Kılıçdaroğlu: Karşı taraftan benim aklımın almayacak o kadar çok suçlama var ki

Kılıçdaroğlu: Karşı taraftan benim aklımın almayacak o kadar çok suçlama var ki
Millet İttifakı'nın Cumhurbaşkanı Adayı ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Seçim dürüst centilmence geçiyor mu sorusunu yanıtlayan Kılıçdaroğlu, “Centilmence bir yarış olmuyor. Ben bugüne kadar seçim meydanlarında...

Millet İttifakı'nın Cumhurbaşkanı Adayı ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Seçim dürüst centilmence geçiyor mu sorusunu yanıtlayan Kılıçdaroğlu, “Centilmence bir yarış olmuyor. Ben bugüne kadar seçim meydanlarında hiçbir zaman Sayın Erdoğan'ın adını telaffuz dahi etmedim. Ama karşı taraftan benim aklımın almayacağı o kadar çok suçlamalar var ki" dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ülke gündemini değiştirmek istediğini söyleyen Kılıçdaroğlu, "Bu suçlamalara zaman ayırmak... O noktaya bizi çekmek istiyor. Yani ekonomiden kopalım, Türkiye'nin geleceğinden kopalım, demokrasiden kopalım, kısır bir tartışmanın içine girelim" şeklinde konuştu.

KARAR TV'nin soruları yanıtlayan Kılıçdaroğlu'nun açıklamaları şöyle;

"Diyanet İşleri Başkanlığı'nı CHP kurdu. Neden kapatsın? Diyanet İşleri Başkanlığı bu ülkenin temel kurumlarındandır. Hiç kimsenin gücü Diyanet İşleri'ni kapatmaya yetmez.

"EVLERDE MUTFAKLARDA YANGIN VAR"

"Centilmence bir yarış olmuyor. Ben bugüne kadar seçim meydanlarında hiçbir zaman Sayın Erdoğan'ın adını telaffuz dahi etmedim. Ama karşı taraftan benim aklımın almayacağı o kadar çok suçlamalar var ki. Şaşırdım kaldım. Bu suçlamalara zaman ayırmak o noktaya bizi çekmek istiyor. Ekonomiden kopalım, Türkiye'nin geleceğinden kopalım, demokrasiden kopalım. Bunlardan kopalım istiyor Erdoğan. Bir seçime gidiyoruz,Açlık sınırının altında kalmış. Açlık sınırını belirleyen de ben değilim. Türk İş belirliyor. Yani Türk-İş bir anlamda. Bu seçimde biz otoriter bir yönetimden mi demokratik bir yönetimden mi yana olacağız? Bunun tartışılması lazım. Evlerde mutfaklarda yangın var. İnsanlar geçinemiyorlar, işsizlik ciddi bir noktaya geldi. Asgari ücret açlık sınırının altında kalmış. Bu haldeyken kısır tartışmanın içine girmeyi doğru bulmuyorum.

"DEVLETLE PARTİYİ AYIRMAK LAZIM"

Devletin temel kolonlarını tahrip ettiler. Benim bütün amacım devletin kolonlarını yeniden inşa etmek. Mesela tasarruf mevduatını, sigorta fonunu yöneten kişiler eğer bir yolsuzluk yaparlarsa, bu yolsuzlukları hakkında soruşturma ve kovuşturma açılmayacağına dair kanun çıktı. Akıl alacak şey değil. Ben Anayasa Mahkemesi Başkanı'na bir mektup yazdım. Dedim ki parlamento böyle bir kanun çıkardı, Bu parlamento için çok ciddi bir kara leke, bunun düzeltilmesi lazım. Dolayısıyla kurumlar kendi içinde çalışamaz noktaya geldi. Devletle partiyi ayırmak lazım şu anda devlet partileşti. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin gemisi iktidar partisinin seçim otobüsüne döndü. Rahmetli Özal savunma sanayi fonunu kurdu. Kimse de bugüne kadar kalkıp savunma sanayiyle ilgili onu alıp da bir seçim propagandası haline getirmedi. Bunlar seçim propagandası haline getirdiler. Biz karşıymışız gibi bir atmosfer yaratıyor. Niye karşı olalım?

“GERÇEKLEŞTİRME POTANSİYELİMİZ VAR”

Ben maliyeciyim. Uzun yıllar Maliye Bakanlığı'nda çalıştım para nasıl toplanır, tasarruf nasıl yapılır bunları ayırdım. Şimdi müthiş bir savurganlık var devlette. Bizim Allah nasip ederse çıkaracağımız bir numaralı kararname savurganlıkları önleme ve tasarruf kararnamesi olacak. Biz çok büyük bir parayı tasarruf edebileceğimize inanıyoruz. Ücretlilere ve emeklilere bir şey vermezseniz ekonomi çarkını döndüremezsiniz. Biz gelir vergisi tarifesini değiştirecektik, söz vermiştik asgari ücretten vergi almayacağız diye. Devlet elbette ek gelir kaynakları bulmak zorunda. 6 partinin çok güçlü bürokratik kadroları var, Hazinede çalışmış, Merkez Bankası'nda çalışmış, Türkiye İstatistik Kurumu'nda çalışmış, kamu ihale kurumunda çalışmış, birikimli, deneyimli bürokratları var. Biz önce kendi düşüncemizi söylüyoruz. Onlar alıp test ediyorlar, hesaplamalar yapıyorlar. Kullanın dediklerini kullanıyoruz, kullanmayın derlerse kullanmıyoruz. Çünkü onları gerçekleştirme potansiyelimiz var.

"BİZ DÜŞMAN DEĞİLİZ, BU ÜLKENİN ÇIKARI İÇİN MÜCADELE EDİYORUZ"

Buradan çağrı yapıyorum arzu ederlerse onların televizyon kanalları var bir sürü, A Haber mesela. Gelsin A Haber'e gidelim. İstiyorlarsa tek geleyim ona da razıyım. Sayın Erdoğan kurmaylarıyla gelecekse kurmaylarıyla da gelebilir. Arzu ederse ben de kurmaylarımla giderim. Arzu ederse biz 6 lider, onlar da 6 lider gelebilirler. Otururuz konuşabiliriz. Biz düşman değiliz. Sonuçta bu ülkenin çıkarı için mücadele ediyoruz. Türkiye daha gelişsin, daha hızlı büyüsün. kutuplaşmalar sona ersin.

"KAYBEDECEĞİNİ ANLAYAN İKTİDAR SEÇİMİ SABOTE EDEBİLİR"

Yüksek Seçim Kurulu'na güvenmiyoruz. İstanbul seçimlerinde bu çok net bir şekilde ortaya çıktı. Çünkü başka bir yerden talimat alıp karar veren bir otoriteye güvenme şansınız yok. Her bir sandıkta mutlaka bizim bir temsilcimizin olması lazım. Bunun için bir buçuk yıldır çalışıyoruz. Seçim gecesi sandıklar açıldıktan sonra oradaki temsilcimiz başta imzalamayacak. Sandıklar açıldıktan sonra asla dışarı çıkmayacak. Sayımlar yapılacak, tutanaklar imzalandıktan sonra cep telefonuyla fotoğrafını çekip genel merkeze gönderecek. Seçim gecesi de her gelen bilgiyi süratli bir şekilde değerlendireceğiz. Onunla ilgili de bütün teknik altyapı oluşturuldu. Dışarıdan hackerların saldırılarına karşı da bütün güvenlik önlemleri alındı. Hem içeride hem dışarıda pek çok güvenliği sağlayacak mekanizmalar kuruldu. Bu şekliyle yolumuza devam ediyoruz. Ben bütün vatandaşların sükunetle olayı izlemelerini istedim ve bunu her seferinde de dillendirdim. Çünkü kaybedeceğini anlayan bir siyasal iktidarın özellikle kendisini devlet olarak tanımlama pozisyonuna gelmiş olan bir iktidar, gitmemek için devletin bazı unsurlarını kullanarak olayı sabote edebilir. Bu konuda da bütün vatandaşlarımıza, partililerimize uyarı yaptık. Ne yaparlarsa yapsınlar bekleyeceksiniz, nasıl olsa bu seçimi biz alacağız.

"İLETİŞİM BAŞKANLIĞI'NDAN BİR GRUP, YURT DIŞINDAKİ BAZI HACKER GRUPLARIYLA ANLAŞMIŞ"

İletişim Başkanlığı'ndan bir grup, yurt dışındaki bazı hacker gruplarıyla anlaşma yapmış. Paraları Bitcoin olarak gönderildi diye bize bir duyum geldi. Bunu birkaç kanaldan kontrol ettik, doğru çıktı. Ben isimleri de verdim. Hangi trollerin hazırladıklarını da biz biliyoruz. Yurt dışından troller tuttular. Dünyanın parasını ödüyorlar.

İyi bir bürokratik kadro oluşturacağız. Yani liyakatli, konusunu bilen bir kadro olması lazım. Aksi halde devleti yönetemezsiniz. Benim SSK'da altına imza attığım her şey orada duruyor. Ben genel müdürken bütün ihale dosyalarını KİT Komisyonu'na teslim ettim. Bakın eğer bir yanlışlık varsa, bir yerde haksızlık varsa ben gidip o haksızlığı telafi edeyim diye. Bugüne kadar Cumhuriyet tarihinde hiçbir bürokrat kendi dönemine ait bütün çalışmaları götürüp KİT Komisyonu'na dosyaların tamamını teslim etmiş değildir. Biz teslim ettik.

"PARASI OLUP GÜLEN'İ ZİYARET EDENLERE HİÇBİR ŞEY OLMADI"

"Devlet, kin ve öfkeyle yönetilmez. 16 Temmuz'da benim Meclis'te yaptığım konuşma vardır. Devletin kin ve öfkeyle hareket etmeyeceğini, asla işkence yapılmaması gerektiğini, devletin vakarını uygun bir yargılama yapılması gerektiğini orada söyledim. Yenikapı'da da söyledim. Çünkü böyle karmaşık bir süreçte o kadar çok ihbar mektubu gelir ki.. Parası olan, sırtı kalın olan açıkça 17-25 Aralık'tan sonra bile gidip Gülen'i ziyaret edenlere hiçbir şey olmadı. Paralarını verdiler, hiçbir şey olmadı. Ama gariban, Bank Asya'nın önünden geçen adamı içeri attılar. Harp Okulu öğrencilerini de söyledim. Cezalandıracaksanız, öğrenciyi alıp, otobüse bindirip götüren adamı cezalandıracaksınız."

"ASKERİN BOYNUNU KESECEĞİZ DEDİLER, SONRA KHK ÇIKARDILAR"

"16 Temmuz'da Saray'a gittim, dedim ki, 'Bakın köprünün başında askerin boynunu bıçakla kestiler ve bunu gösterdiler. Ben bunların yargılanmasını istiyorum. Bu olmaz. Cezayı devlet verir'. 'Tamam' dediler. Ama sonra kanun hükmünde kararname çıkardılar, bunlar yargılanamaz dediler. Ben bunların hepsini biliyorum."

Öne Çıkanlar