Mutlu Hesapçı

Mutlu Hesapçı

Kurak Günler: Bizim de sermayemiz saygınlık

Memlekette tüm bu olan biteni gördükçe üstüne düşündükçe uzun süredir yara bere içindeyiz ve içimiz de kurumuş durumda.


Coğrafyanın kaderi kederle birleşti ve nefes almakta zorlanıyoruz artık.

Gördüğümüz, yaşadığımız ama unutmaya çalıştığımız, anlatamadığımız, tarif edemediğimiz olayların, durumların, ruh hallerinin bir hikâyede gözler önüne serildiği Yanıklar kasabasının  hepimiz bir parçasıyız aslında.

‘Kurak Günler’in içinden geçiyoruz ama içimizde bir umut var ki hâlâ yaşıyoruz.

Bu umudun bir parçası Emin Alper’in ‘Kurak Günler’ filmi.

Film bir başyapıt olarak Türk sinema tarihine geçecek kadar güçlü ve özel bir film.

Etkisi hiç geçmeyen ve bitmeyecek görsel ve duygusal bir şölen.

Ben filme dair bu duygular içindeyken Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü, ‘Kurak Günler’e verdiği finansal yapım desteğini yasal faiziyle birlikte geri istediğini bildirmiş.

Bu noktada, filmdeki Savcı Emre’nin hayata karşı duruşunu yansıtan o cümle geliyor aklıma, “Bizim de sermayemiz saygınlık…”

Üstüne ödül parası verilmesi gerekirken bu cezaya verilebilecek en güzel cevap filmi herkesin izlemesidir.

Bu hafta vizyona giren filme bizler de bilet alarak sinemaya geri bildirim yapacağız. ‘Kurak Günler’i iki kez izledim, yine izleyeceğim.

‘Kurak Günler’in oyuncuları Selahattin Paşalı, Ekin Koç, Selin Yeninci, Erol Babaoğlu ve Erdem Şenocak ile filmi konuştuk.

Bu röportajı okuduktan sonra ‘Kurak Günler’i izlemeye gidin ve bu özel filmin siz de bir parçası olun isterim.

Herkese iyi bir pazarlar.

SELAHATTİN PAŞALI

“Her şeye rağmen savcının mücadelesi, izleyiciye umut oluyor”

Savcı rolü size nasıl geldi, neden tercih edildiniz ve kabul etme sebepleriniz neler oldu?

Cast direktörümüz Ezgi Baltaş, Emin Alper ile tanışıklığımızı, onu tiyatro oyunuma getirerek başlatmıştı. İki yıl sonra audition için aradılar. Neden tercih edildiğimi yönetmenimize sormak lazım. Emin Alper sizi isterse kabul etmemek gibi bir durum söz konusu olamaz.

“O mühendis zekâsı ile her detayı düşünmüştü”


Bu projenin sizin için önemi nedir ve Emin Alper ile çalışmak nasıldı, kendisi nasıl bir yönetmen?

Kendime kendimi ispat edebilmem için büyük bir fırsattı benim için. Kariyerim için de aynı şekilde. Emin Alper ile çalışmak oldukça kolaydı. Çünkü benim düşüneceğim hiçbir şey yoktu. O mühendis zekâsı ile her detayı düşünmüştü. Sadece teslim olup istediklerini vermeye çalıştım. Oldukça kolay dedim ama kolayı yapmak daha zordur. O da böyle büyük yönetmenlerle çalışmanın zor tarafı. Ama ilk günden itibaren uyum içinde çalıştık.

“Genellikle sade ve konsantre oynamam üzerinden övgü aldım”

‘Kurak Günler’ size ‘En İyi Erkek Oyuncu’ ödülleri getirdi. Birçok festivalden bu ödülü almak nasıl bir duygu ve bu kadar çok ödül aldığınız başka bir proje olmuş muydu? O kadar iyi oynuyorsunuz ki savcı rolünde, başka kimseyi düşünemiyor insan. Oyunculuğunuzu görmek ve geliştirmek açısından sizin için nasıl bir anlam ifade ediyor bu film?

Yorumunuz için teşekkür ederim. Daha önce ödül almadım. Bu film aracılığıyla ulaştım. Genellikle sade ve konsantre oynamam üzerinden övgü aldım. Burada tabii ki yönetmen dokunuşundan bahsetmek lazım. Böyle yönetmenlerin filmi derdi anlatır, oyuncunun çok da bir şey yapmasına gerek yoktur. Bu tarzı tecrübe edebilmem için Emin abi ile çalışmak büyük şanstı benim için.

“Savcı idealist ve genç ama tecrübesiz”

Bilmediğiniz bir coğrafyaya savcı olarak tayininiz çıkmış, idealist pırıl pırıl bir gençsiniz ve gittiğiniz yer karabasan gibi üzerinize çöküyor ve hakkınızda herkes ileri geri konuşuyor. Üstelik ‘taşrada hizmet verecekseniz bu tavrı bırakmanız lazım’ ile toplum baskısı altında. Nasıl bir çıkmaz içinde ve savcı karakterini siz nasıl yorumluyorsunuz, açmazlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

İdealist ve genç ama tecrübesiz. Böylesine erkek egemen, otoriter yönetimin olduğu, taraf değilsen ötekileştirildiğin zor bir coğrafyada insan ilişkilerini yönetmeyi bilmeyen biri zaten çıkmazda bulur kendini. Üstüne gerçekliğini bilemediğimiz şüphelerin ve suçlamaların ortasında kendisini bulmasıyla müthiş bir gerilimin de içinde buluyor kendini. Böyle iyi yazılmış bir senaryo da oyuncuya yardım ediyor. Bu açmazlar, rüyalar, şüpheler sadece savcıyı değil izleyiciyi de nefessiz bırakıyor. Ama her şeye rağmen mücadelesi, izleyiciye umut oluyor.

EKİN KOÇ

“Murat, ülkemizde varoluş mücadelesi veren pek çok şeyin temsili”

Bu rol sizi nasıl buldu, kabul etme sebepleriniz ne oldu ve Emin Alper ile çalışmak nasıldı?


Emin Alper zaten hep çalışmak istediğim bir yönetmendi. Yazdığı senaryoda bana uygun bir rol olduğunu söylediğinde çok memnun oldum. Genel olarak çok şey öğrenebileceğim bir yönetmen, o yüzden onunla birlikte bir sürece dâhil olmak benim için çok önemliydi.

“İnce ayara ihtiyaç duyan bir karakter Murat”

Oynadığınız gazeteci rolü izleyiciyi şaşırtan, ‘İyi mi kötü mü acaba?’ sorusunda bırakan, biraz gizemli ve gri ama cesur bir karakter. Siz karakteri nasıl tanımlarsınız ve sizin için nasıl bir rol oldu?

Bence siz çok güzel tanımladınız. Oldukça ince bir ayara ihtiyaç duyan bir karakter Murat. Dolayısıyla en ufak bir “ekstra” jest veya mimik karakteri başka yere götürebilirdi. Biz de bu konuya çok dikkat etmeye çalıştık Emin abiyle.

“Ben pek umutlu bir insan değilim açıkçası”

Filmin derdi ağır ama içinde umudu barındıran aydınlık bir yolu da var. Umuda yolculuğu açan sizin karakteriniz oldu diyebilir miyiz ve bu kurak dediğimiz günler, duygular geçecek mi?  

Ben pek umutlu bir insan değilim açıkçası. Geleceğe dair de pek umutlu olduğum söylenemez. Filmde de bolca hissettiğimiz duygular elbet bir gün geçecek, fakat bu bir iyileşmeye, değişime, daha olumlu bir düzene yol açabilecek mi emin değilim.

“Temsiller üzerinden kurulmuş bir mikro kozmos”

Bir insanın başına gelebilecek en kötü şey dışlanmak ve ötekileştirilmek diye düşünüyorum. Filmde bu duyguyu yoğun olarak hissediyoruz. Obruklar açılıyor aslında hayatlarımızda ve bunlara ben açılan yaralar dedim. Murat mahalle baskısıyla taşrada yaşamayı nasıl başarmış bunca zaman üstelik de bir gazeteci olarak çok zor değil mi?

Çok güzel bir metaforla tasvir etmişsiniz. Murat gibi bir karakterin öyle bir ortamda tek başına ayakta kalması, ülkemiz koşullarında neredeyse imkânsız kanımca. Unutmamak lazım ki filmimiz realist bir film değil, birtakım temsiller üzerinden kurulmuş bir mikro kozmos. Murat, ülkemizde varoluş mücadelesi veren pek çok şeyin tek bir bünyede temsili. Hatta yalnızca birilerinin veya birtakım zümrelerin değil, belki de doğruyu ve gerçeği söyleyebilme cesaretini gösterebilmenin temsili…

SELİN YENİNCİ 

“Her anlamda çözülmesi gereken bir yumak teslim etti bana”

Sizin için ‘Kurak Günler’ nasıl bir proje oldu ve oyunculuk açısından sizin için önemi nedir, Emin Alper ile çalışmak nasıldı? 

Kurak Günler senaryosunu okuduğum ilk günden itibaren, anlamlı ve verimli bir çalışma, öğrenme, dönüşme yolculuğuna çıkmamı sağlayan bir proje oldu. Emin’in hayal gücüne, griliklerde dolaşan, alışılmışın dışında gerçeklikte karakterlerine ve yarattığı tüm seçili, belli belirsiz durumlara hayran kaldım. Ayrıca çok ustalıkla kaleme alınmış bir senaryoyu bu kadar genç bir cast’a ve yeteneklerine çok güvenerek teslim etmesi de çok etkileyiciydi. Emin sette hepimize çok güvendi ve ondan gelen bu duyguya aynı zarafette karşılık vermek için elimden gelenin en iyisini yapmaya gayret ettim hep. Ve bu süreçte kendi oyunculuk sınırlarımla ilgili de iyi bir sınama yapma fırsatını vermesi benim için paha biçilmezdi.

“Hayattan aldığı keyif minimum seviyede”

Oynadığınız karakter çok sert ve sisteme hizmet eden bir kişiydi. Açıkçası seyirci olarak sinir olduk. Siz karakterinizi nasıl tanımlarsınız?


Teşekkür ederim yorumlarınız için çünkü Zeynep karakterinin pozisyonu gereği tam da bu etkiyi yaratmasını hedeflemiştik. Karakteri kesin sınırlarla tanımlamak filmin genel yapısına ters olacağından biraz da temsil ettiği kavramlar üzerinden anlamaya çalıştığım bir rol oldu. Yunan mitolojisindeki Uranüs ve Gaia’nın kızı olan adalet ve düzen tanrıçası Themis, yargı-yasa ilişkisi, bu konuda yaptığım ilk okumalar, eril dünyada son kararı veren kadın olmanın zorlukları, bunun dişil enerji üzerindeki yıkıcı etkileri, karakterin, -mış gibi yapmanın kabul gördüğü çarpık, yasaların yok sayıldığı bir düzende hayatta kalmak esas amacıyla, zekâsıyla hızlıca uyum sağlamak zorunda kalışı… Gücünü korkusundan derine gömüp çaresizce sesini kısışı ve hayatta bunu seçmiş olmanın enerjideki sinsi etkisi… Erdem, onur, saygınlık gibi değerlerin çok matlaştığı bir ortamda bir an önce evine dönüp ayağını uzatmak isteyen, hayattan aldığı keyif minimum seviyede olan bir kadın olarak hayal ettim Zeynep’i. Ben de sizin gibi keşfettiğim bu benzer yanlarımı görünce gıcık olmuştum. Bu etkiyi de seyircide yaratacak bir oyun kurmaya gayret ettim, Emin’in de destekleriyle.

“Bir sinemasevere en büyük katkı”

‘Kurak Günler’ sizi hem içinde yer alan bir oyuncusu olarak hem de bir izleyici olarak nasıl ve neden etkiledi?

Onun bakışıyla hem filmdeki Zeynep karakterini yorumlarken hem de kendi hayatımda korkularım nedeniyle hızla ezberimden gelen tüm sözcüklere ve eylemlere, samimiyetsiz, politik yanlarımı fark edip şüpheyle yaklaşmaya başladım. Benim için kolay oldu diyemem çünkü her anınızda uyanık olmanızı gerektiren bir alıştırmanın içinde olmak, bizim gibi hayatını uzun süreler setlerde geçiren oyuncular için o kadar kolay olamayabiliyor. Hele başka bir karakteri daha o anda tutkuyla oynamaya çalıştığınız bir dönemde. Bu nedenle ‘Kurak Günler’ bana, her anlamda çözülmesi gereken bir yumak teslim etmiş oldu. Bence sinemanın, bir sinemasevere yapabileceği en büyük katkılardan biri bu. Emin’in bu hediyesini hem izleyicisi hem de oyuncusu olarak aldığım için kendimi çok şanslı hissediyorum ve ona bu kıymetli yolculukta deneyimlememi sağladığı her şey için minnettarım.

EROL BABAOĞLU

“Usta işi bir senaryoydu”

Sizin için ‘Kurak Günler’ nasıl bir proje oldu ve oyunculuk açısından sizin için önemi nedir, Emin Alper ile çalışmak nasıldı?

İlk okumamdan, ilk görüşmelerden itibaren çok sevdiğim bir proje oldu. Usta işi bir senaryoydu. Set ise zorluklar yaşandığında da sesin yükselmediği, herkesin birbirinin alanına saygı duyduğu bir setti. Profesyonel, uluslararası bir katılımın olduğu, çalışma haklarına saygılı, demokratik bir set ortamı vardı. Emin Alper ile çalışmak çok güzeldi. Ne istemediğini iyi bilen, ne istediğini çok öz biçimde anlatabilen bir yönetmen. Çalıştığı insanlara gerçekten güveniyor, onlara alan tanıyor ve birlikte yaratmanın peşine düşüyor. Bir author yönetmenle çalışma avantajlarını kullanabildik. ‘Kurak Günler’, içinde bulunmaktan çok keyif aldığım ve gurur duyduğum bir iş oldu.

“İçinde iken çok severek oynadım”


Oynadığınız karakter maalesef günümüzde çok fazla karşılaştığımız kötü bir insan. Babasından güç alan, hukuku çiğneyen çiğ bir karakter. Ben durumuna üzüldüm. Siz karakterinizi nasıl tanımlarsınız?

Şahin karakteri; eril, şoven bir dili kullanarak anlaşan, her şeyde hak sahibi olduğuna inanan, hayatı intikam alırcasına bir hırsla yaşayan bir yapının uç bulmuş hâli. Bir yandan şımartılmış bir erkek çocuğu. Çıkarlar için sırnaşıklık ve değerlerin bir kenara bırakılması âdet haline gelmiş bir tavır olduğu için Savcı Emre ile değerler ve tavır çatışması yaşayacaklar. Tabii ki Şahin de her karakter gibi kendinin haklı olduğuna ve avukat olmasına rağmen, hayatın gerçeklerinin yasalardan daha çok uygulanabilir olduğuna inanan bir karakter. İçinde iken çok severek oynadım. Çünkü hem oyunculuk olanakları zengindi hem de sahnelerde partnerlerimle ilişki ve paslaşmalar renkli ve iyi anlar yaratmaya müsaitti.

“İyi ki hepimiz birer parçası olduk”

‘Kurak Günler’ sizi hem içinde yer alan bir oyuncusu olarak hem de bir izleyici olarak nasıl ve neden etkiledi?

Senaryosundan rejisine, kurgusundan ses miksajına, müziklerinden oyunculuğuna beni çok etkileyen bir film oldu seyirci olarak. Yaratıcılığını, estetiğini ve cesaretini çok sevdim. Hem tartıştığı meseleler, hem konuyu ele alış biçimi, hem de kurduğu mesafe etkiledi beni. İçinde bulunduğumuz döneme ağdalı olmayan bir dille sözünü söyleyen, aynı zamanda seyirciyi de yaratıcı kılan bir film olduğunu düşünüyorum. İyi ki hepimiz birer parçası olduk ‘Kurak Günler'in.

ERDEM ŞENOCAK

“İnce ince işlenmiş bir film”

Sizin için ‘Kurak Günler’ nasıl bir proje oldu ve oyunculuk açısından sizin için önemi nedir, Emin Alper ile çalışmak nasıldı?

Kurak Günler, içinde yer almaktan mutluluk duyduğum bir proje. Emin’le önceden de bir tanışıklığımız vardı. Film sürecinde bu tanışıklık, bir tür yol arkadaşlığına da dönüştüğü için ayrıca mutluyum. Emin Alper, oyunculuğu sinemasının önemli bir öğesi olarak gören, bunun üzerine oyuncusuyla birlikte kafa yoran, oyuncusuna özgürlük alanı tanıyan ve bu anlamda her oyuncunun çalışmak isteyeceği türde bir yönetmen. Provalara başlamadan önce, son yıllarda birbirine yakın karakterler oynadığım için kendimi tekrar etmek gibi ufak bir endişem vardı. Ancak çekimler başlar başlamaz bu endişem hemen kayboldu; hem Emin hem rol arkadaşlarım sayesinde hep huzurlu ve yaratıcı hissettim. Filmi izlediğimde de daha önce canlandırdıklarımdan başkaca detaylara sahip bir karakterin perdede belirdiğini gördüm.

“Irkçılık, cinsiyetçilik sürekli pompalanmasa…”


Filmde aslında içinde iyilik olan ama çevre ve ortamdan kaynaklı kötü olmayı tercih eden bir karakter gibi geldi bana. Kötü arkadaş kurbanı da diyebilirim. Siz karakterinizi nasıl tanımlarsınız?

İlginç bir yorum, hiç böyle düşünmemiştim. İzninizle yorumunuzdaki akıl yürütmeden devam etmek isterim. Belki bu sayede dolaylı olarak karakter üzerine de birkaç söz söylemiş olurum. Kötü olmayı, kötülük yapmayı etrafından dolayı da olsa tercih eden bir insanın içinde iyilik olup olmasının pek bir önemi kalmıyor ne yazık ki. Kendi kendine iyi ile kötü arasında ayrım yapamayan kişi, kötülüğün bir neferi oluyor, ister istemez. Etrafımızda sıkça gördüğümüz, hatta bazen içine düştüğümüz, sıradanlıktan doğan bu kötülüğün varlığı moral bozucu tabii. Ancak biraz da “kötü arkadaş kurbanı” ise çoğunluğumuz, “kötü arkadaşlar” azalsa hatta ortadan kalksa, örneğin ırkçılık, cinsiyetçilik gibi ayrımcılıklar üzerimize çeşitli aygıtlarla sürekli olarak pompalanmasa; tıpkı pandemi döneminde fabrikaların daha az çalışmasıyla kendini toparlayan doğa gibi, toplum da kendini bir nebze olsun temizleyebilecek belki.

 ‘Kurak Günler’ sizi hem içinde yer alan bir oyuncusu olarak hem de bir izleyici olarak nasıl ve neden etkiledi?

Emin’in filmle ilgili bir röportajında belirttiği üzere film “memlekette yaşadığımız hislerin peşine düşen” ve bu hislere tercüman olan bir film. Benim, filmin en az bunun kadar, hatta bundan daha fazla önemsediğim yönü ise estetik gücü. Görüntü yönetmenliğinden kurgusuna, prodüksiyon tasarımından oyunculuk yönetimine ince ince işlenmiş bir film bence.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mutlu Hesapçı Arşivi