Murat Bardakçı ‘Boş yere heveslenmeyin’ diyerek yazdı: Döneceklerine inanmak bomboş bir hayal
2011 yılındaki iç savaşın ardından milyonlarca Suriyeli ülkesini terk etmişti.
Yıllardır Türkiye'de yaşayan Suriyeliler, 61 yıllık Baas yönetiminin yıkılmasını büyük bir coşkuyla karşıladı.
Sokaklar, ilk fırsatta ülkesine döneceğini söyleyen pek çok Suriyelinin kutlamalarıyla dolup taştı.
Toplumun önemli bir kısmı, Suriyelilerin artık evine dönmesi gerektiğini düşünüyor.
Suriye’de Esad’ın devrilmesinden sonra Türkiye’deki Suriyelilerin ülkelerine dönecekleri iddialarına ilişkin Habertürk yazarı Murat Bardakçı bir değerlendirme kaleme aldı. Bardakçı “Boş yere heveslenmeyin” dedi.
Bardakçı’nın “Boş yere heveslenmeyin! Suriyeliler'in az bir kısmı dönecek ama çoğu burada kalacak!” başlıklı yazısı şöyle:
Suriye’nin başına altmış küsur seneden buyana musallat olan Baas belâsının birkaç gün içerisinde gümbür gümbür çökmesinin ardından Türkiye’deki sığınmacılardan birkaç bininin memleketlerine dönmesi üzerine birileri “En nihayet gidiyorlar!” diye mutluluğa garkoldu. Ne kadar sığınmacı varsa hepsinin döneceğini zannedip sanki elde kılıç gidip de Şam’ı fethetmişcesine zafer nâraları atıyorlar!
Eskilerin “hayâl-i muhâl”, yani “olmayacak, boş hayal” dedikleri, işte budur!
Sığınmacıların çok az bir kısmının haricindeki ekseriyetin memleketlerine dönmesi olmayacak bir iştir; dönmezler ve dönmeyecekler!
Neden dönsünler ki?
Gerçekçi olalım! Baas musibeti son bulmuş olsa bile ortada harap vaziyette, toparlanması seneler sürecek ve belki de tam olarak ayağa kalkamayacak bir Suriye bulunduğu müddetçe sığınmacıların döneceklerine inanmak boş bir temenni ve bomboş bir hayaldir.
“Gelen, kalır” diye senelerdir yazıp söylüyorum. Burada iş kurmuş ve çocukları burada doğmuş olanlar, özellikle de kendi memleketinin dilini bilmeyen ve Türkiye’ye alışan genç nesil geri gitmez! Almanya’daki milyonlarca Türk’ün, anadili artık Almanca olmuş yeni nesillerin Türkiye’ye bir-iki haftalığına turist olarak geldikten sonra Almanya’ya dönmeleri gibi, Suriyeliler de memleketlerine belki ziyarete gidecekler ama burada kalacaklardır!
Meselenin önemli boyutu ise hatırlara gelmiyor bile: Türkiye bir “göçmen ülkesi”, hattâ “mülteci cenneti”dir. Nüfusumuzun çok az bir kısmı bu toprakların eski sâkinleridir ama tamamına yakını asırlar öncesinden başlayarak Anadolu’ya göçetmiş yahut iltica etmiş olanların soyundan gelir; yani bu memleketin sâkinleri sonradan yurt edindiğimiz Anadolu’ya yüzyıllar boyu dalgalar halinde gelip yerleşmiş ve geldikleri topraklara dönmemiş olanların neslidir.
BURADA HEM MİSAFİR, HEM EVSAHİBİYİZ!
Bu “gelip de gitmeme” bahsine en başta Türkler dâhildir! Anadolu, on küsur asır önce Asya’dan batıya doğru başlattığımız yürüyüşün neticesinde “Türk vatanı” hâline geldi. Asya’daki tarihî topraklarımızda kalanlar sonraki asırlarda büyük medeniyetler kurdular ama bu taraflara gelenler dönmeyi hatırlarına bile getirmediler ve sonraki yüzyıllarda soydaşlarına, dindaşlarına ve başka milletlere gerektiği anda hemen kucak açtılar.
Geçmiş asırlardaki bir Avrupalı seyyahın dediği gibi, Anadolu’da herkes misafir ama aynı zamanda da evsahibidir!
Bütün bunlar yaşanırken “Geldiler, yerleştiler, olan oldu” deyip elimiz-kolumuz bağlı oturmamızın da mânâsı yok... Yapılması gereken “Gitsinler, dönsünler, defolsunlar!” nâraları atmak değil, kalacak olanları sisteme dahil etmenin ve mecburî beraberliğimizi huzurlu şekilde yaşayabilmemizin çarelerini ciddî şekilde düşünüp uygulamaktır!
Bir yandan asırlar önce “enkizisyon zulmünden kaçanlara kucak açmakla”, hattâ Birinci Dünya Savaşı senelerinde yüzbinlerce Beyaz Rus’a sığınacak liman vazifesi görmekle övünüyor ama diğer taraftan memleketlerinden ayrılmak zorunda kalmalarından bizim de rolümüzün bulunduğu insanları nefret unsuru ve siyasî malzeme hâline getiriyoruz...
Şu hâle bakın: Türkiye’den nefret eder hâle gelip kapağı yurt dışına atabilme derdine düşen ve bir yolunu bulup memleketi terkedebilmek için takla üstüne takla atanlar İngiliz lordu yahut Fransız senyörü havalarına bürünmüş, kurdukları “Defolsunlar!” korosunda “Gidecekler, gitmeyenleri de bir göndeririz” diye yaygara yapıyorlar!
Kaynak:Haber Merkezi