Cumhurbaşkanlığı’ndan Öcalan’a ev hapsine yeşil ışık
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum'un çözüm süreciyle ilgili geçen hafta “DEM kendisine sunulan terör vesayetinden kurtulma imkanını değerlendirmezse terör vesayeti hukuk yoluyla tasviye edilir” demişti.
“Türkiye’de ne önceki uygulamaya benzer ne de yeni versiyonla bir çözüm süreci olmaz, olamaz” diyen Uçum’a DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan “Kötülüklerin Başdanışmanı Mehmet Uçum atandığı koltuğun nimetlerine yaslanarak yine konuşmuş! Bu ülke ivedilikle sizin gibilerin vesayetinden kurtulmalı” karşılığını vermişti.
Mehmet Uçum bugün sosyal medya hesabından yayınladığı “Terör saldırısı ‘tarihi fırsat penceresini’ kapattıramaz!” başlıklı yazısıyla PKK lideri Abdullah Öcalan’a yönelik konuşulan “ev hapsi” uygulamasına yeşil ışık yaktı.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Öcalan için “umut hakkı” çıkışıyla “ev hapsi” tartışmasını başlatmıştı. Umut hakkı, müebbet hapis cezası alan sanıkların uzun yıllar sonra ev hapsi ya da tahliyesi için uygulanan bir hukuki süreç…
Mehmet Uçum da şu sözlerle Öcalan için ev hapsi tartışmasına olumlu katkı sunmuş oldu:
“İşin özü terörsüz ve şiddetsiz bir Türkiye’ye ulaşmaktır. Bunun da imkân dâhilinde olduğu görülüyor. Bu imkân; Devletin terörü tasfiyeye ilişkin sürecine katkı yapması gereken ve bunun için terör vesayetinden kurtulmak zorunda olan siyasi sorumlular tarafından doğru kullanılırsa, infaz hukukuna ilişkin konular elbette konuşulabilir.”
‘Bahçeli’nin önerisi uç nokta benzetmedir’
Mehmet Uçum’un yazısı şöyle:
“Terörü yönetenler ve kullananların Sayın Bahçeli’nin açıklamasından ve Cumhurbaşkanımızın bunu tarihi fırsat olarak nitelemesinden nasıl paniğe kapıldıkları TUSAŞ’a saldırıdan anlaşılıyor.
Türkiye’nin hamle yaptığı zamanda gerçekleşen terör eylemi Devletin terörü bitirme kararlılığına yönelik kalleş bir saldırıdır. Bu alçaklık Devlet kararlılığını zaafa uğratmak bir yana güçlendirip, perçinler. Toplum ise Terörü Bitirme ve Kardeşliği Güçlendirme girişiminin arkasında durur ve milli birlik ruhuyla ileri taşır.
Nitekim Ankara’daki terör eylemine karşı Devlet güçlerinin verdiği sert ve kararlı cevap, halkın yoğun tepkisi, siyasi çevrelerin ağırlıklı bölümünün hızlı ve net kınama tutumları, Devletin “Cumhur İttifakı eliyle açtığı tarihî fırsat penceresinin” heba edilmeyeceğini ortaya çıkardı. Bu konunun terörle mücadeleyi etkileyecek bir yönünün olmadığı nettir zaten pratik böyle işliyor. Ayrıca bu tarihi fırsat penceresinin eski tarzda yahut yeni tarzla bir çözüm süreci olmadığı da görülüyor.
Terörle mücadelede Devletin; Irak ve Suriye’deki terör unsurlarını ayrı görmesi de söz konusu değil. Terörle mücadelede “organik bütünlük” yaklaşımı zaafa uğratılamaz. Böyle bir zaafı bekleyenler ve bunun üzerine hesap kuranlar hüsrana uğrar. İçeride ve dışarıda tüm terör unsurlarının hedef alınması da Devletin bu konudaki ilkesel yaklaşımdan asla vazgeçmeyeceğini gösteriyor.
İşin aslı Türkiye’ye karşı kullanılan terör unsurları, eskisi kadar yapamasalar da, Kürtleri insan kaynağı olarak kullanmaya çalışan ve Kürtlerin kimliğini istismar eden başta Abd, emperyalist güçlerin aylık ücretli-paralı çeteleridir. Diğer deyişle, paramiliter güçleridir. Bunlar bir Kürt hareketi olarak tanımlanamazlar, Türkiye’nin demokratik siyasetinde ve demokratik gelişiminde asla bir yerleri ve rolleri olamaz. Bu terör unsurlarının Kürtler nezdinde gerçek bir meşruiyeti yoktur. Görünürdeki kısmi meşruiyetin ise dağılması kaçınılmazdır.
Bilinmelidir ki; Orta-Doğu coğrafyasının geleceği Türkiye'nin milli güvenliği ve toprak bütünlüğünü tehdit edecek hiçbir sürece, seçeneğe ve yapıya açık olamaz. Türkiye buna izin vermez. Türkiye'nin bu konudaki Devlet kararlılığı, herhangi bir sınır kabul etmeyen caydırıcı askeri gücü ve sürdürdüğü mücadele Türk Milletinin teminatıdır.
Sayın Bahçeli’nin, Öcalan’ın Mecliste Dem Grubunda konuşması önerisi bir uç nokta benzetmesidir. Zaten Sayın Bahçeli bunu ve “umut hakkını” terörün bitmesi, terör örgütünün lağvedilmesi, teröristlerin Devlete teslim olması şartına bağladı. Bu şartların gerçekleşmesi veya geri dönülmeyecek bir şekilde gerçekleşme yoluna girmesi sürecinde bir uç örnek olarak ifade edilen hususun ne manaya geldiği ancak o şartlarda anlaşılabilir. Ayrıca bu kısım işin esası değildir, talidir. Esas olan; terörün bitmesi, terör örgütünün lağvedilmesi, teröristlerin Devlete teslim olması, bunların sağlanmasıdır. İşte bu bağlam üzerinden geliştirilen terörün tasfiyesi stratejisinde; çözüm süreci, müzakere, mütareke söz konusu olmaz.
Önemli olan Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın dediği gibi “Cumhur İttifakı tarafından açılan tarihî fırsat penceresinin, kişisel hesaplara kurban edilmemesi”dir.
İşin özü terörsüz ve şiddetsiz bir Türkiye’ye ulaşmaktır. Bunun da imkân dâhilinde olduğu görülüyor. Bu imkân; Devletin terörü tasfiyeye ilişkin sürecine katkı yapması gereken ve bunun için terör vesayetinden kurtulmak zorunda olan siyasi sorumlular tarafından doğru kullanılırsa, infaz hukukuna ilişkin konular elbette konuşulabilir.
Herkesin kabul edebileceği fikri gerçek ise şudur: Terörsüz ve şiddetsiz Türkiye hedefine yürünen bir ortamda TBMM’nin Cumhuriyetin ikinci yüzyılına, Türkiye yüzyılına yakışan, kapsayıcı, Türkün, Kürdün ve herkesin kendine ait hissettiği, çok ileri hakları içeren, halkın onayına sunulacak yeni bir anayasayı ilk dört maddenin esaslarının ve demokratik kazanımlarının üzerine bina ederek hayata geçirme imkanı daha güçlü olur.”
DEM Parti'li Doğan'dan Mehmet Uçum'a: 'Korkunuzu tahmin edebiliyoruz'
Kaynak:Haber Merkezi