Körfez Ülkelerinin Spor Yatırımları Ne Anlama Geliyor?
Körfez ülkelerinin futbol yatırımları dünya genelinde ilgi görüyor. Bu girişimlerin temel motivasyonu, doğal kaynaklara dayalı bu ekonomilerin yatırım seçeneklerini çoğaltıp refahı gelecek nesillere aktarmanın yeni yollarını denemek. Elbette bu ekonomik motivasyonu destekleyen sosyal ve siyasi unsurlar da var. Genel olarak sporun bir yatırım sektörü olarak Ortadoğu’da önümüzdeki 3-5 yıl içerisinde yüzde 8,7 oranında büyümesi bekleniyor, fakat asıl beklenti spor yatırımlarının uzun vadeli siyasi ve sosyal etkileri de olabilir mi?
Körfez ülkeleri spor eksenli yatırımlarını temelde beş farklı şekilde yapıyorlar, fakat hemen hepsinin ulusal varlık fonları üzerinden ortak noktası, astronomik ödemelerin söz konusu olması.
‘Futbolu Satın Almak’, ‘Sporla Temize Çekmek’ İkileminde İmaj Yatırımları
En bilinen iki yatırım şeklinden ilki, dünyanın önde gelen kulüplerinin varlıklı Körfez vatandaşları ya da genelde ulusal varlık fonları aracılığıyla satın alınması. İkincisi ise dünya genelinde öne çıkan spor kulüplerine, liglerine yahut turnuvalarına sponsor olunması. Bu hamleler Körfez ülkelerinin ulusal çıkarları açısından oldukça faydalı, fakat önce küreselde nasıl karşılandığına bakarsak eleştirileri okuyabiliriz.
Ulusal varlık fonlarının bir yatırım olanağı olarak değeri artan futbol kulüplerini satın almalarını, bu ülkelerin otoriter imajlarının ‘sporla temize çekilmesi’ olarak yorumlayan eleştirel tutumlar söz konusu. Bu bakış açısına göre dünyada siyasi olarak muhafazakâr ve otoriter yönetimleriyle tanınan Körfez monarşileri imajlarını temize çekmek ve küresel çapta sempati kazanmak için popülaritesi yüksek kulüpleri satın alıyorlar yahut sponsor oluyorlar. Katar’ın bir süre Barcelona takımına sponsor olması akla gelen ilk örneklerden olsa da Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) de benzer şekilde Milan, Arsenal, Olympiacos, Olympique, Real Madrid ve Benfica takımlarıyla ve Asya Futbol federasyonuyla sponsorluk anlaşmalarına sahip. Katar ayrıca Kuzey ve Orta Amerika ile Karayipler Futbol Konfederasyonu’nun (CONCACAF) ana sponsorlarından biri. En çarpıcı sponsorluk örneklerinden biri Emirates Havayolları’nın İngiltere’nin ünlü federasyon kupasına isim sponsoru (The Emirates FA Cup) olması. Futbol spor sponsorlukları noktasında tek örnek değil. Örneğin Katar Havayolları ve Emirates Havayolları rugby, tenis, basketbol, at yarışı, golf, kriket, duvar tenisi, triatlon, su sporları ve Formula 1 alanlarında dünyanın önde gelen kulüplerine ve turnuvalarına sponsor olarak küresel görünürlüklerini artırıyorlar.
Bir diğer eleştirel tutum, Körfez sermayesinin ‘sporu satın alması’ teması üzerine kurulu.
Yazısında bu bakış açısına değinen Doç. Dr. Erhan Akkaş’a göre, Körfez ülkelerinin yüksek ödemelerle bu kulüpleri satın almaları sporun doğal akışında ilerleyen sponsorluk anlaşmalarına ve takımların şeffaf ekonomik süreçlerine zarar veriyor.
Özellikle Suudi Arabistan ulusal varlık fonu olan Kamu Yatırım Fonu (Public Investment Fund) ünlü İngiliz Kulübü Newcastle United takımını 416 milyon dolara satın aldıktan sonra oluşan ‘İngiliz futboluna müdahale edilecek’ endişelerine karşılık, Veliaht Prens Muhammed bin Selman (MbS), takımın yönetimine ve işleyişine asla karışmayacaklarını açıkladı.
Bir diğer öne çıkan kulüp alımı, BAE Devlet Başkanı Muhammed bin Zayed el-Nahyan’ın kardeşlerinden Şeyh Mansur bin Zayed el-Nahyan’ın sahibi olduğu Abu Dhabi United Group for Development and Investment’tan 2008 yılında geldi. Şeyh Mansur’a bağlı özel yatırım şirketi Manchester City futbol kulübünü satın aldı. Aynı şirket Amerika’da, Avusturalya’da ve Hindistan’da futbol kulüplerine sahip. Fakat 2008’den bu yana Şeyh Mansur izleyici olarak sadece iki Manchester City maçına gitmiş.
Katar’ın 2011 yılında Paris Saint-Germain takımını alması da bu noktada öne çıkan örneklerden biri. FIFA’nın yolsuzluk davaları üzerine yapılan bir belgeselde iddia edildiği üzere, Katarlı yetkililerin bu alışverişi, FIFA’daki Fransız üyenin oyunu olumlu yönde etkilemek için yapılmış bir girişim, fakat resmî makamlar bu suçlamaların gerçeklik payı olmadığını; alımın yalnızca ticari kaygılar barındırdığını söylediler.
Körfez transferlerinin ve yatırımlarının sporun yönünü ve ekonomik metotlarını etkisi altında bırakması endişesi devam etse de Körfez sermayesi üçüncü bir yatırım örneğiyle futbolda yeni bir trend başlattı: Futbol devlerinin Körfez ligine transferi.
Astronomik Transferlerle Yeni Bir Rekabet Alanı
Üçüncü yatırım örneği, özellikle son yıllarda Körfez ligini de güçlendirmeyi hedefleyen bir hamleyle yabancı futbolcuların bölgedeki takımlara ya da Körfez tarafından alınan Avrupa takımlarına fahiş fiyatlarla transfer edilmesi. Öne çıkan örnek, ünlü futbolcu Cristiano Ronaldo’nun Suudi Arabistan takımı Al-Nassr’la yıllık 220 milyon dolar değerinde bir ödemeyle 2,5 yıllık transfer sözleşmesi imzalaması oldu. Diğer bir örnek, eski Real Madrid oyuncusu Karim Benzema’nın Al-Ittihad spor kulübüyle yıllık 214 milyon dolara 3 yıllık sözleşme imzalaması. Son olarak Suudi Arabistan’ın Al-Hilal takımı Brezilyalı oyuncu Neymar’ı Katar’ın sahibi olduğu Paris Saint-Germain’den Ronaldo’nun transfer paketine rakip bir ödemeyle transfer etti. Bu transfer, Körfez ülkelerinin spor yatırımları üzerinden bir rekabete girdikleri iddiasını güçlendiren bir hamle oldu, çünkü oyuncunun transfer edildiği Katar’a ait Paris Saint-Germain’in 2017 yılında Neymar’ı Barcelona’dan almak için 257 milyon değerinde ödeme yapması futbol tarihinin en yüksek transfer bedeli olarak kayda geçmişti. Bu yüksek transfer bedellerinin spordaki ekonomik dengeleri bozduğu yönünde eleştiriler doğurmuştu. Benzer şekilde, Manchester City de kulüp tarihindeki en pahalı beş transferi gerçekleştirdi. Erhan Akkaş’a göre ligdeki transfer ücretlerinde ciddi oynamalara yol açan bu hamleler yüksek bütçe harcamalarıyla hem Körfez ülkelerinin yatırım hedefleriyle çelişiyor hem de daha küçük takımların ligdeki şansını azaltıyor. Bu seçimler spor eleştirmenleri tarafından futbola dış müdahale olarak yorumlanıyor.
Yerel Yatırımlar ve Ulusları Spora Teşvik
Körfez ülkelerinin spor üzerine dördüncü yatırım seçeneği pek bilinmiyor ve muhtemelen diğerleri kadar elle tutulur sonuçlar doğurmuyor: Körfezdeki yerel takımların uluslararası ünlü kulüplerle anlaşarak lisans ve tanınırlık almaları. Bu sayede hem yerli futbol takımları dünya çapında tanınırlık kazanabilir hem de uzun vadede yerel futbolun kalitesi artabilir. Suudi Arabistan örneğine bakılırsa, uluslararası kulüplerin de ülkede spor ve eğitim faaliyetleri yürütmeleri için lisans almasına ve spor yatırımı yapmalarına izin verildi.
Suudi Arabistan 2030 ulusal vizyonu da bu noktada önemli bir kaynak, çünkü MbS’nin spor konusundaki hedeflerine dair izler taşıyor. MbS öncelikle spor yatırımlarının yalnızca devlet eliyle değil özel sektöründe dahiliyle olması gerektiğini düşündüğü için özelleştirmeleri ve dış yatırımları destekliyor. Örneğin ulusal kamu yatırımı fonu Suudi Arabistan’ın önde gelen ve yukarıdaki örneklerde görüldüğü gibi dev transferle öne çıkan Al Ittihad, Al Ahli, Al Nassr and Al Hilal isimli dört kulübünün yüzde 75’ini satın alarak kâr odaklı birer şirkete dönüşmeleri için özelleştirme hamleleri başlattı.
İkinci olarak, ulusal vizyon bünyesinde sağlıklı yaşam ve sporla genç nesilleri barıştırmak adına büyük parklar ve spor alanı projeleri yer alıyor. Geleneksel olarak yaygın olan at biniciliği, şahin yetiştiriciliği ve avlanma gibi ağırlıklı olarak hobi kabul edilen ve aktif fiziksel çaba gerektirmeyen sporların dışında KİK ülkeleri genelinde sıcak iklim ve kültürün de etkisiyle sporun toplumsal ilginin merkezinde olmaması yerel yatırımların en çok önemsediği noktalardan biri.
Körfez ülkelerinin ulusal vizyon belgelerinin siyasi elitlerin temel odak noktalarına dair işaretler barındırdığına önceki yazılarda yer yer değindik. Spor yatırımları da bu noktada insan sermayesine yatırım ve bireysel dinamizmi artırmak gibi başlıklarla hem halkın spora teşviki hem de monarşilerin spor gibi temiz ve prestijli bir toplumsal politikayla ön plana çıkmaları adına etkili bir strateji. Örneğin Uluslararası Diyabet Federasyonu’nun açıkladığı rakamlara göre, KİK ülkelerinde yetiştin ve çocuk diyabet oranları dünya ortalamasının bir hayli üstünde. Bu nedenle spor yatırımlarının yerel ayakları temelde bir sağlık ihtiyacına ve toplumsal eksikliğe odaklanıyor ve yukarıda bahsi geçen transferlerin ve kulüp alımlarının da yerel halkta bir spor ilgisi oluşturmak gibi toplumsal bir yönü de var.
Örneğin Suudi Arabistan vizyonunun projelerinden biri olan the Sports Boulevard spor alanıyla, çeşitli müsabakaların yapılacağı ve spor faaliyetlerinin merkezi olacak prestijli ve niş bir park inşa etmek amaçlanıyor. Benzer bir alan ve spor merkezi aynı amaçlarla Katar’da inşa edilmişti. Aspire alanı olarak bilinen bu spor merkezi, hem yerel halk için spor tesisleri ve yürüyüş alanı sunuyor hem de sporculara yönelik sağlık hizmetleri, lisans eğitimleri ve uluslararası müsabakalarda temsil adına antrenman olanakları sağlıyor. Aspire alanı Katar genelinde bir spor farkındalığı yaratmayı hedefliyordu ve FIFA 2022 sürecinin bir parçası olarak inşa edildi. Aynı minvalde Katar hem FIFA 2022’ye bir toplumsal hazırlık olarak hem de halkın sağlıklı yaşama teşvik edilmesi adına ulusal spor günü kutlamaları başlattı. BAE ve Bahreyn benzer amaçlarla ulusal spor günü kutlamaları yapan diğer iki körfez ülkesi.
Dünyaya Yeni Bir Spor Cazibe Merkezi Kazandırmak?
Körfez ülkeleri spor eksenli yatırımlarını temelde beş farklı şekilde yapıyorlar demiştik ve son yatırım seçeneği ise oluşturması muhtemel toplumsal, siyasi ve ekonomik sonuçlarla belki de en kapsamlısı: Dünya genelinde yürütülen spor müsabakalarının ev sahipliğini yapmak. Katar’ın FIFA 2022 ev sahipliği bu stratejide ön plana çıkan en belirgin örnek olsa da BAE de Suudi Arabistan da benzer şekilde farklı spor dalları için girişimlerde bulunuyorlar. Kışın iklimin Körfez coğrafyasında yumuşak olması ve spor yatırımları için fon ayırma isteği, monarşilerin ülkelerini dünya çapında öne çıkan müsabaka ve turnuvalara yeni bir cazibe merkezi haline getirme amacıyla örtüşüyor. Bu noktada Katar ve BAE ön plana çıkıyor. Katar’ın FIFA süreci detaylı bir analizi hak ediyor, fakat BAE’ye kısaca değinirsek, Emirlikler, at biniciliği, Jiu-Jitsu, golf ve tenis gibi alanlarda uluslararası turnuvalara ev sahipliği yapıyor.
Körfez ülkelerinin bu yatırım hamleleri dünya medyasında ve spor camiasında eleştirilerin odak noktası haline gelse de özellikle genç nesilde spor bilinci inşa etmesi ve ülke tanıtımlarına katkı sağlaması açısından oldukça önemli. Bu adımlar yerel ve küresel hamleleri birleştirerek, spor yatırımlarının ekonomik yatırıma ve prestij odaklı yüzüne daha yerel ve uzun vadeli sonuçlar ekliyor. Netice olarak, bu alanda yapılan yatırımların siyasi açıdan yumuşak gücü ve reel ekonomiye katkısı orta ve uzun dönemde etkisini gösterecektir.
En son çıkan yazılardan anında haberdar olmak için bizi @PerspektifOn twitter hesabımızdan takip edebilirsiniz.
Kaynak:Haber Merkezi