İlber Ortaylı: Atatürk'e açıkça saldırı başlamıştır
Prof. Dr. İlber Ortaylı, Hürriyet’te kaleme aldığı yazısında, “Cumhuriyeti kuran Mareşalimiz Atatürk’e açıkça saldırı başlamıştır. Bunun bir ideoloji hatta yanlış tarih yorumuna bile dayandığına artık inanmıyorum. Arkasında etnik saikler vardır” dedi.
Ortaylı, tarihin aktarımındaki eksiklikleri eleştirdiği bugünkü yazısında şunları kaydetti:
Türkiye Devleti’nin bugünkü şekli cumhuriyettir. Eski bir devletiz. Osmanlı Türklerin imparatorluğuydu, bu da Türklerin cumhuriyetidir. Cumhuriyeti kuran komutanlarımız, mülkî amirlerimiz, aydınlarımız gökten zembille inmedi. Hepsi o imparatorluğun yetiştirdiği insanlardır. Daha doğrusu imparatorluk şarkta Türklere özgü bir yapı olduğu için asrın icabına uygun bir şekilde idarisi, ordusu, teknolojisi gibi insan unsurunu da dönüştürmeyi becerebilmiştir.
Türk inkılabı ve reformlar maziyi silmek için yapılmış değildir. Aksine maziye daha bilinçli dönmeyi ve bakmayı gerektirir. Bu ikisini yapamadığınız takdirde akıbet ortadadır. Yani Türkler tarihi yapan ama yazamayan, muhteşem tarihin girdapların, karanlık yollarından alnının akıyla çıkan ama bugün bunu aynı kesinlik ve başarıyla tartışamayan, günlük kaba siyasete tarih bilgisini alet ederek sözde tezler ileri süren bir toplum hâline dönüşmüştür. Bu nedenle tarih bilgi ve eğitimini okullar karşılayamamakta ama dışarıda serbest piyasada yazılan ve basılanlar da ısrarla değerlendirilmektedir. Bu bilgiler ve yapılan yorumların çoğunlukla hiçbir geçerliği yoktur.
Cumhuriyeti kuran Mareşalimiz Atatürk’e açıkça saldırı başlamıştır. Bunun bir ideoloji hatta yanlış tarih yorumuna bile dayandığına artık inanmıyorum. Arkasında etnik saikler vardır. Bazı gruplar Türklerin generalleri, devlet adamları, tarihî yapılanmalarını hatta kültürlerini küçümseme eğilimindedir. Onların küçümsenmesiyle kendilerinin yüceltileceğini sanıyorlar. Gülünç bir durum. Büyük Rusya imparatorluğu’ndaki Müslümanların hiçbiri Puşkin’e, Tolstoy’a, Rus müziğine saldırarak kendi millî kimliklerini yüceltme yolunu seçmediler. Kuşkusuz Çekler ve Macarlar gibi eğitimli milletler de Avusturya İmparatorluğu’nda tahribkâr milliyetçilik çıkmazına girmediler.
Bizim devletin ve toplumun tarihinde 19 ve 20. yüzyıllarda ilk önce Balkanlarda denenen bu yol pek bir yere götürmedi. Balkan halklarının milliyetçiliği ve tarihî kimlikleri sağlam bir biçimde ortaya konamadı. Şimdi ise kimlik sorunlarının çözümünü tekrar başka sahada denemek istiyorlar. Bizde de böyle bir çıkarım var; ana unsurun kimliğini yıpratma denemesi. Bu tezahüratın sonu yok. Son meclis tartışmalarında da bunu gördük.