İstanbul'da kaçak yapılar yıkılıyor: İmamoğlu-Kurum rekabeti başladı
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, dün gece Üsküdar’daki kaçak kafenin İBB ekiplerince yıkıldığını açıkladı. İmamoğlu, kulislerde AKP'nin İBB adayı olacağı konuşulan eski bakan Murat Kurum'un ismini vermeden eleştirdi. Rakibi olacağı konuşulan Kurum'un bakanlık dönemini işaret eden İmamoğlu, "Biz burayı yıkmaya çalışırken, oraya işlem yapmaya gayret ederken sürekli yargı yoluyla nasıl engellendiğimizi; daha da ileri gideyim o yargı yoluyla engellendiğimiz dönemde İstanbul'u yönetmeye talip olduğunu duyduğumuz bir kısım arkadaşlar bakanlıkta boğazın dibindeki bir yere planla, imarlı hale getirme çabasını dahi yaşadık. Bir büfenin olduğu yer. Bu nasıl bir çabadır? Bu nasıl bir bakış açısıdır? Kente bu gözle bakan ve iki dudak arasından çıkan sözleri emir telakki edip yapmaya gayret eden insanlardan Allah bu şehri korusun" dedi.
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı İmamoğlu, TMMOB İstanbul İl Koordinasyon Kurulu tarafından, 'Kent ve Demokrasi' temasıyla Harbiye Askeri Müzesi'nde düzenlenen '5. İstanbul Kent Sempozyumu'nun açılış törenine katıldı.
5. TMMOB İstanbul Kent Sempozyumu’nun açılış töreninde konuşan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, zaman zaman İstanbul’a muhafızlık etmek durumunda kaldıklarını söyleyerek, "İstanbul'u yönetmeye talip olduğunu duyduğumuz bir kısım arkadaşlar, bakanlıkta boğazın dibindeki bir yere planla, imarlı hale getirme çabasını dahi yaşadık. Kente bu gözle bakan ve iki dudak arasından çıkan sözleri emir telakki edip yapmaya gayret eden insanlardan Allah bu şehri korusun" dedi. Sempozyumda Gezi davası 2019-2022 yılları arasında İBB Deprem Risk Yönetimi ve Kentsel İyileştirme Daire Başkanlığı görevinde bulunan Tayfun Kahraman’ın mektubu da okundu.
İsim vermeden Kurum'u eleştirdi
Kulislerde AKP'nin İBB adayı olacağı konuşulan eski Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum'u da isim vermeden eleştiren İmamoğlu, Üsküdar'daki kaçak yapılara ilişkin Kurum'u işaret etti. İmamoğlu, "Üsküdar'da tarihi Kuşkonmaz Cami’nin hemen yanında bir virüs gibi orayı kaplamış bir kafeteryayı üç senedir yıkamıyoruz. Yani bir bölümünü yıkarken 200-250 polisimizi oraya diken anlayışla dahil mücadele ediyoruz. Bir bölümünü yıktık, bir bölümü duruyor. Daha acısını söyleyeyim. Biz burayı yıkmaya çalışırken, oraya işlem yapmaya gayret ederken sürekli yargı yoluyla nasıl engellendiğimizi; daha da ileri gideyim o yargı yoluyla engellendiğimiz dönemde İstanbul'u yönetmeye talip olduğunu duyduğumuz bir kısım arkadaşlar bakanlıkta boğazın dibindeki bir yere planla, imarlı hale getirme çabasını dahi yaşadık. Bir büfenin olduğu yer. Bu nasıl bir çabadır? Bu nasıl bir bakış açısıdır? Kente bu gözle bakan ve iki dudak arasından çıkan sözleri emir telakki edip yapmaya gayret eden insanlardan Allah bu şehri korusun. Biz ise tam aksine bunlara karşı duran ve bu şekliyle hak hukuku koruma konusunda gözünü kırpmadan doğruları yapma gayreti içerisinde olan insanlar olmaya gayret edeceğiz. Bu prensiplere layık olmaya çalışacağız. Umarım yanlış yapmayız. Umarım hatalarımızı en aza indirerek süreçleri yönetip İstanbul'a layık, Türkiye'ye layık, 100 yıllık Cumhuriyetimizin geleceğine layık bireyler oluruz" diye konuştu.
İmamoğlu'nun satırbaşları şöyle oldu:
“Biz göreve geldiğimiz an itibariyle her zaman bilimin ışığında hareket etmeyi kendimize ilke edindik ve bundan hiçbir zaman sapmamak için kararlı bir yolculuk tasarladık. Yaptığımız her çalışmada aslında o işin uzmanlarıyla, akademisyenleriyle ve ilgili kurum ve kuruluşlarla düşünmeyi hiç ihmal etmedik. Çünkü İstanbul gibi nüfusu 20 milyona yaklaşmış dünyanın en önemli medeniyetlerin birleştiği, buluştuğu bu muazzam kentin başka bir yolculuk tarifi gerçekleştirilemez. Bir yanıyla da Türkiye'nin göz bebeği, lokomotifi, her şeyi diyebileceğimiz İstanbul'un iki dudak arasından yönetildiğinde nasıl bir duruma düştüğünü, hepimiz aslında çok yakinen gözlemledik.
"Bazı kamu birimleri kamunun değil, birkaç kişinin konumunu kollamayı kendine ilke edinmiş"
Bugüne dair de gerçekten İstanbul'a muhafızlık yaptığımızı da ifade edeyim. Yani İstanbul'un çok güçlü bir muhafızlığa ihtiyacı vardır. Çarpıcı bir örnek; bugün sabaha karşı bir yıkımı takip ettim. Yani İstanbul'da bir işgalciyi ya da işgal noktasını yıkmanın bile ne yazık ki bazı kurum ve kuruluşlarıyla eş güdümlü değil hani onları da bazen haberdar etmeden yıkımı yapmanın gerçek olduğu bir ortamdayız. Çünkü bazen bazı kamu birimleri kamunun değil de birkaç kişinin konumunu kollamayı kendine ilke ediniyorlar. Bu çok önemli. Bence her şeyin tarifi burada yatıyor.
Tayfun Kahraman'ın mektubu okundu
Sempozyumda Gezi davası 2019-2022 yılları arasında İBB Deprem Risk Yönetimi ve Kentsel İyileştirme Daire Başkanlığı görevinde bulunan Tayfun Kahraman’ın mektubu okundu.
"İstanbul iktidarın yürüdüğü sistematik rant ekonomisi nedeniyle kötü sona ilerliyor"
Kahraman şu satırları kaleme aldı:
“Bu etkinlikler aranızda olamasam da hukuksuzluğa karşı mücadelenin yakında sonuç verecek ümidiyle bir sonraki İstanbul Kent Sempozyumu’nda aranızda olmayı diliyorum. Yıllardır meslek odaları ve meslek insanları ile korunması için mücadele ettiğimiz İstanbul, bugün iktidarın yürüdüğü sistematik rant ekonomisi nedeniyle kötü bir sona doğru ilerliyor. Bilimin, şehircilik ve ilke sahasının askıya alındığı, görmezden gelindiği, kamu yararı için değil, belirli sermaye grupları için harcandığı bir ortamda İstanbul'un kentsel problemleri de içinden çıkılmaz bir hale geldi.
Yerel yönetimdeki değişim İstanbul'da bir nebze nefes alsa da merkezi yönetimin antidemokratik müdahaleleri hız kesmeden sürdü. Bu tabloda İstanbul gün geçtikçe kronikleşen problemler ile geleceğe dair kararlı bir tablo ortaya koysa da bu durumu değiştirme görevi biz meslek insanlarını düşünmektedir. Zorlu ve karmaşık bir görev olmasına karşın bunu başaracak kadrolu birikim TMMOB’da fazlasıyla bulunmaktadır.
Öncelikle depreme dayanıklı ulaşım sorunları çözülmüş ve toplumsal eşitsizlikleri azaltan, planlı bir gelişim için İstanbul bizlere düşen büyük bir sorumluluk vardır. Bunun bilinciyle mücadeleyi sempozyumda belirlenecek ilkeler doğrultusunda sürdüreceğinize eminim. Yılmadan sürdürdüğümüz mücadelemizi, bizi her türlü baskı ve tehditlerle yıldırmaya çalışsalar da cezaevlerine koşsalar da bırakmayacağız.
Sevgili meslektaşlarım, bu mücadelenin bedeli olarak cezaevinde olduğum süre boyunca göstermiş olduğunuz destek ve dayanışma için teşekkür ederim. Fakat bu açıklık, hukuksuzluk arasında düşen ses, maalesef artık cılız kalmaktadır. Dayanışmayı büyütmek, toplumsal farkındalığı arttırmak ve daha bir gür sesle vermek üzere TMMOB ve meslek odalarımıza büyük bir sorumluluk düşmektedir. Gezide tecrübe ettiğimiz gibi yan yana durmak, bu karanlığı dağıtıp, aydınlığa kavuşturmak için tek şansımız olacaktır. Birlikte inşa edeceğimiz özgür ve mutlu yarınlara inancımla yakın bir zamanda aranızda olmayı ümit ediyor, başarılı ve verimli bir sempozyum olması dileğiyle Silivri'den sizlere sevgi ve selamlarımı yolluyorum.”