Burak Soyer
“En büyük mottomuz içimizden ne geliyorsa onu yapmak”
Vokalde Burak Cem Beydili, gitarda Bekir Kesimoğlu, basgitarda Mert Ünal ve davulda Alparslan Kozalı’dan oluşan çiçeği burnunda rock grubu Şirket, ilk teklileri “En Güzel Şarkımsın”ı CCM Yapım etiketiyle tüm dijital platformlarda yayımladı. Hayali bir hikâyenin kurmaca karakteriyle kurduğu ilişkiyi sade sözlerle anlatan şarkı, rock’ın köküne sarılan ama bir ayağını da günümüz modern rock’ın üzerinden ayırmayan sound’uyla sağlam bir etkileşim yaratıyor.
Grubun ismi nereden geliyor? Mor ve Ötesi’nin şarkısıyla bir bağlantı var mı? Müzikal olarak hafiften birbirinize değiyorsunuz…
Öncelikle hepimiz uzun yıllardır çeşitli projelerde farklı kombinasyonlarla bir arada yer aldık. Hepimizi uzun zamandır kurduğumuz hayaller bir araya getirdi. Aramızda en çok konuştuğumuz asıl tema; deneyimlerimizde çoğu kez gördüğümüz ciddiyetsiz tavırlar gibi değil, tıpkı bir şirket disipliniyle yürümekti. Oradan birimiz, “Ee şirket olsun o zaman!” demesi üzerine bugün Şirket olduk. Biz Mor ve Ötesi, Duman gibi kültleşmiş rock gruplarını dinleyerek büyüdük. Sound’ların birbirine değmesi bu yüzden çok normal fakat isimlerin bir bağlantısı yok.
Müzik dışında neler yapıyorsunuz?
Bekir (Gitar) ve Mert (Bass gitar), Belediye Kent Orkestrası’ndalar. Burak Cem, (Solist) öğretmenlikle meşgul. Yani sabah işlerine henüz veda edemedik.
Nasıl bir araya geldiniz?
Burak Cem: Bir gün Mert ve Bekir’in bir projede çalarken sahnesini dinlemeye gitmiştim. Ara oldu, uzun zamandır görmüyorduk birbirimizi, özleşmişiz de. Özellikle Bekir’le uzun zamandır grup kurma üzerine, biraz da “old school” bir tavra hayranlığımız vardı. O gün de bir birimizle bu isteğimizi yinelemiştik.
Bekir: Bir gün Burak Cem aradı. Buluştuk, konuştuk hemen bu grubu kurmalıyız dedik. Zaten Mayıs’ta konuşuldu, sonra herkes bulunduğu projeden ayrıldı ve 1 Haziran’da ilk Şirket sahnesi gerçekleşti. Ardından Alp’in (davul) de gelmesiyle eksik parça tamamlandı.
Grup kurulduğunda kafanızdaki sound belli miydi? Yeni arayışlara girecek misiniz?
Aslında en büyük mottomuz içimizden ne geliyorsa onu yapmak. Tek tek baktığımızda gerçekten çok farklı yelpazelere ulaşabiliyoruz. Besteler çıkarken da o farklı renkleri hissediyoruz. Yıllar geçtikçe yine canımız ne istiyorsa o şartlarda geliştirilebileceğini ve pekişeceğini düşünüyoruz.
Herkes gibi biz de yaptığımız işin iyi duyulmasını, birçok kişi tarafından dinlenilmesini isteriz. Bunun için disiplini ve ruhu kaybetmeden çalışmalara devam ediyoruz.
“En Güzel Şarkımsın” ilk şarkınız olmasına rağmen çok profesyonelce kaydedilmiş ve üzerinde de epey durmuşsunuz sanırım. Şarkının çıkış hikâyesinden bahseder misiniz?
Burak Cem: Şarkı eski bir şarkıydı. Raftan çıkmış gibi oldu. Sonra dinledik ve “İlk şarkımız bu olsun,” diyerek aranjesini yaptık.
Şarkıda bir düş içindesiniz. Daha doğrusu bir düş kurmuşsunuz ve içinde sevdiğiniz, özlediğiniz, yanınızda olmasını istediğiniz biri var. Ama güne uyandığınızda da “Her gün olur musun yanımda?” diye soruyorsunuz. Bu duygu durumu bir hayali bir hasretin ifadesi ama bir yandan da dinleyicinin aklına mazide kalmış bir aşk hikâyesini düşürüyorsunuz. Gerçekle hayal arasında gidip gelen ya da ikisi arasında sıkışıp kalmış bir özlem gibi geldi bana. Doğru mu anlamışım?
Bazı şarkıların gerçek hikâyesi olduğu gibi bazı şarkıların da kurmaca hikâyeleri olabiliyor. Bu şarkı da kurmaca olan ama hayatta yaşadığımız deneyimleri de içinde barındıran bir şey. Birçoğumuz için “O insan” kavramı zor ve bulunması güç bir kavramdır. Kurmaca bir hikâyede karakterimizin o insanı bulmuş gibi anlatmış olması açıkçası hoşumuza da gidiyor. Tabii ki hayat bu, bugün yanındaki yarın yanında olmayabilir.
“O”, her kimse, bence “En Güzel Şarkımsın” diyerek en güzel iltifatta bulunuyorsunuz. Şarkı zaten naif ve sizin kullandığınız sözler de aynı naiflik dahilinde. Haliyle bir ümit ve umudu da barındırıyor. Ben bunları ifade edişinizdeki sadeliğin önemli olduğunu düşünüyorum. “Güzel bir elbise”, “güzel bir uyku”, “güzel bir kahvaltı” ve aslında içinde çok şey barındıran, basit bir soru: “Her gün olur musun yanımda?” Her şey bu kadar içten, samimi ve basit olabilecekken işleri biz zorlaştırıyor muyuz diye sormadan edemiyor insan. Siz neler söylemek istersiniz bu konuda?
Şu an Şirket’in içinde bile olan bir kural var: İçimizde ne varsa saygı çerçevesinde konuşabilme özgürlüğü. Birikmesin. Dürüst, açık ve korkmadan… İlişkiler bu seviyeye geldiğinde yollar da aynı yönü işaret ediyorsa bireylerin için; daha kolay olabiliyor. Evet; bu anlamda gerçekten etrafımız kaçak-göçek, güvensiz ilişkilerle dolu. Gerçekten zor… Biz işin orasını pek sevmiyoruz.
Sizin gibi büyükşehirler dışında kurulan grupların, sadık bir bölgesel dinleyiciye sahip olma gibi bir avantajı var. Ama diğer yandan yukarıdaki soruyla bağlantılı olarak ve nispeten bağımsız müzik yapan bir grup olduğunuzu düşünürsek de “kurtlar sofrası”ndaki yeriniz çoktan hazır durumda. Bu da işin dezavantajlı kısmı. Bu sizi tedirgin ediyor mu?
Evet, bu konuda haklısınız. Sahneler yaparken birçok dostluklar ediniyoruz. Hep destek tam destek mantığı dostlar sağ olsun! “Kurtlar sofrası”na gelince… Geçmişten bu yana birçok arkadaşımız çok güzel müzikler yaparken de müziği bırakıp “asıl” mesleğine döndü. Ülkede sanatçının devamlığını destekleyecek durumlar çok kısır. Sadece belli patronların tekelinde, sadece belli müzik tarzlarının önümüze sunulduğu bir çağdayız. Bu yüzden bizim tarzlarda istikrarlı üretimler göremiyoruz. Bırakılmak zorunda kalınıyor. Fakat grubu kurarken gerçek anlamda gerekirse ‘peynir – ekmek’ sloganıyla çıktığımız için biraz daha sert kabukluyuz diyebiliriz. Yerelliğe gelince… Network anlamında küçük şehirlerde eliniz kolunuz bağlanabiliyor ama müziğimizle ve istikrarlı üretimle bunu aşacağımıza inanıyoruz.
Yukarıdaki soruyla bağlantılı olarak sizin gibi müzik yapan (bunu kötü anlamda söylemiyorum) hali hazırda yüzlerce grup, müzisyen var. “Şirket” olarak bu kalabalık piyasada kendinizi nasıl göstermeyi düşünüyorsunuz?
Aramızda sürekli konuştuğumuz konular bunlar aslında. Daha önce de söylediğimiz gibi istikrarlı bir şekilde, duymak istediğimiz ve yapmak istediğimiz müzikleri üretip, her şeyden önce aramızdaki bağı pekiştirerek ilerleyip, fark yaratacağımızı düşünüyoruz.