M. Kıvanç Önder

M. Kıvanç Önder

Fed’de pişer, bizim tapu dairesine de düşer

Amerika ekonomisi, akıl almaz bir momentum ile devinimine devam ediyor. Tüm çabalara, tüm sıkılaşma gayretlerine rağmen her ay yaklaşık 300.000 yeni istihdam yaratabilen, tüketimin de beklendiği kadar hız kesmediği bir düzenekte ilerliyor işler Amerika’da. Çarşamba günü, mart ayına ait tüketici enflasyon verileri açıklandı. Hem manşet hem de çekirdek enflasyonda beklentinin üzerinde bir enflasyon verisi geldi.

Hatırlayalım:
2022’nin başında ABD Merkez Bankası Fed, faizleri yükseltmeye başlamıştı ve bu trend Ağustos 2023’e kadar devam etmişti. Ağustos 2023’ten beri de aynı ve sabit yüksek faiz seviyesi korunmaya devam ediyor.
2024 başında ise ABD’de “piyasalar”, aylardır yüksek seyreden faiz düzeninin artık sonuna yaklaşıldığını vurgulamaya ve Fed’in 2024 içerisinde en az 3, hatta belki 6 defa faiz indirimine gidebileceğini dillendirmeye başlamışlardı. Açıkçası bu, olması muhtemele durumdan ziyade, piyasanın Fed üzerinde kendi beklentisi yönünde baskı kurma yöntemiydi elbette. O tarihlerde biz ise 2024 içerisinde Fed’in -bırakınız 6 defayı- tek bir defa dahi faiz indirimine gitmesini meşru kılacak herhangi bir gerekçenin olmadığını, belki bir ihtimal Kasım ayındaki başkanlık seçimi nedeniyle Biden’ın elini rahatlatmak amacıyla ufak bir indirimin mümkün olabileceğini, bunun da rasyonel değil politik kaygılardan kaynaklı olabileceğini defalarca vurgulamıştık.

lazim-olursa-ek-gorsel.jpeg


Sene başından bugünlere dek geçen zaman zarfında, Fed Başkanı Powell benim hatırladığım kadarıyla 2 kere, Fed başkan yardımcıları ise muhtelif defalar piyasaya tatlı bir dille “kendinizi çok gaza getirmeyin, faiz indirimi siparişinizi anlıyoruz ancak umduğunuz şeyi bulamayabilirsiniz, sonra hayal kırıklığı yaşamayın” mesajını vermişlerdi.

Bugün geldiğimiz noktada, artık “piyasa” da altı defa faiz indirimi siparişini rafa kaldırmak zorunda kaldı, bunun yerine “üçüncü çeyrekte bir faiz indirimi olursa ne mutlu bize” deme noktasına geldi.
Elbette ki ağırlıklı olarak Demokratlardan yana pozisyon alagelmiş bir Fed, Trump’ın yeniden seçilme ihtimalinin hiç de azımsanmayacak bir seviyeye ulaştığı mevcut ortamda, Biden’ın ve Demokratların elini daha da zora sokacak hamleler yapmaktan kaçınmayı isteyecektir.

ABD’de Tablo Çok mu Kötü?

Hayır, değil.
Her ne kadar enflasyon, beklentinin üzerinde gelmiş olsa da, temelde sadece iki önemli bileşen, enflasyonu beklentinin üzerinde bir seviyeye taşımış durumda. Bunlardan biri, otomobil sigortaları; diğeri ise kiralar.
Bu ikisini hariç tuttuğumuzda, enflasyon verisi, beklentiye uygun seyretmekte.
Kiralar konusunda ise ABD’nin veri toplama yöntemi biraz ilginç, buna şimdilik hiç girmeyelim ancak çok kabaca şunu söylemek yeterli olacaktır: Ev sahiplerinin beyanına dayalı bir ölçüm yöntemi ile ilerliyorlar. Dolayısıyla kira konusundaki verinin de ne oranda sağlıklı olduğu konusunda bazı endişelere sahip olmak, yersiz olmayacaktır.
Açıkçası ABD’de her ne kadar enflasyon verisi, “beklentinin” üzerinde gelmeye devam ediyor olsa da, aslında gıdada, enerjide, giyimde, temel kalemlerde enflasyon beklenenin üzerinde değil. Ancak elbette ki bu kırılım analizine sırtını yaslayarak Fed’in haziran ayında ilk faiz indirimine gitmesini de beklemiyoruz.
Psikolojik olarak Fed, “enflasyon geriliyor” manşetinin atıldığı gün gelene kadar, faize dokunamayacaktır.
Dokunabilir olsa dahi bunu yapmak istemeyecek, buna cesaret etmeyecektir, edemeyecektir.

Kelebek Etkisi?

Peki gelelim konunun bize dokunan tarafına…

ABD’de tablo bu şekilde iken, ufukta Fed’in faiz indirebilmesine yol açacak herhangi bir emare yok iken, kısacası ABD’de faizler yakın vadede kolay kolay inmeyecekken, bizde ne olacak ki faizler inecek?

Enflasyonumuz mu düşüşe geçti?

Hayır…
Kontrollü TCMB müdahalesini kenara koyarsak, TL mi Dolar karşısında güçleniyor?

Hayır…

2-3 Milyar Dolarlık, kulağa damla kabilinden gelip giden kısa dönemli sıcak para dışında yurtdışından nitelikli yabancı yatırımcı mı geldi?
Hayır…

E o halde, ne olsun da Türkiye’de faiz oranları düşsün?

Düşmüyor, düşmeyecek de zaten.

ABD, faiz indirimi sürecine girmeden ve hatta bu sürece girmesinin üzerinden birkaç ay da geçmeden, Türkiye’nin bu sürece girmesi imkan dahilinde değil.
ABD’deki kelebek kanatlarını çırpmaksızın Türkiye’ye bahar gelmesi pek de olası değil.

Peki ABD’deki kelebeğin Türkiye’deki konut piyasasına etkisi nasıl olacak?

Yüksek faiz ortamı, uzunca bir süre hayatımızda olmaya devam edecek. Bizim tahminimiz, 2025’in (evet… 2024 değil; 2025) üçüncü çeyreğinden önce Türkiye’de herhangi bir faiz indirimini görmeyeceğimiz yönünde. Dolayısıyla kredi faizleri de yüksek kalmaya devam edecek. 2022’de 1.500.000’dan 2023’te 1.225.000 adet seviyesine gerileyen konut satış adetleri, muhtemelen 2024 sonunda 1.100.000 seviyelerine gerilemiş olacak.

Bu da ister istemez konut piyasasında satış fiyatlarını aşağı yönlü baskılayan önemli bir unsur olacak.

Daha önceki yazılarımızda da bahsetmiştik:
Konut fiyatları, oldukça uzun bir süredir, hatta tam tarih vermek gerekirse Haziran 2023’ten beri reel olarak geriliyor. Üstelik bu, TÜİK’in açıkladığı enflasyon verisine göre bu şekilde…

Bir başka deyişle, yine geçmiş aylarda da yazdığımız gibi, konut fiyatları Dolar bazında da geriliyor. Üstelik bu da şu anda kontrollü olarak yönetilen pariteye göre bu şekilde. Dolar-TL paritesi, doğal seyrine bırakılsa, konut fiyatlarının Dolar bazındaki düşüşünün daha da sert olduğunu görürdük hepimiz.

Yüksek faiz ortamında, bu düşüş -ki aslında buna bir “düşüş” demektense “ait olduğu seviyeye geri dönüş” demek daha doğru olacaktır- devam edecektir. Pandemi ertesinde, Temmuz 2020’deki düşük faizli konut kredisi kampanyası ve ardından gelen, baskılanan faiz ve Dolar-TL paritesi ile eşlenik giden (ama Tüik tarafından ısrarla gizlenen) hiperenflasyon ortamından sonra yapay şekilde şişen konut fiyatları, zamana yayılmış bir şekilde, ağır ağır reel olarak eski seviyesine geri gelecek.

Bu, zaten yaşanması kaçınılmaz olan bir durumdu ve şimdi de yaşanıyor.

Artık yeni bir piyasanın içerisindeyiz, dünya ekonomisi yeni bir yöne doğru evriliyor ve elbette biz de üretmeyen, üretmeyi bırakmış bir ülke olarak bu evrilmeden istisnai şekilde olumlu ayrışacak değiliz.

Öğlen yenen hurmaların, gece olduğunda mideyi tırmalamayacağını sanmak, elbette gerçekçi olmazdı…

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Kıvanç Önder Arşivi