Hablemitoğlu Suikastı Davası, eski AKP’li vekil: Hablemitoğlu’nun MİT Müsteşarlığı talebine Erdoğan olumsuz yanıt verdi
Akademisyen-Yazar Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu suikastı davasına devam ediliyor.
Gazeteci Zihni Çakır, eski AK Partili milletvekili Ramazan Toprak ve sanıklardan Enver Altaylı’nın kendisi aleyhinde ifade veren 30 yıllık şoförü Nizamettin Avşar dinlendi. Müyesser Yıldız’ın aktardığına göre; Avşar, Altaylı’nın avukatlarının soruları üzerine polisin kendisine gizli tanıklık önerdiğini söyledi. Ramazan Toprak, Hablemitoğlu’nun MİT Müsteşarlığı talebine Erdoğan’ın olumsuz karşılık verdiğini söyledi. Şengül Hablemitoğlu tepki gösterdi: “Necip’in ne sizden ne ondan MİT Müsteşarlığı istemediği biliyorum.” Hablemitoğlu ailesinin avukatı Ersan Barkın, Abdullah Gül’ün de tanık dinlenmesini talep etti.
18 Aralık 2002’de uğradığı saldırı sonucu öldürülen akademisyen ve yazar Necip Hablemitoğlu suikastıyla ilgili ölümünden 20 yıl sonra başlayan davanın ilk celseleri 14 Şubat-23 Şubat tarihleri arasında sekiz celse olarak görülmüştü.
Gazeteci Müyesser Yıldız’ın kendi internet sitesindeki haberine göre; davanın Pazartesi günü (15 Mayıs) görülen dokuzuncu celsesinde tutuklu sanıklar Nuri Gökhan Bozkır, Tarkan Mumcuoğlu, Enver Altaylı ve Aydın Köstem duruşma salonunda hazır edilirken, Levent Göktaş ve Fikret Emek bulundukları cezaevinden SEGBİS’le bağlandı.
Davanın bu celsesinde de beşinci celseden itibaren duruşmalara giren iddianame savcısı Zafer Ergün kürsüde yer aldı.
Mahkeme Başkanı’nın dosyaya gelen evrakları okumasından sonra Enver Altaylı’nın avukatı Dilara Yılmaz, sağlık gerekçesiyle gelmeyeceğini bildiren tanık eski Sağlık Bakanı Halil Şıvgın’ın zorla getirilmesini istedi.
Av. Yılmaz, dinlenecek tanıkların birbiriyle bağlantısı olması sebebiyle bugünkü celse bitimine kadar yayın yasağı konması, ayrıca Necip Hablemitoğlu’nun eşi Şengül Hablemitoğlu’nun da tanık olarak dinlenmesi talebinde bulundu.
Bunun üzerine Hablemitoğlu Ailesi’nin avukatı Ersan Barkın, Şengül Hablemitoğlu’nun da salondan çıkarılmasını isteyip istemediğini, bu durumda Hablemitoğlu’nun tanıklıktan çekilme hakkı bulunduğunu vurguladı. Av. Barkın yayın yasağı talebine ilişkin olarak da, “Yayın yasağını hukuken alsanız da anlamadığımız bir şekilde gece Fetullahçı hesaplardan buradaki haberleri alıyoruz” dedi.
Mahkeme, Av. Dilara Yılmaz’ın taleplerinin ardından Halil Şıvgın’ın ifadesinin bir naip hakim tarafından ikametgâhında alınmasını kararlaştırırken, yayın yasağı ve Şengül Hablemitoğlu’nun tanık olarak dinlenmesi taleplerini reddetti.
İlk olarak yazar Ergün Poyraz’ın tanıklığına başvuruldu. Ancak Aydın’dan SEGBİS’le bağlanan Poyraz sağlık durumunun uygun olmadığını, iyileştiğinde bizzat duruşmada hazır bulunup ifade vermek istediğini bildirince beyanı alınmadı.
İkinci tanık gazeteci Zihni Çakır’ın ifadesi sırasında ise önemli ve dikkat çekici konuşmalar yaşandı.
Mahkeme Başkanı, Çakır’a yemin ettirdikten sonra yalan tanıklığın suç olduğunu hatırlatıp Hablemitoğlu’nun öldürülmesi konusunda bildiklerini anlatmasını istedi.
Zihni Çakır: “Bozkır bir senaryo kurgulamış. Benim üzerime atarak kurtulmaya çalışıyor”
Çakır, bildiklerini tümüyle Nuri Gökhan Bozkır’dan öğrendiğini, Bozkır’ın o zaman sadece Tarkan Mumcuoğlu’nun adını verdiğini belirtip, “Bana anlattıkları gazete bilgisi miydi kendi bilgisi miydi, bilmiyorum; ama Sabah’tan Abdurrahman Şimşek ve Ferhat Ünlü’nün Enver Altaylı ve Mustafa Özcan’dan söz ettiğini söyledi” dedi. Çakır, Mahkeme Başkanı’nın diğer bazı sorularını da şöyle cevaplandırdı:
Başkan: Nuri Gökhan Bozkır, “Benim anlattıklarım kurmacaydı. Bilgileri Zihni Çakır getiriyor, ben de yorumluyordum.” dedi. Hangisi doğru; sizin anlattıklarınız mı Bozkır’ın söyledikleri mi?
Çakır: Ben kendi araştırmalarımı Bozkır’a anlatmış olsam ifadelerimde buradaki diğer isimlerden de söz ederdim. Bu isimleri Bozkır’ın yurt dışına firar ettikten sonraki ifadelerinde gördüm. Hatta Fikret Emek’in ismini görünce şaşırdım.
Bozkır: Size Fikret Emek ile ilgili ne anlattı?
Çakır: O dönem İstihbarat Başkanı olduğunu, çalışmalarda etkisinin olabileceğini söyledi. Doğrudan bir suçlamada bulunmadı, tahminde bulundu.
Başkan: Ukrayna’dayken Bozkır’la nasıl görüşüyordunuz?
Çakır: İnternet uygulamaları, Whatsapp, Telegram; sesli, yazışmalı şekilde.
Başkan: Dava dosyalarını nasıl gördünüz?
Çakır: Basından gördüm. Savcılığa sadece ifade vermeye gittim. Nuri Gökhan Bozkır’ın anlatımları dışında bir şey söylemedim.
Başkan: Bir arabanın fotoğrafının gönderilmesi var.
Çakır: Herhangi bir fotoğraf göndermedim.
Bozkır, “Tarkan Mumcuoğlu’nun arabası. 2000 model Volvo” dedi.
Başkan: Tarkan Mumcuoğlu o dönemde Kazakistan’da olduğuna dair belgeler ibraz etti.
Çakır: Bu konu basına yansıyınca Bozkır’a sordum, ÖKK’da örtülü operasyonlarda böyle gizlemeler olabileceğini söyledi.
Başkan’dan sonra sanıkların Zihni Çakır’a sorularına geçildi.
Nuri Gökhan Bozkır, sözlerine, “Tamamen Savcı’nın yönlendirmesiyle benimle konuştuğunu siz de gördünüz. Volvo’nun resmini bana Whatsapp’tan gönderdi. Yalan söylüyor” diye başladı.
Sonrasında da şu konuşma yaşandı:
Başkan: Size cinayeti işleyen timde olduğunu söyledi mi?
Çakır: Hayır.
Bozkır: ÖKK’nın FETÖ raporuna ulaşmak için benimle kendisi bağlantı kurmadı mı? Doğruyu söylesin.
Çakır: Kendisi anlattı. Bir koli belge getirdi. İlk buluşmamız, konuşmamız Hablemitoğlu cinayetidir. FETÖ raporunun Levent Albay’da olduğunu, mutlaka ulaşacağını söyledi.
Bozkır: Kendisi MİT mensubu mudur?
Çakır: Ben MİT mensubu olsam yüce mahkemenizde bilgi belge olurdu. Gazeteci olarak da irtibatım olmadı.
Bozkır: Muhbir olarak?
Çakır: Hiçbir şekilde bağlantım yok.
Bozkır: “Bildiklerini yaz, gizli tanık yapacağız” demedi mi?
Çakır: O Whatsapp yazışmaları ne derece doğru, bilmiyorum; ama “Gizli tanık yaparız” demedim. Kendisi soğan TIR’ları davasından kurtarılmasını istedi. Savcılık bunun mümkün olmadığını söyledi.
Bozkır: Enver Altaylı ve Mustafa Özcan’ın isimlerini siz bana vermediniz mi?
Çakır: Bozkır bir senaryo kurgulamış. Şimdi bunları benim üzerime atarak kurtulmaya çalışıyor. Benim öyle Whatsapp yazışmalarım yok.
Bozkır: Kesinlikle Enver Altaylı ile ilgili bir şey söylemedim; bilmiyorum da zaten. Mustafa Özcan’ı hiç tanımam. Kesinlikle söylemedim. Kabul etsin, etmesin; Whatsapp delilleri ortada. Gizli tanıklık teklifi sabittir. İfadeleri çelişkili. Neden MİT mensubu olduğunu da avukatlarım anlatacak. Ukrayna’dan getirildiğimde avukatımı arayıp MİT’te olduğumu bildirmiş. Ergenekon’da da Fikret Emek’i suçlamıştı.
Çakır: “Savcının isteğiyle Bozkır’a fotoğraf gönderdim”
Sanık Fikret Emek ise Zihni Çakır’a daha çok Ergenekon davasıyla ilgili sorular yöneltti.
Çakır’ın bazı cevapları üzerine Nuri Gökhan Bozkır’ın avukatlarından Emrah Yücel, Mahkeme Başkanı’ndan yalan ifadenin suç olduğunu hatırlatmasını istedi. Başkan, “Hatırlattım” dedi. Ardından Av. Emrah Yücel, Çakır’a, Bozkır’la Whatsapp yazışmalarını ulaştırdı.
Yazışmaları incelerken Mahkeme Başkanı, “Fotoğrafı nereden aldınız, Savcılıktan mı? Tanığa ulaşamıyordur, sizden yardım istemiştir. Bu suç değildir”
Daha önce bunu reddeden Zihni Çakır şu karşılığı verdi:
“Evet, bunu soran Savcılık. Ben Savcı Bey adına soruyorum.”
Çakır: “İddianameyi hazırlayan savcı da Bylock çıktığına dair belge geldi”
Sanıklardan Levent Göktaş, Çakır’a sadece ÖKK’nın 3 bin sayfalık FETÖ raporu hazırladığı bilgisini nereden aldığını sordu. Çakır, bunu Bozkır’ın söylediğini ama getirmediğini belirtti. Göktaş da ÖKK’nın asla böyle bir rapor hazırlamadığını, söz konusu raporun MGK’ya sunulan PKK raporu olduğunu söyledi.
Diğer sanıklar Çakır’a soru yöneltmeyince avukatların sorularına geçildi.
Nuri Gökhan Bozkır’ın avukatları Hacer Ural ve Emrah Yücel’in soruları üzerine Zihni Çakır, Savcı Zafer Ergün’de Bylock çıktığına dair kendisine bir belge geldiğini, bunun üzerine yeni bir FETÖ kumpası endişesine kapılıp korktuğunu ifade ederek şunları anlattı:
“Bu belgeyi dönemin Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’e Whatsapp’tan gönderip sordum. Bu işte ya tezgah ya başka bir iş vardı. Yine üst düzey bir yargı üyesine sordum. Mor Beyin çıktığını söyledi.”
Çakır: “İrfan Fidan sevdiğim bir kişi değil”
Çakır, Nuri Gökhan Bozkır’ı dönemin İstanbul Başsavcı Yardımcısı, bugünün Anayasa Mahkemesi Üyesi İrfan Fidan’la görüştürdüğü iddiası sorulunca da şöyle konuştu:
“İrfan Fidan sevdiğim bir kişi değil. Yöntemlerini de beğenmem. Sevmediğim adamla irtibat kurmam mümkün değil.”
Tutuksuz sanık Mehmet Narin’in avukatı Vural Ergül, Ergenekon kumpası dönemindeki rolüne ilişkin sorular yöneltince Zihni Çakır, “Bu avukat 15 Temmuz’dan birkaç gün önce, ‘Zihni Çakır bavulunu topla’ diye tehdit savurdu mu? Darbeyi destekledi mi?” diye konuştu. Mahkeme Başkanı’nın ve avukatların tepkisi üzerine Çakır, “Aramızda husumet var; bunu anlatmaya çalışıyorum” açıklamasını yaparken Mahkeme Başkanı, “Tanıkla avukat arasında husumet olmaz” dedi.
Av. Vural Ergün, Çakır’a Nuri Gökhan Bozkır’ın getirdiği kolide ne olduğunu sordu. Çakır, kolide bazı Suriye haritaları ile burada Ermeniler üzerine çıkarılmış tapular olduğunu, sıkıntı olabileceğini düşünerek bu tapuları da MİT’le çalışan bir arkadaşına verdiğini söyledi.
Firari sanıklardan Serhat Ilıcak’ın avukatı Özlem Barıner, Zihni Çakır’a inanmadığını belirtip özellikle 2015’te Çakır’ın ifadesini alan İstanbul TEM görevlisinin bulunup dinlenmesini istedi. Bu arada araya giren Nuri Gökhan Bozkır, bu polis hakkında bilgi verebileceğini söyleyince Savcı, “Kanunu oku. Soruşturma sürecinde görev alanları ifşa edemezsin” diye tepki gösterdi.
Savcı’nın bu uyarısı üzerine Mahkeme Başkanı, “Bu sözlerinizi mütalaanız olarak algılıyoruz. Biz karar veririz, gerekirse belgeleri alırız” diye müdahale etti.
Savcı Zafer Ergün ise avukatların, “Çakır, ifadesinde, ‘Enver Altaylı ve Mustafa Özcan’ın adını Nuri Gökhan Bozkır verdi. Sabah’tan Abdurrahman Şimşek ve Ferhat Ünlü’nün de yazdığını söyledi.’ dedi. Ancak 2015’te böyle bir haber bulamadık.” sözlerini manipülasyon olarak nitelendirirken Şimşek ve Ünlü’nün 2017’deki haberini delil olarak sundu. Avukatların tarihe dikkat çekmesi üzerine de, “Bu konuda defalarca konuştuğu için Zihni Çakır karıştırıyor. 2015’te böyle bir haber varsa sanık avukatları dosyaya sunsun” dedi.
Savcı Ergün, Zihni Çakır’a, “Sizinle kaç defa görüştük? İfadeniz dışında bir şey konuştuk mu? Bozkır’ın avukatı mı sizi aradı?” sorularını yöneltti.
Çakır’ın son soruya, “Evet o beni buldu” diye cevap vermesi üzerine Bozkır’ın avukatı Hatice Ural, Çakır’ın kendisine ulaştığına dair telefon kayıtlarını Başkan’a gösterdi. Başkan da kalem görevlilerine bu kayıtların görüntüsünü aldırdı.
Şengül Hablemitoğlu: “Necip ne sizden ne ondan MİT Müsteşarlığı istemedi”
Tanıklardan eski AK Partili milletvekili Ramazan Toprak’ın savcılık ifadesini okuyan Mahkeme Başkanı, merhum Necip Hablemitoğlu’nun MİT Müsteşarlığı talebini Recep Tayyip Erdoğan’a ilettiklerini ama menfi cevap geldiğini söylediğini hatırlatıp, “Bu önemli. Çünkü Levent Göktaş’ın onu engel gördüğü için bu cinayete dahil olduğu söyleniyor. Yani cinayetten aylar önce Hablemitoğlu’nun Müsteşar olmayacağı anlaşılmış. Menfi cevabı başka kim biliyordu?” diye sordu. Toprak şu karşılığı verdi:
“Faruk Çelik, Halil Şıvgın ve ben biliyorduk. Seçimlere kadar milletvekili olması beklentisi vardı ama o da sessizce geçiştirildi.”
Şengül Hablemitoğlu ise Toprak’ın ifadesine çok sert tepki gösterdi. Hablemitoğlu şunları söyledi:
“Size hiç merhaba demek istemiyorum. Halil Şıvgın’ın da yüzde 90 engelli olduğunu bildiren raporu sunmamasını dilerdim. Çünkü Necip’in ne sizden ne ondan MİT Müsteşarlığı istemediği biliyorum. Aday gösterilmeyen birisinin kendisine Necip üzerinden itibar sağlamak istediğini anlıyorum.
Bizimle görüşme talebi sizden geldi. Ne benim sizden evimi değiştirme talebim ne Necip’in milletvekilliği beklentisi söz konusu ne de herhangi bir yayının çıkarılmaması taahhüdü var. Necip böyle biri değildi.
Cenazeden birkaç gün sonra Halil Şıvgın’la beni davet ettiniz. Fazla kalmamak için kızımla geldim. Beni öyle kuşattınız ki, ifademde sizden bahsedemedim. Açıkçası korktum.
İfadenizin benim nezdimde hiçbir değeri yok. Söyledikleriniz doğru değil. Necip Hablemitoğlu böyle biri değil. Sanırım siz de farkındasınızdır.”
Eski AK Partili vekil: “Halil Şıvgın’da karakter kırılması var”
Hablemitoğlu Ailesinin Avukatı Ersan Barkın da Ramazan Toprak’a, Halil Şıvgın’ın kendisi hakkındaki “FETÖ’cü olduğu için TSK’dan ihraç edildi” iddiası ile 2006’da Fetullah Gülen’le görüşmesini sordu.
Ramazan Toprak ABD’ye kursa gittiğinde, “Bu insanın neresi toplumu bu kadar etkiliyor?” diye görmek için Gülen’i ziyaret ettiğini ve “ABD’nin elinde gönüllü bir rehine var.” izlenimi edindiğini söylerken Halil Şıvgın hakkında şöyle konuştu:
“Uzun zamandır ağır şeker hastası. Hablemitoğlu’nun katlinden hemen sonra buluştuk. ‘Bana böyle belalı bir adamı niye getirdin?’ dedi. Sonra, baktı prim yapıyor, yakın arkadaşı olduğunu anlatmaya başladı. İlişkimi kestim. İfadeye çağırıldığında da peşime düşüp notlarımı istedi. Vermeyince tartıştık. Karakter kırılması var.”
Ersan Barkın: “Abdullah Gül’ün tanıklığına başvurulmasını istiyoruz”
Av. Ersan Barkın, Ramazan Toprak’ın merhum Hablemitoğlu’nu Abdullah Gül’le görüştürdüğünü hatırlatıp Gül’ün de tanıklığına başvurulmasını istediklerini bildirirken, Toprak’a, “Bu değerli bilgileri 14 yıl sonra ailenin bu konuda Necip Hablemitoğlu’nun notlarına ulaşmasına kadar neden paylaşmadınız, kendinize sakladınız?” sorusunu yöneltti. Toprak şu karşılığı verdi:
“Bir yere varmayacağını düşündüm. 14 yıl sonra geldiğimde dönemin Savcısı Necip İşçimen’e, ‘Adımı Şengül Hanım mı verdi?’ diye sordum. [Bu sırada Şengül Hablemitoğlu’nun başını salladığı görüldü] Şengül Hanım’ın bana kırgın olduğunu biliyorum. O zaman gerçekten bir şey bilmiyordum. Söyleyeceklerim spekülatif olurdu. Daha sonra parçaları birleştirdim.”
Savcı Zafer Ergün ise tüm HTS kayıtlarını çıkardıklarını belirterek Ramazan Toprak’a, Halil Şıvgın’ın mı kendisinin mi doğru söylediğini sordu. Toprak, HTS kayıtlarına bakılmasını isteyince de Savcı Ergün, “İkiniz maktüle markaj halindesiniz. Bazı trafiklerinize Enver Altaylı da dahil oluyor” dedi.
Son olarak 1993’ten beri Enver Altaylı ve ailesinin şoförlüğünü yapan Nizamettin Avşar tanık olarak dinlendi. Ancak SEGBİS kaydı arızalanınca Avşar’ın sorgusu tamamlanamadı ve saat 23.15’te, duruşmaya ertesi gün devam etmek üzere ara verildi.
Altaylı aleyhinde tanık ifadesi veren şoförü: “Polis gizli tanıklık önerdi”
Davanın dün (16 Mayıs) başlayan onuncu celsesi, Nizamettin Avşar’ın beyanlarıyla başladı.
Müyesser Yıldız’ın kendi internet sitesindeki haberine göre; Enver Altaylı, emniyet ve savcılık ifadelerini kabul eden Avşar’a, kendisinin değil avukatlarının soru soracağını bildirirken şunları anlattı:
“30 yıl benim yanımdaydı. Baba-evlat gibiydik. Yetişmesini, adam ve insan olmasını sağladım. Benim yanımda işe başlarken arkadaşlarım, ‘Dikkatli ol, kaza yapabilir, çok dalgın, esrar kullanıyor’ dediler. Bir gün niye bu kadar dalgın olduğunu sordum. Dükkanları varmış, iflas etmişler. Babası kovmuş, ailesiyle ortada kalmış. 5 bin lira verip borçlarını ödemesini istedim ve kabul ederse ağabeyi, öğretmeni olacağını söyledim. Genel vekaletim ondadır, tüm hesaplarımı o tutar. Kime niçin para verdiğimi bilir, gelen parayı o tasarruf eder.”
Altaylı’nın bu sözlerinden sonra şu diyalog yaşandı:
Altaylı: Nizamettin Avşar şu anda senin üzerinde parasını verdiğim mülk var mı?
Avşar: Var.
Altaylı: Halen genel vekaletim var mı? İstese beni bile satar.
Avşar: Var.
Altaylı: Ben namuslu bir insan mıyım?
Avşar: Evet.
Altaylı: Benim herhangi bir kimsenin canını acıttığıma şahit oldun mu?
Avşar: Olmadım.
Altaylı: Sen patronunu kapı aralığında dinleme şerefsizliğini yapmazsın. 80 yaşındayım, ama dimdik ayaktayım. Bu mahkeme senin ifadenle ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alacağım.
Bu konuşmaya Hablemitoğlu Ailesi’nin avukatı Ersan Barkın, “Baskı bu” diye tepki gösterdi. Şengül Hablemitoğlu da şunu söyledi: “Biz mağdur olarak bu kadar ajitasyon yapmıyoruz.”
Enver Altaylı şöyle devam etti:
“Allah rızası için gözümün içine bak evladım; Necip adı hiç geçti mi? Benim cinayet işleyeceğime inanıyor musun?”
Altaylı’nın bu sözlerine de Mahkeme Başkanı, “Onun inanıp inanmaması önemli değil ve burada ahlakı yargılamıyoruz” diye müdahale etti.
Altaylı sorusunu, “Benim cinayet işleyeceğime ihtimal veriyor musun?” şeklinde değiştirdi. Nizamettin Avşar da, “Hayır. Öyle bir iddiada bulunmadım” karşılığını verdi.
Sanıklardan Levent Göktaş, Enver Altaylı’nın Serhat Ilıcak’la görüşmesinde, “Levent’le görüştüm” dediğini hatırlatarak Nizamettin Avşar’a o yıllarda telefon rehberlerinde başka bir Levent olup olmadığını sordu. Avşar, “Evet, Levent isimli bir gazeteci vardı ve onunla görüşürdü” karşılığını verdi. Avşar, Göktaş’ın Enver Altaylı ile 2015’te cezaevinden çıktıktan sonra tanıştıklarını da doğruladı.
Enver Altaylı’nın avukatlarının soruları üzerine Nizamettin Avşar, polisin kendisine gizli tanıklık önerdiğini, gözaltına alınıp Altaylı aleyhinde ifade verdikten sona ailenin bazı fertlerine işten ayrıldığını söylerken 9 ay boyunca ailenin yanında çalışmaya devam ettiğini, aylık 5 bin lira ve 100 bin lira yardım aldığını doğruladı.
Bunun üzerine Mahkeme Başkanı, Altaylı’nın kızı ve avukatı Dilara Yılmaz’a, “Kendisine ne ifade verdiğini sordunuz mu?” dedi. Av. Yılmaz, sormadıklarını belirtip, “Kaldı ki, sorabilirdik. O zaman tanık değil şüpheliydi” cevabını verdi.
Duruşmaya ara verildiğinde içeride unuttuğu çantasını almak için salona dönen bir avukat, Savcı Zafer Ergün ile tanık Nizamettin Avşar’ın sohbet ettiğini gördü. Olay Mahkeme Başkanı’na iletilerek duruşma yeniden başladığında tutanak tutulması istendi.
Duruşma başladığında Levent Göktaş’ın avukatı Ali Soykan, “Tüm taraflar çıktıktan sonra konuştuklarına tanık oldum. Bunun doğru olmadığını söyledim. Savcı, ‘Doğru söyle’ dese bile bunun tanığı etkileyebileceğini düşünüyorum” diyerek bunun tutanağa geçirilmesini istedi.
Mahkeme Başkanı da önce Nizamettin Avşar’a Savcı’yla ne konuştuklarını sordu. Avşar şunları söyledi:
“Affınıza sığınarak, gözaltına alındığımda el konulan dijitallerimi ne zaman ve nasıl alabileceğimi sordum. O da, ‘Zamanı, yeri değil. Müsait olduğunda gel’ dedi.”
Ardından Başkan, o sırada mübaşirin salonda olup olmadığını sordu. Mübaşir Mehmet Tepe salonda olduğunu bildirince de tanık olarak ifadesini aldı. Mübaşir Tepe, tanık Avşar’ı polis eşliğinde göndermek üzere polisi beklerken Avşar’ın Savcı’ya dijitallerini nasıl alabileceğini sorduğunu, Savcı’nın da, “Gelirsen yardımcı olur, veririz” dediğini anlatıp hata kendisinde olduğu için tüm taraflardan özür diledi.
Bu arada Mahkeme Başkanı, tanık ifadelerinin uzun sürmesi nedeniyle bugün dinlenilmesi planlanan 6 tanığın dışarda bekletilerek daha fazla mağdur edilmemeleri için bir başka celsede dinlenmek üzere gönderilmelerinin kararlaştırıldığını, bugün SEGBİS bağlantısıyla hazır edilen üç tanığın dinleneceğini açıkladı.
Bozkır: “Polisler adınızı geçirmemi istedi. Özür dilerim”
Nizamettin Avşar’dan sonra, şu anda İstanbul Merkez Komutanı olan Tuğgeneral Hakan Büyükçulha tanık olarak dinlendi. Necip Hablemitoğlu öldürüldüğünde Azerbaycan’da görevli olduğunu belirten Büyükçulha olay hakkında bilgisi olmadığını, maktulü de tanımadığını söyledi. Mahkeme Başkanı, “Nuri Gökhan Bozkır, ‘Hakan Büyükçulha’nın laptopunda Hablemitoğlu’nun fotoğrafını gördüm’ şeklinde ifade vermiş. Savcılık itibar etmese de bu ifadenin sebebi ne olabilir?” sorusunu yöneltti. Büyükçulha, “Ben onun tim komutanıydım. Bir süre sonra TSK’dan ihraç edildi. Belki beni sevmiyordu.” dedi.
Nuri Gökhan Bozkır da şu açıklamayı yaptı:
“İfademi ne şartlarda verdiğimi anlattım. Özellikle polisler adınızı geçirmemi istedi. Özür dilerim.”
Sanıklardan Fikret Emek’in aynı konudaki sorusu üzerine Büyükçulha, Bozkır’ın ifadesinin “sıfır” ve “tamamen senaryo” olduğunu ifade edip, “O tarihlerde benim laptopum yoktu” dedi.
Kazakistan’da görevliyken gizlice Türkiye’ye gelip Necip Hablemitoğlu’nun öldürdüğü öne sürülen Tarkan Mumcuoğlu’nun avukatı Enes Taner, Büyükçulha’ya, Azerbaycan’da görev yaparken amirlerinden gizlice Türkiye’ye gelme imkânı olup olmadığını sordu. Büyükçulha’nın, “Ayrılmamız mümkün değildi.” cevabı üzerine Mahkeme Başkanı, “Peki amir yoksa, askeri ataşe de uzak bir bölgede ise ‘Eşimi, çocuğumu özledim. İki gün gidip geleyim” derse ataşenin haberi olur mu?” sorusunu yöneltti. Büyükçulha haberinin olmayacağını belirtince Av. Taner şunları sordu:
“Amiriniz kimseye haber vermeden gitse, alt rütbedeki birisi ateşeye bildirir mi? Veya amiriniz 25 gün yoksa yapmanız gereken nedir?”
Tuğgeneral Büyükçulha, bu durumda Özel Kuvvetler Komutanlığı’na ve askeri ateşeye bildirilmesi gerektiğini söyledi.
Büyükçulha’nın ardından 2002’de KKTC Sivil Savunma Teşkilâtı’nda görev yapan Hasan Ergin SEGBİS bağlantısıyla tanık olarak dinlendi. Mahkeme Başkanı, Ergin’e Fikret Emek’in o dönemde kendisini arayarak askeri kargo uçaklarının seferleri hakkında bilgi alıp almadığını ve bu uçaklara kayıt dışı personelin binmesinin mümkün olup olmadığını sordu.
Ergin, Emek’in kargo uçakları için aramadığını bildirirken, askeri uçakların kullanım prosedürünü anlattı. Bunun üzerine Mahkeme Başkanı, “Yönetmelikleri, resmi prosedürü biliyoruz. Hiçbir devlette bu işler başıboş olmaz. O dönem Özel Kuvvetler gözbebeği, ikili ilişkilerle, diyelim ki, Moğolistan’daki bir subay ailesini özlemiş, uçaklar pahalı. Gayrı resmi rica etseler götürürler mi?” diye sordu. Ergin, “Mümkün değil” karşılığını verdi.
Başkan’ın tekrar tekrar bu konuda soru yöneltmesine sanık avukatları, “Daha kaç kere soracaksınız? Varsayım üzerine soru soruyorsunuz” sözleriyle tepki gösterince de Başkan, “Dünyada mümkün olmayan bir şey yok” deyip sorusunu, “Şahit oldunuz mu veya duydunuz mu?” şeklinde değiştirdi.
Ergin, yine bunun mümkün olmadığını, kim gelir giderse giriş-çıkış işlemine tabi tutulduğunu, kayıtları polisin tuttuğunu anlattı.
Suikastın tetikçisi olmakla suçlanan Mumcuoğlu’nun eşi telefon kayıtlarını dosyaya kazandırılmasını kabul etti
İddianamede suikastın tetiğini çeken olmakla suçlanan Tarkan Mumcuoğlu da bugüne kadar yapılan tüm duruşmalar boyunca ilk kez Hasan Ergin’e soru sorup, “Beni görüyor musunuz?” dedi. Görüntüsünün yaklaştırılmasının ardından da KKTC’de görev yaptığı sürece kendisini hiç görüp görmediğini, ismini ihtiva eden herhangi bir mesaj alıp almadığını sordu. Ergin kesinlikle görmediğini ve herhangi bir mesaj almadığını bildirdi.
Savcı Zafer Ergün ise Hasan Ergin’in KKTC’ye giriş-çıkış kaydını bulamadıklarını belirtip, “Sistem mi yoktu, askeri personele böyle mi uygulanıyordu?” sorusunu yöneltti. Ergin, hem KKTC Ercan Havaalanı’nda hem de Ankara Etimesgut Havaalanı’nda kayıtların tutulduğunu ve uçaktaki tüm personelin tek tek kontrol edilerek geçişlerinin yapıldığını söyledi. Ancak Savcı Ergün, KKTC yetkilileriyle görüştüklerini, 1990’lardan itibaren kayıt tutulurken 2002-2004 yıllarında olmadığı bilgisinin verildiğini kaydetti.
Ergin’in ifadesinin tamamlanmasından sonra Mahkeme Başkanı, salonda Tarkan Mumcuoğlu’nun ailesinden kimsenin olup olmadığını sordu. Eşi Zeynep Mumcuoğlu ayağa kalkınca Başkan, “Babası burada mı?” dedi. Zeynep Mumcuoğlu, babanın vefat ettiğini belirtince de onu kürsüye çağırdı. Avukatlar buna itiraz edince Başkan, “İddianame ona dayandığı için sadece telefon kayıtlarının alınması için muvafakatinin alınacağı, daha sonra tanık olarak dinlenmesi gerekirse dinleneceği” açıklamasını yaparken, duruşma sırasında bir yakınının vefat haberini aldığı için kötü durumda olan Zeynep Mumcuoğlu’nun ağlamamak için kendisini zor tuttuğu görüldü. Başkan, kürsüye gelen Zeynep Mumcuoğlu’na “Kazakistan’dayken bir dönem eşinizle irtibatınız koptuğu için Türkiye’ye geldiği iddia ediliyor. Bu nedenle telefon kayıtlarınızın dosyaya kazandırılması gerekiyor. Rızanız var mı?” diye sordu. Zeynep Mumcuoğlu kabul etti.
Levent Bektaş: “2017’de Ukrayna’ya gitmedim, Bozkır’ı tehdit etmedim”
Dün dinlenen son tanık, Levent Göktaş tarafından Nuri Gökhan Bozkır’ı tehdit etmek için Ukrayna’ya gönderildiği iddia edilen emekli Binbaşı SAT Komando Levent Bektaş oldu.
Bektaş, Mahkeme Başkanı’nın soruları üzerine, 2017 yılında Ukrayna’ya hiç gitmediğini, Bozkır’ı kesinlikle tehdit etmediğini, sadece 2018’de kendi işleri için bir gün Ukrayna’ya gidip döndüğünü anlatıp, “Eğer zamanım olsaydı Nuri Gökhan Bozkır’la görüşürdüm” dedi.
Söz alan Nuri Gökhan Bozkır, yine ifadesinin işkence, baskı ve telkin altında alındığını, Bektaş’ın 2018’de Ukrayna’ya geldiğini bildiği için bunu senaryosunu güçlendirmede kullandığını söyledi.
Tutuksuz sanık Mehmet Narin’in avukatı Vural Ergül ise Bektaş’ın Levent Göktaş ve Nuri Gökhan Bozkır’la iş ortaklığı olup olmadığına, soğan TIR’ları davasına gelen HTS’lerdeki Bozkır’la görüşme kayıtlarına, ayrıca Bektaş ve Bozkır’ın Ukrayna’daki aynı şirketle çalışıp çalışmadığına ilişkin sorular yöneltince Göktaş’ın ve Bektaş’ın avukatı Hüseyin Ersöz ile diğer avukatlar, Hablemitoğlu cinayetiyle ilgisi bulunmayan bu sorulara tepki gösterdi. Avukatlar kendi arasında tartışırken, Mahkeme Başkanı, “Tam sorusunu alıp ona göre karar verelim” dedi. Ergül’ün sorusunu aldıktan sonra Savcı Zafer Ergün soruda sakınca olmadığını bildirdi, Mahkeme de oybirliğiyle soruyu yöneltmesine karar verdi.
Levent Bektaş, Nuri Gökhan Bozkır’ı tanıdığını inkâr etmediğini ancak ticari ilişkisi bulunmadığını, Ukrayna’daki görüşmeye iş ortağıyla gittiğini ve bunun Bozkır’ın bilgisi, ilgisi dışında olduğunu anlattı. Bunun üzerine Savcı Zafer Ergün, “Dinlememiz gerekebilir” diyerek Bektaş’tan iş ortağının ismini istedi.
Duruşmaya bugün (17 Mayıs) diğer tanıkların dinlenmesi ile devam ediliyor.
Müyesser Yıldız’ın kendi internet sitesindeki haberine göre; Tarkan Mumcuoğlu’nun avukatı Enes Taner, 3-23 Aralık 2002 tarihleri arasında Kazakistan’da Mumcuoğlu’nun kurs verdiği, Kazakistanlı emekli bir askerin duruşma salonu dışında beklediğini belirterek kendisinin tanık olarak dinlenmesini talep etti.
Savcı Zafer Ergün’ün “Uygundur” mütalaasından sonra Mahkeme oybirliğiyle Kazakistanlı tanığın dinlenmesine karar verdi.
Bugün ilk dinlenen tanık, davanın firari sanıklarından “FETÖ’nün Türkiye imamı” olarak bilinen Mustafa Özcan’ın 1998-2008 yılları arasında şoförlüğünü yapan Memiş Aytekin oldu. Mahkeme Başkanı’nın soruları üzerine, Mustafa Özcan’ın kendisinin yanında hiçbir şey konuşmadığını anlatırken, “Onun yanındayken özgüvenimi bile yitirdim” dedi. Aytekin, eski Sağlık Bakanı Halil Şıvgın’ın, “Mustafa Özcan Ankara’ya geldiğinde Enver Altaylı ile buluşur, onun arabasıyla ofisime gelirler, Özcan’ın şoförü arkadan araçla takip ederdi” şeklindeki ifadesi sorulduğunda ise Halil Şıvgın’ı hiç tanımadığını, ofisinin nerede olduğunu da bilmediğini söyledi.
Sanıklardan Enver Altaylı, Mustafa Özcan’ın Sema Hastanesi Yönetim Kurulu Başkanı olduğunu, kendisinin İstanbul ziyaretlerinin ana sebebinin de sağlık olduğunu bildirirken şöyle konuştu:
“Mustafa Özcan o zaman itibarlı biriydi. Araştırın, Memiş Aytekin’e sorun; her ay bir-iki kez Cumhurbaşkanı, TBMM Başkanı Bülent Arınç ile görüşürdü.”
Başkan’ın bu konudaki sorusu üzerine Memiş Aytekin, Mustafa Özcan’ın zaman zaman Arınç’la görüştüğünü söyledi.
Celse devam ediyor.