‘Hikâyemiz Birlikte’ diyerek Altın Portakal başladı!

Öncelikle bir sinemasever olarak yılın en güzel dönemi yaşanıyor Antalya’da diyebilirim. Kendini bir hikâyenin içine bırakmak üstüne o hikâyeye dair yaratıcılarına sorular sormak ve hikâyenin etkisinin içinde kalmak hayatıma anlam katıyor. Bu yıl festivalin çıkış cümlesini bu yüzden ayrıca sevdim evet, ‘Hikâyemiz birlikte’... Bu hikâyeleri sinema yoluyla paylaşmak gibisi yok. Unutulmayacak festival anılarımın olduğu Altın Portakal’da bu yıl da anılar ekliyorum ve filmler izliyorum. Yaşasın sinema, yaşasın festival ve hayatıma kattıkları…

Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması gösterimleri başladı

12 Ekim’e kadar sürecek 61. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde Ulusal Uzun Metraj Film gösterimleri başladı. Jüri başkanlığını yönetmen, senarist ve yazar Ferzan Özpetek’in üstlendiği, tasarımcı ve sanat yönetmeni Deniz Göktürk Kobanbay, oyuncu Gökçe Bahadır, oyuncu İlker Kaleli, Kadir Has Üniversitesi Öğretim Üyesi, sinema yazarı Doç. Dr. Melis Behlil, senarist/yönetmen Melisa Önel ve neyzen, besteci, yapımcı ve DJ Mercan Dede’den oluşan ana jüri karşısına çıkıyor.

Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması’nda “Altın Portakal” İçin 12 Film Yarışacak. ‘Ayşe’ ve ‘Galata’ filmlerinin gösterimleri ile yarışma başladı.

Down sendromlu kardeşi için kendi hayatından büyük bir sevgiyle vazgeçmiş bir kadın ‘Ayşe’

Gerçek bir hikâyeden yola çıkan filmin yönetmen koltuğunda Necmi Sancak yer alıyor ve yönetmenin ilk filmi. Filmin senaryosunu Necmi Sancak, Ahmet Sancak ve oyuncu Binnur Kaya ile birlikte yazmış. Ayşe’ye Binnur Kaya hayat veriyor ve çok etkileyici bir performansla hepimizi derinden etkiliyor. Binnur Kaya’ya Rıdvan Sancak, Menderes Samancılar, Ali Seçkiner Alıcı eşlik ediyor.

Filmin konusu kısaca şöyle; Ayşe, giderek büyüyen ve çehresi değişmeye başlayan İstanbul'un dış çeperinde, Down sendromlu kardeşi Rıdvan'la birlikte yaşayan Ayşe adında bir kadının hayatına odaklanıyor.

“Seyredilmesi zor bir film”

Filmin gösterimin ardından ekip söyleşide sorularımızı yanıtladı. Binnur Kaya filmi ilk defa izlediğini belirterek “Seyredilmesi zor bir film çünkü filmi satan hiçbir şey yok içinde; müzik yok, estetik bir oyuncu yok, bir gişe filmi değil, gerçekten bence seyretmesi zor bir film. Bu cesur bir iş ve riskli işlerin içinde olmayı seviyorum” duygusuyla anlattı filmi.

Down sendromlu Rıdvan’ın kendisini oynadığı filmde Binnur Kaya disiplinli ve harika bir partnerle oynadığını belirterek oynadığı rolün sorumluluğunu şöyle açıkladı;

“Rıdvan’ın ablası Fatma benim oynadığın Ayşe karakterinin hayatta gerçek hali. Hayatını feda etmiş ama bir sevgiyle kendi hayatından vazgeçmiş yine büyük bir sevgiyle ve kendi rızasıyla bir kadının hayatından ancak bir kesit olabilir bu film. Yüzde yüzünün bu filmde gördüğünüz ancak yüzde ikisi olabilir çok büyük bir fedakârlık, bu kadar harika bir abla, harika bir insan olduğu için Fatma Sancak’a çok teşekkür ediyorum.”

“Senaryoyu okudum, derdi ve sıkıntısı var, çözüm istiyor”

Menderes Samancılar filmin içinde neden yer aldığına dair duygularını şöyle ifade etti; “Mesleğe bakışım rolün büyüğü, küçüğü yok, önemli olan projenin neye hizmet etmiş olması. Senaryoyu okudum, derdi ve sıkıntısı var, çözüm istiyor. Hepimizin çözüme ihtiyacı var, hepimizin sıkıntısı var. Bu proje de bizim sıkıntılarımızdan biri, sıkıntı çözmek için bu tür projelerin içerisinde seve seve yer almak bizim de boynumuzun borcu.”

“İlk filmini yapan bir yönetmenin yanında yer almak bizim için büyük mutluluk”

Ali Seçkiner Alıcı ise filmde neden yer aldığına dair duygularını şöyle ifade etti;

“Ben zaten Binnur Hanım’ı ve Menderes Ağabey’i duyunca kayıtsız şartsız içinde olmak istedim. Oyunculuklarına hayran olduğun iki isimle bir arada olmak zaten çok güzel ve bu projeyi kabul etmek için bile yeterli sebep. Yaşadığımız ülke, yaşadığımız iklim malum, sinema yapmak çok güçleşti, sanat yapmak çok zorlaştı. İlk filmini yapan bir yönetmenin yanında yer almak bizim için büyük mutluluk. Filmin kendisi için benim bir şey demem haşa yakışık almaz onun bir parçası olduğum için o takdir, sizin takdiriniz.”

‘Galata’ şehrin içinde ilişkiler içinde bir anlam ve arayış hikâyesi

Ulusal Yarışma seçkisinde izlediğim ikinci film ‘Galata’ kişinin melankoli ve huzur duygusu arayışında olan ama film ilerledikçe ilişkileri her boyutuyla masaya yatıran bir film.

‘Galata’ filminin kısaca konusu şöyle;

Tesadüfen tanışan Yusuf ve Sevda şehrin detaylarını keşfederken Sevda'nın skandalları ve Yusuf'un karısı Aysel ile ilişkisi üzerinden hayat, ilişkiler, inanç ve toplumun kutuplaşması üzerine derinlemesine bir sorgulamaya girişir.

Sarp Bozkurt, Suyumbige Dadalı, Kubilay Karslıoğlu, Hande Özen, Tümay Özokur’un oyuncuları arasında yer aldığı filmi Kenan Mansur Doğru ve Umut Osman Demirkol’un yönetiyor.

“Kalıplara sığmayan insanların dışlanmasından duyulan rahatsızlık”

Film ekibi gösterim sonrası sorularımızı yanıtladı. Senaryonun çıkış noktasına dair soruma senarist-yönetmen Umut Osman Demirkol şu yanıtı verdi;

“Senaryoda bir tek çıkış noktası yoktu. Biz niye böyle olduk sorusundan yola çıktık ama en önemli çıkış noktası şuydu; bazı kalıplara sığmayan insanların dışlanmasından duyduğumuz rahatsızlık. Çünkü hepimiz bunu yapıyoruz. Bu yanlış, kafamızdaki kalıba uymayan insanlara zarar veriyor. Bu beni çok rahatsız eden bir şeydi, büyük oranda beni yazmaya iten ilk kıvılcım bu sebeplerden çıktı”

“Aykırı kabul edilebilecek bir proje yaptık”

Kendilerini sorgulayan ve anlam arayan Yusuf ve Sevda’nın uzun yürüyüşleri ve sohbetleri seyirciye eşlik ederken cinsel fantezilere kadar uzanan hikâye örgüsünde film için yönetmen “Aykırı kabul edilebilecek bir proje yaptık” diyor.

Sarp Bozkurt’un Yusuf karakterinin değişimini gözler önüne serdiği doğal oyunculuğu filmde dikkat çeken en güzel detay diyebilirim.

Mutlu Hesapçı