Özgür Özel, Kılıçdaroğlu’nun rakibi: Yol ayrımındayız; ya sağ siyasete sığınacağız ya sosyal demokrat siyasete…
Seçim sonrası CHP’de başlayan değişim tartışmalarının ardından başlayan kurultay süreci ile birlikte genel başkan adayları netleşmeye başladı. CHP Grup Başkanı Özgür Özel, CHP Genel Merkezi’nde adaylığını açıkladı. Özel, “Değişimin yaratacağı moral ve umut kazanmanın büyük güvencesi olacaktır. Tarihsel kararın eşiğindeyiz. Seçimin kaybedildiğini kabul etmeyen siyasi duruma başkaca tanımlar gerçekleştiren siyasetsizliğin parçası mı olacağız yoksa Türkiye’ye umut mu olacağız? Seçmendeki kopuşu görmezden mi geleceğiz yoksa ona yenide umut olan değişimin önceliğini mi yapacağız? Siyasetimizi sağ söylemlere sığınarak mı yapacağız yoksa özgüvenli bir siyasete o cam tavanı tuzla buz mu edeceğiz? CHP’deki değişim ülkedeki değişimin ön koşuludur. Gençlerimizi partinin merkezine almak için, kadınların etkin olacağı siyaseti güvenceye almak için, parti için iktidarı kazanmak için değil Atatürk’ün partisini iktidar yapabilmek için Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanlığına adaylığımı ilan ediyorum” ifadesi ile adaylığını ilan etti.
Genel Merkez’deki basın toplantısındaki açıklamaya Özgür Özel’i destekleyen milletvekilleri de katıldı. Özel’e aralarında Burhanettin Bulut, Veli Ağbaba, Gökçe Gökçen, Özgür Karabat, Gökhan Zeybek, Seyit Torun, Fethi Açıkel gibi isimlerin de olduğu 62 milletvekili destek veriyor.
Toplantı öncesi, “Değişimin Yüzyılı, Değişimin Yüzyılı” başlıklı bir broşürde dağıtıldı. Söz konusu broşürün kurultayda da dağıtılacağı öğrenildi.
Özgür Özel,1300 delegenin yüzde 5 imzasını alabilirse kurultayda resmen aday olabilecek.
Özgür Özel’in satırbaşları şöyle:
Bugün dinleyeceğiniz 28 Mayıs sabahı Manisa’da, Balıkesir’de, Mersin’de, İstanbul’da, Malatya’da, İzmir’de, Ankara’da, Adana’da, Edirne’de, 81 ilde uyanıp da o gün bugündür huzurlu bir uyku uyuyamayanların hikayesidir. Artık korkmaya gerek olmadığını çünkü korkulanın olduğunu bilenlerin hikayesidir. Bu bir yolculuğun hikayesidir. Sonu nedir düşünmeden yola çıkanların, bundan sonra bana ne olur acaba diye endişe etmeyenlerin hikayesidir. “Seni bu karara ne itti, hangi gruplar” diye soranlara babamın, benim ve kızımın arkadaş grupları diye cevap verenlerin hikayesidir. “Arkanızda kim var?” diyenlere, arkamızda “Bayramda babasına kavuşturacağımız Vera’ya verdiğimiz söz var” diyenlerin, Şenyaşar ailesine getiremediğimiz adalet var diyenlerin hikayesidir. Ekmeğini çöpten çıkaran kağıt toplayıcısı Baver beye, süt veren ineğini kesen Meliha hanıma mahçup olanların hikayesidir. 30 yıldır sönmeyen Madımak ateşinin zaman aşımı kararıyla yürekleri dağlamasına engel olmamanın acısını hissedenlerin hikayesidir. Ergenekon’da canına kast edilen Kuddisi Okkır’ın eşi Sabriye hanımdan, Kaz dağlarını savunan Hanife teyzeden utananların hikayesidir. KPSS’de derece yapmasına rağmen atanmayan Salih Can’ın yüzüne bakamayanların, Bartın’da madende babası Rıdvan’ı kaybeden Emrullah’a, Soma’da ölen babalarının hakkını mahkemede ararken büyüyen çocuklara söyleyecek sözü olmayanların hikayesidir. Bu insanlardan dilenmemiş samimi bir özrün utancını yaşayanların hikayesidir. Bu seçimin kaybedilmesine dur diyemeyenlerin, bu kayba engel olamamanın üzüntüsünü duyanların, kahrını çekenlerin hikayesidir. Bu kendini suçsuz görenlerin değil ama kendinde hiç suç görmeyip, hiçbir şey olmamış gibi davranmaya itiraz edenlerin hikayesidir. İçi yananların, vicdan azabı çekenlerin, sorumluluk duyanların hikayesidir. Ve bir daha aynı hataları yapmamak için azim, inanç ve kararlılık taşıyan gençlerin, kadınların hikayesidir. Bu hikayedeki gençler, kadınlar, Atatürkçüler, Cumhuriyetçiler Türkiye’yi yönetebileceklerine, değiştirebileceklerine, aydınlanma meşalelesini yeniden yakıp Cumhuriyet devrimlerine devam edebileceklerine inancı olanlardır. Bu, Türkiye’yi değiştirmek için CHP’yi değiştirmeye inanan kadroların hikayesidir. Bu bir lider değişikliğinin ötesinde gücü kadrolarından alan ve kadrolarına güç veren bir hareketin hikayesidir. Bu hikaye, Atatürk’ün Cumhuriyet ile bir tuttuğu iki büyük eserinden biri CHP’yi baba evi bilen Atatürkçülerin hikayesidir. Bu hikaye namussuzlardan daha cesur olan namusluların, İsmet Paşa’ların hikayesidir.
Amasız fakatsız çıkılan yolculuğun ilk adımıdır. İlk adımdır ama kararlıdır. Tek kişinin değil bir kadronun attığı adımdır. Bir parti içi iktidar mücadelesinin değil bir büyük iktidar hayalinin ilk adımıdır. En büyük değişimler büyük kırılmaların yaşandığı zaman gerçekleşir. Yeni yüzyılda yeni siyaset için yol alacağız.
Alınan sonuca bahaneler üretti, yenilginin sorumluluğu üstlenmedi. Güven duygusunu yitiren seçmenimiz duygusal kopuşa sürüklendi. Parti yönetimi bu durumu tespit etmek yerin kırılmaya gözden gelmeyi tercih etti. Değişimin yüzyılı yüzyılın değişimi diye yola çıktığımız tutum belgesinde ülkemizin ne durumda olduğuna dair makroekonomik politikalardan, emekçi sorunlarına, barınma krizlerinden sığınmacı sorununa kadar bir dizi başlıkla ülkemizin yarını için yargı bağımsızlığından aktif sosyal politikalarına kadar tarıma dayalı sanayide güvenlik sorununa kadar tutum alıyor. Çözüm önerilerimizi sunuyoruz.
İş cinayetlerini arttıran üretim baskısından, grev yasaklarına, sendikal baskılara, gri, beyaz ve mavi yakalıların maruz kaldığı sömürüye karşı emekçi sınıfının yanında ödünsüz pozisyon ve tavır alıyoruz. Tek adam rejiminin dayattığı ve beslediği toplumu ayrıştıran, farklılıklardan yararlanarak birbirinden uzaklaştıran ve kutuplaştıran siyaset anlayışını reddediyoruz.
Biz ve onlar ayrışmasını kabul etmiyoruz. Yaşam eşitlik barınma ve beslenme hakkını birlikte sunuyoruz. Toplumun tüm yoksullarına işsizlerine birlikte sahip çıkıyoruz. Toplumu ayrıştıran siyaseti reddediyoruz. Yatay siyaset anlayışını savunuyoruz. Kurucu derecelerimizi temsil eden Atatürk ilkeleri ve altı ok programına bağlılığımız tarihsel birikimimize duyduğumuz saygının ifadesi olduğu gibi, özgüvenli siyasetin temeli geleceğimize ışık tutan bir rehber ve doğru yolu gösteren pusulamızdır.
Partimizin seçilecek sıralardan 39 milletvekilini başka partilere vermesi parti vicdanında ve tarihinde unutulmayacak hasar bırakmıştır. Bu süreç parti içi denetime kapalı olarak yürütülmüştür. Aynı şekilde partiler arası imzalanan protokollere dair bilgilendirme dahi yapılmadan süreç izlenmiştir. Sorumluluk üstlenmeyen yönetim tarzı kabul edilemez.
İstanbul Sözleşmesi’nden hukuksuz çekilme kararından güç alanların yeni hedefleri var: 6284 sayılı kadına karşı şiddetin önlenmesine dair kanun, çocukların cinsel sömürüsünü engellemek için Lanzarote Anlaşması ve kadın erkek eşitliği artık hedeftedir.
Sağ ve sol kavramlarının 18. yüzyılın kavramları olduğu, 21. yüzyılın sorunlarına çözümler üretemeyeceğine yönelik paylaşımı kesin bir dille reddediyoruz. 21. yüzyılda emekçilerin, yoksulların artan ve ağırlaşan sorunlarına sol ve sosyal demokrat kimlikle bir partinin çağrı üretebileceğini ve umut olacağını biliyoruz.
Kadınları siyasetin merkezine taşıyacak yapı kurulmalıdır. Gençler devlet okullarında bilimsel eğitim alamamaktadır. Gençler yoksulluk ve barınma kriziyle mücadele etmektedir. Gençler bahanelere sığınan ya da sözü dolandıran değil samimi ve mert çözüm üreten bir siyaseti bizden beklemektedir.
Popülist ve aşırı hareketlerin gençleri özel olarak hedeflediği görülmektedir. Gençlere yalnızca seslenen değil gençlerle birlikte karar veren cesur siyaset anlayışına ihtiyaç vardır. Hedeflediğimiz değişim, çevreden, gençlerden, kadınlardan yana; yeni cesaretli ve özgüvenli siyasetimizle hayat bulacaktır.
CHP, yeni dönemde toplumun hak taleplerinin yalnızca parlamentoda değil sokakta da temsilcisi olacaktır. Hesap verebilir, şeffaf katılımcı süreci işleten, ölçme ve değerlendirmeden en iyi şekilde yararlanan kurumsal yapı hedeflenmeli. İkinci yüzyılın CHP’si karar alma süreçleri, katılım ve etik ilkeler bakımından yola devam etmelidir. Partinin lideri, kadro, siyaset yapma tarzı yenilenmeli. Tüzükteki yetki ve sorumlulukları bazen aşan yönetim anlayışı toptan terkedilmelidir. Tüzükte ve programda daha demokratik ve olumlu yönde yapılacak önerilere ve tüm değişikliklere katkı vermeye kararlıyız. Ancak seçim ve kurultayların baskısı altında sağlıklı bir yapısal dönüşüm yakalamak olanaksız. Yapılacak değişikliklere katkılar verip kurultayı tamamladıktan sonra hem teorik hem örgütsel katkılarla gerçekleşecek tüzük ve program kurultayını, yerel seçim takviminden hemen sonra başlatacak 2024 yılı içinde gerçekleştireceğiz.
Parti içi kurumların işlevsiz kılınması, danışmanlık kurumunun partinin kurumsal yapının yerine geçmesi partimizi bir bütün haliyle işlevsiz hale getirerek zayıflatmıştır. CHP’nin kayıt dışı siyasete teslim olmasını asla kabul etmiyoruz. Güçlü kurumsallaşma başarının ön koşuludur. CHP tüm kurumlarıyla diri ve canlı olmak zorundadır. Karar alma ve aday belirleme neredeyse tamamen merkezileşmiş, üye ve örgüt yapısının sağlıksız olduğu iddia edilerek ön seçim terkedilmiş, parti kararları atanmış danışmanların yönlendirmeleriyle belirlenmiştir. Kovid pandemisinde sağlıktan, koca bir seçim sürecini medya ve iletişimden, tahıl ve beslenme krizini tarımdan sorumlu genel başkan yardımcıları olmadan geçiren, Ukrayna-Rusya savaşını ve Suriye meselesini dış politikadan sorumlu bir genel başkan yardımcısı olmadan takip eden ve danışmanlar üzerinden yürüten parti yönetimi kurultay sürecini de örgütten sorumlu bir genel başkan yardımcısı olmadan yönetmeyi tercih etmiştir. Türkiye’de kayyum uygulamasına itiraz eden bir partinin kendi il ve ilçe örgütlerini görevden alarak geçici kurul ataması ve parti tüzüğüne aykırı şekilde çok uzun süreler, hatta yıllarca geçici kurullar eliyle örgütleri yönetilmesi kabul edilemez. Kurultay sürecine girilmişken geçmişte istisnai örnekler hariç örgütlerin görevden alınması hiç görülmemişken, kongre yapılmasının engellenmesi sorunlarımızın sadece yazılı metinlerden kaynaklanmadığını, her şeyden önce bir zihniyet değişikliğine ihtiyaç olduğunu göstermektedir.
Kapsamlı bir üye reformu gerçekleştirilerek üyelerin genel başkanı doğrudan seçmeleri dahil olmak üzere tüm süreçlere katılımı sağlanacaktır.
Milletvekili, belediye başkanı ve meclis üyeleri adaylarının belirlenmesinde ön seçim yöntemi hesap alınacak ve yeniden aday gösterilecek yerel yöneticiler için halkın memnuniyeti ölçen objektif kriterler gözetilecektir.
Genel Merkez yöneticiler, milletvekilleri, belediye başkanları ve meclis üyeleri için 3 dönem sınırı getirilecektir. Kadınlar için eşit temsil benimsenecektir. MYK üyelerinin 2/3’ü PM üyeleri arasından doğrudan seçilecektir. PM, gerçek bir meclis gibi çalıştırılacak, parti politikalarının belirlenmesinde danışmanlar değil, PM mutlak söz sahibi kılınacaktır. İl ilçe örgütleri arasında bağ güçlendirilecektir. Parti okulu yenilenecek, parti akademisi kurulacaktır.
Bu çağrım tüm değişimi birlikte yapmaya ve yeni yolu birlikte yürümeye dahildir. Sorunu doğru tespit etmez, yaşananlardan ders aldığımıza insanları ikna etmezsek CHP başta olmak üzere tüm muhalefet seçmen gözünde değersizleşecektir. Değişimin yaratacağı moral ve umut kazanmanın büyük güvencesi olacaktır. Tarihsel kararın eşiğindeyiz. Seçimin kaybedildiğini kabul etmeyen siyasi duruma başkaca tanımlar gerçekleştiren siyasetsizliğin parçası mı olacağız yoksa Türkiye’ye umut mu olacağız?
Seçmendeki kopuşu görmezden mi geleceğiz yoksa ona yenide umut olan değişimin önceliğini mi yapacağız? Siyasetimizi sağ söylemlere sığınarak mı yapacağız yoksa özgüvenli bir siyasete o rant tabanı tuzla buz mu edeceğiz? CHP’deki değişim ülkedeki değişimin ön koşuludur. Gençlerimizi partinin merkezine almak için, kadınların etkin olacağı siyaseti güvenceye almak için, parti için iktidarı kazanmak için değil Atatürk’ün partisini iktidar yapabilmek için Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanlığına adaylığımı ilan ediyorum.
Seçimleri kazanmak için değil eşit adil bir ülke için ülkeyi ve milleti kurtaracak olan milletin aziz ve kararlılığıdır. Herkesi bu büyük yürüyüşe davet ediyorum. Çağrımız tüm üyelerimize, seçmenlerimize, Türkiye Cumhuriyeti’nin tüm vatandaşlarınadır. Bu memleket bizim, bu davet bizim, bu hasret bizim.
Türkiye’de bir partinin liderine rakip çıkabileceğine ve özgürce bu iddiayı ortaya koyabileceğine olan inancı sarsmadıkları için CHP’nin tüm üyelerine, yöneticilerine; bundan sonra iddia ortaya koyacak tüm arkadaşlara başarılar dilerken Sayın Genel Başkanımıza saygı ve sevgilerimi iletiyorum.
Basın toplantısının ardından Özgür Özel gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Grup Başkanlığı’ndan istifa edecek mi?
“Grup Başkanlığını sürdürecek misiniz?” sorusuna da yanıt veren Özgür Özel, “Elazığ ve Muş kongrelerinden sonra yarından itibaren ilan edilen takvim dahilinde yoğun olarak il kongrelerimiz yapılacak. Hep birlikte il kongrelerimizi takip edeceğiz. Özgür Özel nerede? Özgür Özel’in kadroları, yol arkadaşları nerede diye sorduğunuzda halkın yanında, örgütümüzün yanındayız. 50 gün boyunca bundan önce partimizin bize ihtiyaç duyduğu her süreçte alnımızın bir damla terini nasıl sakınmadıysak ve son damlasına kadar nasıl akıttıysak öyle akıtmaya devam edeceğiz. CHP tarihinde ilk grup başkanıyım. CHP’nin genel başkanı olmayan ilk grup başkanı, sayın genel başkanımız da milletvekili olmayan ilk genel başkanı. Bu süreci birlikte deneyimliyoruz. Şu anda kurultay kararı alınmış, tarihi belirlenmiş değil. Bundan sonraki süreçte bu değerlendirmeyi yapacağız. Sayın genel başkanımızın böyle bir talebi olmadı. Biz görevimizi yetkiyi aldığımız grubumuza bağlılıkla sürdüreceğiz ancak resmi kurultay kararı alındığı gün tekrar bir değerlendirme yapacağız.” dedi.
İmamoğlu ile bugün görüştü mü?
İmamoğlu ile bugün görüşmem olmadı ama partimizdeki herkes gibi açık bir iletişim kanalımız var.
Seçimi kaybederse parti kurar mı?
Özgür Özel kaybederse, partinin neferi olarak çalışmaya devam eder. Zorla uzaklaştırmaya çalışsanız babaevinden ayrılmaz. İmamoğlu’nun paylaşımından memnuniyet duydum. Onun değişim konusundaki yaklaşımını önemsiyorum.
Kılıçdaroğlu’nun veda konuşmasındaki gözyaşları
CHP gibi demokrasiyi içselleştirmiş partiler, yarışlarda bölünmezler. Güçlerini tahkim ederek, yenilenerek yollarına devam ederler. Ben böyle bir sürece katkı sağlayacağını değerlendiriyorum. Siyasette kameraların önünde 3 kez ağladım. Biri, İBB balkonunda, mazbatamızla birlikte, İBB’yi, Erdoğan’ın yönettirdiklerinden teslim almaya gelirken, karşımdaki kalabalığın gözyaşları içinde el sallamalarına karşılık verirken ağladım. 7 yıl boyunca takip ettiğim Soma davasının sonunda birileri ölenleri suçlu bulup katilleri serbest bıraktığında hesap soracağız derken ağladım. Bir de, partimde bu benim bu kürsüden son konuşmam, Türkiye’yi yönetmeye hep birlikte gidiyoruz diyen liderimiz veda ederken ağladım. Gözümden akan her damla yaş, partime helal olsun, hiç utanacak bir şey yok.
Özel isim vermeden Faik Öztrak’ı eleştirdi
Özgür Özel, Sezgin Tanrıkulu tartışmasına ilişkin parti sözcüsü Faik Öztrak’ın açıklamasını ismini vermeden eleştirdi. Özel gelen soruya şöyle yanıt verdi:
“Kendisine bir canlı yayına terörist diyen ve Atatürk’e hakaret ettin diyenlere cevap vermek üzere bağlandı. Kendisine, TSK ile ilgili bir soru yönlendirildi. Kendisinin bahsettiği, AİHM kararı, 1980’lerin, hepimizin utanç duyduğu ve Kürt sorununu kronikleştiren o utanç döneminde bazı TSK mensuplarının helikopterden attıkları köylülere ilişkin bir karardır. Sezgin Bey, böyle şeyler geçmişte olmuştur. Şaibeyi kaldırmak için bu sorular sorulmak durumundadır demiştir. Genel kayıt yerine sadece TSK bu köylüleri atmadı mı kardeşim kısmı verilmiş ve linç kampanyası başlamıştır. Kendi evladımız AK trollerinin paylaştığı kısa bir görüntü ile birilerinin önüne atılmamalıydı.
“Eleştirdiğiniz sürecin içindeydiniz?” sorusuna yanıt
Genel başkanımıza kritik kavşaklarda itiraz ettim; bu süreçte kendimizi sorumsuz göremeyiz ama kendisini sorumsuz görüp hiçbir şey olmamış gibi davrananlara itiraz ediyoruz.
“İmamoğlu’nun emanetçisi misiniz?” sorusuna yanıt
Atatürk’ün emanetçisiyiz.