Mutlu Hesapçı

Mutlu Hesapçı

“HAYAT KESİNLİKLE BİR TRAJEDİYLE BİR KAHKAHA ARASINDA BİR ÇİZGİ”

Son zamanlarda oldukça kaygılı, mutsuz ve tedirgin zamanlar yaşıyoruz. Hali hazırda bir türlü bitmeyen virüs ve yeni varyant virüs tehlikesi, bir taraftan ekonominin geldiği durum, her gün aldığımız üzücü ve tedirgin edici olaylarla ülke gündeminin durumu gibi daha sayamayacağım bir sürü şeyin içinde kaldık. Artık ağlanacak halimize gülüyoruz, gülünecek durumlarda ağlama eşiği arasında gidip gelen ruh hallerindeyiz. Ama şöyle içten gülmeyi, anlık da olsa bütün dertlerden kurtulup mutlu olmayı, filmde olsa bize iyi gelecek karakterleri sevmeyi özledik derken ‘Aykut Enişte 2’ geldi üstelik ilaç gibi şifa verdi. Film o kadar iyi geldi ki kendimi o gün içinde mutlu hissettim. Kendinize bir iyilik yapın sinemaya gidip ‘Aykut Enişte 2’yi izleyip gülün, eğlenin, mutlu olun isterim. Film bu hafta vizyona girdi. ‘Aykut Enişte 2’ filmini Cem Gelinoğlu ve Hakan Yılmaz ile konuştum. Herkese sağlıklı ve gülümsemeyle geçecek mutlu bir pazar dileriz.     

İlk film Aykut Enişte çok ilgi gördü. Bu karakterin bu kadar çok sevileceğini ve Aykut Enişte 2 ile devamının çekileceğini düşünmüş müydünüz ve bu karakter nasıl doğmuştu?

Cem Gelinoğlu: Tabii ki ilk filmi yazarken 2’sinin geleceğini o zamanlar düşünmüyordum. Bu karakter yaklaşık 6 yıl önce internette çektiğim videoların birinden ilham aldığım bir karakter olarak ortaya çıktı. O dönem kan donduran enişte şakalarım vardı ve oradan başka bir şeye dönüştürdüm Aykut Enişte karakterini. Sonra Giray Altınok ile birlikte dedik ki; “bunun bir filmini yazalım” ve ilk film gerçekten çok iyi bir ekip ruhu, doğru cast ve yönetmenlikle güzel bir film oldu, karşılığını da insanların gülen gözlerinde gördük. Filmin başarısı bizi çok mutlu etti. İlk film yayınlanmaya başladıktan sonra başka bir boyut kazandı, çok güzel geri dönüşler aldık. Seyircimiz ikincisi de olsun diye bir talepte bulununca yapım şirketiyle Aykut Enişte 2’yi yapma kararı aldık. Bu sefer senaryo ekibine Muammer Tali’yi de ekleyerek Giray Altınok ve ben yeni bir film yazmaya karar verdik.

Hakan Yılmaz varlığıyla bize güç kattı

Böyle bir dönemde komedi filmi yazmak da zor olmalı…

Cem Gelinoğlu: Çok zorlu bir süreçti ama çok şükür yazmayı başardık. Üstüne de ekibe yeni isimler geldi o isimlerden biri de Hakan Yılmaz oldu. Hakan ağabey sağ olsun bize varlığıyla güç kattı ve öyle güzel bir karakter yarattı ki herkes ona hayran kalacak bence. Bizden de sette ne ağabeyliğini ne de ustalığını esirgedi sağ olsun. İkinci setimiz de çok güzel geçti hem yeni dostluklar kazandık hem de yeni hikâyeyi seyirciye sunma fırsatı bulduk.

İlk filmin lezzetini korumak çok önemliydi

Bu noktada ilk filmin başarısı ikinciyi nasıl etkiledi?

Cem Gelinoğlu: İlk filmin lezzetini korumak çok önemliydi bu noktada ama ilk filmin tekrarı gibi de olmamalıydı. İlk filmimize sırtımızı yaslamak da istemiyorduk dolayısıyla çok takıntılı bir senaryo süreci geçirmiştik. Çok şükür ilk filmin lezzetini, duygusunu ve komedisini koruduğumuzu düşünüyorum. Fikrimiz izlediğimiz işlerde şuydu; kötü çok kötü ve iyi çok iyi, bunlar çoğu zaman gerçekçi olmuyor. Mesela ilk filmde de “her zengin aile kötü olmazı” belki kısmen anlattık ama bir sürü başka mesaj da aldı insanlar. İkinci filmde de “hayatta çok gerçek durumlar var, başına bir iş gelenin de başına boşuna gelmiyor ve onun da kendince haklı sebepleri var, bizim de var” düşüncesiyle böyle bir dünya yaratınca Aykut Enişte 2 çıktı ortaya.

Bu çok gerçek ve samimi bir senaryoydu

Hakan Bey siz ilk filmi daha önceden izlemiş miydiniz, nasıl bulmuştunuz ve ikinciye dahil olmaya nasıl karar verdiniz?

Hakan Yılmaz:  Cem’in iki filmini izlemiştim zaten oradan tanıyordum ama Aykut Enişte’yi izlememiştim. Cast çalışmaları sırasında böyle bir teklif gelince filmi izledim ve hiç düşünmeden doğru görüşmeye gittim. Çünkü gerçek işleri çok seviyorum, bu çok gerçek ve samimi bir senaryoydu. Aykut Enişte karakteri herkesin başına gelebilecek olaylar yaşıyor.

O yüzden projeyi okurken “çok güzel kalemleri var” dedim ve ben sadece kıyafeti üzerime giydim. Onlar karakteri zaten hazırlayıp benim önüme koymuşlardı sadece bir iki küçük süsle bu filmde elimden geldiğince bir şeyler yapmaya çalıştım, inşallah güzel olmuştur.

Enişte Talat gibi karakterlerle dolu ülkemiz

Tecrübeli bir oyuncu olarak sizce o karakter niye bu kadar çok sevildi, siz neden sevdiniz?

Hakan Yılmaz: Karakter çok gerçek. Aykut Enişte gibi başına böyle işler gelen, kendi coğrafyamızın şakaları ve durumlarını yaşayan belki de binlerce insan var. Türkiye’de Aykut Enişte ve benim oynadığım 2. enişte Talat gibi karakterlerle dolu ülkemiz. Etrafımız üç kâğıtçı insanlarla çevrili hep güzel insanlar yok. Ama filmin şöyle bir güzelliği var; o üç kâğıtçıyı da seviyorsun. Senaryoyu o kadar güzel yazmışlar ki “ay ben üç kâğıtçı olmak istiyorum” diyorsun.

İkinci kadroda eklenen Hakan Yılmaz ve Nezaket Erden şansımız oldu

Bu film çok hayatın içinde bir durum komedisi ve gerçekten Hakan Bey’in dediği gibi “ben de böyle üç kâğıtçı olmak istiyorum” diyerek filmdeki kişileri seviyorsunuz. Bu anlamda senaryoyu yazarken nasıl bir matematiksel kurgu yaptınız ve karakterleri yarattınız?

Cem Gelinoğlu: Açıkçası bir kahramanın kahraman olduğunu belirleyen şey, durumlara karşı verdiği tepki oluyor. Biz komedi filmlerinde bir durum yaratıyoruz sonra da o kahramanların başına bir şeyler geliyor. O zamana kadar kahraman olmuyor karakterler, ne zaman ki başına bir durum geldiğinde orada verdiği tercihlerle kahraman oluyorlar. İnsanların bilinçaltında ya da bilincinde şu vardır; insanlardan özellikle bir kahramanı temsil eden insanlardan doğru hareketi yapmasını beklerler ve dolayısıyla biz de hikâyelerimizde durumlar yaratıp, inandığımız dünyada inandığımız tavırları sergilemeye çalışıyoruz aslında. Ve bunu yaparken ne kadar çok kişinin bam teline dokunursak o kadar karşılık buluyor diyebilirim. Biz bunu yapmaya çalışıyoruz. Karakterlerde doğru cast yapıldığında ki şansıma hep yetenekli sevdiğim oyuncular oldu ki ilk kadroda da öyleydi. İkinci kadroda eklenen Hakan Yılmaz ve  Nezaket Erden de şansımız oldu. Oyuncu olarak da yazılan şeye çok iyi sahip çıkıldığında ve o karakterler içselleştirildiğinde çok daha güçlü bir karaktere dönüşüyor. Herkes kendi oynadığı karaktere hâkim olmaya başlıyor. Dolayısıyla seyirci de bunu seviyor diye tahmin ediyorum.

İkinci hikâyenin nereye varacağını aslında ilk filmi yazarken biliyorduk

Talat enişte karakteri 2. filmde eklendi ki bayıldım ben bu enişteye. Talat enişte karakteri nasıl ortaya çıktı?

Cem Gelinoğlu: Aslında ilk filmi yazarken bir proje tasarımı yapmıştık o da şuydu; ilk hikâyenin ve ikinci hikâyenin nereye varacağını aslında ilk filmi yazarken biliyorduk. Dolayısıyla ilk filmde “babası nerede babası Yunanistan’a kaçmıştı” sahnesini o yüzden koymuştuk. İkinci filmde de babanın geri dönüşünü planlamıştık. Bunu en başında planlamıştık.

Ben çok sevdim karakteri ve keyif alarak oynadım

Hakan Bey muhteşem oynamışsınız, Talat enişteyi bir de sizden dinleyelim.

Hakan Yılmaz: Talat enişte düşman başına J Yaptığı her şeyi çaresizlikten yapıyor aslında. Talat da beceriksiz ama bir hinliği var. Aykut Enişte’ye yardım etmeye çalışıyorken her şey karışıyor. Valla ben çok sevdim karakteri ve keyif alarak oynadım. Seri bir işe sonradan dâhil olmak zordur herkes bir düşünür risk mi acaba diye ve bir soru işareti olur ama o kadar güzel karşıladılar ki beni sanki ben ilk filmde de oynamışım da montajda atmışlar gibi hissettim. Filmin içine çok rahat girdim şahane bir iş çıktı.

Herkes çok zor bir hayat yaşıyor o yüzden herkese karşı şefkatli ol

Bir hinliği var ama karakterlere kızamıyorsunuz hatta çok seviyorsunuz. Karakterler özünde iyi insanlar. İnsanlar özünde iyi de yaşadıkları durumlar onları öyle olmaya zorluyor ve verdikleri tepkiler de içinde bulundukları durumdan kaynaklanıyor gibi bir sonuç çıkıyor. Belki de o yüzden filmdeki karakterleri sevimli buluyoruz ve gülüyoruz.

Cem Gelinoğlu: Çok kıymetli bir şey bu durum ve ben hep şunu derim; “bu hayatta herkes çok zor bir hayat yaşıyor o yüzden herkese karşı şefkatli ol.” Aslında karakterlerimiz de öyle, bir noktada herkesin zor durumda olduğunu ve bunu mecburiyetten yaptığını gördüğünüzde daha şefkatli oluyor ve empati duyuyorsunuz.  

Özünde iyi ama şartlardan dolayı kötü görünmek zorunda yapacak bir şey yok

Peki özünde saf ve iyi karakterler gerçek hayatta sizce kaldı mı?

Hakan Yılmaz: Biz kaldık işte Cem ile ikimizJ Saf karakterler olmaz mı çok var ama özünü unutan insanlar da çok var. Özünde iyi insan ama şartlardan dolayı kötü görünmek zorunda yapacak bir şey yok. Türkiye’nin belki de yüzde 60’ı saf ve iyi niyetli ama yüzde 40’da onları manipüle eden kötülerden oluşuyor bu kadar basit.

Cem Gelinoğlu: Ben bir belgeselde görmüştüm yerliler yanlış şeye yönelen ve hatalar yapan çocuklarını bir ateşin etrafında toplayıp onlara aslında geçmişte ne kadar iyi bir insan olduklarını hatırlatıyorlar. Kendini ve yolunu kaybetmiş insanları yönlendirme maksadıyla yapılan bu gördüğüm en iyi eğitim biçimiydi. Aslında dediğiniz gibi insanların özünde tabii ki iyilik duruyor ama yaşadığımız günlere baktığımızda çok fazla şeye maruz kalıyorlar ve herkesin hayatı daha da zorlaştıkça insan bazen özü gibi davranamayabiliyor. Belki bizde aynı o yerliler gibi “siz böyle insanlardınız bize ne oldu” cümlemizde belki yolunu kaybetmiş anlık özünü unutmuş demeyeyim de bir şekilde kendini bir an kaybetmiş insanlara belki ilham olur filmimiz diye düşünüyoruz. Tabii ki ülkemizde çok fazla kötü insan çok fazla iyi insan var denemez hayat bu diyoruz. Herkesin hayatı zor herkes kendince doğru olanı seçmeye çalışıyor ama bu başkaları için yanlış olabiliyor.

Karakterlerin neye evrildiğini seyirci izlerken görecek

Belki de filmin şöyle bir güzel yanı da var; saf karaktere eşlik edip de aslında üç kağıtçı eniştenin bile saflaşması ve iyileşmesi.  

Hakan Yılmaz: Oynarken karaktere çok üzüldüğüm zamanlar oldu spoiler vermek istemiyorum ama karakterlerin neye evrildiğini seyirci izlerken görecek. Aslında çok da saf değil karakterler ama iyiler. Çok iyi niyetli diyebiliriz.

Cem Gelinoğlu: Yalın bir saflık da yok aslında sebebi şu; herkes kendi çıkarı için bir şey yapıyor yani ortada bir yalan varsa inanmaya hazır birileri var ve bu biraz çıkarlarla da alakalı bir şey. Yani yeter ki seyirci izlerken şunu desin; “hepimiz böyleyiz” Günün sonunda dümdüz her söylenene inanan bir adam değil bazen de çıkarları doğrultusunda hareket eden gerçek bir insan.

Hep gülerek geçmiyor ki hayatımız

Çok gülüyoruz filmde ama hüzünlendiğimiz, duygulandığımız sahneler ve diyaloglar da var.  

Hakan Yılmaz: Hayat işte hep gülerek geçmiyor ki hayatımız.

Cem Gelinoğlu: Hayat kesinlikle bir trajediyle bir kahkaha arasında bir çizgi. Bazen oraya düşüyorsunuz bazen diğer tarafa düşüyorsunuz aslında bizim yarattığımız dünya da öyle. Yani insanlar gülüyor ama içinde dramlar da var. Dolayısıyla ikisini harmanlamaya çalıştık.

Ortak duygular onlarla bizi bir araya bağlayan şeyler

Yola çıkış hikâyesini siz yazdınız ve sizden dolayı bu projeler gerçekleşti. İnsanlar sizi ve Aykut Enişte’yi çok sevdiler neden sizce?

Cem Gelinoğlu: Galiba benim inandığım dünyaya onlar da inanıyor ya da ben büyük bir kalabalığın inandığı dünyaya inanıyorum bununla alakalı olabilir. Bir şarkıya eşlik etmek gibi. Siz herkesin sevdiği bir şarkıyı söylediğinizde onlar da size eşlik ediyor, siz herkesin sevdiği bir duygudan bahsettiğinizde onlar da eşlik ediyor. Ben de galiba birçok insanın ortak duygusuna hitap eden şeyler yaptığım ve bunu canlandırdığım için belki de bundandır diye düşünüyorum. Ortak duygular onlarla bizi bir araya bağlayan şeyler.

Çocukluğumdan beri insanları güldürme hevesiyle yaşadım ve güldürdüm

Oturup ben komedi yazacağım diye mi yola çıkıyorsunuz yoksa sizin mizacınız bu olduğu için mi bu projeler ortaya çıkıyor?

Cem Gelinoğlu: Bu benim bazen övündüğüm bazen de kendime kızdığım bir şey. Birçok acı içinde komik şeyler de görebiliyorum, birçok dram içinde komik anların içinde hissediyorum bazen kendimi. Şunu biliyorum o da bir ifade biçimi, komedi yaratmak da bir ifade biçimi, oturup ağlamak da bir ifade biçimi. Ben tabii yolumu böyle çizdim. Günün sonunda bunun için çocukluğumdan beri insanları güldürme hevesiyle yaşadım ve güldürdüm. Dolayısıyla benim kafam komediye çalışıyor o yüzden ben onu yapıyorum şu anda.

Hakan Yılmaz: Cem mesela insanları güldürmek için ekstra bir çaba sarf etmiyor olabildiğince gerçek oynamaya çalışıyor. Ve gerçek oluyor oradaki duruma gülüyorsunuz zaten.  

Ben zaten kendimi izlerken utanıyorum çok iyi komedi oynuyorum diyemem

Sizde durum nasıl Hakan Bey aynı şeyi sizde de görüyoruz, çok iyi komedi oynuyorsunuz. Hep komedi türünde rollerde gördük ve sevdik sizi. Çok başarılı olduğunuz için mi hep bu roller geliyor yoksa sizin yola çıkış noktanız komedi yapmak mıydı?

Hakan Yılmaz: Ben kendim için çok iyi komedi oynuyorum diyemem ki utanırım. Ben zaten kendimi izlerken utanıyorum ve en hoşlanmadığım şey kendimi izlemek. Ama bu durumu yapımcıların tercihi olarak düşünüyorum. Ben bunu oynayacağım diye planlamıyorum hayatımda. Demek ki önüme güzel işler ve bu tür geliyor bende elimden geldiğince oynuyorum.

Cem Gelinoğlu: Aslında bir konumlandırma durumu oluyor Türkiye’de ama dünyada da öyle. Siz bir şeyi çok iyi yaptığınızda Hakan ağabeyin de bu işi çok iyi yaptığını gören senaristler sonra hikâyesini yazarken “aaa tam onun oynayacağı tipte bir şey” diyor, yapımcı filmi çekerken “Hakan Yılmaz oynar” bu rolü diyor. Dolayısıyla o kişiye o roller daha fazla gelmeye başlıyor. Ben buna şöyle diyorum; aslında üreten, sanatçı insanlar çok yönlü olabiliyor ama hayatın bize bir fısıldama şekli var “bak buradan yürü dediği bir an oluyor”

bir tarafımız daha keskin oluyor. Ya da bir sürü damarımız var ama biri daha dolgun bir damar oluyor ve o bizim yaşam damarımız oluyor. Komedi de benim için böyle. Yani keşfedildiğim alan dramatik bir şey olsaydı ve insanlar onu sevseydi belki de komedyen olmazdım.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mutlu Hesapçı Arşivi