İBB Başkan adayı olmuştu: Murat Kurum'un adaylığı imar rantı ortaklığı mı?
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan dün yapmış olduğu aday tanıtım toplantısında, "İstanbulumuz Muradına kavuşacak" diyerek Murat Kurum'un adaylığını duyurmuştu.
Murat Kurum'un adaylığı sonrası Gazeteci Bahadır Özgür'ün bugün kaleme aldığı 'Murat Kurum ve 'deprem pazarlığı'' yazısı gündem oldu. Yazıda Kurum'un kariyerinin inşaat ve imar üzerine değinen Özgür'ün yazısı bu şekilde:
Erdoğan, AKP’nin İstanbul adayı olarak 21 yılda kurulan imar rantı rejiminin başındaki ismi atadı. Murat Kurum bir bürokrat. Ama İBB imar komisyonu, TOKİ, Emlak GYO, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı dahil bütün kariyeri inşaat ve imar üzerine.
Kurum belki partinin vitrininde popüler bir siyasetçi olarak ön plana çıkmamış olabilir lakin AKP’nin, hem kendine yakın sermaye grupları yaratma hem de sosyal tabanını konsolide etme bakımından ana siyasi aksını oluşturan imar rantı dağıtım ağının yıllardır başında olan birisi. Sadece yandaş müteahhitler ve şirketlerle değil, İstanbul sermayesi başta olmak üzere büyük sermaye ile de yakın ilişkileri bulunuyor. Özellikle Emlak GYO’nun müdürüyken milyarlarca dolar değerindeki büyük inşaat projelerini yürüttü. Bu projelerin önemli bir kısmının özellikle Körfez sermayesine pazarlandığını da not edelim.
Diğer yandan TOKİ’nin 2020’den sonra başlattığı çeşitli sosyal konut projelerinin başında da Kurum vardı. Bir de Erdoğan rejiminin en güçlü bakanlığının Çevre, Şehircilik ve İklim Bakanlığı olduğunu unutmamak lazım. En sıradan vatandaştan küresel sermayeye kadar geniş bir alandaki rant dağıtımı buradan yönetiliyor. Bunun yanında Türkiye’de ne yatırımı yaparsanız yapın ÇED, imar planı, arazi tahsisi vs. işleri bu bakanlığın onayına tabi. Ayrıca orman, kıyılar, tarım arazileri vs. satışı da yine bakanlığın yürüttüğü en önemli rant dağıtım faaliyetlerinden.
Bir de Kurum’un bakanlığının neredeyse bir Emine Erdoğan bakanlığı gibi çalıştığını, Emine Erdoğan’ın ‘sıfır atık’, ‘Salda Gölü’ gibi çok sayıda projesinin uygulayıcısı olduğunu da ekleyelim. Bilal Erdoğan’ın kurduğu vakıflarla da sıkı ilişki içinde. Bu vakıflara çok sayıda mülkün verilmesi, Kurum döneminde oldu. Bu yönüyle de Saray ailesinin içinde birisi Kurum.
Özetle Erdoğan, belki Ekrem İmamoğlu karşısında şimdilik politik cazibesi güçlü görülmeyen bir ismi İstanbul’a atamış görünebilir. Ama Erdoğan’ın 21 yıllık rant üretim ve dağıtım mekanizmasının inşa ve uygulayıcılarından birisini tercih ettiği muhakkak. Bu sadece yandaşlara, müteahhitlere değil, büyük sermayeye ve küresel gayrimenkul yatırımcılarına da bir mesaj. Bu mesajı da halkın deprem korkusuyla tahkim ediyor.
Ve açıkça kentsel dönüşüm yasasını değiştirerek bütün yetkiyi tek elde toplayıp, “İstanbul’u ancak bu yetki ve mali güçle ben kurtarabilirim” mesajı vermek istiyor. Yani Erdoğan, Kurum’u seçerek ve eline de olağanüstü bir yetki vererek, yerel seçim masasında halkla hayatı üzerine bir pazarlığa girişiyor.