İzmir’de 5 çocuğun hayatını kaybettiği olayda bakanlık ne yapmalıydı?
Ayşegül Kum
İzmir’de 5 çocuğun yanarak hayatını kaybettiği faciayı değerlendiren uzmanlar bakanlığın görevlerinin yerine getirmediğini düşünüyor. Prof.Dr. Şengül Hablemitoğlu “18 ziyareti kimse küçümseyemez ancak 18 ziyaretin sonucu böyle olmaz” diyerek duruma tepki gösterdi.
İzmir’in Selçuk ilçesindeki Cumhuriyet Mahallesi’nde, elektrikli sobanın devrilmesiyle çıkan yangında, beş çocuk hayatını kaybetti.
Olayın ardından, sadece beş çocuğun ölümüne değil, aynı zamanda bu trajedinin nasıl engellenebileceği ve devletin aileye yönelik sosyal hizmet politikalarının yetersizliği de gündeme geldi.
Aileye yıllardır sosyal yardımda bulunan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın, çocukların güvenliğini sağlamak ve ailesinin yaşam koşullarını iyileştirmek için neden daha fazla müdahalede bulunmadığı, şüphelerini beraberinde getirdi.
Bakanlığın savunması
Aileye yardım sağlayan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, 5 çocuğun hayatını kaybetmesinin ardından yaptığı açıklamada, Akcan ailesine 110 bin TL sosyal yardım yapıldığını ve 18 kez aileyi ziyaret ettiklerini belirtti.
Bakanlık, ayrıca ailenin çocuklarını devlet himayesine almak için yapılan teklifi reddettiğini de duyurdu.
Burada kritik soru şu: Bakanlık, sosyal yardımların ötesinde, ailenin yaşam koşullarını iyileştirecek ve çocukların güvenliğini sağlayacak başka adımlar atmış olsaydı, bu trajedi önlenebilir miydi?
Uzmanlar, yaşanan olayla ilgili devletin sorumluluğunun derinlemesine sorgulanması gerektiğini belirtiyor. Prof. Dr. Şengül Hablemitoğlu ve Avukat Seren Yıldız Öztürk yaşanan olayın detaylarına ilişkin değerlendirmelerini Gazete Pencere'ye yaptı.
"Büyük bir ihmal var"
Avukat Seren Yıldız Öztürk, “Devlet, çocukların güvenliğini sağlamakla yükümlü olduğunu belirterek “Bakanlık, çocukların ailesine verilmesi konusunda karar verme yetkisine sahipken, burada gösterdiği isteksizlik ya da zayıf denetimler büyük bir ihmal yaratmıştır” dedi.
Avukat Öztürk, "Aile çocukları devlet himayesine vermeyebilir ancak bu noktada gerek görüyorsa, o çocukların ailede kalması durumunda hakları ihlal ediliyorsa bu konuda bakanlık yetki sahibidir. Bu durumlara bakılırsa cinsel istismara maruz kalan çocuklarda aileleri tarafından verilmek istenmiyor ancak bakanlık kamu gücünü kullanarak çocukları alabiliyor.” dedi.
Öztürk sözlerine şöyle devam etti:
“Burada asıl vurgulanması gereken şey 5 çocuk bir barakada yaşıyor. Bakanlığın haberdar olmaması bile daha iyiydi. Haberdar oldukları halde hiçbir şey yapmıyorlarsa bu daha kötü. Bakanlık 'aile vermedi' diyemez"
Hablemitoğlu: Durum görmezden gelinmiş
Çocukların bakımına yönelik daha etkin bir yaklaşım ve aileyi koruyacak sosyal politikalar gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Şengül Hablemitoğlu ise, “Bakanlık, çocukların güvenliğini sağlamak adına her türlü tedbiri almak zorundadır. Eğer bir aile sürekli olarak risk altındaysa, devlet çocukları koruma altına almak için adım atmalıdır. Bu olayda ise bakanlık, koruyucu önlemleri almakta yetersiz kalmış, trajedi gerçekleşene kadar durumu görmezden gelmiştir” ifadelerini kullandı.
Hablemitoğlu, inisiyatif kullanma ve koruyucu tedbirlere dair kararların alınması ve yasal tedbirlerin uygulanmasında ısrarcı olunması konusunda sorunlar yaşanıyor diyerek bakanlığın aile yardımı reddetti açıklamasını eleştirdi.
Aile kronik yoksulluk içinde
Devletin yalnızca maddi yardım yaparak değil, aileleri koruyacak daha kapsayıcı sosyal politikalar uygulayarak, çocukların güvenliğini sağlama konusundaki sorumluluklarını güçlendirmesi gerektiğini vurgulayan Hablemitoğlu, “Bakanlığın bazı görevleri var; bunların başında koruyucu ve önleyici hizmetler gelir ki; risk altındaki aileleri erken tespit etmek izlemek öncelikli. Bu aile artık risk durumunu aşmış kronik yoksulluk içinde. Burada sadece maddi yardım yapmak yeterli değildir. Bu olayda da yapılan yardımın yaşam koşullarına yansıdığını denetlemenin yanı sıra anneye iş imkanı sağlamak gerekirdi. Ancak o durumda da çocukların bakımı gündeme gelecekti, her durumda çocukların okul ve bakım koşullarını sağlayacak düzenlemeler var yasalarımızda. Ailenin içinde olduğu koşullarda devlet çocukların koruma altına alınmasını sağlamak durumunda” dedi.
Aile onayı almadan koruma yetkisine sahip
Hablemitoğlu, ailenin bakanlığın taleplerini reddetse de çocukların güvenliğinin sağlanamadığı koşullarda, ebeveynin onayı olmasa bile çocukları koruma altına alma yetkisine sahip olduğunu söyleyerek “Eğer ev ortamı tehlikeliyse ve risk devam ediyorsa, ailenin reddetmesine bakılmaksızın çocukların güvenliği sağlanmalıydı. Bu facia önlenebilirdi” şeklinde konuştu.
Liyakat uyarısı
Ayrıca Habelmitoğlu, bu olayda 18 kez yapılan ziyaretin hafife alınabilecek bir sayı olmadığını vurgulayarak, ev ziyaretlerine giden uzmanların bilgi ve birikimlerinin bu konuda önemli olduğunu bu uzmanların hazırladıkları raporları görmeden yorum yapmanın zor olduğunu söyledi. Habelemitoğlu bakanlığın 18 ziyaretle ne yapıldığını açıklamak zorunda olduğunu vurgulayarak “18 ziyareti kimse küçümseyemez ancak 18 ziyaretin sonucu böyle olmaz” dedi.
Kaynak:Ayşegül Kum