“İstedikleri Adaylar Çıkmazsa İranlılar Niye Sandığa Gitsin?”

“İstedikleri Adaylar Çıkmazsa İranlılar Niye Sandığa Gitsin?”
.

İran’da Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin ölümüne neden olan kazaya ilişkin soruşturmanın ön raporu yayımlandı. Olayla ilgili belge ve delillerin büyük bir kısmının toplandığı ancak ayrıntılı ve derinlemesine bir çalışma için daha fazla zamana ihtiyaç olduğu belirtiliyor. Belki de kilit ifade “daha fazla zaman” olsa gerek. İran’da hem ne olup bittiğine hem olası gelecek senaryolarına ilişkin Profesör Sherifa Zuhur da daha fazla zamana işaret ediyor.

İranlı liderler daha önce de helikopter kazaları yaşadı. 1980’de İran İslam Cumhuriyeti’nin ilk Cumhurbaşkanı Ebu’l-Hasan Beni Sadr, benzer bir kazadan kurtulmuştu. İran’ın eski Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad’ı taşıyan helikopter de 2013 yılında zorunlu iniş yapmıştı. 19 Mayıs 2024’te ise bu kez ölüm haberi geldi. İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’yi taşıyan helikopter Doğu Azerbaycan’da düştü. Reisi ve yedi kişi hayatını kaybetti.

Kazada hayatını kaybedenler arasında Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan ve Doğu Azerbaycan Valisi de var. Kaza, İran-Azerbaycan sınırına yapılan gezi dönüşü meydana geldi. İlk raporlar, kötü hava koşullarının kazada etkili olabileceğini ve arama-kurtarma çalışmalarını engellediğini söylüyor. Şaşırtıcı olmayacak bir biçimde kaza hakkında komplo teorileri ortaya çıksa bile Tahran şu ana kadar bu tür spekülasyonları destekleyen bir açıklama yapmadı.

İran Anayasası’na göre cumhurbaşkanının ölümü durumunda başkan yardımcısı 50 gün boyunca geçici olarak bu görevi üstleniyor. Reisi, 1981’de göreve başladıktan bir ay sonra bir bombalı saldırıda öldürülen Muhammed Ali Recai’den beri görevde ölen ilk İran Cumhurbaşkanı. 2021’de makama gelmiş ve 2025’te yeniden seçilmeyi bekliyordu. Hükümet, 20 Mayıs’ta 28 Haziran’ı seçim günü olarak belirledi. Sağlık eski Bakanı Mesud Pezeşkiyan, Yüksek Ulusal Güvenlik Konseyi eski Başkanı ve Nükleer eski Başmüzakereci Said Celili adaylıklarını açıkladı. Anayasa Koruyucular Konseyi, daha önce Sağlık eski Bakanı Mesud Pezeşkiyan’ın adaylığını veto etmişti.

Son seçimler siyasi rekabetin muhafazakâr kampa daralmasıyla dikkat çekti. Halkın sandığa ilgisinin azalmasının bir nedeni de bu. Zira ülkedeki denetim organları reformist ve ılımlı adayları engellemeye daha yatkın hale getirilmiş durumda. Sertlik yanlıları ve aşırı muhafazakârlar tüm seçilmiş ve atanmış kurumlarda iktidarı konsolide ediyor. Bunun dışında dinî lider Hamaney’in sert çıkışına karşın muhafazakâr kamp içinde de çekişmeler sürüyor.

Akıllara takılan çok sayıda soru var. 2022’de şiddetle bastırılan eylemlerin izinin hâlâ taze olduğu İran’da devlet ve toplum arasındaki uçurum ne denli büyük? Reisi sonrası İran daha mı sertleşecek? Kaza ile ilgili dile getirilen iddialar ciddiye alınmalı mı? İran dış politikasında herhangi bir değişiklik olup olmayacağını şimdiden öngörmek mümkün mü?

Reisi bundan 2,5 yıl önce “Bugün diktatör diyorlar. Kim diktatör? ABD, kesinlikle güçlü bir İran istemeyecektir. Onlar işgal ettikleri Afganistan, Suriye ve Libya gibi bir İran istiyorlar. İran bu ülkelerden farklıdır” demişti.

Profesör Sherifa Zuhur da“İran’ı tek başına diktatörlük olarak nitelemek eksik kalır” diyor ve Perspektif’in, hem Reisi’nin ölümüne ilişkin tartışmalar hem Reisi sonrası İran’ın nelerle karşılaşabileceği hakkındaki sorularını yanıtlıyor.

sherifa-zuhur.jpeg
Profesör Sherifa Zuhur

İran Cumhurbaşkanı’nın ölümü hakkında ne söyleyebilirsiniz? Bir helikopter kazası var. Yetkililer soruşturma başlattı. Ortada dolaşan komplo teorileri hakkında ne düşünüyorsunuz?

Kaza Azerbaycan sınırında gerçekleşti. Azerbaycan, İsrail’in müttefiki… İçeriden bir iş de olabilir. İran’da kimi taraflara göre işler tam istedikleri yönde ilerlemiyordu. Son seçimler halk tarafından heyecanla karşılanmadı. Şimdi yeniden seçim olacak. İranlıların cumhurbaşkanlarının eski bir Amerikan helikopterine bindirilmesine inanmaları zor görünüyor. Reisi kalkış saatinde son dakika değişikliği istemişti. Belki de ellerinde olan tek şey bu. Bilemiyorum! Başkaca sorular da var. Mesela konvoydaki diğer iki helikopter neden ve nasıl başardı da cumhurbaşkanını taşıyan helikopter başaramadı? Zira hava durumu aynı derecede kötüydü. İran hükümeti için buna cevap vermemek çıkarına. Çünkü şu anda İsrail’e karşı daha güçlü şekilde hareket etmek zor olurdu. Malum İran için şu an çok şey tehlikede…

REİSİ’NİN ÖLÜMÜNE SEVİNENLER DAHA ÇOK İRAN DIŞINDAKİLER

Reisi’nin ölümü İran toplumunda Kasım Süleymani suikastından sonra olduğu gibi bir ikilik, kutuplaşma yarattı mı? Yanıt evetse, hava hep böyle miydi?

İranlılar arasında farklı görüşler var ama İran’daki İranlılar resmî olarak yas tutuyor. Evet, muhalifler dışişleri bakanının toprağa verildiği Tahran’da ve Reisi’nin memleketi güneydeki Meşhed’de sokaklara çıkıyorlar. Ama kutlama yapan diğer İranlı grupların çoğunluğu İran dışında. Elbette Reisi’ye karşı sadece İranlıları öldürmesi nedeniyle değil aynı zamanda son kadın ayaklanması sırasında da intikam arzusuyla yanıp tutuşan bir kesim var. Ancak genel olarak İran içindeki nüfus hemen bir devrime yönelmiyor. Belki de rejim çok korkutucu, belki ordu çok güçlü. Ama 2019 boyunca kamyon şoförleri ve farklı grupların düzenlediği protestolar gibi bir manzara ile bugün karşı karşıya değiliz. Toplumda bazı gruplar rejimi protesto ediyor ama bu çoğunlukla kadın hakları, demokrasi, işçiler ve siyasi tutuklamalara karşı çıkmakla alakalı. Bu nedenle Reisi’nin ölümünün etkisi, Süleymani öldürüldüğünde olduğu gibi İranlıları dış güçlere karşı birleştirmektir. Liderlik içinde bazı çatlaklar olabilir. Başkan adayı olarak kimin seçileceği konusunda sorular olacağından eminim. Herhangi birinin cumhurbaşkanlığı seçimine katılmasına izin vermezler, çünkü kim cumhurbaşkanı olursa aynı zamanda çok yaşlı olan Ayetullah’ın yerine aday olabilir. Ve biliyorsunuz Reisi’nin bu makam için olası adaylardan olduğu söyleniyordu. Kimileri onun listeden çıkarıldığını düşünüyor, diğerleri ise tam tersi görüşte.

REİSİ’NİN YERİNE SEÇİLECEK KİŞİ ONUN PROFİLİNDE BİRİ OLACAKTIR

Reisi’nin ölümü rejimi zayıflatacak mı yoksa sertleşmesine mi yol açacak? Söz gelimi İran’da Paydari İstikrar Cephesi adında yükselen radikal bir grup var. Arap basınında “Aşırı sağ İsrail için neyi temsil ediyorsa Paydari de İran için aynı şeyi temsil ediyor” diye analizler yayımlanıyor. Rejimin bu aşamadan sonra daha katı hale gelme ihtimali ne? Örneğin Reisi’nin yokluğu kimi Batılı gözlemcilerin ümit ettiği gibi Tahran’ın rotasını değiştirmek yerine özellikle Devrim Muhafızları’nı ülkedeki güvenlik önlemlerini gerekçe gösterilerek baskıyı artıracakları bir yola sokabilir mi?

Söylediğiniz her iki şey de doğru. Reisi’nin ölümü İran için bir tehdit. Bu yüzden ilk yanıt başka kimseden değil, Hamaney’den geldi. “Yolumuza devam ediyoruz, bu ölüm İran ulusunun yolunu kesmeyecek ve her şey kontrol altında” dedi. Temelde “Korkmayın mesajı verdi. Reisi zaten İran liderliğinin sertleşmesini temsil ediyordu. Bu yüzden sadık biri olarak, aşırı sağa oldukça yakın ve bağımsız olmayan biri olarak seçildi. Ve yeni seçilecek olan aday da bu tipte olacak. İran’daki sağa dönüş bir süredir devam ediyor. Eski Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad döneminde olduğu gibi… Abadgaran (İslami İran İnşaatçılar İttifakı) grubunu anımsarsınız. Oldukça sağdalardı. Kimi analistlere göre sağa dönüşün sebebi askeri güçlerin çıkarlarını temsil ettiğine inananların varlığı. Buradan hareketle çıkarlarını takip edebilecek politikacıları seçiyorlar. Ama elbette din insanlarının katılımıyla birlikte. Reisi’nin yerine geçecek kişi Hamaney’in oğlu olabilir.

Ama o çok tanınmıyor…

Reisi de çok tanınmıyordu. Kariyerinin tamamı yargı üzerineydi. Belki de bu önemli değildir. Bir din adamı, dinî bir geçmişi olan biri veya belki de bu aşırı sağdan birini temsilen biri olacaktır. İsrail ile yaptığınız analoji ise bence biraz farklı. Çünkü İsrail’de aşırı sağ, Ben Gvir ve diğer kişilerin çılgın şeyler yapmaktan korkmadıklarını gözlemliyoruz.

Esasen bu analojiyi ben yapmadım; doğrudan Asharq Al-Awsat’ın haberinden alıntı…

Evet. Sonuçta İsrail sağı Gazze’yi yıkmaktan, uluslararası baskı görecek kadar korkmuyor. Mescid-i Aksa’yı ele geçirmek belki bunun uzantısı… İsrail veya İran, kim olursa olsun herhangi bir rejim için ortada bir sorumluluk var. İran hükümetinin yine sağa yöneleceğinden emin olsam bile kontrolsüz ve güçlü bir tepki yaratacak insanları istemeyeceklerdir.

REİSİ’NİN HAMANEY’İN YERİNİ ALACAKLAR LİSTESİNDEN ÇIKARILDIĞI DOĞRU DEĞİL

Aday konusuna, daha doğrusu şu halef meselesine geri dönelim. Mülakatın başında listelerden bahsettiniz. Reisi’nin adı Hamaney’in halefi olarak geçiyordu. Bazı kaynaklar altı ay önce ABD yaptırımları ve ekonomik zorluklar nedeniyle Reisi’nin potansiyel halefler listesinden çıkarıldığını iddia ediyor. Ancak kapalı kapılar ardında Reisi’yi destekleyen kimi etkili din insanlarının isminin listeye yeniden alınması için yoğun lobi yaptığı konuşuluyor.

Sorun şu. Farklı analistlerden farklı görüşler alıyoruz ve bunların çoğu İran dışındalar veya özgürce konuşamıyorlar. Reisi’nin listeden çıkarıldığı doğru değil. Bu birinin düşüncesi. Ama saygı duyduğum diğer analistler buna inanmıyor.

İRAN, TEOKRASİ VE DİKTATÖRLÜK GİBİ NİTELEMELERLE GEÇİŞTİRİLECEK BİR YER DEĞİL

İran’da son söz her zaman dinî liderde mi? Cumhurbaşkanının hiçbir önemi yok mu? Bu soruyu soruyorum, çünkü Reisi’nin ölümünden sonra konuştuğum kimi İranlı uzmanlar, Mohammed Marandi veya Fuad Izadi gibi isimler bunun doğru olmadığını, cumhurbaşkanının büyük önemi olduğunu söylüyorlar. Bahsini ettiğim akademisyenler genellikle Tahran’ın pozisyonuna yakın. Bunun hakkında ne düşünüyorsunuz?

Bahsettiğiniz kişiler cumhurbaşkanının önemsiz olduğunu söyleyenlerden çok daha doğru söylüyorlar. Elbette sadece figüran görünümlü bir cumhurbaşkanı da olabilir. Ya da bir başkasının politikalarını uygulayan biri olabilir. Ve bunu belki de söylememeliyim ama söz gelimi Donald Trump ABD’de gerçekten entelektüel bir lider olarak mı kabul ediliyor? Hayır… Peki, kimi temsil ediyor? Baskın bir bloku temsil ediyor. İran’da ise cumhurbaşkanlığı farklı bir felsefedir. Ulema Konseyi ve Fıkıh Konseyi var. Din adamları tavsiyede bulunmaları ve danışılmaları gereken, siyasetin parçası olan ama profesyonel manada siyasetçi olmayan kişiler. Bu da demektir ki; halkın görüşlerini almak için kamuoyunda dolaşmazlar, halkın fikirlerini ölçmezler. Reisi’yi takdir edenler son üç yıl içinde İran’daki her eyalete gitmeye çalıştığını ve insanlarla bir araya geldiğini söylediler. Gençlere ve başörtüsüne karşıt hareketlere tepkisi berbat olsa bile… Bu da açıkça din adamlarının politikacılar nezdindeki etkisini gösteriyor. İran, “Bir teokrasi, diktatörlük” diyerek isim takmakla geçiştirilecek bir yer değil. Siyasi aktörlerin, deneyim ve güven kazandığı ve dinî müesses nizamın da içinde yer aldığı melez yapı söz konusu. Yani İran’da cumhurbaşkanı kritik öneme sahiptir. Bunu rejimin güven algısını kavramak açısından Ruhani ile Reisi’yi karşılaştırarak da okuyabiliriz.

İRANLILAR HÜKÜMETLERİNİN ONLARA BİR YOL ÇİZDİĞİNİ DÜŞÜNÜRSE NEDEN SEÇİMİ UMURSASIN?

Madem eski Cumhurbaşkanı Ruhani’den bahsettiniz, İran’daki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde olası adaylar hakkında konuşalım. Cumhurbaşkanlığı seçimleri için aday kayıtları bu ayın sonunda başlıyor, oy verme ise 28 Haziran’da… Potansiyel adaylar arasında yeniden meclis başkanlığına seçilen Devrim Muhafızları eski Komutanı Mohammed Bagher Ghalibaf’ın da olduğu öne sürülüyor. Diğer isimler arasında bir önceki cumhurbaşkanlığı seçimlerine katılmasına izin verilmeyen Meclis eski Başkanı Ali Larijani ve ılımlı olarak kabul edilen eski Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani yer alıyor. İsimlerden ziyade -çünkü röportaj yayınlandığında farklı isimlerden de söz etmek mümkün olacak- bu farkı yönelimler hakkında ne düşünüyorsunuz?

Larijani ve Ruhani’nin adaylığına da seçilmelerine de şaşırırım, çünkü bu İran İslam Cumhuriyeti’nin son birkaç yıldaki gidişatına aykırı olur. Elbette ben de yanılabilirim. İran’da asıl sorun ise demokratik bir cumhuriyet olmaması. Bu yüzden kısmi bir demokrasi. Çünkü tüm adaylar önceden onaylanıyor, bu yüzden birçok İranlı son seçimlerden pek heyecan duymadı. İnsanlar hükümetlerinin onlara bir yol çizdiğini düşündüklerinde sandığı umursamıyorlar. O zaman ne önemi var? Ama Larijani seçilirse çok ilginç olur. Bunun olacağını sanmıyorum ama göreceğiz…

İRAN’IN FİLİSTİN DESTEĞİ ÇOĞU KEZ SADECE SÖYLEMLE SINIRLI

Reisi’nin ölümü ve mevcut durum İsrail-Filistin savaşını nasıl etkiler? Ya da etkiler mi? İran’ın dinî lideri Hamaney, Reisi’nin ölümü sonrası Tahran’da bir yandan Irak başbakanı ve Hamas lideriyle görüşüyor. Bir mesaj mı veriyor?

Evet. Hamaney, İslam Cumhuriyeti’nin Filistin ve Filistin halkının yanında olduğunu sürekli belirtti. Reisi’nin ölümünden hemen sonra yaptığı açıklamalarda, “Amerikan üniversitelerinin Filistin halkını destekleyeceğini kim düşünürdü? Filistinlilerin haklarına ulaşmak üzereyiz” diye konuştu. Sorun, konunun çoğunlukla söylemle sınırlı kalması. İran, Filistin halkını destekledi ve İsrail’e karşı çıktı. Peki ama İran gerçekte ne yapıyor? Örneğin personelinin Suriye’de öldürülmesine yönelik misilleme saldırısı çok sınırlı ve kontrollüydü ve İsrail’e zarar vermedi. Bu daha çok bir sinyaldi. “İstersek neler yapabileceğimizi göstermek istedik. İstersek, çok daha fazlasını yapabiliriz” minvalinde bir mesajdı. Ortadoğu’yu taziye sunmak için Tahran’a aktif olarak gidenler ve gitmeyenler olarak bölebiliriz. Reisi’nin ölümünün Gazze üzerinde hemen bir etkisi olduğunu düşünmüyorum. Çünkü İsrail’i Refah’taki operasyonlarında şu anda durduran kimse yok. Bunun nedeni ABD’nin her ne sebeple olursa olsun yeşil ışık yakması. Rehine müzakereleri, Netanyahu’nun katılmayı reddetmesi nedeniyle sona erdi. Bu benim görüşüm. Diğer söylenenlere inanmıyorum. Maalesef Gazze’deki savaş devam ediyor. Yani Hamaney’in Filistin halkına sempatik görünmesi iyi güzel ama ne yapacak? Sadece çeşitli sembolik açıklamalar yaptılar. ABD veya Avrupa’da Filistin’i desteklediği için üniversitelerden atılan herkes İran’a gelip okuyabilir mi yani? Bu kadar alaycı olmamam gerektiğini biliyorum ama böyle hissediyorum. Bu kritik bir konu ama İsrail’in Gazze’yi yok etme konusundaki taahhüdü göz önüne alındığında Tahran Filistinlilere yardım etmiyor.

DEVRİM MUHAFIZLARI SURİYE’Yİ KENDİ EYALETLERİ GİBİ GÖRÜYOR

İran’ın Rusya ve Suriye ile ilişkilerinin yakında değişeceğini düşünüyor musunuz? Bir reformcu ya da Reisi’den daha radikal biri gelirse bile…

Eğer bir reformcu başa gelirse bu mümkün olabilir ama bu Suriye hakkında değil. Muhtemelen Rusya hakkında değil, ama başka konular var…

Belki Çin?

Evet, başka konular var, örneğin İran’ın Ermenistan ile çok yakın ilişkisi var. Çünkü Ermenistan Rusya’ya çok yakın. Ve biliyorsunuz, başka ülkeler var.

Başka ülkeler, başkaca denklemler… Mesela Azerbaycan ile İsrail?

Evet. Bunlar dahil. Şu anda Suriye’de Esad’ı iktidardan düşürecek bir şey görmüyorum. Fransa’da devam eden yargılamalar kimi liderleri insanlığa karşı suçlardan yargılayabilir, yargılamalılar da. Ancak İran’ın Suriye’deki çıkarlarından vazgeçeceğini öngörmüyorum. İslam Devrim Muhafızları Ordusu, Suriye’yi kendi eyaletleri gibi görüyor. Suriye için kendi çıkarları doğrultusunda çok fazla çaba harcadılar. Çok fazla nakit, çok fazla savaşçı ve benzeri yatırımlarda bulundular. İran’ın Rusya ile ise gizlisi saklısı yok. Ancak birçok İran yanlısının ifade ettiği gibi İran çok kutuplu bir oyun oynuyor. Yani ABD’ye bakmıyor. Umman’da ABD ile müzakereler devam ediyordu ve çekingenlerdi. (ABD ve İran’dan temsilcilerin 14 Mayıs’ta Umman’da Ortadoğu’daki gerilimi kontrol altına almak için “gizli bir toplantı” yaptığı öne sürülmüştü.) Bu, başka bir nükleer anlaşma açmanın bir yolu olarak görülüyordu. Reisi seçildikten sonra olmadı. İran’da yine Reisi gibi biri seçilirse yine nükleer anlaşma zemini olmayacak. O zaman sorunuza geri dönelim. İran’da cumhurbaşkanının kim olduğu önemli mi? Evet, önemli!

KOMPLO TEORİLERİ BAZI AÇILARDAN MANTIKLI OLABİLİR

Röportajın başında Reisi’nin ölümü ile ilgili bazı komplo teorilerinden bahsettik. İtidalli bir ifadeyle, bir anlamda belki de şerh düşerek içeriden birilerinin bu işe karışmış olabileceğini ifade ettiniz. Gerçekten böyle bir olasılık mümkün mü?

X’te bunu takipçilerime sorduğumda kayda değer bir yanıt almadım! Sizce hangisi? İsrail mi yoksa belki ABD mi? Yoksa her ikisi mi? İçeriden bir iş mi yoksa kaza mı? Çoğu insan bana yazdı ve bunun ya kaza ya da belki içeriden bir iş olduğunu söyledi. Bilmiyorum! Demeye çalıştığım İsrail İran’a karşı eylemlerinde bugüne değin hiç çekinmedi veya sınır tanımadı. Yani nükleer bilim insanlarının birbiri ardına suikasta uğradığı dönem gibi, Süleymani gibi, diğer eylemler gibi….

Komplo teorilerinin bazen bir şekilde mantıklı olabileceğini, o düzlemden çıkabileceğini mi söylüyorsunuz?

Bazı açılardan mantıklı olabilirler. Ama daha çok rejime karşı kimlerin olduğunu ve sonra hangi tarafın bu dengeyi bozmak için bu dereceye kadar gitmek istediğini, kimin ya da hangi grubun bunu yapmaya istekli olduğunu sorgulamak lazım. Ayrıca içeride ajanları olan, uzun zamandır muhalefette yer alan ve İran dışında çok güçlü olan Halkın Mücahitleri Örgütü var. Böyle bir şey yapabilirler mi? Bilmiyorum. Evet, başka olasılıklar da var…

Mülakat: Dora Mengüç

*Bu yazı Perspektifonline sitesinden alınmıştır.

Öne Çıkanlar