Mutlu Hesapçı

Mutlu Hesapçı

“Her rolü sınırlarımı genişletmek için yeni bir fırsat olarak görüyorum”

Kendisini izlediğimde ailemizden biri ekranda duygusuna kapılıyorum nedense. Sonra oynadığı bambaşka karakterlere bakınca ailemizin kızı yine başka bir hikayenin ve rolün içinde yine beni şaşırtıyor diyerek izliyorum. Elbette bu kadının hikayesini merak ediyorum. İzlediğim filmlerde irili ufaklı ama kalıcı performans rolleriyle karşıma çıkıyor, sonrasında işte budur dediğim ‘Kırmızı Oda’ dizisinde Tuna olarak onu çok seviyorum. Tuna’nın etkisinde takip ederken zirveye yükselen ‘Çatlak’ filminin içinde başarılı oyunculuğuyla onu alkışlarken buluyorum kendimi. ‘Çatlak’ çok gerçek, çarpıcı, etkili ve çok güzel bir film mutlaka izlemelisiniz. Zaten film İstanbul Film Festivali’nden birden çok ödülle döndü. Filmde Gülçin Kültür Şahin ‘Fatma’ karakteri ile içimizdeki Fatmaları oynuyor ve doğal oyunculuğu ile o kadar gerçek ki! Son zamanlarda beğendiğim oyuncu Gülçin Kültür Şahin ile röportaj yaptım. Röportajımızı okuyun, kendisini izleyin ve doğal oyunculuk nedir görün isterim. Herkese sağlıklı ve mutlu pazarlar dilerim.

◼ İstanbul Film Festivali’nden ‘Çatlak’ filmi En İyi Yönetmen, En İyi Senaryo, FIPRESCI Ödülü aldı. Böylesi anlamlı ödülleri toplayan bir filmin içinde olmak bir oyuncu olarak nasıl bir duygu ve neler hissettiniz?
Çok mutlu ve gururlu hissettim tabii ki. Geriye dönüp baktığımızda her zaman gururla hatırlayacağımız bir film ‘Çatlak.’ Bir sinemasever olarak da beni çok heyecanlandıran bir film. Oyuncusu olmasaydım bütün oyuncularını çok kıskanırdım.
Altın Portakal
birçok oyuncu gibi benim de çocukluk hayallerimden biri
◼ ‘Çatlak’ filmi ile siz de Antalya Film Festivali’nde ‘En İyi Kadın Oyuncu’ ödülü aldınız. Filmin yolculuğu ödüllerle devam ediyor ne güzel. Bir oyuncu için ödüller ve ödüller açıkladığında o kazanma hissi sizde ne ifade ediyor?
Evet çok sevindik. Üstelik o gün benim doğum günümdü. Bu zamana kadar aldığım en güzel doğum günü hediyelerinden biriydi diyebilirim. Çünkü Altın Portakal birçok oyuncu gibi benim de çocukluk hayallerimden biri. Bu ödülü her birine ayrı ayrı hayran olduğum arkadaşlarımla paylaşmak da beni ayrıca gururlandırdı. Bir karakteri çıkarmak için çok fazla çalışıyorum, günlerce o karakterle yatıp kalkıyorum. Her anını sorguluyorum. Çekim süreci bir oyuncu için sadece fiziksel olarak değil, psikolojik olarak da çok yorucu bir süreç. Daha önce hiç denemediğiniz bir kıyafeti üzerinize parça parça giyip tam oldurmaya çalışıyorsunuz. Bu çabanın ödül vasıtasıyla takdir görmesi çok mutlu ediyor beni. Ödüller oyunculuğa dair motivasyonumu arttırıyor, daha çok çalışmak, farklı karakterlerle hemhal olmak için beni teşvik ediyor diyebilirim. Diğer yandan ödül sistemine dair şunu söyleyebilirim: “En iyi” ödülleri veriliyor ama bu meslekte asla “en iyi” nin olabileceğine inanmıyorum. O kadar fazla oyuncu, oynanacak o kadar fazla çeşit karakter, o kadar fazla farklı yetenek, farklı renk var ki buradan tek bir “en iyi” tanımlamak mümkün gelmiyor bana. Bu yüzden ödüllerin beni, bence var olmayan “en iyi” koltuğuna oturtmasındansa ayağa kaldırıp oyunculuğa dair tutkumu ateşlemesi hoşuma gidiyor.
Neredeyse Türkiye’nin aile yapısının röntgenini çeken bir senaryo bu
◼ ‘Çatlak’ film projesi teklifi size nasıl geldi ve ilk senaryoyu okuduğunuzda siz nasıl yorumladınız ve içinde olmayı istediniz?
Senaryoyu okur okumaz bayıldım. Çığlık çığlığa okudum hatta. Bu kadar tıkır tıkır işleyen, bir cümlenin bile boşa olmadığı bir senaryonun yazılabilmiş olmasına çok şaşırdım doğrusu. Neredeyse Türkiye’nin aile yapısının röntgenini çeken bir senaryo bu. Öyle gerçekçi bir anlatımı var ki. Senaryoyu sadece okuduğunuzda bile aile içindeki tüm gerginliği hissedebiliyorsunuz. Bu kadar iyi yazılmış bir işin içinde olmayı çok istedim tabii ki.
Fatma bir yerinden tutunmaya çalışıyor
bu aileye
◼ ‘Çatlak’ son zamanlarda izlediğim en gerçekçi ve her şeyiyle çok güzel bir film diyebilirim. Oynadığınız Fatma karakteri çok bizden biri ve gerçek. Siz Fatma karakterini nasıl anlatırsınız ve karakterden nasıl etkilendiniz?
Fatma ailenin büyük kızı. Ancak büyük olmasından kaynaklanması muhtemel hiçbir avantajdan faydalanamıyor. Çünkü kız çocuğu. Ne söylerse söylesin asla duyulmuyor Fatma ailenin bireyleri tarafından. İster bir başarısını anlatsın, ister bir arzusundan bahsetsin, ister sadece köyden peynir istesin. Ailenin içinde sözde var ama hiçbir kararda yok. Yine de o da bir yerinden tutunmaya çalışıyor bu aileye. Bu yıllara inat tutunma çabası beni çok etkiledi işte. Çok tanıdık bir hikaye bu çünkü. Bu yüzden de içimi sıkıştırdı. Kız evlada misafir gözüyle bakan bir aileye doğmak maalesef sıklıkla gerçekleşiyor ülkemizde. Herkesin ailesinde

farklı jenerasyonlarda da olsa birçok Fatma var, tabii ki benim çevremde de öyle. Fatma’lar Fatma olduklarını kabul etmek istemiyor. Köklendiğini düşündüğü yer olan ailesinin gözünde ilk gözden çıkarılan olmayı kabul etmek kolay değil.
Aile meseleleri söz konusu olduğunda insan çok yalnız olduğunu hissedebiliyor
◼ Film Türkiye’nin aile yapısının haritasını çıkartıyor bence. Geleneksel ailenin içinde sıkışmışlık durumu çok güzel işlenmiş, diyaloglar ve oyunculuklar çok doğal. Filmi siz nasıl okudunuz, izleyici filmde ne bulacak ve hikayeyi nasıl anlatırsınız?
Türkiye geleneksel aile yapısının içinde kocaman bir çatlak var. Hepimizin yarattığı hissi çok yakından tanıdığı bir çatlak bu. Farklı farklı nedenlerle tetiklenerek büyüyüp bizi nefessiz bırakacak kadar sıkıştırabiliyor. İşte bu filmin izleyiciyi bu ortak dertte buluşturacağına inanıyorum. Bu buluşmadan rahatlayarak ayrılacağını düşünüyorum seyircinin. Çünkü özellikle aile meseleleri söz konusu olduğunda insan çok yalnız olduğunu hissedebiliyor ve kolay da dillendiremiyor maalesef bunları.
Gerçek bağın kanla değil, sevgiyle kurulduğuna inanıyorum
◼ İşin içine para girdiği zaman ilişkiler mutlaka değişiyor ve bir çatlak oluşuyor gerçekten. Sizin para ile ilişkiniz nasıl ve ilişkileri ki bir aileyi bile temelinden sarsabilir mi paranın gücü?
Aile kurumunun temellerinin çok sağlam olduğunu düşünmüyorum doğrusu. Gerçek bağın kanla değil, sevgiyle kurulduğuna inanıyorum. Kanla kurulan zoraki bağın içinde sevgi barındırmadığı sürece patlamaya hazır bir bomba gibi olduğunu düşünüyorum. O yüzden pek tabii pek çok şeye muktedir olan para bu kadar zayıf bir şekilde birbirine tutunmuş bu yapıyı darmadağın edebilir. Yine herkesin ailesinde farklı jenerasyonlarda da olsa para kaynaklı kopuşlar yaşandığına emin gibiyim. Ben parayı hiçbir ilişkimde öncelikli bir yere koymuyorum ama bir ilişkide paranın bir mesele haline gelmemesi için ilişkinin-ister romantik bir ilişki olsun bu, ister arkadaşlık ilişkisi, ister aile ilişkisi- her iki tarafının da parayı aynı şekilde konumlandırması gerekiyor. Bu da her zaman mümkün olmuyor maalesef.
Bir dakika bile durmayan, inanılmaz bir kurgusu olan bir film ‘Çatlak’
◼ Çekim açısından tek mekana odaklanılmış ve diyaloglar üzerine kurulmuş bir film ‘Çatlak’. Sizin için çekimler nasıl geçti, yönetmenin oyuncu yönetimi ve hikayeyi kurgulama biçimine dair neler söylersiniz?
Çekim süreci çok zor ama bir o kadar da keyifliydi. Yazın en sıcak zamanında neredeyse tek mekanda ve gece çekildi sahnelerin büyük bir kısmı. Çoğunlukla kalabalık bir kadro tek odadaydık. Bu film harika bir ekibin ürünü. Ekibin her üyesi birbirini yükseltmeye çalıştı. Bence bu yüzden de iyi bir film çıktı ortaya. Çünkü sinema çok disiplinli bir sanat dalı ve iyi bir işin ortaya çıkması için hiçbir birimin aksamaması gerekiyor. Bu anlamda yönetmenimiz Fikret Reyhan’ın öncelikle oyuncusundan teknik çalışanlarına harika bir ekip kurduğunu düşünüyorum. Oyunculuk özelinde de her yerde gururla anlattığım bir özveri vardı bütün oyuncu arkadaşlarımda. Herkes kamerada ne kadar göründüğüne aldırmaksızın en yüksek performansını göstermeye çalıştı her planda. Olması gereken bu tabii ama her zaman böyle bir birliktelik olmayabiliyor. Her sahneyi, gerçek hayata en yakın hale getirebilmek için bir tiyatro oyununa hazırlanıyormuşçasına çok fazla prova ettik. Böylesine adanmış bir ekip performansına katkıda bulunabildiğim için çok mutlu hissediyorum kendimi. Yönetmenimizin hikayeyi kurgulama biçimi beni daha senaryo aşamasında etkilemişti zaten. Bir dakika bile durmayan, inanılmaz bir kurgusu olan bir film ‘Çatlak.’
25 yaşındayken karar verdim oyuncu olmaya
◼ Tarım Bakanlığı’nda Gıda Mühendisi olarak çalışırken sonradan oyuncu olmaya karar verme cesaretini kendinizde nasıl buldunuz ve hayatın her alanında da bu kadar cesaretli biri misiniz?
25 yaşındayken karar verdim oyuncu olmaya. Ve o zaman 25 yaşın böyle bir değişiklik kararı için çok büyük bir yaş olduğunu düşünüyordum. Şu andan bakınca buna çok şaşırıyorum. Çünkü şimdi 50 yaşındaki biri de gelip böyle bir kariyer değişikliği yapmak istediğini söylese sonucundan bağımsız bu değişiklik fikrini desteklerim. Elbette hayat çok zor. Ama tutkuyla yaptığımız bir iş bize göz kırpıyorken buna karşı kayıtsız kalmak kendimize karşı yapılmış çok büyük bir haksızlık gibi geliyor bana. Kendimize dair hayatımızın sonuna kadar hafifletilmesi mümkün olmayan bir tür vicdani yük. Tabii ki başta ekonomik olmak üzere bir sürü etken var hayallerimizin peşinden koşmamızın önünde set gibi duran… O yüzden hayallerinizin peşinden koşun diyemiyorum kolaylıkla. Şunu söyleyebilirim: Denemek, sonucu ne olursa olsun en azından yola çıkmak çok parlak bir ışık yakıyor önünüzde. Evet hem fiziksel, hem psikolojik olarak çok zor süreçler bunlar ama denememiş olmanın yükünün psikolojik olarak çok daha ağır olduğunu düşünüyorum. Bir şeyi denememekten ötürü pişmanlık yaşamak istemiyorum. Hayatımın her alanında da bunu uygulamaya çalışıyorum doğrusu.
Oynadığım her role hikayenin içinde kapladığı yerden bağımsız çok titizleniyorum
◼ Bağımsız filmlerde oynayan, değişik yönetmenlerle çalışan ve ödüller kazanan başarılı bir oyuncusunuz. Bu anlamda şanslı mısınız ve başka hangi faktörler bu projelerin sizi bulmasında etkili?
Şansın elbette her şeyde olduğu gibi bunda da payı vardır. Yolu yürümede şans tek başına yardımcı olmuyor maalesef. Kendime dair bildiğim bir şey varsa o da çok çalışkan olduğum. Bu hayatımın her alanında böyle. Poğaça yaparken bile en iyi tarifi bulmak için çok çabalıyorum, deniyorum. Oyunculuk da benim en büyük tutkum. Hayatımın çok önemli bir parçası. Oynadığım her role hikayenin içinde kapladığı yerden bağımsız çok titizleniyorum. Her rolü sınırlarımı genişletmek için yeni bir fırsat olarak görüyorum. Her karakteri en gerçek şekilde yaşatabilmek için ciddi mesai harcıyorum. Bunun da işime yansıdığını düşünüyorum. Sırf bu sebeple proje seçerken de çok titizleniyorum.
Senaryoyu okuduğumda Tuna’ya bayıldım
◼ Dr. Gülseren Budayıcıoğlu’nun bütün kitaplarını okuyan ve kendisiyle tanışan biri olarak ‘Kırmızı Oda’ dizisindeki Tuna sizden başka biri olamazdı, sanki gerçekten o sizsiniz. Bu projede rol sizi nasıl buldu ve dizi nasıl gidiyor?
Bu proje beni çok heyecanlandırdı. Çünkü yönetmenimiz Cem Karcı ile daha önce Gülperi dizisinde beraber çalışmıştık. Onunla yeniden çalışma fikri beni çok sevindirdi. Senaryoyu okuduğumda Tuna’ya bayıldım. Hemen Gülseren Hanım’ın kitaplarını edinip Tuna’yı daha yakından tanımak istedim, tanıdıkça da daha çok sevdim. Dizimiz iyi gidiyor. Yakında ikinci sezon için sete çıkacağız. Dizimizin özellikle psikiyatriye dair toplumun tabularını yıkma yönünde önemli bir misyonu olduğunu düşünüyorum. Bu yüzden de böyle bir projenin içinde olmak beni çok mutlu ediyor.
Oyunculuğa dair sayısız hayalim var
◼ Oyunculuk yolculuğunuzda kurduğunuz hayaller neler ve şu an içinde bulunduğunuz dönem oyunculukta en güzel döneminiz gibi geliyor siz neler hissediyorsunuz?
Elbette şu an güzel bir dönemdeyim ve bunun için çok mutluyum ama en güzel dönem demek için daha erken olduğunu düşünüyorum. Yola daha yeni çıktım sayılır çünkü. Açıkçası oyunculuğa dair sayısız hayalim var. Çalışmak istediğim hem Türkiye’den hem de dünyadan bir sürü yönetmen var. Christian Petzold bunlardan biri, hemen sıkıştırayım araya. Hem tiyatro sahnesinde hem de beyaz perdede oynamak istediğim birçok karakter var. En güzel dönemin hangisi olduğuna yolun sonuna geldiğimde benden sonrakiler karar verir galiba ama ben bir süre her dönemin bir öncekinden daha iyi olması için çabalayacağım.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mutlu Hesapçı Arşivi