Mutlu Hesapçı
‘BURSA BÜLBÜLÜ’: HATIRALAR SARDI DÖRT BİR YANIMI…
Sıcak, samimi, duygulu ve çok güldüğüm bir hikâye izledim. Çocukluk yıllarıma Bursa’daki zamanlarıma döndüm. Bursa Açık Hava Tiyatrosu’nda Bülent Ersoy, Küçük Emrah sahnede arabesk, duygulu, damar şarkılar dinliyoruz ve acılı arabeske rağmen çok mutluyuz.
Mudanya sahilinde yürüyoruz, Çekirge’de hava atıyoruz, Kozahan’da çay içiyoruz ve Ulu Cami’de dua ediyoruz. ‘Bursa Bülbülü’ filmi bir Bursalı olarak beni hatıralarıma götürdü. Eskiye özlemi hatırlayarak başka duygular içinde gittim ve geldim... İşte öyle bir şey!
‘Bursa Bülbülü’ çok güzel bir film olmuş. Herkesi hatıralarında dolaştıracak ve geçmiş yıllarına götürecek. 80’li yılların içinde, o şarkıların eşliğinde ve güzel duyguların peşinde ‘Bursa Bülbülü’ Disney Plus’ta yayında, izleyiniz. Film o kadar güzel ki... Hani izlemeye doyamadığımız eski Türk filmleri vardır ya bence bu film de öyle olacak hissiyatındayım, açıp açıp izleyeceğiz.
Yapımcılığını BKM’nin üstlendiği, senaryosunu Ata Demirer’in yazıp aynı zamanda başrolünde olduğu ve Hakan Algül’ün yönetmen koltuğunda yer aldığı ‘Bursa Bülbülü’ Disney+'ta yayına girdi ve dijital platformda izleyicisiyle buluştu. Filmin kadrosunda çok değerli isimler var. Emeği geçen herkesi yürekten tebrik ediyorum ve alkışlıyorum.
Filmin oyuncularından Özge Özacar’a mail yoluyla filme dair sorular sordum.
‘Bursa Bülbülü’nü izleyin ve gününüz güzel, mutlu geçsin. Herkese iyi pazarlar.
'Bursa Bülbülü' projesi size nasıl geldi, nasıl seçildiniz ve rolü neden kabul ettiniz?
‘Bursa Bülbülü’ için ilk görüşmemi 2021 Ağustos’unda, çok sevgili yönetmenimiz Hakan Algül’le yapmıştık. Çok kısa bir süre sonra da Ata’yla bir araya geldik. Arzu Neşe karakteri öylesine dönüşüme uğrayan, gelişen, derinliği olan bir karakter ki, kabul etmemek diye bir ihtimal olamazdı benim için. Böylesine güzel bir senaryoyu BKM prodüksiyonu, Hakan Algül rejisi, Ata Demirer ile karşılıklı ve birbirinden kıymetli, çok deneyimli bir oyuncu kadrosuyla da birlikte hayata geçirebilmek fırsatı benim için çok büyük bir şükür sebebi.
“ATA’NIN BÜYÜK HAYRANIYIM”
Ata Demirer ile çalışmak nasıldı, kendisiyle daha önce tanışıyor muydunuz ve filmlerini nasıl buluyorsunuz?
Bir komedyen; oyuncu, senarist, müzisyen kısacası bir sanatçı olarak Ata’nın çok büyük hayranıydım. ‘Bursa Bülbülü’ vesilesiyle de onun dostluğunu kazanmış oldum. Onunla çalışmak önce bir insan, sonra bir oyuncu olarak ruhumu besledi. Dünyaya bakış açısı, işini incelikle yapışı, her tıkandığım anda bana bıkmadan destek oluşu, Arzu’yu en güzel şekilde canlandıracağıma dair ilk günden beri bana duyduğu güveni en büyük güç kaynağım oldu. Ona teşekkürüm bitmez.
‘Bursa Bülbülü’ filminde nasıl birini canlandırdınız, karakterinizden bahseder misiniz?
Arzu Neşe, Bursalı müzisyen bir ailenin kızı. Ailede herkes müzikle iç içe. Haliyle Arzu da şarkı söylemenin, sahne almanın hayallerini kuruyor. Enerjik, güler yüzlü, kendinin farkında bir genç kadın. Cengiz Sezen’in bir gün evlerine misafir olmasıyla da bir anda hayatı değişiyor.
“YEŞİLÇAM FİLMLERİ İLE BÜYÜDÜM”
Ben filmi çok sevdim tabii bir Bursalı olarak da ayrıca etkilendim. Sıcak, samimi, duygulu ve çok güldüğüm bir hikâyenin içinde buldum kendimi. Siz filmin bir oyuncusu olarak nasıl bir hikâyenin içinde buldunuz kendinizi ve filmi izleyince neler hissettiniz?
Yeşilçam filmlerini izleyerek büyüdüm. O dünya, o aşklar, o duygu yoğunlukları çocukluğumdan beri beni çok etkiler, kalbime dokunur. Saçım, makyajım, kostümlerimle 80’leri deneyimlemek rüya gibiydi benim için. Gerek ön hazırlık sürecimizde, gerek sette tüm ekip gerçekten en güzel şekilde bu filmi hayata geçirebilmek için çok emek verdik. Manen bende yeri çok başka ‘Bursa Bülbülü’nün. Hep beraber izlerken de kurgu bir senaryo değil de ömrümden gerçek bir kesiti seyrediyor gibi duygulandım. Umarım izleyicilerimizde de aynı etkiyi bırakır.
“BURSA BANA KUCAK AÇTI”
Bursa'da çekimler nasıl geçti, şehri nasıl buldunuz ve çekimlerden kalan set anılarından aktarabileceğiniz, unutamadığınız neler kaldı?
Bursa’da geçirdiğimiz zamanı ekipte en iyi değerlendiren kişilerin başında geliyorumdur. Setten fırsat kalan her an, şehrin altını üstüne getirdim. Maneviyatıma ve ilmimi bu manada artırmaya çok önem veren bir insanım. İç huzurumun temeli buradan geliyor. Bursa da bana bu anlamda çok kucak açtı. Ulucami, Yeşil Cami başta olmak üzere birbirinden kıymetli tüm tarihi yerleri ziyaret ettim. Tarihi Çınar’da el emeği ürünlerini satan teyzelerime de selamlar olsun. Her defasında beni sofralarına buyur edip ekmeklerini paylaştılar. Yazmalar hediye ederek uğurladılar. Muhakkak yeniden onları ziyaret edeceğim.
“MÜZİK VAZGEÇİLMEZİM”
Müzikle ne kadar ilgilisiniz, filmdeki şarkıları siz mi seslendirdiniz?
Müzik hayatımın vazgeçilmezi. Araştırmak, yeni türler keşfetmek, listeler hazırlamak, plak koleksiyonum için keşiflerde bulunmak çok büyük bir keyif benim için. Karakterlerime ve senaryoma çalışırken de muhakkak eşlediğim listeler yapar, müzikle hazırlığımı beslerim. Filmimizde ise Bursa Kızı ve Gizli Aşk Bu, parçalarında ben; Arzu’nun esas sahne maceralarına geçtiğimizde ise şarkılarımızda Ata’ya muazzam sesiyle Melek Büyükçınar eşlik edip seslendiriyor.
“NOSTALJİDE DERİNLİK VAR”
Filmi izlerken giyinip süslenmek, şarkılar söylemek ve o dönemlerde olmak istedim. Geçmiş gazino dönemleri ve nostaljisine hatta o dönemdeki şarkıcıları ve sanatçılara ilginiz nasıl, sever misiniz?
Sevmek ne kelime, hastasıyım! Nostaljide mana ve derinlik buluyorum. Özellikle sözler, besteler çok daha kuvvetliymiş o dönemlerde. Çok isterdim o gazino kültürünü deneyimlemek, canlı canlı dinleyebilmek. Emel Sayın zarafetinin ise ayrı hayranıyım. Kendisini bu sene canlı dinleyebilme şansı buldum. Gözlerimi alamadım! Bambaşka görülmemiş bir aura, tarifsiz bir güzellik.
Plak koleksiyonunuz var, plaklara ilginiz nereden kaynaklanıyor ve o dönemin şarkıcılarının plakları var mı?
Evet, lise zamanlarımda başladığım babamdan edindiğim bir hobi benim için. Emel Sayın, Kibariye, Ferdi Özbeğen, Orhan Gencebay, Ajda Pekkan hepsi var koleksiyonumda.
“ÖĞRENCİYKEN DRAMA DERSİ ALDIM”
Oyuncu olmaya nasıl karar verdiniz ve bugüne kadar oyunculuğa dair yolculuğunuz nasıl geçti?
Öğrencilik yıllarımda her zaman sinefildim, fakat meslekten ziyade hobimdi. Marmara İletişim mezunuyum. Fakültemin ilk yıllarında tiyatrocu arkadaşlarımın da önerileriyle drama dersleri almaya başladım. Marmara’da olduğum süre zarfında da sanki çift ana dal yapıyormuşcasına eğitimlerime devam ettim. Mezun olma vakti geldiğinde ise artık yapmaktan keyif aldığım esas mesleğin oyunculuk olduğunu fark edince, enerjimi ve rotamı bu yöne çevirdim. Sevgili Geçmiş, Kefaret, Seyyar, Baba; şimdi de Bursa Bülbülü. Bu zamana kadar çok değerli isimlerle çok güzel işler yaptık. Bulunduğum nokta için çok müteşekkirim.
Bundan sonrası için hayalleriniz neler, önümüzdeki yakın zamanda belli olan projeler var mı?
80’lerin sosyokültürel tarihçesinden başlayarak, kendi halinde aynanın karşısında dans eden bir genç kadından, assolist olmaya giden süreçte hem beden dili hem ruh hali olarak dönüşüm kronolojisini planlamak, dönemin hal tavır müzik bilgisine vakıf olmak, şarkıların senkronları derken benim için ödevi çok bol bir ön hazırlık süreciydi. Buradan sonrası için de dileğim en az Arzu Neşe kadar beni heyecanlandırıp ben bu karakteri daha iyi nasıl oynayabilirim merakı uyandıracak, bana yine ödevi bol, orijinal karakterlerle buluşmak en büyük temennim.