Özgür Özel: Soylu’dan, Hulusi Akar’a, Erdoğan’a kadar örgütümün başını öne eğdirmedim
CHP Genel Başkan Adayı Özgür Özel, Kocaeli İl Kongresinde yaptığı konuşmada, "Ben Süleyman Soylu’dan, Hulusi Akar’a, başbakanlardan, Meclis Başkanlara Recep Tayyip Erdoğan’a kadar örgütümün başını öne eğdirmedim. O yüzden Özgür Özel kardeşiniz olarak, bir evladınız olarak, bu partinin bir evladı olarak bana derseniz ki, ‘Özgür geç takımın başına’, ben sizinle bu takımı şampiyon yapmaya talibim. Bundan sonra seçim geceleri partinin ışıkları erken kapanmasın diye, kadın kolları halay çeksin diye, ben bu partiyi sizlerle birlikte ayağa kaldırmaya talibim. Kalkın ayağa, bu partiyi kaldırın ayağa. Ben size inanıyorum, güveniyorum. Ben bu takımı şampiyon yaparım" dedi.
Özel, Kocaeli İl Kongresinde yaptığı konuşmada, “Elbette itirazlarımızı, farklılıklarımızı, eleştirilerimizi dile getireceğiz. Ama kimse CHP’de bunun üslupsuzlukla, seviyesizlikle, geçmiş zamanlarda bazı adaylıklarda gördüğümüz gibi hırçınlıklarla, yakarak, yıkarak veya daha sonra ayrılarak ilerlenecek bir süreç olacağını beklemesin. Burası baba evidir. Herkes baba evine doğar. Sonra ilerleyen yaşlarda kimi gider, kimi kalır. Ama herkes bilir ki baba evinin çorbası kaynamaktadır, bacası tütmektedir. O baba evinde tartışma olur, o baba evinde konuşma olur, yönetimine talip olunur. Ama o baba evinde zarar verecek kavgalar, hırçınlıklar, baba evini yakıp yıkmalar olmaz. Neden olmaz, tapusundaki isme saygıdan olmaz. Baba evinin tapusu ne Kemal Bey’e kayıtlıdır ne Özgür Özel’e. Baba evinin tapusu bir kişiye kayıtlıdır o da Gazi Mustafa Kemal Atatürk” ifadesini kullandı.
Özel, şunları kaydetti:
“Toplu iğne ucu kadar kusurum varsa…”
“Elbette eleştiriyoruz. Hem talip olduğumuz görevin gereği hem geçmişteki sorumluluklarımız gereği hem eleştiriliyoruz ve eleştirilmeye açığız. 12 yıl milletvekilliği yapmış, 8 yıl grup başkanvekilliği yapmış, oy hakkı olmasa da PM’de MYK’da söz hakkı olmuş bir kardeşinizim. 100’üncü yılda Atatürk’e, cumhuriyetin kurucu babalarına ve kurucu değerlerine husumeti olanların görevde olmasının hepimiz açısından yaratacağı sıkıntıyı anlattım. Hep bu seçimin önemini anlattım. Sonuçta herhalde tahmin ediyorum, geçmişte çok önemli başarıların elde edildiği ve o başarılara hasret Kocaeli’de de her üyemiz en az benim kadar 28 Mayıs sabahı uyandığı uykusundan, uzun günler bir daha huzurlu bir uykuya dalamayacak yürek acısıyla, vicdan azabıyla ve utançla kalktı. Verdiğim emeğin, akıttığım alın terimin, koşturmamızın hepsinin yetmediği bir süreçte, bu önemli seçimin kaybından toplu iğne başı kadar kusurum varsa dünyanın en büyük özrünü siz örgütümüzden diliyorum.
“52’ye 48’lik dengeyi değiştiremedik”
Yetkili kurullarda belli uyarılarımız, itirazlarımız ama kamuoyu önünde partiyi tartıştırmamak için kabullenmelerimiz, susmalarımız oldu. Bazen dediğimizde haklı çıktık, bazen endişemiz yersiz çıktı. Bazen dediğimizi yaptırabildik, dediğimiz olmadığında sıkıntımızı, öfkemizi içimize atmak zorunda kaldık. 28 Mayıs tarihinden itibaren nasıl tepki vermemiz gerektiğine yönelik bir ayrım, bir farklılık ve bu noktada artık farklı düşündüğünü örgütümüzle paylaşma ihtiyacı ortaya çıktı. 28 Mayıs günü bir sonucu tekrar ettik. O sonuç, 52’ye 48’lik dengedir. Üzülerek ifade etmeliyim ki 52’ye 48, referandumun sonucudur. Ekmeleddin İhsanoğlu’nun seçimindeki dengedir. Muharrem İnce’yi aday yaptığımız seçimde yine 52’ye 48’lik sonuç vardır. 2019 başarılı yerel seçiminin Türkiye genelindeki seçim sonucu 52’ye 48’dir. Bu seçimde de seçimi ikinci tura bıraktık ama 52’ye 48 dengesini değiştiremedik. O zaman artık bir şeyin yanlış yapıldığının, siyaset yapma biçiminin değişmesi gerektiğini, partinin tepeden tırnağa kadrolarının yenilenmesi, gençleşmesi, daha çok kadının siyasete katılması, atanmışların değil seçilmişlerin söz sahibi olması ve Cumhuriyet Halk Partisi örgütünün özneleşmesi, il ve ilçe başkanlarının siyasetin odağı olması gerekiyor. Rakiplerimize benzeyerek yönetme, rakiplerimize benzeyerek siyaset üretme anlayışının sonuç vermediğini gördük. Karşımızda dikine kesen bir siyaset var. Başının üstündeki cam tavana inanmış, yüzde 25’i zorlamayıp, sağdan, biraz daha sağdan iş birlikleriyle ittifaklarla 50 + 1’i geçme reçetesinin peşindeydik. Biz bu tarafta sosyal demokrat sol bir anlayışla yüzde 50 değildik. O dikine kesen siyasete topyekûn itiraz eden, enine kesen bir siyasete, bildiğimizi yapmamıza ihtiyaç var. Kendi siyasetini yapan, rakiplere ya da müttefiklere ya da siyasi yelpazenin diğer aktörlerine göre yer ve yön tayin etmek yerine, seni var eden değerlere göre kendi yerini belirlemek gerekiyor.
“Yepyeni bir yola çıkıyoruz”
Ancak bununla birlikte dünyadaki ve Türkiye’deki soldan gelen rüzgârı bekleyen, bugün yalnız olan, bugün sessiz olan, bugün kendini güvencesiz, korumasız ve sömürülen hisseden, işsizine, yoksuluna, güvencesizine, kaygılısına, gencine, dezavantajlı gruplarına hepsine birden sahip çıktığınızda bambaşka ve koskocaman bizim konuşabileceğimiz, bizim anlaşabileceğimiz, bizim heyecanlandırabileceğimiz bir kitle var. Ben bu değişimin önünün açılması için sayın Genel Başkanla ve siyaset arkadaşlarımla konuştum. Baktım ki hiçbir şey olmamış gibi davranmak isteyen bir grup, partinin genel yönelimine etki ediyor. Orada ayrıştım. Baktım ki yenilgilere başka tanımlamalar geliştiriliyor, orada ayrıştım. Tek başıma değildim. Partinin genç grubundan, Parti Meclisi üyelerinden, geçmişte bu görevlere talip olmuş, bu görevleri yapmış, her yaştan fikri genç, dinamik insanlardan, CHP’ye müzahir, yakın ama bir heyecan arayan en önemli güvencem sol sosyal demokrat akıl gücünden faydalanarak yepyeni bir yola çıkıyoruz.
“Ben bu takımı şampiyon yaparım”
Haziran ayının başında şunu söyledim: “Kaybeden takımda santrfor oynayacağıma, şampiyon olacak takımda her mevkiye talibim.’ Derseniz ki bu sürecin sonunda ‘Özgür kardeşim, sana ihtiyaç var, geç takımın başına’ ona da varım, ben bu takımı şampiyon yaparım. Yaşadığımız 2,5 aylık süreç, genç kadrolarımız, onlara inananlar ve bizim inandığımız süreç bizi sorumluluk alma noktasına getirdi. ‘Sen de vardın.’ Doğru. Ecevit de 1957’den 1972’ye kadar 15 yıl rahmetli İnönü’nün kabinelerinde, yönetimlerinde yer aldı. Şahsım için demiyorum ama bu partiye genel başkan gelecekse, meteorla düşmeyecek, kargodan çıkmayacak, laboratuvarda üretilmeyecek, bu partinin kadrolarından, evlatlarından birisi olacak. Biz bu partinin bir evladını getirmeliyiz. Fransa’da Macron gibi partisiz bir siyasetçinin kalkıp gelip partinin başına geçmesini beklemeyeceğiz.
“Bu partiyi gençleştirerek çıkacağız”
Kararı kim verecek? Siz bugün delegelerinizi görevlendirerek, delegeleriniz de Ankara’ya geldiğinde oylarını kullanarak verecek. Biz, 4 Kasım’da 5 Kasım’da kavga ederek, ayrışarak, kırarak dökerek değil, bu partiyi güçlendirerek, birleştirerek, gençleştirerek ve değiştirerek çıkacağız. Yapabilir misin? Delegemiz inanır görev verirse yapabilirim. 2011-2015 gözünüzün önünde Cezaevi Komisyonu, Soma Komisyonu. 2015’te örgütümüze teslim oldum. 13 bin oyun 11 bin 650’siyle tüm zamanların Türkiye rekoruyla yüzde 86 oyla Manisa’dan seçildim. O günden bugüne grup başkanvekilliği yaptım. Grup başkanvekilliği yaparken, ‘’Görevini eksik yaptın, şurayı yanlış bıraktın, bir kelime eksik söyledin, bir adım geri attın, bir santim eğildin bizi mahcup ettin’ diyen varsa ben hiçbir göreve talip değilim. Ama ben sizin gözünüzün önünde her gün Süleyman Soylu’dan, Hulusi Akar’a, başbakanlardan, Meclis Başkanlara Recep Tayyip Erdoğan’a kadar örgütümün başını öne eğdirmedim. O yüzden Özgür Özel kardeşiniz olarak, bir evladınız olarak, bu partinin bir evladı olarak bana derseniz ki, ‘Özgür geç takımın başına’, ben sizinle bu takımı şampiyon yapmaya talibim. Bundan sonra seçim geceleri partinin ışıkları erken kapanmasın diye, kadın kolları halay çeksin diye, ben bu partiyi sizlerle birlikte ayağa kaldırmaya talibim. Kalkın ayağa, bu partiyi kaldırın ayağa. Ben size inanıyorum, ben size güveniyorum. Hepinizi seviyorum. Ben bu takımı şampiyon yaparım.”