Mutlu Hesapçı

Mutlu Hesapçı

"Sosyal medyadaki alkışa güvenmek seçim kaybettirebilir"

Sosyal medya hepimizin hayatının bir parçası olmuş durumda. Oradaki takipçilere ve beğenilere göre neredeyse hayatımızı şekillendiriyoruz. Sanal bir şeyin içinde hayatımıza dair her şeyi paylaşıyoruz ve sonrasında gelen tıklanma oranına göre kendimizi iyi hissediyoruz. Bazen paylaştığım şeylere ben bile inanamıyorum ve kendimi şunu söylerken buluyorum; “Niye paylaşıyorum ki bunu?” Arayıp sesini duymadığımız ve görüşmediğimiz insanlarla neden sosyal medya üzerinden yakın ilişkiler kuruyoruz ki! Bu mevzu uzar, gider ve konuşulacak çok yönü var. Ama ben sosyal medyayı seçimler üzerinden giderek konuşmak istedim. Çünkü sosyal medyanın gücü seçim kampanyasının büyük bir parçası haline gelmiş durumda. Çok uzun yıllardır sosyal medya ve teknolojik gelişmeler üzerine kafa yoran, yazan çizen, bu işi en iyi bilenlerden Ümit Alan’a sosyal medyanın seçimlere etkisini sordum. Yazdıklarını yakından takip ediyorum, Podcast mecrasında Can Öz ile birlikte şahane iş yapıyorlar. Zihnimi açan uzun sohbetlerimiz olduğu için de ayrıca şanslıyım; çünkü kendisi bana yabancı değil, bin yıllık arkadaşım. Yazar ve iletişimci Ümit Alan ile sosyal medyayı seçimler ekseninde masaya yatırdık ve kendisine aklımdaki soruları olduğu gibi sordum.

Bu seçimlerde sosyal medyanın etkisi, yeri ve önemi nedir?

Her seçimde olduğu kadar önemli. Aynı zamanda her seçimde olduğu kadar önemsiz. Sosyal medya üzerine yapılan hesaplarda iki çeşit yanılgıya düşülüyor. Ya gereğinden fazla önem veriliyor ya da gereğinden fazla küçümsenip sokak yüceltiliyor. Oysa yeni multimedya çağında kamusal alan eskisi gibi tek bir noktada oluşmuyor. Benim çocukluğumda haber saatinde haber izlenirdi, başka bir alternatifimiz olmadığı için biz de ebeveynlerimizle birlikte haber izlerdik.

HANGİ SOSYAL MEDYA?

Günümüzde bu durum değişti. Herkesin kendi ekranı var, hatta herkesin birden fazla kendi ekranı var. İş bu durumda sosyal medya önemli derken bile “Hangi sosyal medya?” sorusu peşinden geliyor. Sosyal medya kanalınızı belirleyince de iş bitmiyor. Bu kez de “O sosyal medya platformundaki hangi yankı odası?” sorusu beliriyor. Sosyal medya kullanıp sadece sizin gibi düşünenlere ve zaten partinize yakın olanlara yankı odası iletişimi yapıyorsanız, sosyal medyanın hiçbir önemi yok. Ancak kendi yankı odanızın dışına çıkmayı başarabiliyorsanız, sizin gibi düşünmeyenleri de kapsayacak bir dil, bir içerik oluşturabiliyorsanız sosyal medya çok önemli.

“HÜRRİYET’İN MANŞETLERİNİN ÖNEMSENMEDİĞİ YILLARA GELDİK”

Geleneksel medya yani televizyon artık yok demek de değil bu, hâlâ gözünü oraya dikmiş seçmenlerin ağırlığı yüksek ama tek başına orası da yetmez. Tek başına orası yetse iktidar partisinin geleneksel medyayı neredeyse tamamen ele geçirdiği gün bu iş biterdi. Bitmedi. Çünkü herkesin Hürriyet’in manşetini bildiği yıllardan kimsenin Hürriyet’in manşetini önemsemediği yıllara geldik. Bu sadece Hürriyet’in yandaş olmasıyla ilgili değil, çağ değişti. Bunu böyle okuyanlar da yenilgiye mahkûm. Bu seçim iktidar değişir ve merkez medya yeniden oluşursa bunun sağlamasını daha iyi yaparız.

“SOSYAL MEDYA, DOĞRU KULLANANA SEÇİM DE KAZANDIRIR”

Dönüp Twitter’a baktığımızda, kavga ederek sempati toplayacaklarını veya sürekli en haklı benim kibriyle seçmen ikna edeceklerini düşünenler var. Sadece sosyal medyada aldığınız alkışa güvenerek siyaset yapıyorsanız, sosyal medya önemlidir ama tersten önemlidir, seçim kaybettirir. Asıl ikna etmeniz gereken insanlar sessiz kalanlar veya orada olmayanlar olabilir. Sosyal medya sadece sesini çıkaranlar üzerine hesaplar yapılıp iletişim stratejisi geliştirilen bir yer olmamalı.

“GENÇLİK DAYATMALARLA YETİNMEZ”

Sosyal medyanın gücü bana biraz abartı geliyor. Sanki TikTok’ta varlık gösteremiyorsan gençleri etkileyemiyorsun gibi bir algı oluştu, hatta Muharrem İnce’nin neredeyse gençlerin bütün oylarını alıyor hikâyesi kulaktan kulağa yayıldı. Bu durum diğer liderleri de TikTok’ta varlık göstermeye itti. Sen bu durumu nasıl yorumluyorsun?

Muharrem İnce olayında “Yumurta mı tavuktan, tavuk mu yumurtadan çıkar” tarzı bir paradoks olduğunu düşünüyorum. Gençlik biraz da size sunulan ve dayatılan alternatiflerle yetinmeme işidir. “Ne Millet, ne Cumhur”, ikisi de beni ifade etmiyor diyen bir potansiyel varsa, ortada böyle bir gömlek varsa, birileri onu giyer. Ama TikTok’ta var olur giyer, ama Instagram’da var olur giyer, ama Twitch’te. Geçen yıl ya da birkaç ay önce başka birileri giyiyordu, onlar da mı TikTok’ta vardı acaba?

“GENÇLİK DE YEKPARE DEĞİL”

Gençlik de yekpare bir bütün değil, yoksulu var, zengini var, PubG oynayanı var WOW’cusu var, K-Popçusu var, muhafazakârı var, seküleri var, koleje gideni var, meslek lisesine gideni var, sanayide, inşaatta çalışanı var. Artık bu saydığım bütün grupların ayrı sosyal medya akışları var. Hepsinde var olmak zorundasınız.

TİKTOK’UN FARKI

Bununla birlikte TikTok’un önemini yadsımıyorum. Neden mi? Çünkü TikTok diğer sosyal medya platformlarına göre biraz farklı. Farkı şuradan geliyor: Genç veya yaşlı, siyasetin asıl söz söylemesi gereken, daha önce sessiz bildiğimiz kitlesinin orada olması. Twitter’da tanınmak için daha önceden bilinen gazeteci, yazar, şarkıcı vs. olmanız gerek. Aksi takdirde fenomen olmak için harcayacağınız emek çok fazla, yıllarca uğraşmanız lazım bazen. Instagram ha keza… Ya hâlihazırda ünlü olmalısınız ya da ışıltılı bir hayat gösterecek bir sosyal statüde olmanız gerek. Oysa TikTok öyle değil, hiç tanınmayan biriyken bir akım başlatabilir ya da milyonlarca izleme alabilirsiniz. Bu biraz TikTok’un algoritmasıyla ilgili. Daha az emek vererek ve gerçek hayattaki sosyal statünüzü bagajınızda getirmek zorunda olmadan görünür olabileceğiniz bir yer. Bir açıdan daha demokratik. Yakından bakarsanız, Twitter’daki kadar keskin yankı odaları olmadığını da görürsünüz.

SOSYAL MEDYAYI DOĞRU KULLANMAK

Sadece dans edilen bir yer olduğu sanılıyor ama o kadarla sınırlı değil. Günümüzde kitlesine ulaşmak isteyen siyasetçi TikTok’ta olmak zorunda ama sadece TikTok’ta olarak da bir şey olmaz. Siyaset bir bakıma eskisinden daha kolay, çünkü her kitleye ayrı ayrı iletişim yapma olanağınız var. Çok net hedefleme olanağınız var. Aynı nedenlerle daha da zor. En iyi dengeyi bulan kitle partisi olur ve öyle de kalır gelecekte. Şu an bir geçiş dönemindeyiz. Tüm mecraları dengeli olarak ve yankı odasının dışına çıkarak kullanabilenler kazanacak. “Bu postumla 1 milyon kişiye ulaştım” diye sevinenler değil, “Hangi 1 milyon kişiye ulaştım?” diye sorabilenler kazanacak.

Sosyal medyanın etkisiyle birlikte partilerin şarkı seçimleri de işin içine girdi. Sezen Aksu sence her kesimin sanatçısı mı, onun şarkılarının gücü seçmeni nasıl etkiler? “Sana söz, baharlar gelecek” sözlerinde bir CHP ve “Karşıyım her şeye karşı” şarkısıyla şimdi de TİP. Ne bileyim sokağın nabzıysa ki çocuklarından dolayı aileler bile ezberledi Sefo’dan ‘Bilmem mi?’ etkisi de var teneffüslerde söylenen…

Öğrencilik hayatımın geçtiği 90’larda, çıkan bütün pop albümlerini alamasam da en az %80’ini alırdım. Şu andaki dijital üretimle her şeye ulaşmanız mümkün değil. O yüzden kolektif hafızada öne çıkan eserlerin geçmiş yıllardan gelmesi sürpriz değil. Çünkü annesi, babası, hatta dedesi biliyor, çocuk da duyuyor, o zaman döngü tamamlanıyor. Çok iyi gruplar, şarkıcılar var şu an. 90’lar popunun bile üzerinde müzikler yapan, çok iyi sözler yazabilen şarkıcılar biliyorum ama bazen en yakın arkadaşım bile ondan haberdar olmuyor. 90’larda böyle bir şey mümkün değildi. Sokakta bile olsa yakalanırdınız.

ALGORİTMALAR ÇAĞI

Algoritmaların çağında dengeler tercihlerinize göre şekilleniyor. O zaman tek bir şarkıyla iş bitmez, bunu nasıl çeşitlendirdiğiniz, o şarkının sözlerinin duyguları harekete geçirmesi gibi kriterler öne çıkıyor. Bir de şarkıyla reklam cıngılı ayrı şeydir. Sadece popüler şarkılara yönelmenin biraz kolaycılıkla ya da zamanın azlığıyla ilgisi olduğunu düşünüyorum. Çocukluğumdan hatırladığım seçim müzikleri hep orijinal cıngıllardı örneğin. “Gözün aydın Türkiye, ak güvercin geliyor, güçlendikçe DSP halkın yüzü gülüyor” hâlâ ezbere biliyorum. Daha yakın zamandan “Haydi bir daha, bir daha” diye başlayan AKP cıngılı vardı, hatırlıyorum çünkü bunlar cıngıl olsun diye yapılan şeyler, kulağa takmak için yapılan şeyler. Herkesin bildiği bir şarkıyı seçelim, oradan yürüyelim fikri her zaman iyi bir fikir değildir. Evet, “Sana söz yine baharlar gelecek” çok güçlü, pozitif bir söz, şarkı da güzel, bu fikir çalışıyor gibi görünüyor ama bu formül her zaman tutmaz, bunu da unutmamak lazım. Ben reklam müziklerinin cıngıl mantığıyla özel olarak yazılıp bestelenmesinden yanayım. O ayrı bir iştir çünkü.

“SOSYAL MEDYA BİR KENT MEYDANI GİBİ”

Gençler gerçekten sosyal medya ile yatıp sosyal medya ile mi kalkıyor ve bir oyu varsa bu oyu ona göre mi şekilleniyor?

Böyle olduğunu düşünmüyorum. Sosyal medyayı biraz kent meydanı gibi düşünelim. Zamanında köy gençlerinin buluştuğu çeşme başı gibi düşünelim. Ondan çok farklı değil. Bir oyu varsa o oy, bazen market kasasında şekillenir, bazen çok istediği bir telefonu alamadığında, internet paketini yükseltemediğinde şekillenir. Kimisi için bunlar önemsizdir. Sosyal medya bunların hepsini değiştirecek güçte değil.

TROLLER NEYİ YAPAMAZ?

Siz sosyal medyadan istediğiniz kadar trolle istediğiniz kadar çok para harcayarak iletişim yapın, benzin pompasının ekranında yazan fiyattan daha etkili bir iletişim mi var? En iyi puanları almasına rağmen mülakatta elenen bir gencin kalp kırıklığından daha etkili iletişim mi var? Siyasi iletişim farklı kitlelere yönelik olarak bu sorunları tespit edip onlarla ilgili umut verme, duyguları hareket geçirme işidir. İster TikTok’tan yaparsanız, ister sokakta yakalayıp ister market rafında. Bu dönemin en çok konuşulan iletişimi market etiketi yanına tasarlanan sticker oldu örneğin. Reklamcılıkta çizgi altı, below the line, yeni tabirle gerilla diye bilinen bir iletişim şekli bu. Kim bilebilirdi ki en çok konuşulan reklamın böyle basit bir sticker olacağını.

“İYİ FİKİR VARSA MECRASINI BULUR”

Çok konuşulup takdir edilmesi etkili bir reklam olacağını da göstermez ayrıca. Kimin yüzünden pahalı olduğunu öğrendik diyelim bir ürünün, onu kimin ucuzlatacağı konusunda mutabık mıyız? İşte orada “kimin umut verdiği” önemli. Bu örnekten yola çıkıp sticker sosyal medyadan daha etkili bir iletişim mecrasıdır diyemeyeceğimiz gibi başka bir örnekten yola çıkıp sosyal medya daha etkilidir de diyemeyiz. Önemli olan fikirdir. İyi fikir varsa, mecrasını bulur. Sadece reklam fikri de değil, umut veren, ikna edebilen bir lider ya da proje de bir fikirdir.

“ENFOKRASİ ÇAĞINDAYIZ ARTIK”

Aysun Kayacı’nın meşhur sözü “Çobanın oyu ile bizim oyumuz bir mi?” hikâyesini unuttuk mu, görmek istemediğimiz yanılgılar içinde miyiz yoksa sosyal medya, çobanın da oyunu değiştirebilecek güce sahip mi?

Aysun Kayacı bu söyleminde demokrasinin temel mantığıyla ters düşüyordu. Oysa Byung Chul Han’ın işaret ettiği gibi artık demokrasi değil enfokrasi çağındayız. Enfokrasi tek kamusal alan fikrinin yok olduğu, her yerden enformasyonun geldiği ve bambaşka odalarda bambaşka insanlarla buluştuğu, herkesin inanmak istediğine inandığı bir rejime deniyor. Yapay zekânın yeni dezenformasyon teknikleriyle enfokrasi rejimine çok daha hızlı koşuyoruz. Yine Chul Han’ın söylediği gibi siyaset palyatif bir alana yani kısa süreli ağrı kesiciler gibi etki gösteren, büyük reformlar, değişimler gerçekleştiremeyecek bir alana yerleşiyor. Demokrasi bir toplumun tek bir kamusal alanda “hakikat” üzerinde tartıştığı bir rejimdi. Enfokrasi rejiminde hakkınızdaki güçlü ve gerçek iddialara “montaj” diyerek geçebilir ve hatırı sayılır bir kitleyi ikna edebilirsiniz de. Montaj teknolojileri de geliştiyse bu durum giderek muğlaklaşır. Bu durumda çobanın da fikri değişir, profesörün de. Bir arkadaşım, profesör olan babasının Trump’ın yaka paça tutuklandığı yapay zekâ görüntülerini, kendisiyle konuşana dek gerçek olarak değerlendirdiğini söyledi mesela.

TWITTER’IN TEMSİL GÜCÜ NE KADAR?

Sosyal medyada TT listesine girsen bile bir ölçüt değil; mesela Kemal Kılıçdaroğlu’nun bir konuşması TT iken hemen ikinci sırada Hande Erçel’in köpeği ile fotoğrafı gündem olabiliyor. Buradaki algoritma nasıl işliyor? Mesela, ‘bir lider Hande Erçel’i yanına alsa birlikte fotoğraf vs. o zaman seçmen dengeleri değişir mi?’ gibi abuk bir soru sormak istiyorum.

Trend topic (TT) listelerini hiç önemsemiyorum. Çoğunu troller ve botlar belirliyor. Kendi attığı yalana inanmaya çalışanların ve sonunda inananların kullandığı bir mecra bu. Algoritma en çok konuşulan kelime ya da kelime gruplarını öne çıkarıyor. Çok da basit olmayan, yani herkesin çözemeyeceği formülleri var ama yine de bir yere kadar çözüyorlar. Twitter’ı ele alalım, bir araştırma olsa ancak Türkiye’nin %20’sini temsil edebileceğine dair araştırmalar var. Siz Türkiye’nin %20’sini temsil edebilen bir örnekleme %100’müş gibi önem verirseniz çuvallarsınız. Seçmen dengelerini değiştirecek bir alan olarak görmüyorum trend topic savaşlarını.

DÜNYA GÖMLEK DEĞİŞTİRECEĞİ ZAMAN…

Mesela Elon Musk bir Tweet atsa şu lideri takip ediyorum diye dengeler değişir mi? Ya da başka biri…

Ortada bir potansiyel, doldurulacak bir boşluk varsa, Elon Musk ya da Madonna’nın takibi etkili olur. Ama öyle bir boşluk yoksa, bu hiç önemli olmayabilir. Donald Trump, ABD’de ilk aday olduğunda neredeyse ABD’deki bütün ünlüler, karşısındaki adayı, Hillary Clinton’ı destekliyordu, müesses nizam da ondan yanaydı ama bu seçim sonucunu değiştirmedi, Adam (Trump) kazandı. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Huzur romanından aşina olduğumuz bir Albert Sorel lafı var. “Dünya gömlek değiştireceği zaman hadiseler kaçınılmaz olur” diyor. Bazen denk gelir öyle. Ancak Elon Musk, Twitter’ın algoritmalarıyla oynayıp birilerini hiç görünmez yapabilir, o zaman dengeler hafif değişebilir. : ))

GERÇEK OLAN HER ŞEYİN KARŞILIĞI VAR

Kemal Kılıçdaroğlu mutfağından çektiği videoları paylaşıyor, Ekrem İmamoğlu her gittiği yerden halkla kucaklaşmalarını… Tayyip Erdoğan planlı gidiyor, Erkan Baş söylemleriyle ve sloganlarla ilerliyor… Gidişata baktığında sen nasıl bir değerlendirme yaparsın?  

Gerçek olan ya da gerçek olduğuna ikna olunan her şeyin karşılığı var. Kemal Kılıçdaroğlu’nun mutfak videolarını çoğumuz evimizdeki mutfağa benzediği için benimsiyoruz ve bunun gerçek olduğunu da biliyoruz. Ancak normalde yer sofrasında yemek yediğine ihtimal vermediğimiz biri yer sofrasından yayın yaptığında bu ikna etmiyor. Kendi baktığınız yerden göremeyeceğiniz, tersi durumlar da var. Erdoğan’ın tabanı onu kendi içlerinden biri olarak gördüğü için, içlerinden birinin bu lükse, şatafata ulaşmış olması, onları gururlandırıyordu. Ancak bu ekonominin nispeten daha iyi olduğu dönemlerde geçerliydi. Şu an terse işliyor olabilir, ölçmek lazım. Bunun da en sahih ölçümü sandık sonucu ve sandık çıkış araştırmaları olacaktır. Her zaman için geçerli bir formül yoktur. Bugün hoşa giden Kılıçdaroğlu videoları, başka ekonomik veya politik şartlarda terse de çalışabilir. Günün ya da anın gereğini iyi koklamak gerekiyor. Tek garanti formül, hiçbir formülün garanti olmadığını bilme formülü. Havayı iyi koklamak gerekiyor.

SOSYAL MEDYA NASIL KULLANILMALI?

Sosyal medya nasıl kullanılmalı, oradan bütün seçmenlere ulaşmak mümkün mü ve nasıl bir strateji ile yol almalı?

  • Sosyal medyadan bütün seçmene ulaşmak mümkün değil. Sosyal medya olmadan da bütün seçmene ulaşmak mümkün değil. Günümüzde önemli olan, her mecrayı dengeli bir şekilde kullanmak ve doğru okumak.
  • Sosyal medyada kime konuştuğunuzu biliyorsanız, sosyal medya etkili olur. Zaten size oy verecek, 1 milyon kişiye, onların hoşuna gidecek şekilde konuşuyorsanız, bir önceki seçimle aynı oyu alır, oturursunuz.
  • Kitlenizden gelecek tepkileri göğüsleyerek yankı odanızın dışına çıkıyor ve normalde size oy vermeyecek insanlara da bir şey söyleyip ikna edebiliyorsanız sosyal medya etkilidir.
  • Sadece tepkilere göre hareket eder veya alkışlara kapılıp gider ve onaylayan sessizliği işitemezseniz kaybedeceğiniz durumlar da vardır.
  • CHP uzunca bir süre sadece kendi seçmenine konuşarak kazanacağını umdu örneğin. Twitter’da ulaşacağınız kitle ayrıdır, Tiktok’ta ayrıdır, Twitch’te ayrıdır, Facebook’ta ayrıdır, Instagram’da ayrıdır.
  • Bu mecraları hep birlikte sosyal medya gibi yekpare olarak değil de eskinin televizyon kanalları ve yayın kuşakları gibi düşünmek lazım.
  • Sabah kuşağında ulaşacağınız kadın izleyiciyle tematik kanalda ulaşacağınız genç izleyici aynı sosyal mecrada olmayabilir, aynı sosyal mecranın içinde olan gençleri de sadece gençler değil, x’ten hoşlanan y’den hoşlanmayan gençler gibi ayrı ayrı değerlendirmeniz lazım.
  • Artık herkese ulaşmak çok kolay olduğu için herkese ulaşmak eskisinden çok daha zor. Her zamanki gibi de zoru başaranlar kazanacak.
  • Vedat Okyar’ın güzel bir lafı vardır, “Oynanmamış maçların kolayına rastlamadım” der. Sahada ayak basmadık yer bırakmamak gerekiyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mutlu Hesapçı Arşivi