Gazeteciyi silahla vurarak ağır yaralamıştı: Zanlının ailesi devlet ihaleleriyle zenginleşmiş
Elazığ’da Vahap Selim Çetin isimli kişi, yerel bir televizyonda gazetecilik yapan kız arkadaşı Semra Demirelli’yi silahla vurdu, ardından intihar etti.
Demirelli, Fırat Üniversitesi Hastanesi anestezi yoğun bakım ünitesinde solunum cihazına bağlı olarak yaşam mücadelesini sürdürüyor.
'Kadınlara cehennem hazırlayanlar'
Cumhuriyet gazetesi yazarı gazeteci Barış Terkoğlu, bugünkü köşesinde Semra Demirelli'nin yaşadıklarına yer verdi.
Terkoğlu şunları yazdı:
"Semra Demirelli genç bir gazeteci. Elazığ’da yerel Fırat TV’de çalışıyordu. Güleryüzlü, sevilen biriydi. Geçen cuma yaşadıklarıyla hayatı değişti.
Semra’nın, Elazığ’ın güçlü ailelerden Çetin Ailesi’nin oğlu Vahap Çetin ile gönül ilişkisi vardı. Ancak hiç de iyi gitmiyordu. Kıskançlık gerekçesiyle baskı görüyordu. Vahap, yüksek lisans yapmasını istemiyor, çalışmasına karşı çıkıyordu. Semra, sonunda Vahap’la ilişkisini bitirmeye karar verdi. Ancak Vahap kabullenmiyordu. Semra, Vahap’ın kendisine zarar verebileceğine dair endişesini çevresine anlatıyordu. Beklenen de oldu. Cuma günü, belinde silahıyla Semra’nın evine geldi. Annesinin gözünün önünde Semra’yı ensesinden vurdu. Ardından arabasına atlayıp çıkıp gitti. Bir ücrada intihar etti. Semra ise yaşam mücadelesi veriyor
Elazığ’da devletten aldığı ihalelerle zenginleşen, iktidar partisiyle içiçe olmuş Çetin ailesi. Ailenin belinde silahla gezen, kadınları tehdit eden çocukları. 4 ay içinde ailenin iki çocuğunun iki kadını ölüme sürükleyip intihar etmesi... Soruşturmaların üzerindeki güçlü aile gölgesi. Kadınlarını koruyamayan devlet."
Terkoğlu, kadına yönelik şiddette Çetin Ailesi'nin ilk vakası olmadığının da altını çiziyor:
"Çetin Ailesi’nin Elazığ’da kadına yönelik şiddetle gündeme geldiği ilk olay bu değil. Sadece 4 ay önce, temmuz ayında, Elazığ, bugünkü saldırgan Vahap Çetin’in ağabeyi Halil Çetin’i konuşuyordu. Yine bir kadının katli ve yine ardından intihar ile.
Çetin Ailesi’nin İSÇ Grup isminde bir inşaat şirketi var. Kamudan başta okul inşaatları olmak üzere çok sayıda ihale alıp büyüyen bir şirket. Şirketin şantiyelerinde çalışan, 1995 doğumlu gencecik bir mühendis olan Rukiye Yıldırım, son olarak Dumlupınar Ortaokulu’nun inşaatında çalışıyordu.
Anlatılana göre Rukiye ile Halil Çetin arasında duygusal yakınlık vardı. (Konuştuğum Rukiye’nin ailesi bu iddiayı reddediyor.) Var veya yok, bunun önemi de yok. Rukiye, evli ve üç çocuklu olan Halil Çetin’le her türlü irtibatını kesmeye karar vermişti. İşten ayrılmış, telefonunu kapatmış, kendisini zaman zaman tehdit eden Halil Çetin’den korumaya çalışıyordu.
Halil Çetin önce Rukiye’yi kaçırmaya çalıştı. Ailenin araya girmesiyle durduruldu. Ertesi gün, Rukiye’nin ablasının telefonundan aranarak, şirketle ilişkisinin kesilmesi için son imzalar atılması gerektiği söylendi. Rukiye, cüzdanını bile yanına almadan, başörtüsünü takıp koşarak gitti. Gelgelelim, amaç “son imza” değildi. Halil, Rukiye’yi arabaya bindirip ortadan kayboldu. Rukiye’nin babası kızına ulaşamıyordu. Sürekli olarak Halil’in ağabeyi İbrahim Sedat Çetin’i arıyor, “Bulmaya çalışıyoruz” diyordu. Babanın ifadesine göre, ağabey İbrahim Sedat Çetin kendisine şöyle söylemişti: “Kendisi bana, ‘Biz bunları bulup kafalarına sıkalım mı’ dedi. Ben de ‘Benim kızımı getirin başkasına ne yapıyorsanız yapın’ dedim.” Belli ki Rukiye kurtarılmak istiyordu. Mesajla Sedat Çetin’e canlı konum göndermişti.
Arabada ölüme giden Rukiye
O gün şoför koltuğunda oturan Halil ile yan koltuğunda oturan Rukiye arasında neler yaşandığının tanığı yok. Rukiye’nin avukatı Muhammed Zülfü Aydın, Rukiye’nin vücudundaki izlere bakarak önce boğuşmanın olduğunu, Halil’in Rukiye’yi öldürdükten sonra intihar ettiğini söylüyor.
Halil’in bir diğer ağabeyi Korkmaz Çetin ise, Halil’in Rukiye öldükten sonra kendisini görüntülü arayıp Rukiye’nin cesedini gösterdiğini, ardından “Şimdi bana bak abi” diyerek intihar ettiğini anlatmış.
Savcılık, olaya dair ne detaylı bir adli tıp incelemesi yaptırmış ne de kullanılan silahtan mukayeseye elverişli parmak izi incelemesi aldırmış, “çifte intihar” kararı vermiş.
Sonuç olarak sağ elini kullanan Rukiye’nin sol eliyle nasıl intihar ettiği, ölüm sonrasında kafasının nasıl sola yatık bir şekilde kaldığı, hayatında hiç silah kullanmamış Rukiye’nin vücuduna giren kurşunun nasıl düzgün atımlı olduğu soruları havada kaldı. Önce kaçırılmaya çalışılan, ardından kandırılarak götürülen gencecik Rukiye için “Neden intihar etsin” sorusu bile sorulmadı. Savcılık dosyayı takipsizlikle kapattı. Rukiye’nin ailesinin avukatı, savcılığın “cinayet yok çifte intihar” kararıyla, soruşturmanın derinleştirilmesinin de kendilerinin Çetin Ailesi’ne dava açmasının da önüne geçildiğini söylüyor.
Katil için hayır duası
Dün konuştuğum Rukiye’nin babası “Savcı benim bile ifademi almadan dosyayı kapattı ama inanıyorum ki Allah’ın da adaleti var” diyerek adaleti yüce divana havale ediyor. Hastanede can çekişen Semra’nın ağabeyi ise “Kadına şiddeti gündemden düşürmeyin” diye çağrı yapıyor."
Kaynak:Alıntı