Mutlu Hesapçı
“FUTBOLDAKİ HIRSIZLIĞI HERKES SEYREDİYOR”
Futbol en sevdiğim oyunlardan biri ve izlemekten büyük keyif alıyorum. Kendimi bildim bileli Fenerbahçe taraftarıyım ve Fenerbahçeli olmaktan gurur duyuyorum. Aralarda her taraftar gibi kendi kendime takımıma küstüğüm dönemler oluyor acaba takım değiştirsem mi diyorum o kızgınlıkla sonra hemen vazgeçiyorum. Şu hayatta değiştirilmeyen az şeylerden biri tuttuğun takımın ve her zaman biricik. İşte öyle...
Bir takıma ait olmak duygusal olarak bağlandığın bir durum ve “Yensen de yenilsen de kalbim hep sende” hikâyesinde bir yolculuk yaptığın. Ama son yıllarda futbol eskisi gibi değil sanki. Eskiden daha güzel ve temizdi. Her şeyde yaşanan yozlaşma futbolda da kendini gösterdi. Ve zamanla işin içine astronomik paralar girdi ve paranın kirli elleri, sevdiğimiz oyunu da bozdu.
İşte bu noktada “Futbolun Arka Bahçesi”ni anlatan bir kitap çıktı. Çok sevdiğim meslek büyüğüm ve ağabeyim Atilla Türker, Beşiktaş’tan Galatasaray’a, Fenerbahçe’den Trabzonspor’a… Uçan paralar, dönen dolaplar, cambaz menajerler, taklacı yöneticiler etrafında dönen pazarlıkların perde arkasını, Futbol Federasyonu’ndaki entrikalara kadar uzanan olayları, belgeleriyle anlattı.
Kitabı okuduğum zaman dehşete düştüm ve inanmakta zorluk çektim.
Madde madde belgeler eşliğinde üstelik kişilerin ve olayların isimleri verilerek kitapta anlatılıyor.
Bu kitabı herkes okusun, okusun ki fanatik bir şekilde takımına tapmaktan vazgeçsin.
Çünkü temiz duygularımızla sadece taraftar olan bizler bu hikâyenin en temiz tarafı kalıyoruz. Yine de her şeye rağmen futbolu sevmekten vazgeçmeyeceğim ama bu sistemin temizlenmesini de canı gönülden dileyeceğim.
Kaleminize sağlık Atilla Ağabey, sizin gibi dürüst kalemler iyi ki var bu camiada. Tuttuğumuz renkler eşliğinde başta kendi takımım olmak üzere herkese bol şans ve temiz bir lig dönemi ve centilmenlik dilerim.
Eski futbolcu olup top oynayıp üstelik mesleğinizin zirvesindeyken bırakıp gazeteci olmak mı, yoksa futbolcu olarak kalmak mı isterdiniz?
Gençlerbirliği profesyonel takımda forma giydim. Ve daha da anlamlısı A genç milli takım forması giydim. O dönem kadrodaki futbolcular Fenerbahçe’nin kaptanı Müjdat Yetkiner, Rıza Çalımbay, Tanju Çolak, Metin Tekin, Galatasaraylı Yusuf, İsmail başta olmak üzere hemen her takımdan bilinen oyuncular vardı ve hepsiyle aynı dönemde top koşturdum. Milli takımda oynadım, Gençlerbirliği formasını giydim ama çok yetenekli değildim zamanla anladım. Sonra çok büyük bir tesadüf sonucu Siyasal Bilgiler Fakültesi Basın-Yayın Yüksek Okulu’nu kazandım. O zamanlar gazetecilik çok popülerdi. İnanılmaz hırslı bir insandım. Gazetelerin matbaalarında yatardım. Yazdığım tek sütunluk haberi gazetede sıcağı sıcağına görebilmenin heyecanını ve mutluluğunu yaşayabilmek için gazetelerde koltuklarda yatıyordum. Hemen hemen bütün büyük gazetelerde çalıştım. O zamanlar futbolcuların büyük bölümü eğer ön planda değilse karnını zor doyururdu. Mesela ben Gençlerbirliği’nde oynarken antrenman sahasına yürüyerek gider gelirdim.
“Şimdi masa başında kopyala yapıştır gazeteciliği var”
Şöyle de bir şey var; eğitimli futbolcu yok gibi ki siz futbolcuyken üniversiteyi kazanmışsınız.
Türk basınında hem milli takım forması giymiş, hem profesyonel bir takımda oynamış, hem gazetecilik mezunu üstelik en çok ödül kazanan gazetecilerden biri olmak çekinerek söylüyorum ama ayrıcalıklı bir durum. Ben hem alaylıyım hem mektepliyim. Ankara 19 Mayıs Stadı dış sahaları vardır orada yıllarca amatör küme maçlarında not tuttum. Şimdiki gazeteciler hele son 20 yılda hiçbir gazeteci bu kahrı çekmemiştir, iddia ediyorum. Şimdi masa başında kopyala yapıştır gazeteciliği var. Basın Yayın Yüksek Okulu’nda Görünüm Gazetesi vardı. Mesleğe orada başladım. Meslekteki ilk 30 yılım Ankara’da geçti sonra İstanbul’a geldim. Milliyet Gazetesi, Star, Hürriyet, Habertürk, şimdi de Radyospor ve Ajansspor’da mesleğime devam ediyorum. Bu gazetelerde hep manşet haberler yaptım ve sayısız ödüller kazandım. Benim avantajım futbolun içinden geldiğim için Ankara’da teknik direktörlerle ve hakemlerle büyüdüm. Mesela ben tanıdığımda Erman Toroğlu amatör kümede kıdemsiz yardımcı hakemdi, ben tanıdığımda Metin Tokat, Samet Aybaba, Fatih Terim gibi isimler tanınmış değildi. 1985-1990 yıllarında bu isimlerle zamanlar geçirdim. Fatih Terim’in yeri ayrı, o 60 yıldır şöhret. Ama Yılmaz Vural, Ersun Yenal henüz tanınmıyordu.
“Hakemler konusunda hiç yanılmadım”
O dönem bu isimleri tanıdığınızda ileride Türk futbol tarihine geçecekler, çok önemli isim olacaklar diye düşündünüz mü?
Özellikle hakemler konusunda hiç yanılmadım. Amatör küme maçını yönetirken ileride “Bu hakem FIFA kokartı takacak” dedim. Bununla ilgili köşe yazım da var, bu isim Ali Aydın’dır Türk futbolunu salladı. Daha 24 yaşındayken Cüneyt Çakır ile ilgili köşe yazısı yazdım, belgesi de var. Bülent Yıldırım’a “Sen büyük hakem olacaksın” dedim, “Abi beni düşürecekler” dedi. “Düşmezsen Türk futbolunun en önemli hakemlerinden olacaksın” dedim. Hakem seminerlerinde bu tespitlerim hakemler arasında konuşulunca “Abi beni de bir maçta izler misin” talepleri gelmeye başladı.
“Cüneyt Çakır’a dünya kucak açtı biz dışladık”
Hakemlere ne kadar güvenilebilir ve burada bir şaibe dönüyor mu, hakemler bunun neresinde?
Güzel bir konuya temas ettin. Benim saydığım bütün hakemler dışlandı sonunda. Dürüstler dışlandı diyebilirim ama zaten dışlanmayan yok çünkü inanılmaz bir baskı var üzerlerinde. Cüneyt Çakır’dan Fırat Aydınus’a kadar dışlandılar. Cüneyt Çakır’a dünya kucak açtı, biz dışladık. Bu saydığım isimlerden yola çıkarsak Ali Palabıyık’a 6 ay maç verilmedi, direkten döndü. Selçuk Dereli dışlandı, hâlâ tartışılıyor. Bu hakemliğin de kaderidir. Burada kim masum, kim suçlu dersen eğer, geniş pencereden bakmak lazım. Hakemlerimiz çok mu iyi değil, kendilerini yetiştiremediler, geliştiremediler, patinaj yaptılar ve çok büyük baskı altındalar. Türk futbolunda bir eyyam var, hakemler üzerinde de belli kişiler baskı kuruyor. Direndiğin, dürüst yönettiğin zaman, belli takımın aleyhine yönettiğin zaman veya onlar kendi aleyhlerine yönetildiğini düşündüğü zaman mesela X takımını yönettiğinde beğenilmediysen ve o kulübün yöneticisi etkiliyse federasyona baskı yapıyor ve o hakeme maç verdirmeyebiliyor. İyi bile yönetse ceza verilebiliyor.
“Futbol mecrası yamuk…”
Spor yazarlığı çok saygın bir meslekti ama şimdi adeta takımların amigosu haline dönüştü. Sizin tuttuğunuz takım bile bilinmiyor.
Futbol mecrası yamuk… Şu anda beni, bundan sonra yaşadığım sürece de hiçbir büyük kanalda yayına çıkarmazlar, çıkarmalarını da istemiyorum. Şu anda ben hakikaten çok özgür bir mecrada Saran Medya’da Ajansspor’da yazılarımı yazıyorum, nokta ve virgül dâhil “Yazılarını değiştir” diyen olmadı. Radyospor’da da tıpkı şu anda konuştuğum gibi rahat konuşuyorum, herhangi bir ikaz da olmadı. Ben kimler hakkında yazıyorum; kulüp başkanları, federasyon başkanları hakkında yazıyorum. Kimdir bunlar? Yıldırım Demirören. Sen şimdi Yıldırım Demirören olsan Hürriyet, Milliyet Gazetesi’nde beni çalıştırır mısın? Nihat Özdemir ile ilgili yazıyorum, yazacağım Sabah Gazetesi grubu, devletin televizyonu ile bağlantısı var, beni çağırmazlar oralara. Türk futbolu niye, nasıl battı? Kimler kulüp kasalarını kevgire çevirdi? Hangi menajerler kulüpleri nasıl delik deşik etti? Hangi kulüp başkanı kendi cebine para indirdi? Ben bunları yazıyorum. Hepsi de belgelerle ve bu kitapta var. Son 2-3 yıl içerisinde Beşiktaş ile ilgili yazdım ağırlıklı olarak ve Beşiktaş düşmanı ilan edildim. Ben Beşiktaş’ı seviyorum. Belgeler geliyor ve yazıyorum. Bu belgeler bana gelmeden başka insanlara gitti ama kimse yazmadı.
“Aziz Yıldırım, Fikret Orman kardeşim göreve geldiğinizde servetiniz neydi, şimdi ne?”
Böyle paralar dönüyor ama bizim takım Fenerbahçe’ye yardım kampanyası düzenlendi ve SMS üzerine SMS yardım parası gönderdim. Bu durum biraz tuhaf değil mi?
FIFA mevzuatları gereği, günümüz dünyasında transfer yapabilmek için finansal olarak kulüp yöneticileri kendi cebinden istedikleri parayı veremiyorlar ama taraftarlardan kampanya desteğiyle para toplandığı zaman o paralarla transferler yapılabiliyor. Yoksa Ali Koç tonla parayı rahatlıkla verebilecek bir güce sahip. Keşke Ali Koç gibi temiz insanlar olsa. Ama inanılmaz başarısız oldu. Şu anda Fenerbahçe’nin borcu yaklaşık olarak veya bize bildirileni söylüyorum 6 milyar Türk Lirasıdır belki de 7 milyar Türk Lirası. Nasıl oldu? Bunun hesabını kimse verdi mi? Aziz Yıldırım hesabını verdi mi? Ceketini aldı ve gitti. Veya Beşiktaş’ta Fikret Orman. Fikret Orman paralar nerede? Bunun hesabını vereceksin, bak hesap da veremiyor. Kamuoyuna mesaj vermek için söylüyorum ben oturduğum dairenin hesabını bile verebilecek durumdayım, detaylı çıkarırım. 43 yıllık meslek yaşantımda benim gazete patronumdan ve çalıştığım patronun dışında herhangi bir yerden bir kuruş gelmedi, her şey açık. Aziz Yıldırım, Fikret Orman kardeşim göreve geldiğinizde servetiniz neydi, şimdi ne?
“Menajerlere nasıl paralar kaptırıldı?”
Örnekler verdiğiniz için diyorum Beşiktaş’ta şaibeli olan Fikret Orman, Fenerbahçe’de Aziz Yıldırım gibi görünüyor. Peki dürüst olan var mı içlerinde ya da başka kulüplerden isimler, örnekler verebilir misiniz?
Aziz Yıldırım’a ben kendi çapımda yöneticiliğine pek olumlu yaklaşmıyorum ama kendi cebine bir kuruş para girdiğini de sanmıyorum. Ama Türk futbolunda olumsuz işlere imza attı, kötü icraatlar yaptı. Trabzonspor’da da özellikle bu dönem başkanlık yapan Ahmet Ağaoğlu’ndan önceki insanların da serveti araştırılsın. Galatasaray’da Mustafa Cengiz, Allah rahmet eylesin tanıdığım en dürüst insanlardan birisiydi. Bu bahsettiğim sadece kendi cebine para indirmek değil, menajerlere nasıl para kaptırıldı? O başkanların etrafındaki insanlar nasıl maddi olarak nemalandı? Kendi çevresindeki insanların içinde menajer oyunlarıyla birilerin cebine de paralar girdi. Niye diyeceksin? Fransa’da D'Avila diye bir menajer var, kitapta da bahsediyorum. Galatasaray genç takımındaki futbolcuların bile menajerliğini, Sivasspor’da oyuncu Emre Kılınç’ın menajerliğini yapıyor. Acaba şöyle mi oluyor D’Avila’ya Galatasaray Kulübü’nün içinden birileri haber verip de Galatasaray genç takımında iki oyuncu var, bunun menajerliğini üstlen denip de sonrasında menajerlik ücreti olarak D’Avila her bir futbolcu için Emre Kılınç’tan da 1 milyon 50 bin Euro menajerlik ücreti aldı. Bu para D’Avila ile birileri arasında mı paylaşılıyor? D’Avila nereden bilir Sivaslı Emre Kılınç’ı, D’Avila nereden bilir bu futbolcuları. Bu olay benim kitabımda en çarpıcı olaylardan birisi ve iddia ediyorum başka ülkede yaşansaydı bu durum yer yerinden oynardı.
“Burada soygun sistemi var, sistemdeki en önemli insanlar cambaz menajerler ve taklacı yöneticiler.”
Bu sistemi kirleten önemli görevlerden biri menajerlik mi?
Kesinlikle, bu herkesin işine geliyor. Burada soygun sistemi var, sistemdeki en önemli insanlar cambaz menajerler ve taklacı yöneticiler. Sen futbolcusun 1 milyon liraya razısın ben taklacı menajerim diyorum ki “Sen merak etme” cambaz yönetici ile konuşuyorum futbolcuma diyorum yani sana “2 milyon lira, sözleşmeye yazıyoruz 10 milyon lira.” Türk futbolunda tek adam sistemi vardır veya bilemedin 4 kişi arasında dönüyor. Sözleşmeye 10 milyon lira yazıyoruz, senin hesabına 10 milyon yatırılıyor. Sen de racon gereği aldığın 2 milyon lira senin hakkın ama arada kalan 8 milyon lirayı menajere veriyorsun, menajer de hesabı yöneticilere veriyor. Hepsinin off-shore hesapları var belgeleriyle…
“Beşiktaş kevgire çevirdi”
En çok hangi takım yapıyor?
Beşiktaş kevgire çevirdi, Trabzonspor da öyle, Galatarasay’da da menajer oyunları çok fazla oldu. Kapalı kutu Fenerbahçe mesela ben Fenerbahçe aleyhine çok yazdım hatta Fenerbahçe düşmanı da oldum ki değilim.
“Gelen belgeler sağlamsa babamın oğlu olsa tanımam, yayınlarım”
Bu belgeler nasıl geliyor abi size, canı yanan ortaya mı çıkarıyor?
Genelde canı yananlar… Hem de namussuzlar kadar namuslu olanlar da var. Canı yananlar ön planda, kendi aralarında çıkar çatışmasına düşenler ya da ben bir duyum alıyorum ve olayın üzerine gidiyorum. Bana 1000 belge geldiyse 500’ü bana takdim edildi. Gelen belgeler sağlamsa babamın oğlu olsa tanımam, yayınlarım. Bak Fikret Orman gitti, ilk defa birine hesap sorulacaktı, sorulması da gerekir.
“El ele verelim Fikret Orman da dâhil herkesin gerçek yüzü ortaya çıksın”
Ama sorulmadı hâlâ…
Koskoca Beşiktaş Kulübü, Fikret Orman’a görevi kötüye kullandığı için dava açtı ve ben haberini yaptım belgelerle. Gökhan Dinç, Fikret Orman ile telefonla konuşmuş Adriyatik’te tatil yapıyormuş demiş ki; “Şimdi zaman ayıramam bana açılan davalar sivilce büyüklüğündedir günün birinde Ahmet Nur Çebi’nin gerçek yüzünü göstereceğim.” Yazdım şimdi de söylüyorum, el ele verelim herkesin gerçek yüzü ortaya çıksın.
“Şafak Mahmutyazıcıoğlu Fikret Orman’ın sağ koluydu”
Fikret Orman’ın avukatı Şafak Mahmutyazıcıoğlu da var kitabınızda.
Rahmetliyle davamız devam ediyor. Fikret Orman’ın sağ koluydu kendisi.
“Çok tehdit aldım, hayatım tehditle geçti benim”
Peki tehdit almadınız mı?
Çok tehdit aldım, hayatım tehditle geçti benim. Şimdi kendisi vefat ettiği için çok da konuşmak istemiyorum ama kendisiyle bir kez telefonda konuştum, yüzünü hiç görmedim. Ama sürekli olarak şu ifadeyi kullandı benim için “Sözde gazeteci Atilla, gazeteci demeye utandığım Atilla, tetikçi ve nemalanan Atilla”… Haliyle böyle dediği için hedef tahtası oldum ve taraftarlar bana saldırdı. 40 yıllık gazeteciyim yaptıklarım belli, sözde gazeteci denir mi? Ama şu da var, aldığım her tehdit sonrası yazılarımın dozajını daha da artırdım. Çünkü bunlar bu cüreti nereden buluyorlar? Ben Şafak Mahmutyazıcıoğlu için söylemiyorum herkes için söylüyorum. Ama şöyle de bir durum var; ben sözde gazeteci olayım ama ortada her şey. 2019 yılında ceketlerini alıp gittiler. Hâlâ sahte hesaplardan bana küfürler, hakaretler gelmeye devam ediyor ve anlaşıldı ki bunlar para karşılığında tutulan tetikçilerden gelen mesajlar. Bütün kulüplerin çalınan paralarının hesabını sormak istiyorum, soracağım da. Bunlar benim param değil ki, ben sadece gazeteciyim. Mesela şu ana kadar Beşiktaş Kulübü bana hiç dava açmadı, Galatasaray dava açacağını söyledi, açmadı. Aksine Mustafa Cengiz Allah rahmet eylesin yanıma gelip beni tebrik etti ve “Çok iyi gazetecisiniz, böyle devam edin ve size dava açılmaz” dedi. Taraftarlar da “Dava açmadığınıza göre Atilla Türker haklı” demeye başladılar. Haber yalan değil ki, belge var. Şafak Mahmutyazıcıoğlu Beşiktaş Kulübü’nün kasasından iki makbuz karşılığında 2 milyon lira çıkarıyor. Düşünün, paranın verilmesi için kararı veren de Şafak Bey, alan da Şafak Bey.
“Futbol nasıl bu hale geldi, bunu anlatmak istedim”
Bu kadar büyük camianın içinde, bütün bu anlattıklarınız korkunç. Siz korkmuyor musunuz?
Hak, hukuk ve vicdan adına yapmak gerekiyor. Korkmuyorum! Hayatım herkesin aleyhine yazmak ve eleştiri yapmakla geçti. Bu kitapta mesela bir kişi hakkında olumlu bir şey yok. Gönül isterdi ki “Futbolda çağ atladık” diyerek güzel şeyleri yazayım. Elimde daha çok belgeler var. Futbol nasıl bu hale geldi, bunu anlatmak istedim.
“Hiçbiri masum değil”
“Masumlar Apartmanı” diye bir dizi vardı bu dizinin ismi ilham verdi. Masumlar Apartmanı var ve bu apartmanın içinde en masumlar oturuyor. Bu apartmanda futbol dünyasından kimler olur?
Hiçbiri masum değil.
Bir isim bile yok mu abi?
Soru sorayım sana. Bu sistemi herkes biliyor ama kim karşı çıktı?
“Masum kalan Mustafa Denizli”
Kendisi masum kalan diyeyim o zaman, en azından bir teknik direktör ismi söyleyin.
Mustafa Denizli. Mesela Mustafa Denizli hiçbir zaman menajer kullanmaz ve o ilişkilerin içine girmez.
Diğerlerinin hepsinin menajeri var mı?
Var.
“Süleyman Seba efsane ve örnek alınacak bir isim”
Süleyman Seba benim Masumlar Apartmanı’mda olan bir isim, sizin için ne ifade ediyor?
Efsane, örnek alınacak bir isim. Sayın Seba’dan sonra Beşiktaş başkanlığı koltuğuna oturan isimlerden hiçbiri o koltuğun hakkını veremedi. Biraz iddialı laf olacak kimse de kusura bakmasın, hiçbiri hakkını veremediği gibi kafalarda da soru işareti yarattı.
“Bu işi pazarlayan ve organize eden menajerler”
Bu kitapta belgeleriyle anlattığınız tüm olayları göz önüne alırsak asıl suçlu kim?
Ben teknik direktör, kulüp başkanı, yönetici olsam oğlumu menajer olarak o kulübün içine değil yanına yaklaştırmam. Ama bugün oğullar, çocuklar menajer olarak tonla para kazanıyorlar. Israrla söylediğim durum menajerlerin bu işleri tek başına yapma imkânları ve güçleri yok, sadece bu işi pazarlayan ve organize eden menajerler. İçlerinde değerli ve dürüst olanları yine ayırarak bu tespitimi yapayım.
“Temiz eller operasyonu olmasını dilerim ama inanmıyorum”
Futbolda “temiz eller operasyonu” olabilir mi, inanıyor musunuz buna?
Olmasını dilerim ama inanmıyorum. Şu ana kadar yüzlerce belge yayınladık ki kitaptaki belgeler 10 yıllık süreci kapsıyor, bugüne kadar somut az şey oldu. Sadece bazı kulüpler beni tanık olarak gösterdi. Karabükspor’da bazı menajerler ve kulüp yöneticileri bu nedenle tutuklandı. Hatta Cumhuriyet savcısı iddianamesinde benim yazdığım haberlere yer verildi keza Erzurumspor’da da öyle oldu. Verdiğim belgeler neticesinde Gençlerbirliği, Galatasaray hakkında dava açtı. Bunlar güzel gelişmeler.
“Hırsızlar, sahtekârlar kendilerine göre formül bulurlar”
Kulüplere getirilen harcama limitleri yasası sizce yolsuzluğu önlüyor mu yoksa yeni yollar buldular mı?
Avcı ne kadar av bilirse, ayı da o kadar yol bilir diye bir laf vardır. Hırsızlar, sahtekârlar kendilerine göre formül bulurlar. Türk futbolunda para nispeten azaldı. Kulüpler batağa sürüklendiği için her alanda para akışında kısıtlama yaşanıyor. Haliyle para alma satma nispeten azaldı.
“Ali Koç temiz bir insan ve onun başarılı olmasını isterim”
Ben bir Fenerbahçeli olarak temiz bir şekilde takımıma sahip çıkamayacak mıyım?
Bu işin içinde temiz olanlar da var. Elbette sen duygularınla sahip çıkacaksın takımına, kaldı ki Ali Koç temiz bir insan ve onun başarılı olmasını isterim. Ali Koç’un dürüst olduğuna inanıyorum ve onun gibi insanların yönetici olmasını istiyorum. Ali Koç hiçbir zaman kendi cebinin kasasını, kendi holdinginin kasasını düşünmez. Tam tersi çuval dolusu paralar harcadı ama inanılmaz derecede kötü bir yöneticilik gösterdi, keşke başarılı olsaydı.
“En saygı duyduğum başkan Süleyman Seba”
En saygı duyduğunuz başkan kim?
Süleyman Seba.
“Ahmet Ağaoğlu iyi bir duruş sergiliyor”
Var olan takımlar içinde örnek gösterilecek bir başkan var mı?
Ahmet Ağaoğlu iyi bir duruş sergiliyor.
“Türk futbolunun içinde olan herkes bu hırsızlığı biliyor ama seyrediyor, en dürüstü ise sessiz kalıyor.”
Hırsızlıklar ve yolsuzluklar en çok hangi aylarda yaşanıyor?
Transfer sezonunda yaşanıyor. Kulüp yöneticileri çaldıkları zaman bunu hak olarak görüyorlar ve futbolcular üzerinden para götürüyorlar, maalesef çok acı. “Bak başkan işini gücünü bıraktın buradan para almak senin hakkındır” gibi yönlendirmeler yapılıyor. Türk futbolunun içinde olan herkes bu hırsızlığı biliyor ama seyrediyor, en dürüstü ise sessiz kalıyor. Ben sisteme karşı çıkanı görmedim bugüne kadar. Koskoca Futbol Federasyonu Tahkim Kurulu ki nedir bu kurul, futbolun Yargıtayı’dır şöyle düşün Yargıtay başkanı dolandırıcılıktan tutuklanan mahkûmun avukatlığını üstlenir mi? Türk futbolunda bu oldu, belgelerle yayınladım.
“Bu kitap bir belge”
Bu kitaptan yola çıkarak yeni davalar açılır mı, bu kitap neyi değiştirir?
Hiçbir şeyi değiştirmez. Bu kitap bir belge ve herkes takip ediyor beni zaten. Ama kimse bir şey yapmıyor ve araya adam sokuyorlar, benimle yemek yemek istiyorlar. Ben kimseyle görüşmem, görüşmedim de.