Mehmet Uçum yeni isim önerisini hatırlattı: ‘Ortadoğu’nun sınırları Osmanlı’nın sınırlarıdır’
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin 22 Ekim'de PKK lideri Abdullah Öcalan’a, örgütü lağvetmesi koşuluyla, "Umut hakkı için başvurması ve TBMM’de DEM Parti Grup Toplantısı'nda konuşması" için çağrı yapması, Türkiye'de büyük yankı uyandırdı.
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum, “yeni çözüm süreci” olarak tarif edilen bu sürecin öne çıkan isimlerinden biri oldu.
Mehmet Uçum Pazar yazılarıyla sürece ilişkin mesajlarını ilk günden bu yana sosyal medyadan verdi.
Uçum 22 Aralık’taki Pazar yazısında Orta Doğu’ya yeni isim önerisi yapmıştı. “Belirtelim ki Orta-Doğu (Ortadoğu) adlandırması oryantalisttir” diyen Uçum şu öneriyi kaleme almıştı: “Bölgenin çeşitliliğini, tarihi ve kültürel zenginliğini göz ardı eder ve batının bu coğrafyaya bakış açısını yansıtır. Bu nedenle daha objektif ve bölgenin bağlamına uygun bir isme ihtiyaç var. İsimlendirme çalışmasında alanın uzmanları ve akademisyenlere görev düşüyor. Bir yenilik olarak Orta-Doğu yerine “Merkez Afro-Avrasya” adıyla başlanabilir.”
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum, bugünkü yazısında, Orta Doğu’ya yeni bir isim verilmesi gerektiği önerisini hatırlattı. Uçum yeni Pazar yazısında “Ortadoğu’nun sınırları aslında İslam dünyasının merkezi olan Osmanlı’nın sınırlarıdır” diye yazdı.
Mehmet Uçum’un “Emperyalizmin İslam düşmanlığı üretmek için Ortadoğu ismine biçtiği rol!” başlıklı yazısı şöyle:
“Oryantalist bir bakışla konulmuş Ortadoğu isminin kullanılma sebeplerinden biri de Batı’nın, İslam’ı; coğrafya, yön ve algı olarak sınırlama niyetidir.
Öteden beri İslam’ın yaygın olduğu Ortadoğu’yu adeta vahşet ortamına sahip bir yer olarak göstermeye çalışan bir kültür emperyalizmi var. Bu öylesine insanlık düşmanı bir durum ki, İsrail’in Gazze’ye yönelik soykırım ve katliamları bile ‘bölgenin terör ortamı’ bahanesiyle hafifletilmeye çalışıldı.
Özelikle bu yüzyılda emperyalizmin ideolojik aygıtlarınca Ortadoğu’ya ilişkin çok güçlü bir kötülük algısı oluşturuldu. Bir yandan İslam’ın Ortadoğu’da fundamentalist teröre kaynaklık yaptığı iddia edildi. Diğer yandan emperyalist terör oluşumları için bölgede Müslümanların bir kısmı insan kaynağı olarak kullanıldı. Avrupa’dan, Amerika’dan bölgeye terörist ihracı yapıldı. Böylece Ortadoğu’yu tüm dünyanın terör merkezi gibi gösterdiler ve terörün de esas olarak İslam’dan beslendiği kara propagandasını yaydılar.
Oysa terörün emperyalist odakların bir enstrümanı olduğu, terör örgütlerine dil ve güdü sağlamak için her türlü inancın ve dünya görüşünün istismar edildiği açıktır. Bu istismar siyasetinde Müslümanlığın İslam’a düşmanlık geliştirmek için kasten kullanıldığı biliniyor.
Ortadoğu’nun sınırları aslında İslam dünyasının merkezi olan Osmanlı’nın sınırlarıdır. Osmanlı döneminde bugün Ortadoğu diye anılan coğrafyanın çeşitli kesimlerine (Biladü’ş-Şam, Mağrip, Hicaz bölgesi, Basra bölgesi gibi) başka adlar verilmiş fakat hiç Ortadoğu denilmemiştir. Yani Ortadoğu ismi hiçbir zaman Osmanlı’ya ya da coğrafyada yaşayanlara ait olmamıştır, adeta dayatılmıştır.
Elbette İslam’ın doğuşu ve yayılması, Kâbe’nin varlığı, Kerbela gibi kutsal mekânların olması İslam’ın merkezinin Ortadoğu olarak gösterilmesinin sebepleridir. Ama ‘Ortadoğu İslam’ın merkezidir’ demekle, ‘İslam Ortadoğu’yla sınırlıdır hatta orada da kısıtlanmalıdır’ demek ve bölge üzerinden İslam ile terör arasında bağ kurmak tamamen farklıdır ve emperyalist bir propagandadır.
Konuyla ilgili Merkez Afro-Avrasya (Orta-Doğu) Hukuku yazısında yer verdiğimiz gerekçelerin yanı sıra İslam’ı kısıtlayıcı, sınırlayıcı ve terörle ilişkili gösterme algısı sebebiyle de Ortadoğu adından vazgeçmek gerekir.
İslam Ortadoğu ile sınırlı değildir. Hindistan, Bangladeş, Endonezya, Malezya’daki Müslümanlar çok büyük bir nüfustur. Ayrıca Afrika kıtasına yayılmış 600 milyona yakın Müslüman, yine Avrupa ve Amerika kıtasındaki Müslümanlar var. İslam’ı Doğu’ya sıkıştırmaya götüren nitelemeler kökten yanlıştır.
İsim seçeneklerine bakınca “Batı Asya, Güneybatı Asya, Batı Afro-Asya, Batı Afro-Avrasya, Merkez Afro-Asya, Merkez Afro-Avrasya” gibi isim önerileri tespit edilebilir. Tarihi isimler gündeme gelebilir.
Bu önerilerin bazılarının (Batı Asya, Güneybatı Asya gibi) yer yer kullanıldığı da görülüyor. Biz başlangıç için Merkez Afro-Avrasya adını önermiştik. Merkez Afro-Asya adı da değerlendirilebilir.
Bu arada içinde Avrasya geçen isim önerilerinin ideolojik bir bağlamı yoktur. İsim önerileri bakımından Avrasya adı Avrupa ve Asya kıtalarının birleşik adı olması dışında bir manaya sahip değildir. Buradaki mesele ideolojik bir adlandırma değil coğrafi, tarihi ve kültürel gerçekliğe uygun objektif bir ismin ortaya çıkmasıdır. Bu isim genel bir niteliğe sahip olmalıdır. Ayrıca Türkiye’nin bölgede merkez ülke olma rolüne uygun bir özellik taşımalıdır.
İsimlendirmeler büyük ölçüde hegemonyayla ilgilidir. Bizim yeni isimler önerip yürürlüğe sokabilmemiz dünyayı etkileme gücümüzle orantılı olur. Hangi adın karşılık bulacağı elbette birçok dinamiğe bağlıdır. Zaman ne gösterir şimdiden kestirmek zor. Ama Ortadoğu için yeni bir ad ihtiyacının hep gündemde kalacağı rahatlıkla öngörülebilir. Bu sürecin emperyalizmin tasfiyesiyle bağlantılı olarak hem yeni bir isimle hem de ortak hukuk üretimiyle gelişmesinin bölge için en hayırlı sonuç olacağına ise hiç şüphe yoktur.”
Kaynak:Haber Merkezi