Kürşat Zorlu’nun ‘Afganlara geçici koruma verilmesi için hazırlık yapılıyor’ iddialarına yalanlama geldi
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Ordu’daki tartışma yaratan sözlerine tepki gösteren İYİ Sözcüsü ve Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Kürşad Zorlu, “Bu tehdit siyasetine hep beraber karşı çıkmamız lazım. Böyle demokrasi olmaz. Vatandaşın oy verenler ve vermeyenler şeklinde ayrılamayacağını 31 Mart’ta siyasi iktidara anlatmamız gerekiyor” dedi. Türkiye’de yaşayan kaçak Afganlara, iltica sistemine alınarak geçici koruma verileceği yönündeki iddialara da sert çıkan Zorlu, “İYİ Parti olarak uyarıyoruz; bu yoldan dönün, bunu asla hayata geçiremezsiniz. Türk milleti olarak buna asla izin vermeyeceğiz” şeklinde konuştu. Zorlu, CHP’nin aday belirleme sürecinde yapay zekadan faydalanması konusuna ise “14 Mayıs” üzerinden gönderme yaptı.
Zorlu'nun, Afganların iltica sistemine alınarak geçici koruma statüsü verilmesi için hazırlık içinde olunduğu açıkalamlarına Dezenformasyonla Mücadele Merkezi, tarafından yalanlama geldi. Merkez’den yapılan açıklamada; Bazı basın yayın organlarında yer alan, “Türkiye'de Afganlar, iltica sistemine alınarak geçici koruma verilmesi için bir hazırlık yapılıyor” iddiası doğru değildir" denildi.
İYİ Sözcüsü ve Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Kürşad Zorlu, partisinin genel merkez binasında gündeme ilişkin basın toplantısı düzenledi.
Erzincan’ın İliç ilçesindeki altın madeninde yaşanan toprak kaymasına değinen Zorlu, yaşananları ‘kimsenin sorumluluk almadığı ve yanlışı üstlenmediği; konuşanların cezalandırıldığı ve yine vicdanlarımızın yaralandığı bir felaket’ olarak değerlendirdi.
Veriler, resmi rakamlar, belgeler, izinler, teknik ve bilimsel raporlarla; ihmalin ortaya çıktığına işaret eden Zorlu, “Yani yalanın, talanın ve rantın fotoğrafından bahsediyoruz. Kamu sağlığı, sırf sermayenin daha fazla para ve kâr arayışına katkı sağlamak için kurban edilmiştir. Toprağa, suya ve havaya karışan siyanür; bölge halkının sağlığını tehlikeye düşürmektedir. 9 canımız hala göçük altındadır.” şeklinde konuştu.
“’Al takke ver külah’ ilişkilerle ülkemizin yeraltı ve yerüstü kaynaklarını talan eden iktidara seslenmek istiyoruz” diyen Zorlu, “Deprem oldu, enkaz altındaki vatandaşın üzerine sela okuttunuz; heyelan oldu, maden ocağında göçük ortaya çıktı, yeri geldi şiddetli yağmurda sel bastı, vatandaşlarımız öldü. Her türlü değerimizi oy almak için kullanan ama dağları siyanürle zehirlenip yerle bir olurken sessizliğe gömülen siyasi iktidara facianın sorumlularını aklama fırsatını vermeyecek ve kamu vicdanının vekili olacağız.” ifadelerini kullandı.
Zorlu, İliç’teki felaketin sorumlularının hukuk önünde hesap vermesi ve cezalandırılması için İYİ Parti olarak sürecin takipçisi olacaklarını vurguladı.
TÜİK’in Yaşam Memnuniyeti Araştırması
“Türkiye İleri Sallama Kurumu” dediği Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı Yaşam Memnuniyeti Araştırması’nın sonuçlarına işaret eden Zorlu, “Ülkenin son dönemine baktığımızda genel olarak mutsuzluğun yaygınlaştığını ve yaşamından çok memnun olanların sayısının ciddi şekilde azaldığını görüyoruz.” değerlendirmesini yaptı.
Kamu hizmetlerinden duyulan memnuniyetsizliğin, mutsuzluğun kaynaklarından biri olduğunu aktaran Zorlu, “2013-2023 dönemine baktığınızda kamu hizmetlerinden memnun olduğunu beyan edenlerin oranı; eğitim, sağlık ve ulaştırma alanında yüzde 10 azalmış. Bir anlamda vatandaştan vergi toplamaya gelince oranları istediğin gibi artır ama bu vergilerle yeterli hizmeti verme anlayışı siyasi iktidarın düsturu haline gelmiş. Çok övünülen hizmet anlayışının sayısal karşılığı işte burada yatıyor.” dedi.
Eğitim düzeyine göre; en mutsuz kesiminin yükseköğretim mezunları olduğuna dikkat çeken Zorlu, “Siyasi iktidar neredeyse her gence üniversite diploması vermeye ant içmiş ama iş üniversite mezunlarını mutlu etmeye gelince sınıfta kalmış. Yükseköğretim mezunlarının mutluluk oranında, 2006’dan 2023’e tam 17,2 puanlık bir azalma dikkat çekiyor.” ifadesini kullandı.
Zorlu şu soruları yöneltti:
“Peki üniversitelerin eğitim kalitesi her geçen yıl daha da düşerken, üniversitelerdeki gençlerimiz ‘Ben neden burada zaman geçiriyorum’ diye düşünmeyecek mi sandınız? Üniversite sayısını ve kontenjanları çılgınlar gibi artırıp, diğer yandan bütçe içinde yükseköğretimin payını azaltırken, üniversitelerin hizmet kalitesinin düşeceğini öngöremediniz mi? Yeni üniversite mezunlarının ortalama ücreti her geçen gün asgari ücrete biraz daha yakınsarken, bu gençler ‘Biz neden üniversitede okuduk’ diye sormayacak mı sandınız? Bu soruları soran gençlerin mutsuz olacaklarını ve ilk fırsatta başka bir ülkeye nasıl yerleşirim diye düşüneceklerini tahmin edemediniz mi? İnsan sormadan edemiyor. Yoksa bunları kasıtlı mı yapıyorsunuz?”
Emeklilerin ve öğretmenlerin yaşadığı sorunlar
Emeklilerin ve öğretmenlerin yaşadığı sorunlara değinen Zorlu, “Açlık sınırının altında yaşamaya mecbur bırakılan milyonlarca emekli bir yanda, yıllarca öğrenim görüp mesleği için hak kazandığı halde açıkta bırakılan yüzbinlerce öğretmen diğer yanda. Bir siyasi iktidar düşün ki; emeklisinin feryadına kulak tıkıyor, eğitim ordusunu ise gözden çıkarıyor.” dedi.
Siyasi iktidarın beğenmediği eski Türkiye’de ikramiyesiyle ev alabilen bir emekli kesimi olduğunu belirten Zorlu, “Emekli ikramiyesi toplumun büyük kısmını oluşturan asgari ücretlilerin mülk edinmesinin tek imkanıydı. Ev sahibi olan emekliler en azından maaşlarıyla kıt kanaat de olsa geçinebiliyordu. Bu imkan da ellerinden alındı ve ailesinden serveti olmayanlar mülksüzlüğe mahkum edildi. Bugün ise bırakın ev alabilmeyi emekli ikramiyesiyle bir araba dahi alınamıyor. Emekliler çalışırken girdikleri borçları ancak ödeyip yetmeyen maaşları sebebiyle bir kez daha borçlanarak, ezilerek, kırılarak yaşamaya çalışıyorlar.” değerlendirmesini yaptı.
Öğretmenler için atama, emeklilere ise zam yapılması yönünde çağrıda bulunan Zorlu, “Gelinen bu koşullarda en düşük emekli maaşı asgari ücretten az olamaz ve verilen onca sözden, beylik laftan sonra öğretmene 100 binden aşağı bir kadro atamasını da kabul etmiyoruz.” diye konuştu.
Zorlu, mülakatın kaldırılması için verdikleri kanun teklifine ilişkin bir ilerleme görmediklerini ekledi.
Siyasi iktidarın kademeli emeklilik problemine de neden olduğuna vurgu yapan Zorlu, “Tıpkı aylık bağlama oranları düzeltilmeden köklü çözüm bulunamayacağı gibi EYT düzenlemesinin ardından adil bir emeklilik sistemi tesis etmeden iş ve emek barışı asla sağlanamayacaktır.” şeklinde konuştu.
EYT düzenlenmesinden yararlanamayan çok sayıda vatandaşın Ankara’da miting düzenlediğini hatırlatan Zorlu, “Bir günlük farkla 17-20 yıl kaybetmenin adaletsizliğini dile getiriyorlar. Bu adaletsizliği ortadan kaldırmaya yönelik derhal bir çalışma yapılmalıdır. Biz böyle bir düzenlemeyi Meclis çatısı altında konuşmaya hazırız.” açıklamasını yaptı.
Bütçe açığı: “Hükümeti tebrik etmek istiyorum”
Ocak ayındaki 15,1 milyar TL açıkla beraber son 12 aydaki bütçe açığında rekor kırıldığını ifade eden Zorlu, hükümeti tebrik etti.
“Bütçe açığının ve faiz dışı açığın, GSYH’ye oranı 2001 krizinden beri en yüksek seviyeye ulaştı. Ve dahası, vergi adaletsizliğinde sürekli el yükselttikleri için kendilerini tebrik etmek de istiyorum” diyen Zorlu, “Bakın, Ocak 2024 bütçe gerçekleşmelerine göre merkezi yönetimin vergi tahsilatı KDV’de yüzde 165, ÖTV’de yüzde 118, gelir vergisinde yüzde 107, kurumlar vergisinde ise sadece yüzde 10 arttı.” ifadelerini kullandı.
Türkiye’nin adeta sömürü ve rant ekonomisi ile can çekiştiğini belirten Zorlu, “Yoksuldan zengine servet transferi ise sistemin ana unsuru olmuştur. Vatandaş artık iktidarın açılımını 3 şekilde yapıyor; Adaletsizliği Kutsama Partisi, Ağaları Kollama Partisi diğeri de Açlık ve Kutuplaştırma Partisi’dir.” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın tartışılan açıklamaları
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Ordu’daki konuşması sırasında “Bizim olmadığımız bir büyükşehir belediyesi, kusura bakmayın açık konuşuyorum, doğalgazı nasıl getirecek? Biz varsak doğalgaz var, biz yoksak doğalgaz yok” dediğini aktaran Zorlu, “Muhalefette olmayı bir kenara bırakın, nereden bakarsanız bakın kabul edilemeyecek bir açıklama bu.” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Merkezi yönetimle yerel yönetim el ele vermezse o şehre herhangi bir hzimet gelmez.” şeklindeki açıklamasını da hatırlatan Zorlu, “Bu tehdit siyasetine hep beraber karşı çıkmamız lazım. Böyle demokrasi olmaz. İllerin Ak Partili olan ve olmayan belediyeler şeklinde ayrılamayacağını kaç kere hatırlatmamız gerekiyor. Aslında vatandaşın iktidara oy verenler ve vermeyenler şeklinde ayrılamayacağını da 31 Mart’ta siyasi iktidara anlatmamız gerekiyor. Bizim için 81 ilin, 922 ilçenin her biri Türkiye’dir. Ülkedeki 85 milyon kişinin her biri Türkiye’dir. Eğer Türkiye’yi temsil ediyorsanız, bunu böyle bilmek ve buna göre davranmak, gücümüzü aldığınız milli iradeye borcumuzdur.” ifadelerini kullandı.
Türkiye'nin nüfusu: Üç kaygı verici gelişme dikkatinizi çekiyor
TÜİK’in 2023 yılı nüfus verilerine göre; Türkiye nüfusunun binde 1.1 yükselişle 92 bin 824 kişi arttığına dikkat çeken Zorlu, “Oysa 2002-2022 dönemine baktığınızda nüfusumuzun artış oranı yıllık ortalama yüzde 1,3’tür. Öte yandan 2023’ü nüfus açısından diğer yıllardan ayran 6 Şubat afetini de unutmamalıyız. Resmi kayıtlara göre afette vefat eden kişi sayısı 53.537 kişi. Yani afet olmasaydı, afette hayatını kaybeden kimse olmasaydı dahi nüfus artışımız yüzde 0,17 olacaktı. Bu nüfus verilerine baktığımızda ülkemizde üç kaygı verici gelişme veya ihtimal dikkatimizi çekiyor.” dedi.
İlk olarak doğurganlık hızındaki azalmaya işaret eden Zorlu, 2014’ten beri Türkiye’deki sıfır yaşındaki nüfusun düştüğünü söyledi.
Sıfır yaşındaki nüfusta bir önceki seneye göre yüzde 7,5 oranında bir azalma olduğunu aktaran Zorlu, “Oysa genç nüfusun fazlalığı ülkemizin en güçlü özelliklerinden biriydi. Ancak siyasi iktidar, yanlış politikalarıyla, ekonomide yarattığı tahribatla ülkenin demografik dengelerini bozmayı başardı.” diye konuştu.
“Peki neden doğurganlık hızı azalıyor?” diye soran Zorlu, “Çünkü Ak Parti enflasyonla mücadele etmeyince, gelir dağılımını bozunca vatandaş bu yeni ekonomik düzene kendince uyum sağlamak durumunda kalıyor. Cumhurbaşkanı her fırsatta çocuk yapın dese de vatandaş gelecek kaygısıyla karşı çıkıyor. Gençler ise ‘Ne evlenmesi ne çocuğu; daha kendimize bakamıyoruz cebimize giren üç kuruşla’ diyor. Netice olarak da Türkiye’nin demografik fırsat penceresi kapanıyor. Üzülerek görüyoruz ki, nüfus dinamizmini kaybeden ve nüfusu hızla yaşlanan bir ülke haline geliyor ülkemiz.” dedi.
Depremde vefat edenlerin sayısının resmi açıklamadan fazla olma ihtimaline işaret eden Zorlu,
“Nüfus artış hızının, tarihsel ortalamasından bir yılda aşırı derecede sert bir sapma yapması, kolay açıklanabilir bir durum değil. Peki nedir bu sapmanın kaynağı? Ya kaygı duyduğumuz gibi afette aslında açıklanandan daha fazla vatandaşımız vefat etti ya da çok ciddi dış göç verdik.” şeklinde konuştu.
Dış göç konusunun nüfus dinamikleriyle ilgili üçüncü kaygıları olduğunu belirten Zorlu, “2022’de ülkemizden yurt dışına göç eden vatandaşlarımızın sayısı 140 bine yaklaşmış. 2018-2022 döneminde ise 500 binden fazla vatandaşımız yurt dışına göç etmişti. Henüz TÜİK 2023 göç verilerini açıklamadı ama dış göçte çok ciddi bir artış yaşanmış olabilir.” ifadelerini kullandı.
Türkiye’nin genç nüfusu azalan ve dış göçün hızla arttığı bir ülke haline getirildiğini kaydeden Zorlu, “Dış göç diye sayılarla ifade edilen nüfus kaybının da büyük çoğunluğunun iyi yetişmiş insan kaynağımız olduğunu hatırlatmaya gerek yok. Ya kalanlar ne durumda? Allah’a emanet yaşıyorlar. Çünkü biliyorlar ki, bir depremde bina altında kalabilirler. Maden işçisiyseler yine her an toprak altında kalabilirler. Bunları da geçtim, ülkedeki adalet yoksunluğundan güç alan bir psikopat sokakta ya da trafikte ansızın canlarını alabilir. Sözün özü; ne yazık ki ülkemizi mutluluk vaat edemeyen bir yer kıldılar” değerlendirmesini yaptı.
Türkiye’nin, 10 milyondan fazla sığınmacı ile dünyanın en büyük sığınmacı deposu haline getirildiğine vurgu yapan Zorlu, “Bugün tamamlanan Münih Konferansı’nda en önemli tehlikenin savaş ve iklim değişikliğinden kaynaklanan göç olduğu ortaya konuldu. Siyasi iktidar buna çözüm bulmak yerine sığınmacıları kalıcı hale getirecek uyum projelerine var gücüyle devam etmektedir” dedi.
“Geçen hafta gündeme getirdiğimiz bazı illerde Hazine arazilerinin Suriyeli sığınmacılara tahsisini hedefleyen BM destekli proje, bunun küçük bir örneğidir.” diyen Zorlu, “Hükümet cephesi hızlıca bu iddiayı inkar etmeye kalksa da böyle bir tahsis projesi için illere gidildiği kayıtlarda mevcuttur.” şeklinde konuştu.
Afganlara geçici koruma verileceği iddiası
Zorlu, “Şimdi duyuyoruz ki, ülkemizde yaşayan kaçak Afganlara iltica sistemine alınarak geçici koruma verilmesi için bir hazırlık yapılıyormuş. Afganistan vatandaşları, Türkiye’ye Pakistan ve İran üzerinden gelmektedir. İran ilk iltica ülkesi ve Afganlar için güvenli üçüncü ülkedir. Bu nedenle Türkiye’nin gerek ulusal mevzuatı, gerekse taraf olduğu milletlerarası antlaşmalar kapsamında; Afganları Türkiye’ye alma yükümlülüğü yoktur. Suriyeliler konusunda yapılan yanlışlar, Afgan vatandaşlar yönünden de yapılmamalı; ülkemizde bulunan Afganlar gerekli girişimler yapılarak ivedilikle ülkelerine iade edilmelidirler. Bakın buradan İYİ Parti olarak uyarıyoruz, bu yoldan dönün, bunu asla hayata geçiremezsiniz. Türk milleti olarak buna asla izin vermeyeceğiz. Konuyla ilgili tarafımca ilgili Bakanlığa bir soru önergesi de verdin. Bunun cevaplarını bekliyorum. Bu duyumun takipçisi olacağız” dedi.
CHP'deki yapay zeka tartışması
Zorlu, basın toplantısının sonunda gazetecilerin sorularını yanıtladı.
CHP’deki Lütfü Savaş krizi ve yapay zeka tartışmaları sorulan Zorlu, “Başka bir partinin Hatay’da göstereceği adayla ilgili çok fazla ilgilendiğimizi söyleyemem ama bizim bir adayımız var. Hatay Büyükşehir Belediye Başkan Adayımız, Nusret Cömert. İnanın yarış daha da rekabetli bir iklimde geçecek. Bu yarışı İYİ Parti’nin göğüsleyeceğini ifade etmek isterim. İkinci husus ise, yapay zeka konusu. Bunu ben de takip ettim. Böyle teknolojilerin siyasete uyarlanması faydalı bir şey ama keşke bu anlayışı, 14 Mayıs’tan önce İYİ Parti bu kaygılarını ortaya koyduğunda, Sayın Meral Akşener; o masada bu iddiasını, bu teklifini getirdiğinde de yapmış olsalardı bugün belki çok farklı bir Türkiye’ye uyanmış olacaktık.” dedi.
Antalya'daki suikast iddiası
İYİ Parti Genel İdare Kurulu Üyesi Ayşen Kurt’un adının karıştığı suikast iddiaları sorulan Zorlu, “Yargıya intikal etmiş bir konu. Biz de takip ediyoruz. Soruşturma büyük bir özenle devam ettiriliyor. Bunun şahsi bir mesele olduğu kanaatindeyiz. Önümüzdeki günlerde ortaya çıkacak somut delillere göre yeniden bir açıklama yapmayı planlarız” ifadelerini kullandı.
Dezenformasyonla Mücadele Merkezi yalanladı
Öte yandan Zorlu'nun, Afganların iltica sistemine alınarak geçici koruma statüsü verilmesi için hazırlık içinde olunduğu açıkalamlarına Dezenformasyonla Mücadele Merkezi, tarafından yalanlama geldi. Merkez’den yapılan açıklamada;
Bazı basın yayın organlarında yer alan, “Türkiye'de Afganlar, iltica sistemine alınarak geçici koruma verilmesi için bir hazırlık yapılıyor” iddiası doğru değildir.
İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Başkanlığının iddia edildiği gibi bir çalışması kesinlikle söz konusu değildir.
Resmi kurum ve kuruluşların çalışma ve açıklamalarıyla ilgisi bulunmayan asılsız iddialara itibar etmeyiniz” denildi.
İYİ Parti Sözcüsü Kürşad Zorlu:
? "Türkiye'de yaşayan Afganlara geçici koruma statüsü verilmesi için hazırlık yapılıyor"
— Gazete Pencere (@gazetepencere) February 19, 2024