir olay olacağından haberim yoktu. Olay olduktan sonra öğrenmiş bulunmaktayım.

Gizli kalması gereken bilgiler cımbızla çekilmiş, sistemli şekilde verilmiş, FETÖ iltisaklı basın mensuplarına ve sahte hesaplara servis edilmiş, bir algı operasyonu yürütülmüştür. Azmettiren sıfatı taşıyan birine sorulacak sorular sorgumda sorulmamıştır" dedi.

14.24: Sanık Tolgahan Demirbaş'ın savunmaya geçti.

Demirbaş, "Suçlamaların hiçbirini kabul etmiyorum. Maktulle hiçbir husumetim yoktur. Kendisiyle bağım yoktu. Tesadüfen denk gelmişliğim yoktur. Sanıkları tanımam, onlar beni tanımaz, ayrı şehirlerde yaşayan insanlarız. Sizlere saygım üzerine, kutsal saydığım tüm inançlar üzerine yemin ederim ki böyle bir olay olacağından haberim yoktu. Olay olduktan sonra öğreniş bulunmaktayım.

Yaşanan üzücü olaylar nedeniyle maktule karşı camiada bir tepki oluşmuştu. Maktulün evinin önüne pankart asılacaktı. Herkes bu konuda bir çaba sarf etmiştir, ben de ettim. Cep telefonumdan çıkan bilgilerin maktule ait olduğu iddia ediliyor. Ben o bilgilerin maktule ait olduğunu bilmiyorum, kimseye atmadım. Maktule ait uçuş bilgilerini kimseye atmadım. Bizim ülkemiz kabile devleti değildir. Ricayla emniyet müdürünü de arasan kimse kimsenin güncel konum bilgisini veremez. Ben bunu bir polis çocuğu olarak biliyorum. Telefondan çıkan, art niyetli olduğuna inandığım bilirkişi raporunda, olaylar 8 ay öncesine ait olduğundan, bu olayla ilgisi olmadığı su götürmez gerçektir.

Maktulle aynı camianın insanı olduğumuz için bana soruldu. Ankara’nın saygın eski cinayet büro amiri Mustafa Ensar Aykal beni arada, ‘Çukurambar’da yaşanan olaydan haberin var mı’ diye sordu. ‘Haberim yok’ dedim, kapattım. Bilirkişi raporunda da 1 dakika 6 saniye yazmaktadır. maksimum 10 saniye sürmüştür. Tutuklandığım süre boyunca bir kere daha görüşmemiş, konuşmamışızdır. Bilirkişi raporundaki adreslerin hiçbirine gitmedim. Bu hususların hepsi görmezden gelinmiş.

Emre Yüksel’le aynı camiada olmakla birlikte tanışıklığımız vardır. Ben Emre’yle o gün sosyal faaliyet yapmak üzere, hep gittiğim, arkadaşıma ait olan çiftlik evine gitmeye karar verdim. Ben öğretmenliği bırakıp kamu görevliliğine geçmeye çalıştığımdan beri özellikle sık giderim, mangal, piknik yaparım. Emre Yüksel bir gün önce ruhsatlı tabancasını almıştı. Yüksel beni aradı, yanında bir arkadaşı olduğunu söyleyip ne yapacağımı sorunca çiftliğe geçeceğimi söyledim.

Gecikeceğini söyleyince yolun karşısına geçtim, benzinliğe girdim, arabayla ilgili işlerimi yaptım. Emre Yüksel misafirinden ayrılamayacağını söyleyince çiftliğe geçtim. Sonra gelemediği için buluşmak için Ankara’ya döndüm, restoranda yemek yedik.

Ben sonra İstanbul’a geçtim, geldi beni aldı İstanbul’a gittik. Gece kaldık. (Mahkeme başkanı 'Ankara’da eğlenecek yer mi yok' diye sordu) Efendim biz hayatı böyle yaşayan insanlarız, yollarda geçiyor. Aklımıza geldi, gitmek istedik. Ben bir gece cumadan çıkıp Hakkari’ye de gittim.

Serdar Öktem’le suç tarihinde bir irtibatım olmadı. Serdar Öktem niye Ankara’ya geldi bilgim yok.

Ailem, ben, komplo teorileri içeren iftiralarla mağdur haldeyiz. Ben 4 yaşındaki oğlumu diplomat olur diye özel okula gönderiyordum. Şu anda babası yanında yok, 10 yaşında. İlk aylar 'yurtdışında, Bosna’da' dendi benim için. Tabii ki maktulün çocukları gibi mağdur değildir ama benim çocuğum da mağdur. Babasının cezaevinde olduğunu sosyal medyadan, haberden öğrendi."

Avukatların soruları üzerine Demirbaş şu yanıtları verdi;

Ben kimseye 'kalemi kırıldı' demedim. Oğlum yılbaşını geçirmek istediği için annesinden aldım. Oğlumla birlikte ablamların evine gittim. Evde eksik kalan gıdaları almak için markete çıktığımda birden etrafımı polisler sardı. Elimden telefonu aldı.

Beni gözaltına almaya gelen polislerden biri de Mustafa Ensar Aykal’dır, biz nasıl suç ortağı olabiliriz. Ayşe Hanım'la hiçbir alakam yok, biz sadece evin önüne pankart asmak istedik. Hiçbir ülküdaşımın hiçbir çocuk ve kadınla ilgisi olamaz."

Benim camiada yetkim yoktur. Ben şerefli camiama ömrümü verdim.

Audi marka araç kamuya ait. Arabayı Emre'ye sorun. Benim bildiğim kadarıyla o araç, işi olan herkesin kullanabileceği bir araç."

Cinayeti dosyasında, yapılan araştırmalarda, Demirbaş’ın cinayetten dakikalar önce tetikçinin kaçırılacağı konumu Emre Yüksel’e gönderdiği ortaya çıkmıştı. Aynı konum bilgisi tetikçiyi taşıyan motokurye Vedat Balkaya’nın telefonunda da bulunmuş, daha sonra Demirbaş ve Yüksel’in 06 AT 5021 plakalı ve Ülkü Ocakları Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım’a tahsisli olduğu öğrenilen Audi marka çakarlı bir araçla tetikçiyi aldığı ve Bolu’ya götürdüğü bilirkişi raporuna girmişti.

Mustafa Abi’ye ulaşamadığımda Oğuz Kaan’ı aradım. Merakından beni aradı. Kılıçarslan Yaman merakından aradı. ('Olcay Kılavuz da mı merakından aradı' sorusu üzerine) Olcay Kılavuz’la olaydan önce görüştüğümü hatırlamıyorum. Olay bir yere çekilmek istenmektedir. Bu kayıtlar yalandır, bu bilirkişi raporu bence hatalıdır."

Avukatların “İddianameye yeterince eksik hususla yazılmış. Bilirkişi raporları basına yansımış” sözleri üzerine mahkeme başkanı, “Bizim görevimiz basına yanmışız iddialar değil. Biz burada iddianameyi baz alıyoruz” diyerek avukatlara tepki gösterdi.

“ Benim de mi arabama pankart asacaktınız”

Demirbaş, bilirkişi raporunda Sinan Ateş’e ilişkin “İpi çekilmiştir” yazışmasının sorulması üzerine bu kez, “İpi çekilmiş demekten kastım, teşkilatla camia ile ilgisi kalmadı, aforoz edildi anlamındadır” yanıtı verdi.

Ardından Ateş ailesinin avukatı Ali Yücel, “Rahmetli Sinan Ateş’in avukatı ve arkadaşıyım. Siz benim adımı bilmiyorsunuz ama araç plakamı Aykal’a gönderiyorsunuz. O da ev adresimi ve kişisel bilgilerimi size iletiyor. Bu tarihlerde pankart asmak istiyordunuz. Benim de mi arabama pankart asacaktınız. Amacınız neydi?” diye sordu.

Demirbaş, “Sizinle bir alakası yok. Bana bir plaka geldi. Ben plakayı sordum. Neden sorulduğu hususunda herhangi bir ilgim yok” diye yanıt verdi.

Olcay Kılavuz kırmızı çizgi mi? Hakim Demirbaş’a Kılavuz sorusu sorulmasına izin vermedi

Tolgahan Demirbaş’a müdahil avukatları cinayet günü “ Olcay Kılavuz’la neden defalarca telefonla görüştüğünü” sordu.

Salondan sesler yükselirken savcı itiraz etti. Hakim “dosyada olmayan isimler ile ilgili soru sormayın biz soruşturma değil yargılama yapıyoruz” diyerek sorulara izin vermedi dedi.

14.20: Duruşma aranın ardından başladı

13.25:Duruşmaya 14.15'e kadar ara verildi. Ara sırada izleyiciler, Tolgahan Demirbaş'a "itirafçı ol" diye seslendi.

13.18: Doğukan Çep, Sinan Ateş’in avukatının "Hasan Ferit Gedik davasında cezanız Yargıtay tarafından onanmış. Onanmış bir dosyada nasıl bir yardım istediniz" sorusuna yanıt veremezken aranırken Bodrum'a her yıl tatile gittiğini söyledi.

12.11: Doğukan Çep, Sinan Ateş cinayetinin azmettiricisi olduğunu itiraf etti

12.10: 2013 yılında Gezi olayları sıradan Gazi Gümüşsuyu’nda DHKPC’li teröristlerle vurma olaylarım olmuştu. Kırmızı fularlı kız Ayşe Deniz, Öykü Dilara Keskin… En son bunları vurduktan sonra ESP’nin derneğine giriyoruz, basıp içeride 10 kişiyi vuruyoruz.

En son Hasan Ferit Gedik ölüyor. Uyuşturucuya karşı yürüyormuş. Biz yakalandık, yargılanmaya başladık. Google Hasan Ferit Gedik yazın Allah için tabutun üstüne bakın. DHKPC bayrakları. Biz bunları vurmuşuz, yargılanmaya başlamışız. Ayşe Deniz, Gezi’ye gidiyor, Gezi de ağaç içinmiş ya. Ayşe Deniz Gezi’den sonra Kandil’e gidiyor. Karayılan’ın yanında fotoğrafları var, Karayılan kızları sever. Sonra Ayşe Deniz Rakka’ya gidiyor, orada ölüyor.”

Mahkeme Başkanı “Sabahtan beri ne anlatıyorsun” diye araya girip Çep’e kızarak tepki gösterdi.

Devam etmek istediğini söyleyen Çep, şöyle devam etti:

“Vurduğum Cebrail Günebakan da 'Kobani’ye gideceğiz' diyor. Halbuki bunlar MLKP’de silah eğitimi alıyor. Amara Kültür Merkezi’nde pankart açmışlar, ölüyorlar. Bu şekilde davalarım düştü. CHP’nin milletvekilleri gelir, davalarımı sever.”

Aziz Mahmut Hüdai Camisi’nde namaz kılıyordum. Bir gün sabah namazı Sinan Ateş geldi. Yan yana namaz kıldık, zikir yaptım. 2013’te Hasan Ferit Gedik'ten ceza almışım, 'Bana yardım eder misin?' dedim, 'Elimden geleni yaparım' dedi. Bana 'bizim yapamadıklarımızı, hayallerimizi yapmışsın' dedi. Sonra ‘Dosyanı halledecekler’ 1 milyon TL istiyorlar’ dedi. Ben aradım, 'bunu ayarladım' dedim. Taksim’de bir otele çağırdı, otelde parayı verdim. 2021’de telefonum çaldı, 'kardeşim' dedi 'bir 200 bin tl ödememiz lazım' dedi. 4-5 günde ayarladım.

'Ben bunu ayaklarında vuracağım' dedim"

2022 yılının Kasım ayı, 'kardeşim artık sona yaklaştık, eli kulağında' dedi, 'abi ben paranın tamamını ayarlayamadım' dedim. Sağdan soldan borç istedim, bir hafta içinde 200 bin TL ayarladım, 'kardeşim Ankara’ya gelir misin' dedi. 'Ankara’dayım' dedim, 'Çukurambar Liva Pastanesi'nin konumunu yaz, gel' dedi. Ben gittim, geldi. Oturduk, parayı verdim, poşetti. Ama 'bundan sonra seni aradığımda paranın tamamını ayarlaman lazım' dedi. Çıktık dışarıya, 'kardeşim burası benim ofisim' dedi. Tam binanın önünde beyaz bir arabanın içini açtı, benim verdiğim parayı koydu. Bir tane Mercedes, ben oradan ayrıldım istanbul’a gittim. Ben aramaya başladım, aralık ayı oldu. 'Kardeşim sabret' dedi. 'Olmuyorsa paramızı geri alalım' dedi. Arıyorum arıyorum açmıyor, açan adam açmamaya başladı. Ben de bir iki gün daha bekledim. 'Ben bunu ayaklarından vuracağım, Ankara’ya gidiyorum' dedim. Eray da yanımda. 'Abi ben gider vururum' dedi."

"Ölmesini istemezdim"

Mahkeme başkanının araya girmesi üzerine Doğukan Cep, “Ben öldürmeye gönderseydim, öldürmeye gönderdim derdim. Allah’tan başka kimseden korkum yok. Ölmesini de istemezdim, nasıl öldüğünü de bilmiyorum. Delikanlı gibi öldürdüm derdim. Sevip sevmemek önemli değil. Bunu öldür, öldürtme demem” dedi.

grzltjwxuaakinb.jpeg

Timur Soykan çizdi

"Nasıl öldü bilmiyorum, şok oldum"

Çep, şöyle devam etti:

'Ben bunu vururum' deyince (Eray) voltayız biz… Suat abiyi aradım, 'abi benim bir işim var halleder misin' dedim. 'Bana bir iki gün Ankara’dan ev lazım' dedim. Cinayet desem bunlar benim telefonumu açmaz. 'Suat abi, Liva Pastanesinde oturdum, ofisi şurada, sadece çıkınca haberi ver'. Ben arkadaşımı, dostumu bile isteye yakmam, hain biri değilim.

Suikast yapmaya gelen insan arkadan vurur gider, yüzünü kapatır gider, karşıdan gelir göğsü gerer vurur. Suikast yapmaya gelen insan silahı böyle tutmaz. Nasıl öldü bilmiyorum, şok oldum, Suat abi şok oldu. Dünyam başıma yıkıldı, bütün film bitti.

12.00: Balkaya’da Savcılık ve Emniyet ifadelerini reddetti.İşkence yapıldığını belirtti.Yeni ifadesinde Cinayet işleneceğinden haberdar olmadığını sadece alacak verecek meselesi olarak bildiğini Doğukan Çep’in kendisinden Ankara’daki Kişinin İstanbul’a getirileceğini söylediğini belirtti . Cinayet işlendiğini görmediğini,silah sesini de duymadığını belirtti.Eray Özyağcıları konuma götürdüğünü bekleyen aracı kimin sürdüğünü net görmediğini ama saçlarının gür olduğunu belirtti

11.55: Duruşma sırasında Suat Kurt'un savunması sürerken, Doğukan Çep, gazetecilerin bulunduğu bölüme uzun süre bakarak tehdit eder gibi başını salladı.

11.20: Duruşma yeniden görülmeye başlandı

10. 50: Heyet duruşmaya 11:20'ye kadar ara verdi.

10.44: Savunma Vedat Balkaya’ya geçti

10.19: Tetikçi Eray Özyağcı savcıların MHP'yi, MHP'li isimleri suçlaması için baskı yaptığını söyledi. İddianamede kaçırıldığı anlatılan Ülkü Ocaklarına tahsisli aracı hiç görmediğini ifade etti. İfade bitince

Azmettirici Doğukan Çep söz aldı. 'Ben bu davanın baş aktörüyüm, azmettiricisiyim. İfade vermek istiyorum" dedi. Mahkeme Başkanı "Sıranı bekleyeceksin" dedi.

Tetikçi Özyağcı, görüntülerin aksine kendisini kaçtığı yerden alan kişinin 'Mustafa Kemal' adında bir kişi olduğunu söyledi. İddianamede Ülkü Ocakları yöneticisi Tolgahan Demirbaş'ın Özyağcı'yı kaçırdığı belirtilmişti.

10.03: Tetikçi Eray Özyağcı "Ben Sinan Ateş'i bacaklarından vurdum. Onun yanındaki iki kişi bana ateş açtı. Ben de onlara ateş ettim. Arkadan bu kişiler "Reisi vurduk' diye bağırdıl

09.44: Tetikçi Eray Özyağcı savunmasına başladı: "Doğukan Abi" dediği Doğukan Çep'in bir anlaşmazlık nedeniyle kendisini Sinan Ateş'i vurmak için Ankara'ya gönderdiğini söyledi.

09.35: Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) adına avukatlar İbrahim Ethem Yiğit ve Çağrı Can Pak, davaya katılma talebinde bulundu. Sanıklar da MHP'li avukatların katılma talebini kabul etti. Savcılık makamı MHP'nin 'suçtan zarar görmediği' gerekçesiyle MHP'nin katılma talebinin reddedilmesini istedi. Mahkeme Başkanı da bu yönde karar verdi. Mahkeme salonundaki izleyiciler kararı alkışladı.Mahkeme Başkanı izleyicileri uyardı.

09. 32: Doğukan Çep tekrar salona getirildi. Av.İbrahim Ethem Yiğit ve Av.Çağrı Can Pak MHP adına davaya katılım talebinde bulundu.

09.30: Sanıklar yerini aldı duruşma başladı

****

"1 Temmuz'dan itibaren de deliller mahkemede tartışılacak"

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu toplantısına katılmak için Meclise gelişinde gazetecilerin sorularını yanıtlarken, tutuklu sanıklar bakımından dava açıldığını ifade ederek, “Dosya zaten bütün kamuoyunun gündeminde, tüm delilleriyle zaten kamuoyuyla paylaşılmış durumda. Soruşturması devam eden kişiler bakımından da süreç devam ediyor. 1 Temmuz'dan itibaren de deliller mahkemede tartışılacak, bağımsız ve tarafsız yargımız bu konuda adaleti tecelli ettirecektir.” ifadelerini kullanmıştı.

Bahçeli: Davaya avukatlarımız katılacak

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli ise partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş’in öldürülmesine ilişkin davaya partisinden avukatların katılacağını söylemişti.

Bahçeli konuşmasında, “1 Temmuz 2024 Pazartesi günü başlayacak mahut cinayet davasıyla partimizi ve Ülkü Ocaklarını ilişkilendirmek için tek ayak üzerinde kırk yalan söylerler. Söz konusu davaya sadece avukatlarımız katılacak, bunun dışında hiç kimse orada bulunmayacaktır. Herkes eteğindeki taşı döksün de şahit olalım. Kim ne biliyorsa, hangi belge, bilgi ve bulguya sahipse, mahkemeye sunsun da hepsinin ense tıraşını görelim.” ifadelerine yer vermişti.

Ateş'in eşinden paylaşım

Sinan Ateş’in eşi Ayşe Ateş ise bugün görülmeye başlanacak olan dava öncesi sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, “Unutulmasın ki bu sürecin sonunda ya bir doğum mucizesine ya da bir defin törenine şahit olacağız. Ya ‘Bismillah!’ diyeceğiz ya da ‘Ruhuna El Fatiha!’” ifadelerini kullanmıştı.

grywaqnx0aarbpy.jpeg

Ağırlaştırılmış müebbet hapisleri isteniyor

İddianamede, tetikçi Eray Özyağcı ile onu olay yerine getiren ve kaçıran Vedat Balkaya ile Suat Kurt hakkında eylem üzerinde ortak hakimiyet ile müşterek fail olarak Sinan Ateş’e yönelik toplu halde, iştirak halinde tasarlayarak kasten öldürme suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası isteniyor.

Sanıklardan silahlı eylemi organize ettiği iddia edilen Doğukan Çep ve şüpheli eski Ülkü Ocakları yöneticisi Tolgahan Demirbaş’ın ise suça azmettiren olarak maktule yönelik toplu halde, iştirak halinde tasarlayarak kasten öldürme suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası isteniyor.

Dosyanın sanıklarından Zekeriya Asarkaya, Hakan Saraç, Ufuk Köktürk, Mehmet Yüce, Mustafa Uzunlar, Askın Mert Gelenbey, Murat Can Çolak, Osman Bayraktar, Caner Güney, Umut Ersoy, Çaglar Zorlu, Aytaç Ataç, Emre Yüksel, Serdar Öktem, Erdem Karadeniz, Alper Atay, Mustafa Ensar Aykal’ın iştirak halinde işlenen suça yardım eden fail olarak maktule yönelik toplu halde, iştirak halinde tasarlayarak kasten öldürme suçundan hapis cezası isteniyor.

Kaynak:Haber Merkezi