Her Şey Sınıfsal mı?
“Sınıfsal” bir süredir çok daha fazla başvurulan bir terim olarak karşımıza çıkıyor. Sokak köpekleri tartışmasından bir magazin olayına, dinî içeriği olan paylaşımlardan yeme-içme, giyim-kuşam vb. pratiklere kadar pek çok paylaşım için “sınıfsal” hemen her şeyi açıklayan bir terime dönüşüyor. Neredeyse her kapıyı açan bir anahtar işlevi görüyor.
Umut Sarıkaya, çok usta bir gözlemci olarak Türk toplumunun gündelik hayata semboller ve pratikler üzerinden yansıyan zihniyet farklılıklarını karikatürlerine yansıtıyor. Sosyal medyada sıkça paylaşılan karikatürlerinden biri de geleneksel başörtülü, örgü yelekli ve elinde kahve fincanı tutan orta yaş üstü bir kadının “Her şey sınıfsal. Her şey!” dediği karikatür. Çok fazla sembolik unsur ve detay içermeyen bu karikatürün göndermeleri bile içeriğiyle ilgilidir.
“Sınıfsal” bir süredir çok daha fazla başvurulan bir terim olarak karşımıza çıkıyor. Örneğin Twitter’da sınıfsal teriminin, hemen her tartışmada farklı görüşlere sahip olanların sosyal ve kültürel konumlanmalarının farklılaşmasına referansla kullanılabildiği takip edilebilir. Sokak köpekleri tartışmasından bir magazin olayına, dinî içeriği olan paylaşımlardan yeme-içme, giyim-kuşam vb. pratiklere kadar pek çok paylaşım için “sınıfsal” hemen her şeyi açıklayan bir terime dönüşüyor. Neredeyse her kapıyı açan bir anahtar işlevi görüyor.
Bir terim, hemen her şeyi açıklama gücüne sahipse o terime ihtiyatlı yaklaşmak gerekir. Çünkü bu tür durumlarda o terimin sınırları belirsizleşmeye başlar. Bu durum, terimlerin fazla işlevsel hale gelmeleriyle ilgilidir. Böylece bu terimler üzerinde fazla düşünülmez ve işaret ettikleri ya da vurguladıkları farklılaşma ve çeşitlilik genel hatlarıyla sunulur. Elbette kolayca da alıcı bulur.
Sosyoloji ve iktisat gibi sınıf konusunu temel konu alanı olarak belirleyen sosyal bilimler açısından sınıf meselesi tarihsel yönleri de olan teorik bir tartışma alanıdır. Ekonomi merkezli sınıf analizlerinin farklı kurumlar ve etkiler üzerinden zamanla çeşitlenmesi, ciddi bir teorik zenginliğe sebep olmuştur. Toplumun ekonomik bölünmesi ve farklılaşması, insanların zihniyetlerini ve pratiklerini belirleyen önemli sebeplerden biri olmaya devam ediyor.
Sınıf, bir toplumsal kurum olarak ekonomi dahilindeki toplumsal konumlanmalara karşılık gelir. Bir durum, pratik ya da sembol için sınıfsal dendiğinde ilk akla gelen şey ekonomik eşitsizliklerden kaynaklanan bir farklılaşmadır. Bir insanın ekonomik konumu, ekonomik sermayesine bağlı olarak elindeki kaynakları kullanma imkânıyla doğrudan ilişkilidir. Ancak bu iş sadece ekonomik sermayeye ya da paraya sahip olmakla biter mi? Örneğin ciddi ekonomik sermayeye sahip olmalarına rağmen bu sermayeyi kısa sürede şarkıcılık ya da sosyal medya fenomeni olmak gibi yollarla elde etmiş insanların karikatürleştirilen tiplere dönüşmeleri üzerine düşünülebilir. Ekonomik kaynakların kullanılması ve kullanılan araçlar, yaşanılan mekân gibi tüketim göstergeleri açısından üst sınıfa yakın olmak tamamen o sınıfa aidiyet duyulduğu anlamına gelebilir mi?
Sosyal ve Kültürel Unsurlar
Friedrich Engels, İngiltere’de ustabaşının işçi sınıfına mensup olmasına rağmen işçi sınıfı içinde farklılaşmasına dikkat çekmiştir. Amerikalı siyah sosyolog ve aktivist W.E.B. Du Bois, çalışmalarında ABD’de siyah ve beyaz işçinin aynı gelire sahip olsalar bile eşit olmadıklarını tespit etmiştir. Göç alan toplumlarda benzer durumlar yerli ve göçmen işçiler arasında da yaşanmıştır. Yine cinsiyet açısından kadın ve erkek işçilerin de eşit olmadıkları ve bu konuda toplumlardaki kadınlık ve erkeklik kalıplarının sınıfsal aidiyete dahil edilerek düşünülmesi gerektiği çokça vurgulanan bir durumdur. Uluslararası ölçekte iş yapan büyük firmaların ABD’de ya da Avrupa’da uyguladıkları çalışma politikaları ile Bangladeş ya da Vietnam’da uyguladıklarının farklı olması da meselenin bir başka yönüdür. Bugün Türkiye açısından düşünüldüğünde inşaatta çalışan fayans ustası ile nitelikli bir mühendislik fakültesinden mezun olmuş inşaat mühendisinin gelir farklılığı ve fayans ustasının aranan adam haline gelmesi, bu konuda 10-15 yıl önce yapılacak bir sınıfsal analizden hayli farklılaşmıştır. En azından ekonomiyi merkeze alan bir sınıf analizi açısından farklılaşmıştır. Zamanla sınıf odaklı analizlerde kültürel çok yönlülüğüne dikkat edilmesi gerektiği genelde kabul görmüştür. Sınıf, kendi içinde bütünüyle aynı aidiyeti ve örgütlenmeyi sağlayabilen bir gerçeklik değildir. Pek çok sosyal ve kültürel unsurun sınıf içi ayrıştırıcı rolüne de dikkat etmek gerekir.
Sınıfsal ayrımlar, ekonomiye bağlı dikey ayrımlar şeklinde tezahür ettiği için bir durumu ya da pratiği “sınıfsal” diye tanımlamak bazen de damgalamak anlamına gelir. Toplumun ekonomik açıdan daha üst kesiminde bulunanların ekonomik imkânlarına bağlı olarak daha alt sınıftakiler üzerinde güç ve üstünlük elde etmesi, zihniyetlerin ve tarzların farklılaşması ile sonuçlanır. Daha aşağı olanda üstte olana özenti, daha üst olanda kendi tarzını aşağı olanı beğenmeyerek inşa etme ve sürdürme pratikleri, tarihte de karşılığı bulunabilecek durumlardır. Sosyal medyadaki paylaşımlarda da bu tarihsel özenme ve dışlama pratiklerinin izlerini takip etmek mümkün.
Damgalama ve Dışlama
Sınıfsal teriminin kullanımı, özellikle bazı olaylarda çoğunlukla bir analiz gibi sunulmasının ötesinde damgalama ve dışlama işlevlerini yerine getiriyor. Dışlanan ya da damgalanan da sadece ekonomik durum ve göstergeler üzerinden dışlanmıyor. Bazen eğitim durumu, etnik köken, konuşmada kendini ele veren ağız ya da şive, saç tıraşı, giyim-kuşam, dinlenilen şarkı, yaşanılan semt, sahip olunan meslek gibi pek çok farklı durum, dışlama ve damgalama için işlevsel hale gelebilir. Bu tür durumlarda “Her şey sınıfsal mı” sorusuna doğrudan evet denilemeyebilir. Hem evet hem hayır gibi bir cevap daha uygun gözüküyor olabilir ama bu cevap, terimin kullanımının genişlemesinin bir sonucu olarak yorumlanabilir.
Birey ile toplum arasındaki ilişki, bireyin seçebildikleri kadar seçemedikleri üzerinden var olan bir ilişkidir. Hatta bireyin neleri seçip neleri seçemeyeceği ile ilgili sınırlar da genelde bireyi aşan bir gerçekliğe işaret eder. Toplumsal gerçeklik bireyin sahip olduğu kaynaklara göre belli sınırlarda yaşamasını sağlar. Bu sınırların genişleme ihtimali elbette vardır. Sınıf teriminin kendisi ekonomik temelde bu sınırlara işaret eder. Bu nedenle her şeyin sınıfsal olup olmadığı ile ilgili soruya doğrudan hayır demek elbette mümkün değildir. Bireyin ait olduğu sınıf, ister istemez pratiklerine, tarzlarına yansıyacaktır. Ancak toplumsal hayatı tecrübe etme biçimlerindeki ve hatta aynı sınıf dahilinde ortaya çıkan farklılaşmalar ekonomi merkezli analizlerin ötesinde, çok yönlü bakış açısını gerektirir. Ekonomi, hâlâ en önemli toplumsal eşitsizlik kaynaklarından biridir ve birey ile toplum arasındaki ilişkide oluşan sınırlar açısında önemli bir belirleyendir.
Sınıfsallık, pek çok göndermeye sahip olsa bile her şeyi açıklama gücüne sahip bir terim değildir. Özellikle sosyal medyada kendi konumunu öne çıkaracak şekilde damgalama ve dışlama için kullanılan sınıfsal terimi, sadece ekonomi temelli bir ayrıma işaret etmez. Terimler açıklama ve yorumlama açısından işimizi kolaylaştırabilir. Ancak bir terimle ilgili yaygın, genel kullanımın ve hatta popülaritenin kapsayıcılığı, üzerine düşünmeyi gerektiren bazı tuzaklara dikkat etmeyi de gerektirir.
* Bu yazı perspektif.online adresinden alınmıştır.