Başka bir hayatta
Sinema entertainment boyutuyla eğlenceli vakit geçirtme özelliği taşısa da, “Başka Bir Hayatta” (Past Live) gibi filmler yaşamın anlamı ve küresel bağlamda insanoğlunun hayalleri, özlemleri ve gerçekler hakkında kimi zaman hissedip ifade edemedikleri hakkında ayna işlevi görebilir ve sinemanın büyük ve derinlikli bir sanat olduğunun nişanesi olurlar.
Sinema entertainment boyutuyla eğlenceli vakit geçirtme özelliği taşısa da, “Başka Bir Hayatta” (Past Live) gibi filmler yaşamın anlamı ve küresel bağlamda insanoğlunun hayalleri, özlemleri ve gerçekler hakkında kimi zaman hissedip ifade edemedikleri hakkında ayna işlevi görebilir ve sinemanın büyük ve derinlikli bir sanat olduğunun nişanesi olurlar.
Aşka dönüşen arkadaşlık
Na Young (Greta Lee) ve Jung Hae Sung (Teo Yoo) çocukluk yaşlarındayken yakın iki arkadaştır. Hae Sung’un, Na Young (Nora) çocukluk aşkı olarak kalbinde de yer etmiştir. Yaşam, ailesi sanatçı olan Na Young’u göçmen olarak Canada’ya, oradan da yazarlık eğitimi için aldığı bursla New York’a savururken; Hae Sung ise ülkesi Güney Kore’de yaşamını sürdürüp mühendis olur. Film öyküsünü sıklıkla geri dönüşler ve ileri sıçrayışlardan oluşan bir kurgu ile anlatıyor. Aradan geçen 24 yıl sonra Hae Sung, New York’a gelir ve çocukluk aşkıyla buluşur. Film Na Young’un kocasının da katıldığı bir bar sohbetiyle açılır. Hae Sung, çocukluk yıllarından 12 yıl sonra Facebook aracılığıyla Na Young’u aramaya başlar. Mesajları fark eden genç kadın onunla iletişim kurar. Karşılıklı görüşme sözleri verilir ve başlangıçta eğlenceli devam eden bu iletişimden sıkılan Na Young iletişime ara verir.
Yaşama tutunma çabası
Na Young’un, Hae Sung ile görüşmediği yıllarda, kaldığı sanatçı evinde tanıştığı Amerikalı Arthur ile aralarında bir ilişki başlar ve greencard alabilmek için de Arthur (John Magaro) ile evlenir. Na Young’un ve Hae Sung’un, aradan 24 yıl geçtikten sonra buluşma planları gerçekleşir. No Young’u görmek için New York’a gelen Hae Sung, filmin isminin çağrıştırdığı şekilde başka bir hayatta mümkün olabilecek bir gerçeklikle yüzleşir. ÇOK ŞAPKALI YÖNETMEN Yazar, yönetmen ve yapımcı Celine Song, önceki filmi “The Wheel of Time” (2021) ile bilinen ve televizyon için yapılan “Working in the Theatre”ın (2021) yazı ekibinde de yer alan çok şapkalı bir sanatçı. Song, “Başka Bir Hayatta” isimli son yapıtıyla sıradan insanların yaşamının dehlizlerine objektifini çevirip, pek çok insanın da yaşamında sorgulayabileceği olgulara odaklanmış. Song’un filmi salt gizli kalmış bir aşk hikayesine yoğunlaşmıyor. İnsanların daha iyi ve özgür olduğunu hissettiği bir yaşam kurmasının zorlukları, göçmenlik, gurbette yaşamak, öteki gibi olgular da filminin
Durağan sinematografik anlatım
Diğer yandan yönetmen Song, “Başka Bir Hayatta” isimli son filminde durağan bir sinema dili, sade anlatımıyla bağımsız ve minimal sayılabilecek bir sinematografik anlatımla seyircisini izlediği öyküye kaynaklık eden olgular hakkında düşünmeye sevk ediyor. Yaşam elimize bir kez geçen bir fırsat ya da mükafat olsa da, onu istediğimiz gibi yaşamak her zaman mümkün olmuyor. Cesaret, azim, kararlılık, şans gibi faktörler insan yaşamında belirleyici roller üstlenebiliyor. Sinema, yaşamı ve insanı anlatmada en etkili sanatlardan birisi olarak altını çizdiğimiz bu olgulara başarılı görsel karşılıklar üretirken, Celine Song’un filminde olduğu gibi kendi yaşamımızı sorgulamaya fırsatlar tanıyabiliyor. Diğer yandan Song yukarıda özetlediğimiz olgulara, askerlik hakkındaki düşüncelerine yüzeysel değinmelerle yer vererek, öyküsünün içine derinliksiz yansıtmalarla bu olguları yerleştirip filminin kalibrasyonunu zayıflatıyor. Güney Kore sineması kimi zaman şiirsel dile sahip filmleriyle öne çıkan yönetmen Kim Ki-duk (İlkbahar, Yaz, Sonbahar, Kış2003) gibi sanatçılarıyla; kimi zaman da Celin Song gibi bağımsız sinemanın sınırlarını kendi ufkunu da genişletmek açısından bir turnusol kağıdı gibi kullanan sanatçılarıyla dikkat çeken bir sinema olma özelliğini sürdürüyor. Celine Song’un öyküsünü anlatmada ana karakterler Na Young, Hae Sung ve Arthur’u canlandıran oyuncular Greta Lee, Teo Yoo ve John Magaro performanslarıyla öne çıkıyor ve yönetmenin amacına başarıyla hizmet ediyorlar. Filmin gerçeklerin sıkıcılığında oluşan boğucu dünyasını bir atmosfere dönüştürmede, görüntü yönetmeni Shabier Kirchner’in katkısını da vurgulayalım.