Kar yağışı haberinin de delil olarak sunulduğu davada, 11 gazeteci 7 ayın ardından ilk kez mahkemeye çıkıyor
Ankara’da 20 Ekim 2022 tarihinde tutuklanan 11 gazeteci, 7 ay süren tutukluluk süresinin ardından ilk kez mahkemeye çıkarılacak.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 20 Ekim 2022 tarihinde başlattığı soruşturma kapsamında 29 Ekim’de tutuklanan Mezopotamya Haber Ajansı (MA) Yazı İşleri Müdürü Diren Yurtsever, MA Ankara Haber Şefi Deniz Nazlım, MA muhabirleri Berivan Altan, Selman Güzelyüz, Hakan Yalçın, Emrullah Acar, Ceylan Şahinli, JinNews muhabirleri Habibe Eren, Öznur Değer ve adli kontrol tedbirleri ile serbest bırakılan MA muhabiri Zemo Ağgöz ile eski MA stajyeri Mehmet Günhan’ın “örgüt üyeliği” ile yargılandıkları davanın ilk duruşması bugün Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesinde görülüyor.
Tutuklu gazetecilerin davasında DİSk Basın-İş Genel Sekreteri Özge Yurttaş ve İç Anadolu Bölge Temsilcisi Turgut Dedeoğlu da üyelerinin yargılanmasını takip ediyor.
8 Şubat 2023 tarihli 210 sayfalık iddianamede, gazetecilere yöneltilen suçlamaya çalıştıkları haber ajansları, çalıştıkları kurumun editoryal politikası ve haberleri, haberlerde kullanılan dil, kendilerine ait olan ya da kendilerine ait olduğu iddia edilen sosyal medya hesaplarından yapılan paylaşımlar, iş yeri ve ev baskınlarında ele geçirildiği ve yasaklı olduğu iddia edilen kitap ve dergiler, haber takibi için katıldıkları etkinlikler, meslektaşları ve haber kaynakları ile yaptıkları telefon görüşmeleri, Dicle Fırat Gazeteciler Derneği üyelikleri ile Mali Suçları Araştırma Kurulu’ndan (MASAK) alınan çoğunluğu haber-görüntü telifi içerikli ödemelerden oluşan mali raporlar delil olarak gösterildi.
MLSA’dan Sibel Yükler ve Murat Kök’ün aktardığına göre ddianame savcısı, daha önce birçok farklı soruşturmada ismi geçen gizli ve açık tanık ifadelerinden hareketle MA ve JinNews’in “KCK Basın Komitesi” adı altında faaliyet gösterdiğini ve gazetecilerin de örgütün talimatıyla “halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek” ve “terör örgütü propagandası yapmak” amacıyla haber yaptıklarını iddia etti. Ancak “halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek (TCK 216)” ve “terör örgütü propagandası yapmak (TMK 7/2-TCK 220/8)” suçlamaları iddianamede yöneltilen suçlamalar arasında yer almadı.
İddianamede “örgüt üyesi olmak” ile suçlanan dokuzu tutuklu 11 gazeteci hakkında yalnızca altı satırlık bir değerlendirme yapıldı. İfade ve savunmaları dikkate almayan savcı, gazetecilerin “örgüt üyesi olarak kabul edilmelerinin gerektiğini” öne sürdü.
210 sayfalık iddianamenin beş satırlık talep bölümünde de herhangi bir hukuki gerekçe açıklanmadan veya bağ kurulmadan “açıklanan nedenlerle” denilerek, gazetecilerin 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 314/2, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 5/1 maddeleri uyarınca “örgüt üyeliği” suçundan cezalandırılmaları istendi. Savcı, gazetecilerin cezalandırılmaları durumunda TCK 53/1 uyarınca bazı haklardan mahrum bırakılmaları da talep etti.
129 HABER, ‘SÖZDE HABER’ DENİLEREK ALEYHTE DELİL OLARAK GÖSTERİLDİ
İddianamede 129 haber, MA’nın “Basın Komitesi”ne bağlı yayın yaptığı iddiasına delil olarak gösterildi. Herhangi bir gerekçe belirtilmeden bu haberler içerisinde Fırat Haber Ajansı’nda (ANF) yayınlanan yedi habere de yer verildi.
Her biri “sözde haber” olarak tanımlanan haberler, Aralık 2020-Ekim 2022 döneminde çeşitli tarihlerde yayınlanan haberlerden oluşuyor. Bu haberler arasında Konya ve Antalya Manavgat’ta Kürtlere yönelik ırkçı saldırılar, Dedeoğulları Ailesi katliamı, Ankara’nın Altındağ ilçesindeki Suriyelilere yönelik ırkçı saldırılar, 2021 Diyarbakır Newroz’u, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kimyasal silah kullandığı iddiaları, bu iddialar hakkındaki açıklamalar ve PKK lideri Öcalan’ın cezaevi durumu ile buna ilişkin cezaevlerinde başlatılan açlık grevlerini konu edinen haberler yer aldı.
KAR YAĞIŞINDAN YOLLARIN KAPANDIĞINA DAİR HABER DE ‘SUÇ DELİLİ’
İlgisi konusunda herhangi bir açıklama yapmasa da Van ve Hakkari’de yoğun kar yağışında yolların kapandığına dair 18 Ocak 2021 tarihli MA haberini de suç unsuru olarak sunan iddianame savcısı, söz konusu “sözde haberler” ile “terör örgütü güdümünde örgüt ideolojisi ile hareket edildiğini” öne sürdü.
İddianame savcısı; gazeteciler Öznur Değer, Deniz Nazlım ve Zemo Ağgöz’ün yasal olarak halen faaliyetlerini sürdüren Dicle Fırat Gazeteciler Derneği’ne üye olmalarını da aleyhte delil olarak gösterdi.
Toplamda 308 kez “sözde” kelimesini kullanan iddianame savcısı, gazetecilerden birçok yerde “sözde gazeteci/muhabir” ve çalıştıkları MA ve JinNews’tan ise “sözde haber ajansı” olarak bahsetti.
İddianamede, gazetecilere isnat edilen suçlar ve bu suçlara gösterilen deliller hakkında genel bir hukuki değerlendirme yapılmazken, gazeteci Habibe Eren’e ayrılan ve aleyhine delillerin sıralandığı bölümde gazeteci Diren Yurtsever’in bölümünden kopyalanarak yapıştırılmış metne yer verildi.
Savcı, 210 sayfadan oluşan iddianamenin ilk 153 sayfasını PKK/KCK’nin tarihine ve 2000-2007 arasındaki faaliyetlerine ayırdı. İddianamede “terör örgütü basın yayın faaliyeti yaptığı” öne sürülen gazete, dergi, radyo ve televizyonlarla ilgili geçmişe dönük bilgilere de yer verildi. Bu yayın organlarının arasında, MA, JinNews, Yeni Yaşam, Medya Haber TV ve Artı TV’nin yanı sıra 2016 yılında Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapatılan İMC TV, Gün TV, Dicle Haber Ajansı (DİHA) gibi yayın organları da yer aldı.
Türkiye’nin savaş halleri dışında ölüm cezasını yasaklayan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 6. Protokolü’nü 15 Ocak 2003 tarihinde ve ölüm cezasını tamamen yasaklayan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 13. Protokolü’nü ise 9 Ocak 2004 tarihinde imzaladığını unutan savcı, “idamın kaldırılması”na yönelik talep ve faaliyetlerin “sözde Barış Projesi kapsamında terör örgütü faaliyetleri arasında olduğu” yorumunu yaptı.
AÇIK KAYNAK BİLGİLERİ ‘İSTİHBARİ BİLGİ’, TELİF ÖDEMELERİ ‘DELİL’
İddianamede “örgüt üyeliği” ile suçlanan gazeteciler hakkında elde edilen “istihbari” bilgilere de yer veren savcı, her ne kadar “istihbari” bilgi vurgusu yapsa da suçlanan gazeteciler hakkında açık kaynaklardan edinilebilecek bilgilerden bahsetti. Bu bağlamda gazetecilerin çalıştıkları kurum ve pozisyonları, adli sicil kaydı, MA ve Jin News için yapılan haberlerin bilgileri “istihbari bilgi” olarak iddianameye eklendi.
MASAK’tan elde edilen bilgilere de değinen iddianame savcısı, gazetecilerin “haber telif” ödemeleri ile yakınlarına ait banka hesaplarındaki hareketleri “örgüt üyeliği” suçuna delil olarak sundu. Gazetecilerin hesaplarında haciz olduğu ya da olabileceği endişesi taşıdıkları için yakınlarının hesaplarını kullandıkları yönündeki ifadeleri ise dikkate alınmadı.
Deniz Nazlım’a neden habere gittiği ve dernek üyeliği soruldu, çalıştığı kurum ‘suç delili’ kabul edildi
Gazeteci Deniz Nazlım’ın savcılık ifadesi soruşturma savcısından farklı bir savcı tarafından alındığı için iddianamede gazeteciye sorulan sorulara yer verilmedi. Nazlım’ın verdiği cevaplardan gazeteciye Dicle Fırat Gazeteciler Derneği’ne neden üye olduğu, çalıştığı kurum, gittiği ve yaptığı haberler, haber telif ödemeleri, haber takibi için katıldığı etkinlikler, ev aramasında ele geçirilen kitap, dergi ve notlar ile gizli tanık ifadelerinin sorulduğu anlaşıldı.
Nazlım, gözaltında işkenceye maruz kaldığını, ailesinin tutuklanacağı ile tehdit edildiğini ve polisin kendisine başka bir avukat edinmesini telkin ettiğini savcılıkta ifade etti. Nazlım’ın gizli tanık ifadesine karşı beyanına iddianamede yer vermeyen savcı, soyut ve detay içermeyen gizli tanık beyanından hareketle, “Şüphelinin Mezopotamya haber ajansının Ankara sorumlusu olarak bir dönem faaliyet yürüttüğü” ifadelerini kullanarak çalıştığı kurumu suç unsuru olarak sundu.
Nazlım’ın ifadesini dikkate almayan iddianame savcısı, gazetecinin çalıştığı kurumu suç unsuru olarak sunarken Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) bir gazetecinin çalıştığı kurumun “tek başına terörle bağlantılı bir suçlama bakımından kuvvetli suç belirtisi oluşturduğu söylenemez” hükmüne vardığı Cemil Uğur kararını da dikkate almadı.
Gazeteci Selman Güzelyüz’le ilgili bölümde ise gizli tanığın, “Ankara’da faaliyet yürüttüğü süreçte HDP Genel Merkezi ve İl Başkanlığı ile ilgili haberleri yapanların başında da kendisi yer almaktadır” ifadesine yer verdi. Savcı, Güzelyüz’e, “MA sözde haber ajansının HDP Genel Merkezi ve İl Başkanlığı ile ilgili haberlerin takip edilmesindeki amaç nedir?” sorusunu yöneltti.
Şahsi sosyal medya hesabından paylaştığı MA haberlerinde neden “Kürdistan” ifadesi kullanıldığını soran savcı, Şırnak’ta o dönemde gerçekleştirilen büyük çaplı ağaç kesimleri ile ilgili haberi paylaşan Güzelyüz’ün neden Greenpeace’i etiketlediğini de sordu. Aynı soruda Güzelyüz’ün bu paylaşımı “Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin karalamaya çalışmak” amacıyla yaptığını belirten savcı, bu sorularda uluslararası bir sivil toplum kuruluşu olan Greenpeace için de “yapılanma” ifadesini kullandı. Savcı, Güzelyüz’ün etiketlenen Greenpeace’in görüşünün haber içerisinde olduğu ve bu sebeple etiketlendiği yönündeki beyanını dikkate almadı.
Savcı, Güzelyüz’ün sosyal medyadan yaptığı haber paylaşımları için ise “haber/talimat içeriği” ifadesini kullanırken, MA’nın “Elmadağ ilçesinde Kürt aileye ırkçı saldırı yapıldı. 5 çocuklu kadın mahalleden çıkarıldı” başlıklı haberini retweetleyip retweetlemediği de gazeteciye sordu.
Berivan Altan’ın ‘talimatla yaptığı haberler’: Dedeoğulları Ailesi katliamı haberi, duruşma takibi haberi
Gazeteci Berivan Altan’ın soruşturma savcısı tarafından alınan savcılık ifadesine göre, Altan’a neden Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) kaydı olmadığı, basın kartının olup olmadığı, MA’nın ve kendisinin örgüt ile irtibatının olup olmadığı, gizli tanık ifadesi, haberleri ve haber takibi için katıldığı etkinlikler, telefon görüşmeleri, ev aramasında ele geçirilen kitap ve dergiler ile sosyal medya paylaşımları soruldu.
Gizli tanığın ifadesinden hareket eden savcı, gazeteci Altan’a MA’da “haber yapmak için kim-kimlerden talimat aldığını” sordu. Talimat almakla suçlanan Altan’ın Konya’da ırkçı saiklerle katledilen Dedeoğulları Ailesi ve PKK lideri Öcalan’ın cezaevi koşulları hakkında yaptığı haberleri “örgüt talimatıyla” yaptığını varsayan savcı, gazetecinin haberleştirmek amacıyla duruşma takip etmesini de suç unsuru olarak sundu.
Şahsi sosyal medya hesabından yaptığı MA ve JinNews haberlerini içeren paylaşımları ile MA’nın YouTube kanalında ajans mikrofonunu tuttuğu kare gazeteci Diren Yurtsever aleyhine suç delili olarak sunuldu. Yurtsever’in haber takibi amacıyla bir protestoya katılması, bu protestoda MA mikrofonunu tutması ve burada atılan sloganlara da suç unsuru olarak iddianamede yer verildi.
Yurtsever hakkındaki gizli tanık ifadesine yer verilmeyen iddianamede gizli tanık ifadesinden hareketle, “Mezopotamya Haber Ajansı’nın İstanbul bürosunun temsilcisi olduğu, Ankara ilindeyken TBMM haber sorumlusu olduğu, örgüte müzahir Medya Haber isimli kanalda program yaptığı…” değerlendirmesi yapıldı.
Yurtsever’in evinde yapılan aramada el konulan ve yasaklı olduğu iddia edilen yayınların dışında MA basın kartı ve hasta tutuklu/hükümlü listesini içeren notlar da suç unsuru olarak sunuldu. Yurtsever’in telefon hattının dinlenmesiyle elde edilen konuşmalarda arasında, cezaevinde yatan bir kişiyi kastederek “Kitap, mektup gönderebilirsin” demesi ise “subliminal mesaj içerikli konuşmalar” görüldü.
Gazeteci Habibe Eren’in ifadesi soruşturma savcısından farklı bir savcı tarafından alındığı için Eren’e sorulan sorulara da iddianamede yer verilmedi. Savcılık ifadesinde, şahsi hesabından yaptığı haber paylaşımlarının sorulduğu anlaşılan Eren, söz konusu paylaşımlar arasında çalıştığı ajansın haberlerinin de olduğunu belirterek, paylaşımları mesleki faaliyet kapsamında yaptığını ifade etti. Eren, Ankara İl Emniyet Müdürlüğünde ters kelepçe ve kötü muameleye maruz bırakıldıkları için susma hakkını kullandığını belirtti.
Gizli tanığın Eren hakkındaki iddialarını içeren 10 satırlık ifadesinin ise soyut iddialar ve kolaylıkla erişilebilecek bilgilerden oluştuğu görüldü. Eren’e ayrılan değerlendirme bölümünde ise iddianamenin özensiz hazırlandığına dair önemli bir detay dikkat çekti. Eren hakkındaki delillerin teker teker değerlendirilmesi gereken bölüme Diren Yurtsever ile ilgili bölümün kopyalanıp yapıştırıldığı görüldü.
Gazeteci Öznur Değer de savcılık sorgusunda gözaltında işkenceye maruz kaldığını ifade etti. Değer’in cevaplarından, gazeteciye Dicle Fırat Gazeteciler Derneği’ne neden üye olduğu, soruşturma kapsamındaki bazı gazetecilerle ilişkisi, basın kartının olup olmadığı, Güler Yıldız Bastion’a Mimarlar Odası Ankara Şubesi tarafından verilen ödülü neden kendisinin aldığı, sosyal medya paylaşımları, Kürt vatandaşlara yönelik ırkçı saiklerle yapılan saldırılarla ilgili haberleri, tape kayıtları ve gizli tanık ifadesinin sorulduğu anlaşıldı.
Değer, savcılık ifadesinde kendisine sorulan bazı sosyal medya paylaşımları gerekçe gösterilerek Mardin Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma yürütüldüğüne ve bu soruşturmanın takipsizlikle sonuçlandığına dikkat çekse de savcı bunu dikkate almadı.
Değer’in Ankara’nın Altındağ ilçesinde Suriyeli göçmenlere yönelik saldırıları takip etmesi ve bu konuda meslektaşı Zemo Ağgöz ile yaptığı telefon görüşmesini suç unsuru olarak sunan savcı, “Altındağ ilçesindeki Suriyelilerle ilgili Suriyeli şahısların karıştığı olaya ilişkin konuşmalar yaptığını” öne sürdü.
Gazeteci Zemo Ağgöz, emniyet sorgusunun ardından sevk edildiği sulh ceza hakimliğince ev hapsi kapsamında adli kontrol tedbiri ile serbest bırakılmıştı.
Diğer gazetecilerle benzer soruların sorulduğu Ağgöz’ün Konya’da ırkçı saiklerle katledilen Dedeoğulları Ailesi ile ilgili haber kaynağı ile yaptığı telefon görüşmesi, Suriyeli göçmenlere yönelik Ankara Altındağ’da gerçekleşen saldırı ile ilgili haber kaynaklarıyla yaptığı telefon görüşmeleri ve aynı olayla ilgili meslektaşı Öznur Değer ile yaptığı telefon görüşmesi suç unsuru olarak sunuldu.
İddianame savcısı, Ağgöz’le ilgili değerlendirmesinde, “Tespit edilen faaliyetlerinin terör örgütü üyeliği faaliyetini aşacak kapsamda olması nedeniyle terör örgütü üyesi olduğunu” öne sürdü.
Gazeteci Emrullah Acar, savcılık ifadesinde 2021 yılında Malatya Cumhuriyet Başsavcılığının benzer bir soruşturması kapsamında altı gün gözaltında tutulduğunu ve bu soruşturmanın KYOK ile sonuçlandığını söyledi. Acar, o soruşturma kapsamındaki haksız gözaltı süresi hakkında açtığı davayı da kazandığını vurguladı.
İddianamede detaylarına yer verilmeyen gizli tanık ifadesi Acar aleyhine delil olarak sunuldu. Gizli tanığın, Acar’ın “basın komitesi içerisinde Mezopotamya Haber Ajansı adı altında örgütsel faaliyet yürüttüğünü” öne süren ifadesine yer verilen iddianamede, yine gizli tanığın ifadesine göre yasal bir meslek örgütü olan Dicle Fırat Gazeteciler Derneği’ne üyelik de “örgütsel faaliyet” sayıldı.
İddianame savcısı, gizli tanık ifadesine dayanarak MA’nın “resmi hesabından” ve meslektaşları tarafından gazeteci Acar’a gönderilen paraların telif ödemeleri ya da ajans giderleri olarak değil, örgütsel amaçlar doğrultusunda yapıldığını iddia etti. Acar’ın “örgüt üyeliği” şüphesiyle ya da suçundan cezaevinde bulunan bir kişiye mektup yollaması da suç delili olarak sunuldu.
Hakan Yalçın ve Mehmet Günhan telif ödemelerinden suçlandı
Gazeteci Hakan Yalçın’ın iddianameye yansıyan savcılık ifadesine göre, Yalçın’a da benzer sorular soruldu. İddianamede Yalçın’a yapılan telif ödemelerini suç unsuru olarak sunan savcı, Yalçın’ın KHK ile kapatılan “DİHA mensubu şahıslarla para transfer ilişkisinin olduğunu” vurgularken “DİHA mensubu” kavramının ne anlama geldiğine dair bir açıklamaya yer vermedi.
Bir dönem MA’da staj yapan Mehmet Günhan’a savcılıkta sorulan sorulara verilen cevaplardan Günhan’a staj yaptığı kurum, gözaltına alınan gazetecilerle ilişkisi, ev aramasında polis tarafından el konulan günlüğü, telefon görüşmeleri ve staj yaptığı dönemde aldığı ödemelerin sorulduğu anlaşıldı. İddianamede Günhan hakkında hiçbir değerlendirme yapılmadı.
Ceylan Şahinli’nin Emrullah Acar’la ev arkadaşlığı suç unsuru sayıldı
Gazeteci Ceylan Şahinli’ye de savcılık ifadesinde ev ve iş yerinde yapılan aramalarda el konulan ve Şahinli’nin kendisine ait olmadığını beyan ettiği dijital materyaller ve MASAK raporları soruldu.
Savcı, gizli tanığın Şahinli hakkındaki ifadesine iddianamede yer vermedi ancak gizli tanık ifadesinden hareketle Şahinli’nin çalıştığı kurumu, soruşturma kapsamında gözaltına alınan gazetecilerle para ilişkisi olmasını ve Emrullah Acar ile ev arkadaşı olmasını suç unsuru olarak sundu.
Birçok dosyada aynı gizli ve açık tanık: Yılmaz ve Müftüoğlu tutuklandı, avukat Resul Temur gözaltına alındı
İddianamede, gazetecilere isnat edilen suçlamaların neredeyse tamamına daha önce birçok dava dosyasında ifadeleri yer alan gizli ve açık tanıkların ifadeleri asıl dayanak olarak gösterildi. Dosyada gazeteciler aleyhine beyanlarda bulunan gizli tanığın ifadesi sonucu, en son 3 Mayıs 2023 tarihinde gazeteciler Sedat Yılmaz ve Dicle Müftüoğlu tutuklandı.
Ankara’daki dava kapsamında yargılanan 11 gazetecinin avukatlığını üstlenen Resul Temur ise 25 Nisan’da evine yapılan baskınla Diyarbakır’da gözaltına alındı. Avukat Temur’un ofisine de baskın düzenlendi ve tüm dava dosyalarına el konuldu.
NE OLMUŞTU?
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 20 Ekim 2022 tarihinde başlattığı soruşturma kapsamında dokuz farklı şehirde düzenlenen ev ve iş yeri baskınlarında gözaltına alınan gazetecilerin dokuzu 29 Ekim 2022 tarihinde tutuklanmış; Zemo Ağgöz ve Mehmet Günhan adli kontrol tedbirleri ile serbest bırakılmıştı. Gazetecilerin savcılık sorgusu soruşturma savcısı ile birlikte toplamda dokuz farklı savcı tarafından yapılmıştı. Gazetecilerin gözaltına alındığı 25 Ekim 2022 tarihinde Ankara Emniyet Müdürlüğünün sosyal medya hesabından bir açıklama yayınlanmış ve gazetecilerin gözaltına alınma görüntüleri servis edilmişti.
Tutuklu gazetecilerin cezaevindeki 102. günlerinde hazırlanan iddianameyi kabul eden Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi, 14 Şubat 2023 tarihinde tensip zaptı düzenleyerek duruşma günü verdi.
Mahkeme; tutuklu gazetecilerin tutukluluğunun, Zemo Ağgöz ve Mehmet Günhan hakkındaki adli kontrol tedbirlerinin devamına, gizli tanığın duruşmada dinlenebilmesi için hazır edilmesine ve dört gazetecinin yargılandığı başka dava dosyalarının istenmesine karar vermişti.
*Bu işin hakları, Atıf-Gayriticari (CC BY-NC) Lisans ile kısmen saklıdır. Bu iş, MLSA’ya atıf ile ve ticari olmayan amaçlar ile kullanılıp dağıtılabili