Bangladeş: Siyasi Kargaşa, Yolsuzluk ve Belirsizlikle Mücadele

Bangladeş: Siyasi Kargaşa, Yolsuzluk ve Belirsizlikle Mücadele
Bangladeş’teki protestolar, hükümet işleri ve insan haklarıyla ilgili daha derin sorunları yansıtıyor. Yerleşik sistem, iktidar partisiyle bağlantılı olanları kayırıyor. Hükümet pozisyonları esas olarak parti destekçilerine ayrılmış durumda.

Mülakat: Dora Mengüç

Bangladeş son zamanlarda siyasi kargaşa ve istikrarsızlıkla işaretlenmiş derin değişimlerden geçti. Başbakan Şeyh Hasina, kamu sektörü kota sistemi reformları talepleriyle başlayan yoğun protestoların ortasında istifa etmek ve ülkeyi terk etmek zorunda kaldı. Ancak, temel gerilimlerin kökleri çok daha derinlerde. Son aylarda ülke, son derece tartışmalı bir seçimle karşılaştı. 7 Ocak seçimleri, muhalefet liderlerinin haksız yere suçlanması ve gözaltına alınmasıyla gölgelendi ve ardından tamamen tek taraflı bir sonuç ortaya çıktı. Bu çalkantılı arka plan, Nobel Barış Ödülü sahibi ve öncü mikrofinans girişimleriyle tanınan Muhammad Yunus’un geçici başbakan olarak göreve gelmesi ve önceki yönetimin bıraktığı kaosu ele alması için bir zemin hazırladı.

Bangladeşli ünlü ekonomist ve kalkınma uzmanı Badiul Alam Majumdar ile gerçekleştirdiğimiz röportajda, bu gelişmelerin geniş kapsamlı sonuçlarını inceliyoruz. The Hunger Project’in başkan yardımcısı ve İyi Yönetişim İçin Vatandaşlar adlı sivil toplum kuruluşunun kurucu sekreteri olan Majumdar, Bangladeş’in devam eden ekonomik ve siyasi krizlerine dair detaylı bir analiz sunuyor. Kamu sektöründeki kökleşmiş yandaşlık ve yolsuzluk sorunlarını aydınlatıyor ve geçici liderliğin ülkenin gelecekteki gidişatı üzerindeki olası etkilerini değerlendiriyor.

7 OCAK’TAKİ SEÇİME, TÜM LİDERLERİ HAPİSTE OLDUĞU İÇİN MUHALEFET KATILAMADI

Bangladeş Başbakanı Hindistan’a kaçtı. Geçici hükümetin başbakanı Fransa’dan ülkeye geldi. Bangladeş Yüksek Mahkemesi Baş Yargıcı yakın zamanda istifa etti. Tüm bunları hatırlayalım. Sonra biraz geriye dönelim. 16 Kasım 2023’te yazdığınız bir makalede, iki tartışmalı seçimin ardından mevcut hükümetin meşruiyetine dair o zamanlarda baş gösteren krizi ele almıştınız. Bu krizin yaklaşan seçimlerden sonra çözülüp çözülmeyeceğini sorgulamıştınız. Anayasa’nın Seçim Komisyonu’na ulusal parlamento seçimlerinin özgür, adil, tarafsız ve rekabetçi bir ortamda yapılmasını sağlama sorumluluğunu verdiğini belirtmiştiniz. Yine aynı tartışmalar yaşanacak. Peki o günden bugüne Bangladeş siyaseti önemli ölçüde değişti mi yoksa her şeye rağmen her şey aynı mı?

Önemli değişiklikler oldu! 7 Ocak’ta, sözde seçim diyebileceğimiz bir seçim yapıldı.

7 Ocak’ta yapılan 12’nci Genel Seçimi, iktidardaki Awami League kazanmıştı. Bahsettiğiniz seçim bu değil mi?

Evet. Muhalefet liderleri ve birçok üst düzey aktivist hapisteydi, hükümet göstermelik davalar açtı. Aslında bundan da önce, geçen yıl 28 Ekim’de ana muhalefet partisi BNP’nin (Bangladeş Milliyetçi Partisi) bir mitingini anımsamak gerek. O barışçıl mitingde polisin göz yaşartıcı gaz bombalarıyla saldırısı vardı. Polis, insanları şiddetle suçlayan çok sayıda sahte dava uydurulmasına vesile oldu. Sahte suçlamalarla Bangladeş’te yaklaşık 25 bin kişiyi gözaltına aldılar, yaklaşık 1.500 kişi hızla mahkûm edildi. Bu davaların hepsi yalan yanlış bilgilere dayanıyordu. Bu olaydan sonra 7 Ocak’ta seçim yapıldı. Muhalefet katılmak istemiş olsa bile tüm liderleri hapiste olduğu için katılamadı. Yani istek olsa dahi bu imkânsız olurdu. Ülkedeki tüm düzen, tek taraflı bir seçim yapmak için tasarlandı. Sonuçta Bangladeş’te gerçek rekabetin olmadığı yanlı bir seçim oldu. Bir seçim inanılır bir seçenek sunmalıdır. Eğer gerçek bir seçenek yoksa, bu gerçek bir seçim değildir. Sandalyelerin çoğu, askeri liderler olan sözde bağımsız adaylara gitti. Diğer partilere, muhalefet dahil olmak üzere, sadece 11 sandalye verildi. Bu sahte, sahnelenmiş bir seçimdi. Muhalefet partisi BNP sadece 11 sandalye alabildi.

MUHAMMED YUNUS’UN GÖREVİ, ÖNCEKİ HÜKÜMETİN NEDEN OLDUĞU SORUNLARI GİDERMEK VE ADİL BİR SEÇİME HAZIRLIK YAPMAK

Bangladeş muhalefetini ve halkın tepkisini inceleyeceğiz, ancak bu tarihi hatırlatmalardan sonra bugüne geçelim. 84 yaşındaki ekonomist Muhammed Yunus, Bangladeş’teki geçici hükümetin başına getirildi. 2006 yılında, milyonlarca insanın yoksulluktan kurtulmasına yardımcı olan bir mikrokredi girişimiyle Nobel Barış Ödülü’nü kazanmıştı. Uluslararası alanda “Yoksulların Bankacısı” olarak lanse ediliyor. Bu durum ülkeye bir değişiklik getirebilir mi?

Muhammed Yunus’un mikrokredi girişimi birçok insanı yoksulluktan kurtardı ve diğer ülkelere de yardımcı oldu. Yaklaşımı dünyanın dört bir yanındaki düşük gelirli insanlar için faydalı oldu. Buna ek olarak, sosyal iş girişimi gibi başka projeleri de var. Şimdi ise geçici bir hükümette yeni bir rol üstlendi. Görevi, önceki hükümetin neden olduğu sorunları gidermek ve özgür ve adil bir seçime hazırlık yapmak. Yani mikrokredi veya benzeri girişimleri teşvik etmeyecek. Tüm kolluk kuvvetleri dağıtılacak, çünkü birçok yetkili kaçtı ve askeri liderler ya saklanıyor ya da gözaltında. Bu yeni rolünde, düşük gelirli insanlar için bir bankacı olarak hizmet vermeyecek.

BANGLADEŞ’TEKİ İLERLEME, HÜKÜMETİN EYLEMLERİ SAYESİNDE DEĞİL, ONLARA RAĞMEN GERÇEKLEŞTİ

Siz de bir ekonomistsiniz. Bu konuda bir soru sormak istiyorum. Bangladeş’te 15 yıllık yönetimden sonra, kişi başına düşen gelir son 10 yılda üç katına çıktı ve son 20 yılda 25 milyondan fazla insan yoksulluktan kurtarıldı. Rakamlar böyle diyor. Peki bu büyüme sadece Hasina’nın iktidar partisine yakın olanlara mı yaradı?

Kişi başına düşen gelirden bahsederken ortalamaların yanıltıcı olabileceğini unutmamak gerekir. Örneğin bir kişinin 1 milyar doları ve başka bir kişinin 100 doları varsa, ortalama gelir gerçeği çarpıtabilir. Bir ekonomist olarak bunu iyi bilirim. Örneğin 1970’lerde Bangladeş ve Güney Kore benzer kalkınma seviyelerine sahipti, kişi başına düşen gelir 100 dolardı. İhracat ve yatırımın GSYİH içindeki payları da karşılaştırılabilir düzeydeydi. Ancak bugün Bangladeş’in kişi başına düşen geliri 2.000 doların altında, Güney Kore’nin ise 55.000 doların üzerinde. Bu, ortalamaların gelir ve kalkınma düzeyindeki önemli farklılıkları nasıl maskeleyebileceğini gösteriyor.

Türkiye’de de Güney Kore kıyası çok yaygındır…

Bakın, Güney Kore doğal kaynaklardan yoksunken, Bangladeş’in bazı doğal kaynakları ve son derece verimli toprakları vardı. Buna rağmen Güney Kore büyük bir ekonomik başarı elde etti. Bangladeş’in, demografik bir fırsat yaratabilecek büyüyen bir nüfusu var. Ancak bu hâlâ etkin bir şekilde kullanılmadı. Bu nedenle, kişi başına gelir istatistiklerinin doğruluğunun incelenmesi gerekiyor. Zira ortalamalar yanıltıcı olabilir ve bunların güvenilirliği konusunda ciddi sorular var. Bu dönemde, Bangladeş yaklaşık 100 milyar dolar borç yaptı. Bununla birlikte önemli ilerlemeler kaydedildi. Bu durum kısmen Türkiye, Ortadoğu, Malezya ve Batı’da çalışan çok sayıda Bangladeşlinin başarısına bağlanabilir. Gönderdikleri dövizler, ülkenin mali istikrarını desteklemenin yanı sıra birçok kırsal aileyi yoksulluktan kurtardı. Ayrıca, devlet sektörü ve kimyasal gübreler ve pestisitlerin olumsuz etkilerine rağmen artan tarımsal verimlilik önemli rol oynadı. Ancak bu ilerleme yaygın yolsuzluk, yağmacılık ve ekonomik suçlarla gölgelendi. Örneğin bankacılık sektörü yağmalandı. En büyük ve en güçlü banka, Bangladeş İslami Bankası ciddi sorunlarla karşılaştı. Ayrıca şeffaflık ve hesap verebilirlik eksikliği, Bangladeş’in ekonomik geleceği için ciddi bir endişe kaynağı. Hukukun üstünlüğü yerine ciddi insan hakları ihlalleri sorunları daha kötüleştiriyor. Hükümet “Demokrasiye karşı kalkınma” gibi yanıltıcı bir slogan kullanıyordu. Ancak her ikisi de gereklidir. Bangladeş’te mevcut durum, gelir ve fırsatlarda derin bir uçurumu yansıtıyor. Bangladeş’teki ilerleme, hükümetin eylemleri sayesinde değil, onlara rağmen gerçekleşti. Hükümetin bu ilerlemedeki rolü tartışmalıdır, çünkü bu ilerlemenin çoğu hükümetin etkisi olmadan gerçekleşti.

YERLEŞİK SİSTEM, İKTİDAR PARTİSİYLE BAĞLANTILI OLANLARI KAYIRIYOR

Bunların hepsini anlıyorum; hepsi ülkedeki krize zemin hazırlıyor. Peki, bahsettiğiniz sorunlara ek olarak, Bangladeş’teki eylemlerin kökeninde kamu sektöründeki partizan personel uygulamaları olduğunu da söylemek mümkün mü? 1971 bağımsızlık savaşında savaşmış gazilerin çocuklarına hükümet işlerinin yüzde 30’unu tahsis eden kota sistemi, adam kayırma ve nepotizmi teşvik ettiği için eleştiriliyordu.

Bu bir belirti. Toplam reform hareketi bir belirtidir. Bangladeş’teki protestolar, hükümet işleri ve insan haklarıyla ilgili daha derin sorunları yansıtıyor. Evet, yerleşik sistem, iktidar partisiyle bağlantılı olanları kayırıyor. Hükümet pozisyonları esas olarak parti destekçilerine ayrılmış durumda. Bu durum başkaları için adil bir rekabeti neredeyse imkânsız hale getiriyor. Ayrıca ciddi insan hakları ihlalleri var. Geçmişte, iktidar partisinin öğrenci kanadı ciddi suistimaller gerçekleştirdi.

Mesela?

Örneğin bir öğrencinin tecavüze uğraması sonrası failin ülke dışına güvenli şekilde çıkması sağlandı. Hasina’nın 1990’larda, önceki rejimi sırasında ifade özgürlüğü de ciddi şekilde kısıtlandı. Örneğin, prestijli Dakka Üniversitesi’nde bir öğrenci sadece Facebook’ta Hindistan-Bangladeş ilişkileri hakkında yazdığı için vahşice işkence görüp öldürüldü. Bu, hükümetin kontrolünün ve insan haklarına yönelik saygısızlığının boyutlarını gösteriyor.

Z KUŞAĞI HAREKETİN ÖNCÜSÜ OLSA DA TÜM HALKIN GENİŞ ÇAPTA DESTEK VERDİĞİ KOLEKTİF BİR ÇABA SÖZ KONUSU

Son protestoların temelinde iktidardan rahatsız olan Öğrencilere Yönelik Ayrımcılık Platformu vardı. Organizasyonun önde gelen temsilcileri Milli Güvenlik Konseyi toplantılarına katıldı. Bu, Bangladeş politikasında olağan mı yoksa olağanüstü mü? Bu olayları Bangladeş için bir tür Z Kuşağı devrimi olarak tanımlar mısınız?

Z Kuşağı devrime öncülük etmiş olabilir, ancak tüm yaşlardan insanlar bu harekete katıldı. Protestolar öncelikle genç nesil tarafından başlatıldı ancak Bangladeş’in her kesiminden insanlar aktif olarak katılım sağladı. Dolayısıyla, Z Kuşağı hareketin öncüsü olmasına rağmen bu tüm halkın geniş çapta destek verdiği kolektif bir çabaya dönüştü.

Şu an geçici bir hükümet var. Peki serbest bırakılan muhalefet lideri Begüm Halide Ziya veya Genelkurmay Başkanı Waker-uz-Zaman’ın gelecekte Bangladeş siyasetine damga vurmasını bekliyor musunuz?

Halide Ziya iyi değil ve hayatı için mücadele ediyor, tedaviye ihtiyacı var. BNP’nin bir toplantısında konuştu ancak havası alışık olduğumuz havadan farklıydı.

Yani onun Bangladeşli muhalifler için sembolik bir figür gibi göründüğünü mü söylüyorsunuz?

Sağlık durumu hakkında emin değilim. Acil ameliyat veya nakil gerektirebileceğini duydum ancak henüz detaylı bilgiye sahip değiliz. Eğer iyileşirse, bu sorunları ele alabilir. Umarım General Waker-uz-Zaman siyasete karışmaz. Çünkü eski rejimle yakından bağlantılı ve eski Başbakan Hasina’nın akrabası. Atanması, önceki hükümete sadakati nedeniyle yapıldı. Onun Bangladeş’teki varlığı ve etkisi yeniden değerlendirilmeli, yerini başka biri almalı. Aynı şey, sadık bir yandaş olarak atanan ve ciddi yolsuzluk suçlamalarıyla karşı karşıya kalan Bangladeş Cumhurbaşkanı Muhammed Şahabuddin için de geçerli. Başkanlık için nitelikli olmadığını öne süren makaleler yazdım. Daha olumlu bir notla, popüler bir politikacı olan Halide Ziya, sağlığı yerindeyse durumu önemli ölçüde iyileştirebilir. Bu, olumlu değişim için potansiyel bir yol sunuyor.

MEVCUT DURUM ENDİŞE VERİCİ; ULUSLARARASI TOPLUMUN DAHA FAZLA DİKKATİNE VE MÜDAHALESİNE İHTİYAÇ VAR

İki sorumu birleştireceğim. Eski Başbakan Hasina, dünyanın en uzun süre görevde kalan kadın başbakanıydı. Hindistan’a kaçtı. Bu, Hindistan için potansiyel olarak sorunlu bir mesele haline gelebilir mi? Ayrıca, muhalif lider Halide Ziya Bangladeş siyasetine gerçekten döner ve partisi Bangladeş Milliyetçi Partisi’ni yeniden canlandırırsa, bu, Hindistan için büyük bir sorun teşkil edebilir mi? Hindistan’ın BNP ile ilişkilerinin çok da iyi olmadığını göz önünde bulundurursak…

Maalesef, Hindistanlı arkadaşlarımız tüm yumurtalarını tek bir sepete koydu. Bangladeş ile ilişkilerini Hasina yönetimine sıkı sıkıya bağladılar. Hasina Hindistan’dayken umarım bu durum Bangladeş ve Hindistan arasındaki ilişkiye daha geniş anlamda olumsuz tesir etmez. Ülkelerimiz arasındaki ilişki karşılıklı saygı ve faydalara dayanmalıdır; sadece bireysel liderlerin çıkarlarına değil. Her iki ulus için de verimli olan, yakın ve dostane ilişkilerimizi sürdürmeliyiz. Ancak Hasina’nın oğlu tarafından yapılan bazı kışkırtıcı açıklamalar ve Hindistan’da yayılan sahte haberler, propaganda konusunda endişeliyim. Bunlar ilişkilerimize zarar verebilir. Ülkelerimiz arasında olumlu bir ilişki geliştirmeye odaklanmalı, Hindistan’ın Bangladeş’in bağımsızlığı için kan döktüğünü, büyük fedakârlıklar yaptığını hatırlamalıyız. Bu ortak tarih, uluslararası güçlü ve kalıcı bir ilişki için temel olmalıdır.

Protestolar başladığından bu yana 300’den fazla insan öldü ve binlerce kişi tutuklandı. Bangladeş’te benzer bir senaryo yaşanabilir mi?

Gerçekte, 300’den çok daha fazla insan, esas olarak Hasina’nın baskı araçları olan polis tarafından ve bazı durumlarda parti holiganları tarafından öldürüldü. Bu asla tekrar edilmemelidir. Masum insanların sadece haklarını talep ettikleri -oy hakları ve diğer sivil özgürlükler- bir durumda, insanları öldürdüler. Bu tür zulümler asla tekrar yaşanmamalıdır ve sorumlular adalete hesap vermelidir. Bangladeş’teki mevcut durum endişe vericidir ve bu tür şiddet olaylarının tekrar yaşanmasını önlemek için uluslararası toplumun daha fazla dikkatine ve müdahalesine ihtiyaç vardır.

*Bu yazı www.perspektif.online sitesinden alınmıştır.

Öne Çıkanlar