İşte, Atatürk Havalimanı katliamı davasındaki tahliyelerin gerekçesi
45 kişinin hayatını kaybettiği, 236 kişinin yaralandığı saldırıda yedi kişi için 46'şar kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilmişti.
Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin, "hakkaniyete uygun adil bir cezaya hükmedilmesi gerekirken yetersiz gerekçe ile teşdidin derecesinde hataya düşülerek fazla ceza tayin edilmesi" diyen hükmü sonucunda, yedi sanıktan altısı 12 Aralık Perşembe günü serbest bırakıldı.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, 2018'de, saldırıyı planlamakla suçlanan altı sanığa "anayasayı ihlal" ve "tasarlayarak öldürme" suçlarından müebbet hapis cezası verdi, bir sanık da "örgüt üyesi" suçlamasından 12 yıl cezaya çarptırıldı.
Alican Uludağ, Yargıtay’ın gerekçeli kararını da ‘’Yorumsuz’’ diyerek sosyal medyadan paylaştı.
1-Sanık Djamel Slimanı bakımından:
i-) Sanığın İstanbul'daki DAEŞ evleri üzerinde tam bir denetim ve kontrole sahip olduğu, İstanbul'dan Suriye'ye militan gönderilmesi işini koordine ettiği ve 28.06.2016 tarihinde Atatürk Havalimanı'nda düzenlenen silahlı ve bombalı saldırı eylemini gerçekleştiren DAEŞ terör örgütü mensubu olan eylemcileri İstanbul'daki DAEŞ evlerinden birine yerleştirmeyerek, eyleme ilişkin rahat ve güvenli bir şekilde planlama ve hazırlık yapmaları için daha önce kullanılmayan temiz bir eve yerleşmelerine aracılık ettiğinin tespit edilmesi karşısında; icra hareketlerine başlanmasından itibaren silahlı ve bombalı saldırıyı gerçekleştiren örgüt üyeleriyle birlikte hareket ederek ya da olay esnasında doğrudan sonuca müessir fonksiyon ortaya koyan bir hareketle katılarak fiil üzerinde müşterek hakimiyet kurmaması nedeniyle müşterek fail olarak sorumlu tutulma imkanı bulunmayan ancak araç suçların işlenmesinden önce yardımda bulunarak icrasını kolaylaştırmak suretiyle yardım ettiği anlaşılan sanığın eyleminin, TCK'nın 39/2-c maddesi delaletiyle 39/1. maddesi kapsamında kaldığı gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması,
ii-) Uygulamaya göre de; nitelikli kasten öldürme ve nitelikli kasten öldürmeye teşebbüs etme suçlarından karar verilirken, doğrudan TCK'nın 82. maddesi uyarınca hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde hatalı uygulama yapılması,
2-Sanık Riza Coşkun bakımından:
a-) Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçu yönünden;
Sanık Rıza Coşkun'un Pendik İlçesinde ankesörlü telefondan 27.06.2016 ve 28.06.2016 tarihlerinde toplamda 3 defa olmak üzere İstanbul Atatürk Havalimanı saldırısını gerçekleştiren faillerden Rakhim Bulgarov'u arayarak iletişime geçtiği, kullandığı ankesörlü telefon kartının sanığın aracından ele geçirildiği, silahlı ve bombalı saldırı eylemini gerçekleştiren saldırgan ile neden görüştüğüne ilişkin hayatın olağan akışına uygun bir savunma yapamayan ve ele geçen dijital materyalleri üzerinde yapılan incelemelerde DAEŞ terör örgütü ile ilgili bazı fotoğraflar, marşlar ve dökümanlar bulunduğunun anlaşılması karşısında; 28.06.2016 tarihinde Atatürk Havalimanı'nda düzenlenen silahlı ve bombalı saldırı eyleminin hazırlık, planlama, organizasyon ve icrası aşamalarında yer almayan ve vahim eylem niteliğindeki araç suçlar olan nitelikli kasten öldürme ve nitelikli kasten öldürmeye teşebbüs etme suçlarına yardım etme şeklinde şerik olduğu konusunda da mahkumiyetine yeterli şüpheden uzak, kesin bir delil bulunmayan sanığın dosya kapsamına yansıyan eyleminin TCK'nın 314/2. Maddesinde düzenlenen silahlı terör örgütüne üye olma suçunu oluşturacağı, örgüt içerisindeki faaliyeti ve yarattığı tehlike de dikkate alındığında hakkaniyete uygun makul oranda alt sınırdan uzaklaşılarak cezalandırılmasına karar verilmesi gerekirken suç vasfında düşülen yanılgı ve yerinde olmayan gerekçeyle yazılı şekilde karar verilmesi,
b-) Nitelikli kasten öldürme, nitelikli kasten öldürmeye teşebbüs etme, nitelikli mala zarar verme ve nitelikli kamu malına zarar verme suçları yönünden;
i-) Sanık hakkında 28.06.2016 tarihinde Atatürk Havalimanı'nda düzenlenen silahlı ve bombalı saldırı eyleminin hazırlık, planlama, organizasyon ve icrası aşamalarında yer aldığına ve araç suçlara katıldığına ilişkin her türlü şüpheden uzak mahkumiyete yeterli kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı anlaşıldığından sanığın atılı suçlardan beraati yerine delillerin değerlendirilmesinde düşülen yanılgı sonucu yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi,
ii-) Uygulamaya göre de; nitelikli kasten öldürme ve nitelikli kasten öldürmeye teşebbüs etme suçlarından karar verilirken, doğrudan TCK'nın 82. maddesi uyarınca hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde hatalı uygulama yapılması,
3-Sanıklar Levent Uysal ve Halil Dursun bakımından:
a-) Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçu yönünden;
i-) Sanıklar Levent Uysal ve Halil Dursun'un 17.06.2016-19.06.2016 tarihleri arasında bir araç öncü, diğer araç artçı olacak şekilde iki ayrı araç ile İstanbul'dan olay tarihinde DAEŞ'in etkin olduğu Şanlıurfa ili Akçakale ilçesine tespit edilemeyen bir neden ile gidip geldikleri ve sanıkların bu yolculukları sırasında günlük hayatta kullandıkları GSM hatlarını yanlarında götürmedikleri, sanıkların dijital materyalleri üzerinde yapılan incelemelerde DAEŞ terör örgütü ile ilgili bazı fotoğraflar, ses kayıtları ve dökümanlar bulunduğunun anlaşılması karşısında; 28/06/2016 tarihinde Atatürk Havalimanı'nda düzenlenen silahlı ve bombalı saldırı eyleminin hazırlık, planlama, organizasyon ve icrası aşamalarında yer almayan ve vahim eylem niteliğindeki araç suçlar olan nitelikli kasten öldürme ve nitelikli kasten öldürmeye teşebbüs etme suçlarına yardım etme şeklinde şerik oldukları konusunda da mahkumiyetlerine yeterli şüpheden uzak, kesin bir delil bulunmayan sanıkların dosya kapsamına yansıyan eylemlerinin TCK'nın 314/2. maddesinde düzenlenen silahlı terör örgütüne üye olma suçunu oluşturacağı gözetilmeden suç vasfında düşülen yanılgı ve yerinde olmayan gerekçeyle yazılı şekilde karar verilmesi,
ii-) Çelişmeli yargılamanın gereği olarak, hükümden önce son sözün hazır bulunan sanığa, sanık yoksa müdafiine verilmesi gerekirken, ilk derece mahkemesince hazır olan sanık Halil Dursun'a son sözü sorulmadan yargılamaya son verilmek suretiyle 5271 sayılı CMK'nın 216/3. maddesine muhalefet edilmesi,
b-) Nitelikli kasten öldürme, nitelikli kasten öldürmeye teşebbüs etme, nitelikli mala zarar verme ve nitelikli kamu malına zarar verme suçları yönünden;
i-) Sanıklar hakkında 28.06.2016 tarihinde Atatürk Havalimanı'nda düzenlenen silahlı ve bombalı saldırı eyleminin hazırlık, planlama, organizasyon ve icrası aşamalarında yer aldıklarına ve araç suçlara katıldıklarına ilişkin her türlü şüpheden uzak mahkumiyetlerine yeterli kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı anlaşıldığından sanıkların atılı suçlardan beraati yerine delillerin değerlendirilmesinde düşülen yanılgı sonucu yazılı şekilde mahkumiyetlerine karar verilmesi,
ii-) Çelişmeli yargılamanın gereği olarak, hükümden önce son sözün hazır bulunan sanığa, sanık yoksa müdafiine verilmesi gerekirken, ilk derece mahkemesince hazır olan sanık Halil Dursun'a son sözü sorulmadan yargılamaya son verilmek suretiyle 5271 sayılı CMK'nın 216/3. maddesine muhalefet edilmesi,
iii-) Uygulamaya göre de; nitelikli kasten öldürme ve nitelikli kasten öldürmeye teşebbüs etme suçlarından karar verilirken, doğrudan TCK'nın 82. maddesi uyarınca hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde hatalı uygulama yapılması,
4-Sanık Ahmet Dizlek bakımından:
Sanık Ahmet Dizlek'in kendisine ait GSM hattının yanı sıra Mohammed Khalifeh adına kayıtlı olan 0505 (...) (..) (..) numaralı GSM hattını da kullandığı, bu hattın 27.06.2016 tarihinde eylemin faillerinden Rakhim Bulgarov'un kullandığı 0551 (...) (..) (..) numaralı cep telefonu ile birlikte İstanbul Sultançiftliği ilçesinden sinyal verdiği, sanığın ikametinde yapılan aramalarda, yaşadığı binanın ortak alanında ucunda susturucu dişli yuvası bulunan bir adet silah ve çok sayıda merminin ele geçirildiği, sanığın savunmalarında üzerine atılı suçları işlemediğini beyan etmesi karşısında; 28.06.2016 tarihinde Atatürk Havalimanı'nda düzenlenen silahlı ve bombalı saldırı eyleminden haberdar olup, hazırlık, planlama, organizasyon ve icrası aşamalarında yer aldığına, araç suçlara katıldığına ve örgütle organik bağ içine girip sürekli şekilde, çeşitlilik ve yoğunluk gösteren eylemlerde bulunduğuna ilişkin her türlü Şüpheden uzak mahkumiyete yeterli kesin ve inandırıcı delil bulunmayan sanığın üzerine atılı tüm suçlardan beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi,
5-Sanık Eyyüp Demir bakımından:
a-) Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçu yönünden;
27.06.2016 tarihinde sanık Eyyüp Demir'in kuzeni olan sanık Ahmet Kaplan'ın işyerine gittiği, telefonunun şarjının bittiğini söyleyerek sanık Ahmet Kaplan'ın telefonundan eylemci Rakhim Bulgarov'u aradığı ve Arapça konuştukları, görüşme sonrasında Eyyüp Demir'in birisine para vermesi gerektiğini söylemesi üzerine birlikte İstanbul Kağıthane İETT garajı yakınlarındaki BİM market yakınlarına araçla gittikleri, sanık Eyyüp Demir'in arabada kaldığı ve verdiği bir miktar paranın sanık Ahmet Kaplan tarafından daha önce hiç görmediği eylemci Rakhim Bulgarov'a verildiği olayda; 28.06.2016 tarihinde Atatürk Havalimanı'nda düzenlenen silahlı ve bombalı saldırı eyleminden haberdar olduğuna ilişkin somut bir delil bulunmayan, eylemin hazırlık, planlama, organizasyon ve icrası aşamalarında yer almayan, eylemin gerçekleşmesi sırasında ise gerçekleşmeyi engelleyebilecek bir konumda olmayan ve vahim eylem niteliğindeki araç suçlar olan nitelikli kasten öldürme ve nitelikli kasten öldürmeye teşebbüs etme suçlarına yardım etme şeklinde şerik olduğu konusunda da mahkumiyetine yeterli şüpheden uzak, kesin bir delil bulunmayan sanığın örgütün hiyerarşik yapısına girerek örgüt üyeliği suçunu işlediğine ilişkin çeşitlilik, süreklilik ve yoğunluk arz eden örgütsel eylem ve faaliyetleri de tespit edilemediği ancak, örgüt mensubu şahıslar ile iletişim kurarken şahsi cep telefonu yerine kuzeni sanık Ahmet Kaplan'a ait telefonu kullandığı, bu kişilerle olan görüşmelerini Arapça konuşarak gerçekleştirdiği, buna ilişkin savunmasında Suriye'ye giden ismini Ömer olarak bildiği ancak soyadını bilmediği işçisinin söz konusu parayı borç olarak istediğini, parayı buluştuğu şahıslara Ömer'e iletmeleri amacıyla verdiğini beyan etmiş ise de; soyadını dahi bilmediği birine tanımadığı bir kişi ile para yollamasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu ve sanığın bu yöndeki savunmalarının inandırıcı bulunmadığı, tüm bu açıklamalar ışığında Rakhim Bulgarov'a örgüt mensubu olduğunu bilerek 1500 dolar karşılığı para verdiği anlaşılan sanığın eyleminin 6415 sayılı Kanun'da düzenlenen terör örgütlerine veya üyelerine fon sağlamak suretiyle terörizmin finansmanı suçunu oluşturacağı gözetilmeden suç vasfında düşülen yanılgı ve yerinde olmayan gerekçeyle yazılı şekilde karar verilmesi,
b-) Nitelikli kasten öldürme, nitelikli kasten öldürmeye teşebbüs etme, nitelikli mala zarar verme ve nitelikli kamu malına zarar verme suçları yönünden;
i-) Sanık hakkında 28.06.2016 tarihinde Atatürk Havalimanı'nda düzenlenen silahlı ve bombalı saldırı eyleminin hazırlık, planlama, organizasyon ve icrası aşamalarında yer aldığına ve araç suçlara katıldığına ilişkin her türlü şüpheden uzak mahkumiyete yeterli kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı anlaşıldığından sanığın atılı suçlardan beraati yerine delillerin değerlendirilmesinde düşülen yanılgı sonucu yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi,
ii-) Uygulamaya göre de; nitelikli kasten öldürme ve nitelikli kasten öldürmeye teşebbüs etme suçlarından karar verilirken, doğrudan TCK'nın 82. maddesi uyarınca hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde hatalı uygulama yapılması,
6-Sanık Ahmet Kaplan bakımından:
Örgütün hiyerarşik yapısına dahil olduğuna dair herhangi bir bağlantı tespit edilemeyen sanığın, dosya kapsamına yansıyan eylemleri de göz önünde bulundurulduğunda; aşamalardaki savunmalarının aksine, sanık Eyyüp Demir tarafından verilen parayı ulaştırdığı eylemci Rakhim Bulgarov'un silahlı terör örgütü üyesi olduğunu bildiği ve sanık Eyyüp Demir'in terör örgütüne fon sağladığını bilerek terör örgütüne yardım etmek kastı ile hareket ettiğine dair kesin ve inandırıcı delil bulunmaması karşısında, mevcut şüphenin sanık lehine değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeden atılı suçtan sanığın beraati yerine yazılı şekilde mahkûmiyetine karar verilmesi,
7-Sanık Seyhun Ali Akçay bakımından:
Sanık ve müdafinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak Anayasanın 138/1. maddesi hükmü, TCK'nın 61. maddesinde düzenlenen cezanın belirlenmesi ve bireyselleştirilmesine ilişkin ölçütlerle 3/1. maddesinde düzenlenen orantılılık ilkesi çerçevesinde, suçun işleniş biçimi ve kasta dayalı kusurunun ağırlığı bağlamında, sanığın örgüt içindeki konumu, kaldığı süre, faaliyetlerinin nitelik süreklilik ve çeşitliliği ile faaliyet alanı gözetilerek, dosya kapsamına ve hakkaniyete uygun adil bir cezaya hükmedilmesi gerekirken, yetersiz gerekçe ile teşdidin derecesinde hataya düşülerek fazla ceza tayin edilmesi,
Kanuna aykırı,
sanıklar Djamel Slimanı, Rıza Coşkun, Levent Uysal, Halil Dursun ve Seyhun Ali Akçay ile sanıklar müdafilerinin temyiz istemleri bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün BOZULMASINA, sanıklar Rıza Coşkun, Levent Uysal, Halil Dursun, Ahmet Dizlek, Eyyüp Demir ve Seyhun Ali Akçay'ın bozma nedenlerine ve tutuklulukta geçirdikleri süre dikkate alınarak TAHLİYELERİNE, başka suçtan hükümlü veya tutuklu bulunmadıkları takdirde DERHAL SALIVERİLMELERİNİN sağlanması için yazı yazılmasına, sanık Djamel Slimanı'nin ise nitelikli kasten öldürme, nitelikli kasten öldürmeye teşebbüs etme, nitelikli mala zarar verme ve nitelikli kamu malına zarar verme suçlarından bozma nedeni dikkate alınarak tutukluluk halinin devamına, 28.02.2019 tarihinde yürürlüğe giren 20.02.2019 tarih ve 7165 sayılı Kanun'un 8. maddesiyle değişik 5271 sayılı Kanun'un 304. maddesi uyarınca dosyanın İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesine, kararın bir örneğinin İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 12.12.2024 tarihinde sanık Djamel Slimanı hakkındaki tüm suçlar yönünden üye Doç. Dr. Ekrem Çetintürk'ün, sanık Rıza Coşkun hakkındaki tüm suçlar ve tahliyesi yönünden üye Celal Albay'ın karşı oyu ve oy çokluğuyla, diğer hususlar yönünden ise oy birliğiyle karar verildi.
Kaynak:Alıntı