2028’e Kayyum

2028’e Kayyum
Siyasi bir tasarruf olduğuna, belli bir kısım siyasi sonuçlar gözetilerek yapıldığına göre, Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in tutuklanmasıyla oluşan yeni duruma da ancak siyaset yoluyla mukabele edilebilir.

Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in tutuklanıp yerine bir vali yardımcısının görevlendirilmesinin siyasi bir tasarruf olduğunu söylemeye hacet olmasa gerek. Özer’in hapse konmasına gerekçe yapılan ‘olgularla’ tutuklama ve görevden alma norm olacak olursa dışarıda tek bir Kürt siyasetçi ve yönetici kalmayabilir. Belki o günler de yoldadır ama yeni süreç, Türk-Kürt kardeşliği falan derken böyle bir norm en azından şimdilik cari kılınabilir gibi görünmüyor. Ahmet Özer’in ‘başına gelen’ siyasi bir iş. Yapılan siyasi bir müdahale. Dolayısıyla da siyaseten mukabele edilmesi gerekiyor.

Özer’in tutuklanmasıyla elde edilmek istenen ne olabilir peki? Tek bir hedeften çok tali ve ana hedeflerden, birincil ve ikincil sonuçlardan söz edilebilir. Tali hedeflerden başlıyayım. Tali hedeflerden ilki 31 Mart seçimlerinde Cumhur İttifakı’nın kaybetmesine yol açan nedenlerden biri olarak “kent uzlaşısı” siyasetini cezalandırmak, bu siyasetin sonuçlarını ortadan kaldırmak olabilir. CHP’nin Esenyurt’u Ahmet Özer’le kazanması bu siyaset yoluyla mümkün olmuştu malum ve CHP’yle Kürtler arasında gelecekte de ortak bir şeyler yapabilmenin sağlam adımlarından biriydi bu yaratıcı enstrüman. Özer’in tutuklanıp görevinden alınması ilk olarak kent uzlaşısı siyasetini, CHP’yle Kürtlerin buluşmasını cezalandırmak, bunun tekrarını engellemek amacına matuf görünüyor.

İkinci tali hedef CHP’nin dengesini bozmak, CHP’nin birinci parti koltuğunda rahat oturmasının önüne geçmek olsa gerek. CHP’lilerin ve CHP etrafında toplananların kent uzlaşısı çözümünden, Kürtlerle ortak bir şeyler yapma siyasetinden memnuniyetsiz olanlarını kışkırtmak, Kürtlerle ortak bir şeyler yapmaktan rahatsız olmaya meyyal CHP’lileri asılsız ithamlara yaslanan medya bombardımanı yoluyla “kimlerle birlikte yol alıyoruz” duygusuna gark etmek, CHP’de bir tür çatlak yaratmak istenmiş olabilir. Nitekim, Özer’in tutuklanmasının ardından CHP içinden verilen ve verilmeyen reaksiyonlar zaten mevcut bu çatlağın işlenip, büyütülebileceğini de gösteriyor.

Tali ya da ikincil bir başka hedefse Kürt siyasetine “kızım sana söylüyorum gelinim sen anla” mesajını vermiş olmak olabilir. CHP Belediyesi’ne kayyum atayabilmiş olmakla DEM Parti’ye şu deniliyor olması mümkün: “Sizin belediyelerinize her halükârda kayyum atarım, dolayısıyla ‘yeni çözüm sürecinde’ ortaya koyduğum çerçeveyi çok da zorlamamaya bakın.”

CHP’ye Kayyum, Muhalefete Kayyum

Özer’in tutuklanması ve görevden alınmasıyla elde edilmek istenen iki de ana siyasi sonuç var görünüyor; biri İmamoğlu’yla diğeri genel olarak CHP’yle ilgili. Özer’in tutuklanması evvela İmamoğlu’na yapılmış son bir ihtara benziyor. Özer’in tutuklanmasıyla, tepesinde siyasi yasak kılıcı sallanan İmamoğlu’na ‘vakit varken’ denmek istenmiş olabilir. 29 Ekim kutlamalarında yaptığı konuşmayla kamuoyuna Türkiye’nin başka türlü yönetilebileceği umut ve güvenini vermesi ve 2028 yoluna düşmekten çekinmeyeceğini göstermesi İmamoğlu’na sert bir ihtar verme işini öne almayı ve ardından siyasi yasak gelecekse gerekçenin şişirilmesine karar verildiğini gösteriyor. Özetle, Özer’in tutuklanmasıyla elde edilmek istenen ana sonuç İmamoğlu’yla ilgili ve İmamoğlu’nu 2028 denkleminden çıkarmaya matuf gibi görünüyor.

Tutuklamayla elde edilmek istenen ikinci ana siyasi sonuç da CHP’yle ilgili görünüyor. Özer’in tutuklanmasıyla CHP’nin dengesini bozmak tali bir hedefse CHP’yi kudretsiz göstermek de ana hedef olabilir. Tutuklama ve ardından gelen medya kampanyası, Kürtlerle alınacak yol konusundaki çatlaklarını büyüterek CHP’nin dengesini bozmaya matuf görünüyor. Keza, Özer’in hapsedilmesi, CHP’nin, elinden hukuksuzca büyük bir ilçe belediyesinin alınmasına engel olamayan bir parti gibi görünmesine kapı aralayabilir. Diğer deyişle, Esenyurt Belediyesi’ne kayyum atanmasıyla yapılmak istenen CHP’yi kudretsiz bir parti, kendisinin olana bile sahip çıkamayan bir aktör olarak göstermek olabilir. Bu ‘görüntü’ bir kez yerleşirse CHP’nin ülkeyi yönetebilir bir parti olup olmadığı hakkında zaten var olan tereddütlerin büyümesi de işten olmaz. İşler bu biçimde ilerlerse gidişatın bir de bonusu olabilir: Erdoğan’a “nasılsa bir yolunu bulur” maharet ve kudretinin atfedilmesi. Özer’in tutuklanması CHP’yi kudretsiz göstermekle kalmayıp Türkiye’yi yolla ya da zorla Cumhur İttifakı yönetecek algısına da yol açabilir.

Özer’in tutuklanıp yerine kayyum atanması bu siyasi sonuçlara kapı aralarsa kayyum sadece Esenyurt’a değil, CHP’ye ve muhalefete, daha doğrusu Türkiye’nin 2028 macerasına atanmış olur.

Siyasi Mukabele

Siyasi bir tasarruf olduğuna, belli bir kısım siyasi sonuçlar gözetilerek yapıldığına göre, Özer’in tutuklanmasıyla oluşan yeni duruma da ancak siyaset yoluyla mukabele edilebilir, Özer’in tutuklanmasıyla elde edilmek istenen siyasi sonuçlar ancak siyaset yoluyla nötralize edilebilir. Biri tali diğeri esas olmak üzere iki adımla. Tali adım belli: Sarı öküzü vermemek, Özer’in tutuklanmasının sineye çekilmeyeceğini göstermek. CHP yönetimi ve örgütü, Esenyurt Belediyesi’ne kayyum atanmasını sineye çekmeme işini DEM seçmenine bırakmayarak yola koyulabilir.

Atılacak ana adımsa CHP’nin kudretini göstermek, CHP’yi kudretli bir parti olarak göstermek olabilir. Bu da ancak yeni bir sözleşme vaadiyle, bir Türkiye teklifiyle ve bu teklifi taşıyacak kadroların CHP’de olduğunu göstermekle olabilir. Haddizatında, CHP ülkeye, kalabalıklara Türkiye’yi yönetebileceğini gösteren bir teklif ve kadrosu olduğunu gösteremedikçe kayyum atanması ya da siyasi yasak tehdidi gibi sınamalara hep açık kalacaktır. CHP’yi “bunlar CHP’ye yapılamaz”, aslında bütün bir muhalefeti “bunlar muhalefete yapılamaz” kılabilmek için CHP’nin cazip bir Türkiye sözleşmesine ve bu sözleşmeyi icra edebilecek kadrolara sahip olduğunu göstermesi gerekiyor. En yerinde siyasi mukabele bu olacak.

Öne Çıkanlar