Kılıçdaroğlu: Genel Başkan'ın da seçileceği büyük kongre yerel seçimlerden önce yapılacak
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Sözcü TV canlı yayınında gazeteciler Uğur Dündar, Alişer Delek, İsmail Saymaz ve İpek Özbey'in sorularını yanıtlıyor.
Kılıçdaroğlu, seçimlerin ardından ilk kez bir televizyon programına katılıyor. Milletvekili ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinin muhalefetin başarısızlığıyla sonuçlanmasından sonra gözler özellikle ana muhalefet partisine ve Genel Başkanı'na çevrilmiş, Kılıçdaroğlu'nun istifa edip etmeyeceği merak konusu olmuştu.
Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
"Pişmanlığım yok"
Geriye dönüp değiştirmek istediğim bir an, pişmanlığım olmadı. Benim açımdan yapılan her şey doğruydu. Bugüne kadar yaptığım çalışmalardan pişmanlık duymuyorum.
Türk siyasetinde önemli bir aşama kaydettik. Demokrasiyi savunanları CHP bir araya getirdik. Bizim tarihimizde bir ilktir. Bunlar konuşulmuyor.
İktidar olduğumuzda neler yapacağımız konusunda bir mutabakat metni hazırladık. Yeteri kadar anlattık mı tartışılır. Toplumun her kesimiyle diyalog kurduk. Sosyal kimlikler üzerinden giderek toplumun her kesimini kucaklamaya çalıştık. Yeteri kadar oldu mu tartışılır ama önemli adımlar attık.
"Kazanacağımıza inanıyorduk"
Biz kazanacağımıza inanıyorduk. Sadece biz değil, bütün anket firmaları bunu söylüyordu. Medya da buna inandı. Beklediğimiz olmadı. Siz beklediğimizin olmamasının doğal olarak bizim üzerimizde üzüntüye yol açtığını kabul edersiniz. Biz de insanız sonuçta.
O akşam 6 lider bir araya geldi. Daha sonra yine basın mensuplarına seslendik. CHP bir lider partisi değil. CHP liderleri en zor sınavları veren genel başkanlardır. Suikastler, linç girişimleri... Ama asla geri adım atmamışlardır. O akşam konuştuk nasıl bir yöntem izleyelim diye. Önce Parti Meclisi ve MYK'yı topladık. Meclis Grubumuzu topladık.
Kongre, yerel seçimden önce
Kurultay yerel seçimlerden önce olacak. Genel Başkan'ın da seçileceği büyük kongrenin yerel seçimlerden önce olması benim düşüncem. Bu seçim sıradan bir seçim değildi. Bir kader seçimiydi. Demokrasi ya olacak ya da otoriter yönetim olacak Toplumun yarısı demokrasiden yana oy kullandı. Evet kazanamadık, gayet iyi biliyorum ama bu bizim umutsuz olmamamızı sağladı. Bu iki puan Türkiye'nin geleceği açsından çok önemli.
Kentli kitle yüzde 51 oranında "Kılıçdaroğlu" dedi
Kırsalda beklediğimiz oyu alamadık. 3 milyon fark, 1,2 ve 3 sandık kurulan yerlerden kaynaklanıyor. Bu bize şunu gösteriyor, enerjinin en azından bir bölümünü buralara harcayabilirdik. Kentlerde oturanların tamamı demokrasiden yana oy kullanmış insanlar. Kentli dediğimiz kitle, yüzde 51 oranda Kılıçdaroğlu demiş. Rakam bu. Bu başarı mıdır? Bir sefer, ortaya çıkan tabloyu ağır bir yenilgi tablosu olarak görmek asla kabul edeceğim bir şey değil.
"Milletvekilleri darp edildi"
Bu seçime CHP kadar hazırlık yapan 2. bir parti yok. Sandık açısından. Beraber ittifak yaptığımız partiler de çalıştı ama başat rol oynayan bizdik. 1 buçuk yıl buna hazırlandık. Tutanaklar da geldi. Elimizde sıcak veriler var. İlk seçimde bazı sorunlar çıktı, doğru. Bilgisayar sisteminde modeller arasında uyumsuzluk çıktı. Tutanakların alınmadığı anlamına gelmiyor. Yüklenmede sorunlar çıktı. Geçen seçimlerde biz Şanlıurfa'nın bazı ilçelerine giremedik, bırakın sandığa gitmeyi. Şimdi sıfır oy çıkan yerlere vekilleri gönderdik, darp edildiler. Darp edenin ayağında ayakkabı yoktu. Bu trajik durum medyada ne kadar gündeme geldi? 'Benim hakkımı neden savunuyorsun, ben köleliğe razıyım' diye ona saldırıyor. Yüzde yüz her şeyi mükemmel yapmadık. Sandıkta olup da tutanağı bize gelmeyen az sayıda tutanak var ama sonucu değiştirmiyor. Geçen seçimlerde partinin görevlendirdiği 10 bine yakın sandığa gitmeyen kişi partiden ihraç edildi.
3 ve daha fazla sandığın konduğu bütün Türkiye genelinde yüzde 51 alıyoruz. En azından partinin büyük ilçelerde, kent merkezlerinde sesini duyurduğu, oyunu yükselttiğini gösteriyor. Evet eksiğimiz var, 3 ve az sandık kurulan yere gitmemişiz. Sandık görevlisini kast etmiyorum, kendimizi anlatamamışız. Buradakilerin büyük bir kısmı TRT izliyor.
Kırsal kesimden neden oy alınamadı?
AK Parti yüzde 42'den yüzde 36'ya indi. Yıkımın sonuçları bir şekilde çıkıyor ortaya. Beklediğimiz ölçüde bir kayıp olmadı. Şunu da düşünün, ben asgari ücret artsın dediğimde, emekliye verilen ücret artsın dediğimde tak diye Erdoğan artırdı. Kırsaldaki insan ekonomik yıkımdan etkilenmedi. Deprem bölgesine gelince evet biz de bekliyorduk. Bölgeye ilk giden benim. Çözümleri söyleyen benim. Halk orayı tercih etti. Kalkıp da vatandaşa neden oraya oy verdin deme hakkım yok. Kendimizi sorgulamalıyız. Birden fazla nedeni var. Dağıtılan paralar, imkanlar var.
"Kurultayda adayım demem"
Bu bir demokrasi yarışıdır. Biz çıtamızı yükselttik. Toplumdaki kutuplaşmayı törpüledik. Pek çok sorunun çözümü için öncülük ettik. Millet İttifakı olarak çalıştık. Bundan sonraki süreç, bayrağı teslim alanlar elbette daha ileriye taşıyacaktır. İl başkanları, ilçe başkanları değişecek. Herkes değişecek. Hiç kimsenin kazığı çakacak hali yok. CHP diğer partiler gibi değildir. Tabloya bakacak CHP. Söylesinler, Kılıçdaroğlu çalıştı mı çalışmadı mı? Söylenmesi gereken her şeyi söyledi mi söylemedi mi? Ne eksiği var? Söylesinler, oturup tartışırız. CHP, kişi eksenli değildir. Ben gidip de kurultayda adayım demem. CHP Genel Başkanları için adaylık çok önemli değildir; birinci öncelik ülkemiz, ikinci önceliğimiz partimiz, üçüncü de genel başkanlıktır.
Partinin MYK'sı değişti, Meclis Grubu'nda değişiklik oldu. Kongre kararını da aldık. Takvimi yaptık. İşi zamana yayıp uyutma falan yok. En fazla 15 gün daha daraltabiliriz. Her şey yasalara uygun yapıldı.
"Bu parti bir kişinin partisi değildir"
Bu güne kadar hiç çıkıp 'adayım' demedim. Partinin yetkili organları karar verecektir. Bu parti bir kişinin partisi değildir. Bu partide herkes gelip Genel Başkanlığa aday olabilir. Bu partinin bir sağ duyusu vardır. Hayatımda hiçbir delegeye 'gel bana oy ver' demedim. Ben kurultay kararı aldım, aday olacaklar çalışacaklar. Ben el veririm, neden vermeyeyim?
İkinci turda da beklentinin karşılanmamasının yarattığı bir olumsuz tablo var biz bunu anlayışla karşılanmalı. Bu bizi umutsuzluğa sevk etmemeli. Biz yenilenmeliyiz, güçlenmeliyiz, yolumuza devam etmeliyiz. Sağlıklı işleyen rejimlerde her an erken seçim de gündeme gelebilir, 5 yıl da olabilir. Yarın değişim olacakmış gibi her zaman hazırlıklı olmalıyız.
"Belediye başkanları olmasaydı kaybetseydik..."
Belediye başkanları olmasaydı kaybetseydik, belki dediğinizin haklı gerekçesi olabilirdi ama onlar vardı zaten. Siz neden aday oldunuz diye bana soruyorsunuz. Ben hiçbir zaman ben adayım demedim, masada da demedim. Masanın iradesine her zaman saygı gösterdim.
"Parlamentoda grup da kursunlar istiyorum"
Onlara göre oy oranları 5 olabilir 7 de olabilir. Böyle bir veri yok elimizde. İlk toplantıda söyledim, bizi bir araya getiren demokrasi dedim. Milletvekilleri verdik evet, çalıştılar, biz de çalıştık. Parlamentoda grup da kursunlar istiyorum. Onların varlığı olması, komisyonlarda temsil edilmeleri demokrasi için son derece önemlidir. Türkiye'ye gerçek anlamda demokrasiyi getirinceye kadar mücadele edeceğiz ve mücadeleden asla vazgeçmeyeceğiz.
DEVA da orda olsun diyorum, demokrasi için orada olsun diyorum. İyi Parti'yi engellemek istediler, CHP hayır dedi. Bunun aşan CHP'ydi. Bu misyon, tarihin bize yüklediği misyondur. Parlamentoda beklediğimiz çoğunluk olmadı. Sağlıklı bir ölçme şansımız yok. Bir önceki seçimde CHP'ye ne kadar çıkmıştı, onlar üzerinden yorum yaparak bir sonuca ulaşabiliriz. Oyumuzu kaybetmedik, bir parça arttı ama yeterli değil. Bunun üstüne çıkmak gerekiyor, daha fazla çalışmak gerekiyor. Oyumuzun artmama nedenleri nedir, oturup yıllarca çalışıyoruz. CHP'ye yönelik bir algı var, algıyı değiştirmek istiyoruz. 'Elim gitmiyor Altı Ok'un altında mühür basmaya' diye...
"Geriye dönük tartışmayı yararlı bulmuyorum"
Bu güne kadar kendi mahallemizde gezdik, şimdi diğer yerlere gidiyoruz, onlarla oturup dertleşiyoruz. Eğer gerçekten deprem bölgesiyle ilgili ne yapıldı, hiçbir şey. Tartışma gayet doğaldır. Birbirimizi daha iyi tanımak ve düşüncelerimizi ifade etmek açısından. Bizim için değerli. Geriye dönük tartışmayı yararlı bulmuyorum.
"Her parti ayrı ama bizi ortaklaştıran demokrasi talebimiz"
İttifak, demokrasi ittifakıydı seçimle sonuçlandı. Bundan sonra seçim ittifakı bir sonraki seçimler olduğunda oturulur konuşulur. Parlamentoda stratejik olarak birbirimize destek verebilir, ortak hareket edebiliriz. Her parti ayrı ama bizi ortaklaştıran demokrasi talebimiz. Demokrasi ekseninde beraberliğimiz her zaman sürüyor. Belli konularda telefonla görüşüyoruz. Ayrışma, kopma, birbirimize sırt dönme söz konusu değil.
İmamoğlu ve yavaş yorumu
Değişim çağrısı gayet güzel bir çağrı. Ben değişime karşıyım diyebilir misiniz? Hayatın kendisi değişim üzerine inşa edilmiştir. Siz değişim talebinde bulunuyorsunuz, bu değişim olacak zaten, bugün olmazsa yarın. Partilerin kendi kurultaylarını yapmaları, üyelerini seçmelerini, bunlar hayatın değişiminin bir gereğidir. Bizim cinsiyet kotamız var, gençlik kotamız var. Bu değişim, belli bir zaman dilimi içinde oluyor. Değişimin kendi içinde evreleri var. Değişim talebi olabilir.
Belediye Başkanları seçildikleri beldeye hizmet etmek zorundalar, birinci öncelikleri budur. Halk onları kendilerine hizmet etsin diye seçti. Benim bunu dillendirmem kadar doğal ne olabilir. Halk sizi seçti İstanbul'a, Ankara'ya, Adana'ya... Siz buraları bırakın başka işlerle uğraşın; olmaz...
Siyasetin temeline aykırıdır bu. Şu anlama gelmesin, siyaset yapmasın anlamına gelmiyor. Öncelik budur. İstanbullu, Ankaralı seni seçti, buralara hizmet edin diye. İşin doğası gereği kuralı da budur. Sadece orada kalın hiçbir iş yapmayın olmaz. Genel siyasetin içinde de yer alabilirler. Ben CHP Genel Başkanı olarak İstanbul Büyükşehir'in ne olması gerektiğini düşünmek zorundayım. Yeni bir CHP'li tarafından yönetilmesi gerekir. Şu anda CHP'li tarafından yönetilmezse bu bizim için ciddi bir sorun olur. Kazandığımız bir Büyükşehir Belediyesi'ni başka bir partiye neden verelim? İmamoğlu aday olabilir. Arkadaşlar olabilirler, neden oluyorsunuz demem. Ben İstanbul sorununun çözülmesini isterim.
"CHP'nin hiçbir genel başkanı bir dış proje olamaz"
Asla ve asla CHP'nin hiçbir genel başkanı bir dış proje olamaz. Biz Kuvayi Milliye geleneğinden gelen bir partiyiz. Öyle dış güçlerinin adamı olmak, bir araya gelmek falan... Dış güçlere teslim olan kişi Recep Tayyip Erdoğan'dır. Bizim Atatürkçülükten kopmak gibi bir şeyimiz zaten olamaz. Ama günün 24 saati Atatürkçülük demek de doğru değil. Onu kim söylediyse onun gerçek anlamda bir diplomat olduğuna da ben inanmıyorum.
Tutuklu milletvekili Can Atalay yorumu
Tek kişilik iktidarın demokrasiye inanmadığını ve millet iradesine saygı göstermediğini gösteriyor bize. YSK'ya başvuruyor, YSK 'aday olabilirsin' diyor. Adaylığını koyuyor ve kazanıyor. Şimdi, Adalet Bakanı 'hükümlü' diyor. Tutuklu orada, serbest kalmaması için hiçbir neden yok. Demokrasi anlayışı bu noktaya geldiyse Türkiye'de demokrasinin olmadığını kabul etmek zorundayız. Milletin verdiği oya hepimizin saygı göstermesi lazım. Halk oy veriyor, geliyor parlamentoya, 'hayır sen içeride kalacaksın, ben seni serbest bırakmayacağım' diyor, hangi gerekçeyle siz onu içeride tutuyorsunuz. Derhal serbest bırakılması, parlamentoya gelmesi ve yemin etmesi lazım. Parlamentonun iradesine ve onuruna sahip çıkması lazım, bunu da Meclis Başkanı'ndan bekliyorum. İçeride milletvekili kalamaz.
"Erdoğan ahlaki olarak o koltukta oturması meşru değildir"
Salı günü grubumuz var. Bundan sonra normal yapacağız. Milletvekili olup olmamanın hiçbir önemi yok. Dokunulmazlık konusunda, dosyaları incelemezseniz namertsiniz. Biz hırsızlık yapmadık, kul hakkı yemedik, eleştirdik. Hala da eleştiriyorum. Erdoğan ahlaki olarak o koltukta oturması meşru değildir. Bir aday nasıl sahte video yapar. Yalancıdan Cumhurbaşkanı olmaz. Yalan video kullanan kişiye sahtekar denir. Ahlaki meşruiyeti olmayan birisinin sorgulanması lazım, hiç kimse sorgulamıyor herkes 'CHP ne olacak' diyor.
Kırsal kesim ekonomiden en az etkilenendir. 250 lira ayda verdiğiniz zaman köyde birisi parayı harcayacak yer yok, şehre indiğinde görüyor. Ama büyük kentlerde yaşayanlar bu sıkıntıyı yaşıyorlar.
Şahap Kavcıoğlu yorumu
Merkez Bankası'nın başkanını getirdi BDDK'ya. 'Sizin patronunuz asıl BDDK'da duruyor, seni getirdim oraya ama hikaye. Asıl ben buradayım' diyor, 'bütün bankacılık sistemini ben düzenliyorum' diyor.
15-20 gün içinde bütün acı tablo görünecek. TRT'ye dava açtık. Siyasetin de bir ahlakı olması lazım. Eleştirebilirsiniz ama yalan olmaz. Yalan üzerine siyaset yaptılar. Erdoğan'ın ahlaki meşruiyeti yoktur, dolayısıyla siyasi meşruiyeti de yoktur.
"180 derecelik olay ne zaman değişecek"
Ben yasalara göre kurulmuş olan siyasal partilere saygı duyarım ama görüşlerini eleştiririm. Hüda Par'ın Anayasa'nın ilk dört maddesini değiştirmedeki iradesini ortaya koymasını, Yeniden Refah Parti tarafından ortaya konmasını biz siyaseten eleştirir ve doğru bulmayız. Asıl bunun muhatabı bizden çok Bahçeli'nin olması lazım. Şimdi merak ediyorum, 180 derecelik olay ne zaman değişecek.
Parlamenter sisteme dönüşün önü kapanmadı, mücadele devam edecek. Bir dönem geçti, onun yarattığı tahribatı toplum gördü ama yalan üzerine bir siyaset oluşturuldu. Toplumun algısı başka bir yere çekildi. Özellikle milliyetçi duygusu yüksek olan Orta Anadolu ve Karadeniz gibi yörelerde yalan üzerine inşa edilen bir siyaset, üzerin kaldı. O yüzden ahlaki meşruiyet sorgulanması lazım.
"Erdoğan'ı iktidar yapan Kandil'dir"
Erdoğan'ı iktidar yapan Kandil'dir. Yeteri kadar sesimizi duyuramadık. Bu olay ortaya çıkmadan önce bunun olacağını söyledim. Başta TRT olmak üzere Türkiye'nin tüm coğrafyasına yaydılar. Olmayan bir yalan üzerine inşa edildi.
Mütedeyyin kesime sormak isterim. Yalan söyleyen bir insana oy vermek nedir Allah aşkına? Sahte videolardan medet uman bir insan Türkiye'yi nasıl yönetir. Bunun sorgulanması lazım. Asıl bunun üzerinde durulması lazım. Yalan söyledin, çıktın miting meydanlarında söyledin. Erdoğan'ı iktidar yapan Kandil'dir. Konuşturdular onları. Onlarla irtibatı olanlar konuşturdu. Devletin derinliklerinde olan, iktidardan yana olanlar konuşturdu. Kandil'in konuşması kimin işine gelir?
"Ailemin üzüntüsünü gözlerinden okudum"
28 Mayıs'ta çok geç saatte eve gittim. Ailemin üzüntüsünü gözlerinden okudum. Akrabalarımız da vardı. Aynı acıyı orada gördüm. Verdiğiniz mücadele sıradan ve bireysel bir mücadele değil. Milyonlarca insanın umut bağladığı bir olayı gerçekleştirmek üzere yola çıktık ama sonuçta kazanamadık. Bu bir ülke meselesi, gelecek meselesi. Kim uyuyabilir? O derin hüznü hissediyorsunuz, zaten konuşmuyorsunuz. Konuşabilseniz sorun kalmayacak. Onu belli bir şey içinde atlatıyorsunuz, evet bir sınav verdik arzu ettiğimiz başarıyı elde edemedik.