Dervişoğlu’ndan “ziyaret” göndermesi: Başkanlığın davulla zurnayla ilan ettiği şeylerin neye hizmet ettiğinin farkındayız
Gazete Pencere Haber Merkezi
İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, Meral Akşener ve Erdoğan görüşmesini, İletişim Başkanlığı’nın sosyal medya hesabından öğrendiğini açıklamıştı. Görüşmenin ardından gerçekleşen ilk grup toplantısında görüşmeye gönderme yapan Dervişoğlu, “Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı, Nam-ı diğer, 'Tek adamın borazan müdürlüğü' eliyle, davulla zurnayla ilan edilen şeylerin neye hizmet ettiğini de bilmekteyiz” dedi.
Normalleşme tartışmalarına da değinen Dervişoğlu, benzetme yaparak, “'Normalleşme alana, Yeni Anayasa bedava' diye, vapurda tarak satan işportacılar gibi bağırıp duruyorlar” ifadelerini kullandı.
"Bu ucube nizama başkaldırıyorum"
Dervişoğlu'nun konuşmasından öne çıkanlar şöyle:
İYİ Parti kuruldu ve Türkiye'de bir şeyler değişti. Taşıma suyu ile mi hayır. Gönül rahatlığıyla söyleyebilirim ki, iktidarla taşeronu FETÖ'ye karşı hain planlara karşı çözüm sürecinde hain planlara karşı bir hareket olarak kurulmuş bir partidir. İYİ Parti'nin değerleri milletimizin milli ve manevi değerlerinin bütünü Atatürk'ün kurduğu şahikaların devamıdır. Cumhuriyetin ilelebet payidar olacağı fikridir.
Bizi bir araya getiren ortak talep ve hedef hür, müreffeh ortak bir toplum olma hayalidir. Sesimizi birlikte yükselten itirazlarsa adalet terazisini kendi gücü ve idaresine bağlayanlara karşıdır.
Partimizi doğuran itirazlar dün olduğu gibi hala olduğu yerdedir, Hiçbiri azalmamış çoğalmıştır. Bu ucube rejim şahsım devletidir.
Bu ucube nizama başkaldırıyorum.
Haftalardır bu kürsüden, Erdoğan'ın tezgahladığı "Gündem kaçırma oyununu" anlatıyoruz. Bu tezgahın pazarda kaldığı her günse, gerçeklerin konuşulmadığı, asıl sorunların çözülmediği her bir dakika, milletimiz, daha yoksul bir hayata, daha adaletsiz bir sisteme, daha onur zedeleyici olaylara şahit oluyor. Ve bu tezgahın en popüler ürünü de malumunuz normalleşme. Hatta öyle ki 'Normalleşme alana, Yeni Anayasa bedava' diye, vapurda tarak satan işportacılar gibi bağırıp duruyorlar. Gerçeklerin farkındayız. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı, Nam-ı diğer, 'Tek adamın borazan müdürlüğü' eliyle, davulla zurnayla ilan edilen şeylerin neye hizmet ettiğini de bilmekteyiz.
"Bunların oyunlarına düşmeyeceğiz"
Herkes emin olsun ki bu rozeti onuruyla taşıyanlar, milletin vekili olduğunu bir saniye bile unutmayanlardır. Ve bu rozeti şerefiyle taşıyanların, imza attığı hiçbir kalemden, şer ve musibet peydah olmamıştır. Bundan sonra da olmayacaktır. Bizim siyasete bakışımız şudur. Nasıl ki hukukta normlar hiyerarşisi varsa, siyasette de çıkarlar ve vicdanlar hiyerarşisi vardır. Bu hiyerarşinin en tepesinde ise, milletin ortak çıkarı ve ortak vicdanı yer alır. Bunun dışındaki bütün meseleler de, onun altında yer alırlar. Devletin varlığı, millettin varlığı ve istiklaliyle bir bütündür. Müştereken deruhte ettiğimiz devlet görevinin anlamı da, bu şarta, yani milletle olan ahde tabidir.
Vefayı boza sanıp içenlere de onlara eşlik eden şıracılara da hiç ama hiç ihtiyacımız yoktur. İktidar ve avarelerinin tüm topluma adeta bir cadı kazanında kaynatıp bol kepçe ile dağıttığı o uslu çocuk muhalefet şırasını asla ve katha içmeyeceğiz, bunların oyunlarına düşmeyeceğiz.,
"Bizim siyasetimizde, tutulacak tek el, milletimizin nasırlı elleridir"
Tek vefa ve ahimiz milletimizdir. Çoklar diye korkmayız azız diye çekinmeyiz çünkü bizler İYİ’ler ordusuyuz.
Bu ahitle de, iki vebali omuzlayacağınıza dair büyük bir söz vermiş olursunuz. Bir yükünüz, milletin oyunun vebalidir. Bir yükünüz ise, milletin güveninin vebalidir. Ve o taşınan yükler bırakılırsa, o yol artık siyaset yolu değildir. İsmi veya şekli ne olursa olsun, şahsi ikbal ve istikbal yoludur. Ve tarih maalesef ki, şahsi emellerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle birleştirenlerle, bunu da bir şekilde izah etmeye çalışanlarla doludur. İYİ Partide, bin odasında bin fitne mumu yanan ve sarayın karanlık dehlizlerinden çıkan sözde bir siyasete yer yoktur. Bizim siyasetimizde, tutulacak tek el, milletimizin nasırlı elleridir.
Yeni ekonomi modeli denen, ama aslında eski ve köhnemiş bir yönetim anlayışının izdüşümü olan bu model yüzünden, Merkez Bankası 818 milyar TL zarar etti. Nereye gitti bu paralar? Sanayi yatırımlarına mı? Gençlere teşvike mi? Yoksa tarımsal desteklere mi? Hepsi Kur Korumalı mevduat sistemine gitti. Bundan sonra da dövize en yüksek faiz veren ülke” olduğumuz için yine spekülatörlere ve yabancı fonlara gidecek."