Mutlu Hesapçı

Mutlu Hesapçı

“BÜYÜK HAYALLERİMDEN BİRİ DE YURT DIŞINDA OYUNCULUK YAPMAK”

Ece Yüksel’i fark etmem Emin Alper’in ‘Kız Kardeşler’ filmi sayesinde oldu. Filmi izledikten sonra oyunculuğundan çok etkilendim. O dönem film ekibiyle röportaj yaptığım zaman da kendisiyle tanışmış oldum. Yüzünün ifadesi başkaydı, anlamlıydı, oyunculuğu doğal ve farklıydı. Pırıl pırıl parlıyordu ve geleceği çok güzel olacak bir oyuncuydu. Henüz çok genç olmasına rağmen bağımsız filmlerin içinde yer alan ve tercih edilen bir oyuncu olarak hep karşıma çıktı. En son İstanbul Film Festivali’nde ‘Ela, ile Hilmi ve Ali’ filminde kendisini izledim ve adeta oynamıyor karakterin kendisi olarak beni büyülüyordu. Öyle ki beni etkileyen oyunculuğu jüriye de etkilemiş ve İstanbul Film Festivali’nde ‘En İyi Kadın Oyuncu’ ödülünü kendisine getirmişti. Ben ‘Ela ile Hilmi ve Ali’ filmindeki oyunculuğu ve filme dair röportaj sorularımı gönderdiğim zaman henüz Cannes Film Festivali başlamamıştı. Ben kendisini ‘Ela ile Hilmi ve Ali’ ile tebrik ederek filme dair sorularımı hazırlarken, o uluslararası bir filmin yolculuğunda göz kamaştırmaya hazırlanıyordu. Son dönemin en yetenekli yerli oyuncularından Ece Yüksel, George Miller’in ‘There Thousand Years Of Longing’ filminin Cannes galasında Idris Elba, Tilda Swinton gibi dünya yıldızlarıyla kırmızı halıda yürüdü. Sosyal medyada kırmızı halıda fotoğraflarını gördükçe içim açıldı, kendisini alkışladım ve onunla gurur duydum. Röportajımın çıkış noktası ‘Ela ile Hilmi ve Ali’ filmi oldu ve bu filmden yola çıkarak kendisiyle mail üzerinden röportaj yaptık. Cannes’da dünya yıldızlarının arasında olma heyecanını bu sayfayı hazırlarken fotoğraflardan görebildim ve oradaki heyecanına dair duygularını da mesajla alabildim. Ece Yüksel’i tebrik ediyorum, başarılarının devamını diliyorum ve kendisini hayranlıkla izlemeye sürdüreceğimi buradan iletmek istiyorum. Genç bir oyuncunun bir yıldız gibi parlaması bizim de hayatımızı ışıklandırdı. Ece’nin yer aldığı filmleri izlemeyen kaldıysa izlesin isterim. Herkese içimizin de parladığı güneşli zamanlar dileriz.

Genç bir oyuncu olarak bağımsız sinemada kendini kabul ettirmek, tercih edilen biri olmak üstelik de ödüller ile takdir edilmek nasıl bir duygu?

Çok mutluluk ve gurur verici bir şey tabii ki. Sevdiğim işi yaparak ödüller almak büyük bir lütuf.

“Kariyerime yön verirken sinemayı genellikle ön planda tuttum”

Genç bir oyuncu olarak daha yolun başında bu kadar değerli yönetmenlerle çalışmak nasıl bir şans, bu şansı nasıl yarattınız ve bu durum oyunculuğunuzu nasıl etkiledi? 

Sanırım bu yaptığım seçimlerle mümkün oldu. Tabii ki işin içinde şans faktörü de vardır ama kariyerime yön verirken sinemayı genellikle ön planda tuttum. Usta yönetmenlerle çalışmak bir oyuncu için çok geliştirici bence ve ben de daima kendimi geliştirip her işimde daha iyi bir performans ortaya koymak için çalışıyorum. 

“Ödülü hiç beklemiyordum”

İstanbul Film Festivali gibi çok önemli bir festivalden ‘En İyi Kadın Oyuncu’ ödülünü bekliyor muydunuz, o anda neler hissettiniz? 

Ödülü hiç beklemiyordum, hatta konuşma bile hazırlamamıştım. Çok şaşırdım, çok mutlu ve onore oldum. Bu yıl festivalde çok yetenekli oyuncuların yer aldığı filmler vardı, ödül meslektaşlarımdan birine gider diye düşündüm. Bu gurur verici ödül için müteşekkirim.

“Ela'nın zor ve incelikli bir karakter olduğunu düşündüm”

‘Ela ile Hilmi ve Ali’ böyle bir film adı az rastlanan bir durum. Proje geldiğinde bu isimle mi geldi ve siz projeyi okuduğunuzda ne hissettiniz de kabul ettiniz?

Evet filmin adı en başından beri buydu. Senaryoyu okuduğumda heyecanlandım ve hemen yönetmenimiz Ziya Demirel'le tanışmak istedim. Senaryoda okuduğum dünyayı bir de Ziya'dan dinlemek istedim. Ziya oldukça detaylı bir şekilde bana karakterim Ela’yı ve kafasında filmin dünyasına dair kurduklarını anlattı. Ela'nın zor ve incelikli bir karakter olduğunu düşündüm. Karaktere katabileceğim şeyleri düşünüp heyecanlandım ve filmde oynamayı kabul ettim.

“Ela kendini arayan bir genç kız…”

Film çok güzel ve farklı. Özellikle sizin karakteriniz genç kızların yaşadığı bir durum ve çıkmaz aslında. Ela karakterini siz nasıl yorumladınız?

Ela kendini arayan bir genç kız, sıkıcı bir öğretmen ile evlendirilmiş ama içi kıpır kıpır. İşte bu noktada Ali devrede ama o da varla yok arasında. Aslında Ela’nın kurtuluşu kendi hikâyesini yazması ama koşullar başka…

“İçinde bulunduğu durumu en yaşanılabilir haline dönüştürmek istiyor Ela”

İçinde bulunduğu duruma siz nasıl bakıyorsunuz?

Yakın zamanda hayatında büyük değişiklikler olmuş Ela'nın ve bunlarla başa çıkıp kendi yolunu çizmek istiyor. Ailesini kaybetmenin yası, yeni bir evlilik, kimseyi tanımadığı büyük bir şehre gelmek, üniversite sınavı... Bunların hepsinin üstesinden çok genç yaşta gelmek zorunda. İçinde bulunduğu durumu en yaşanılabilir haline dönüştürmek istiyor Ela.

“Ela'nın motivasyonlarından birinin baba figürünü bulmak olduğunu düşünmedim”

Ela’nın ailesiyle geçmişine dair yorumda bulunmuyor film. Baskıcı bir etki var ama sınırlı ortamlarda hissediyoruz. Feodal ya da ataerkil bir aileden gelen karakter davranışları çok ama muhafazakâr yapı gibi de durmuyor. Ela kendi ailesinden bağımsız ama baba faktörünü arayan bir genç kız mı? 

Ben Ela'nın motivasyonlarından birinin baba figürünü bulmak olduğunu düşünmedim. Ailesinden öğrendiği aile kavramını sorgulayarak tekrarladığını düşünüyorum. Ailesini yeni kaybetmiş olması kendi ailesini kurma dürtüsünü verse de Ela'ya; kendi kuracağı hayatı sorgulayan ve merak eden yapısıyla keşfetmeye çalışıyor. 

“Kadınlar kendi ayaklarının üzerinde durup özgürce yaşamak istedikleri hayatı yaşasın”

Ela çok sessiz, içinde çığlıkları var. Kendini ifade etme tıkanıklığı yaşıyor ve kuşaklar arası çatışmanın içinde buluyor kendini. Kuşaklar arasında böyle bir çatışmanın içinde siz kaldınız mı ve Ela’nın yaşadığı çatışmayı bir oyuncu olarak siz de farklı durumlarda yaşadınız mı? Bu noktada Türkiye’de erkeğin yamacında ve himayesine bırakılan kadınlar hakkında ne düşünüyorsunuz?

Maalesef biz kadınlar günümüzde hala baba evinden koca evine geçmek gibi bir durum yaşıyoruz. Evet bu sık karşılaştığımız bir durum maalesef. Umuyorum ki kadınlar kendi ayaklarının üzerinde durup özgürce yaşamak istedikleri hayatı yaşasın. Üzerimize kurulan bu baskıyı reddediyorum ve hepimizin kendi istekleriyle kurduğu hayatı özgürce yaşayacağı bir gelecekte yaşamak istiyorum.

‘Çember’in ya dışındasındır ya da içinde…’

Sıkışmış ve çaresiz, kadın olmaya çalışan bir kız çocuğunu o kadar güzel oynamışsınız ki etkilenmemek mümkün değil. Filmi izlerken Yeni Türkü’nün şarkısı çaldı kafamda ‘Çember’; ya dışındasındır çemberin ya da içindeyken, kendin içindeyken kafan dışındaysa… 

Teşekkür ederim.

“Bu tarzı enteresan ve yaratıma açık buluyorum”

90’dan sonra Türk sineması dönüştü. Bu dönemden sonra öykü anlatmak yerine durumları anlatmaya başladı yeni sinemacılar. Bu filmin bu anlamda anlatım tarzını nasıl buluyorsunuz?

Bu formda çok daha özel ve derin karakterler yaratma imkânı doğuyor biz oyuncular için. O yüzden bu tarzı enteresan ve yaratıma açık buluyorum.

“Testlerle sınanmayan bir bölüm olan tiyatroyu seçtim”

Filmde herkes mutsuz ve özgür değil. Özgürlüğü ve mutluluğu bulacağımız günler gelecek mi? Ben hatırlıyorum ne kadar çok test çözersem ve başarılı olursam üniversiteye giderek hayatım kurtulacak savaşı vermiştim. Özgürlüğe ve mutluluğa giden yol testlerin izinde üniversiteden geçiyordu. Sizin de testlerle ve bu duygularla geçen böyle bir hikâyeniz var mı? 

Eğitim sistemimizin dayattığı kötü şeylerden biri maalesef test çözerek geleceğini şekillendirmek. Oyuncu olmaya küçük yaşta karar vermeme rağmen testlerle boğuşurken hatırlıyorum kendimi. Biraz ailemin de ısrarlarıyla okulda notlarımı yüksek tutmaya ve üniversite sınavında iyi bir puan almaya çalıştım. Sonunda testlerle sınanmayan bir bölüm olan tiyatroyu seçtim. Ama yaşadığım stresi çok iyi hatırlıyorum.

“Ana akım işlerde de tabii ki oynarım”

Sizi hep bağımsız filmlerde izledik. Ana akım ya da gişe olarak tanımlanan Bergen, Dilberay tarzındaki filmlerde sizi görme durumumuz var mı, bu tarz projelerde oynar mısınız?

Tabii ki oynarım, sevdiğim bir karakter ve film olursa neden olmasın. Ana akım işlerde de çok kaliteli yapımların olduğunu görüyorum.

“Büyük hayallerimden biri de yurt dışında oyunculuk yapmak”

Oyunculuk açısından ne bekliyorsunuz, nasıl bir yolculuk sizinkisi?

Şimdiye kadar yapmak istediklerimi yapma şansına sahip oldum hep, umarım bundan sonra da yolculuğum böyle devam eder. Yeni şeyler tecrübe edip, öğrenmeye devam edeceğim işlerde olmak isterim gelecekte de. Büyük hayallerimden biri de yurt dışında oyunculuk yapmak, o yüzden oyunculuk yolculuğuma yurt dışını da ekleyerek devam etmek istiyorum.

“Yargı’ya başlarken karakterimin kaçıncı bölümde öleceğini biliyordum”

‘Yargı’ çıkış noktası sizin oynadığınız karakter üzerinden ilerleyen bir dizi olarak başladı. Maalesef çok çabuk öldünüz ve flashbacklerde sizi tadımlık gördük. Dizinin bu kadar çok izleneceğini ve beğenileceğiniz düşünmüş müydünüz ve tabii keşke bu kadar çabuk ölmeseydi karakterim dediğiniz oldu mu? 

Yargının senaryosunu okuduğum anda bu kadar çok beğeni toplayacağını ve izleneceğini tahmin etmiştim. Bu kadar akıllıca yazılmış bir senaryo böyle başarılı bir ekiple birleşince başarı kaçınılmaz bence. Ben karakterimin kaçıncı bölümde öleceğini biliyordum başlarken. Senaryonun dinamikliğini koruması için diziye erken veda etmiş olmama üzgün değilim. Tabii ki o güzel ekiple daha uzun çalışmak isterdim ama televizyona böyle kaliteli bir iş çıkardığımız için çok mutluyum.

“Nefesim Kesilene Kadar filmi benim için ilk dönüm noktasıydı sanırım”

Hayatımın dönük noktası dediğiniz ve bir oyuncu olarak kendinizi takdir ettiğiniz film, durum, olay, kişi ya da an var mı?

‘Nefesim Kesilene Kadar’ filmi benim için ilk dönüm noktasıydı sanırım. İlk kez bir bağımsız filmde rol aldım ve çok sevdim çalışma şeklini. İlk ödül kazandığım filmim de bu oldu. Bana ilham veren insanlarla tanışmama fırsat verdi ve o insanlar sayesinde kariyerim çok mutlu olduğum bir şekilde ilerledi.

“Çok şey öğrendim Emin Alper'in yönetmenliğinden”

Emin Alper ile ‘Kız Kardeşler’ filminde çalıştınız, nasıl bir yönetmen? Yönetmenin yeni filmi ‘Kurak Günler’ Cannes’da yarışıyor, başarılar dileyerek sizin Emin Alper’e ve sinemasına dair yorumlarınızı almak isterim. 

Emin Alper her zaman çalışmak isteyeceğim bir yönetmen. ‘Kız Kardeşler’ sürecim de bir diğer dönüm noktası oldu benim için. Çok şey öğrendim Emin Alper'in yönetmenliğinden. Yazma ve yönetme gücünün bu kadar büyük olmasının yanı sıra bu kadar sakince işini yapan yönetmenlere sık rastlanmıyor. Yeni filmindeki başarısı da zaten çok beklediğim bir şeydi. Kendisine başarılar diliyorum. 

“İşimi çok seviyorum ve iyi yazılmış güçlü kadın karakterleri canlandırmak istiyorum”

Yeni projeler ve bundan sonrası için hayalleriniz neler?  

Yeni prömiyer yapan iki filmimin festival süreçleriyle geçiyor şu aralar vaktim. Kesinleşmiş bir projem yok şimdilik. İşimi çok seviyorum ve iyi yazılmış güçlü kadın karakterleri canlandırmak istiyorum. Bir yandan da yurt dışında oyunculuk yapmak var kafamda. Geçtiğimiz yıl yabancı bir filmde rol aldım gelecekte de bunu devam ettirmek isterim.

“Kırmızı halıda Tilda Swinton ve Idris Elba ile yürümek büyüleyici bir şeydi”

Cannes’da dünyaca ünlü yıldızlarla fotoğraflarını gördük ve gururlandık. Cannes’da neler hissettin ve George Miller ile çalışmak nasıl bir duygu? 

George Miller ile çalışmak tarif edilemeyecek bir gurur benim için. Kendisi hem bir efsane hem de çalıştığım en mütevazı ve çalışkan yönetmen. Onunla çalışma şansına sahip olduğum için kendimi çok şanslı hissediyorum sanırım her oyuncunun hayalini kuracağı bir tecrübedir bu. Filmimizin Cannes’da gösterilmesi ve kırmızı halıda Tilda Swinton ve Idris Elba ile yürümek büyüleyici bir şeydi. Yıllardır hayranlıkla izlediğim oyuncularla kendimi aynı beyazperdede görmek sanırım yaşadığım en güzel anlardan biri. Hayatım boyunca unutamayacağım bir tecrübe oldu ‘Three Thousand Years of Longing’

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mutlu Hesapçı Arşivi