"Fatih Erbakan, Erdoğan'a meydan okuyabilir mi?"
31 Mart seçimlerinin kilit partilerinden biri olan Yeniden Refah Partisi'nin, ittifak hakkındaki kararı belli oldu. Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan tarafından dün yapılan açıklamada Ankara, İstanbul ve İzmir'de kendi adayları ile seçimlere girecekleri belirtildi.
Erbakan, 14 Mayıs'taki genel seçimlerde de teşkilatlarının yüzde 60 oranında ittifaka karşı olduğunu, bu yerel seçimlerde ise oranın yüzde 95'i bulduğunu belirterek , "Teşkilatlarımızın beklentileri, fikirleri ve motivasyonu bizim için son derece önemlidir." diye konuştu.
Gazeteci Ruşen Çakır, Yeniden Refah Partisi'nin tek başına seçimlere girme kararına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Çakır, Medyascope'taki "Fatih Erbakan Erdoğan’a meydan okuyabilir mi?" başlıklı yazısında, Erbakan'ın 14 Mayıs seçimlerinden önce yeterli imzaya ulaşmasına rağmen Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turunda Erdoğan lehine adaylıktan çekildiğini hatırlatatarak "Dün aynı filmi izler gibi olduk" ifadelerini kullandı.
Çakır'ın yazısından ilgili bölüm şu şekilde:
"Dün Yeniden Refah Partisi Genel Merkezi’nde yaptığı açıklamayı izlerken aklıma eski RP/FP yılları geldi ve dün Erdoğan’ın babasına yaptığını bugün onun Erdoğan’a yapıp yapmayacağını; daha doğrusu, öncelikle böyle bir hevesi olup olmadığını, ardından bunu gerçekleştirip gerçekleştiremeyeceğini düşündüm. Bu yazı da öyle çıktı.
'Erdoğan RP ve FP’nin içindeydi ama Fatih Erbakan’ın kendi partisi var' diye itiraz edenler olacaktır. Doğru, fakat bu parti hiçbir zaman muhalif bir pozisyon takınmadı, hatta tam tersine muhalefeti eleştirdi ve en zor zamanlarda Erdoğan ve AKP’nin yanında durdu.
5 gerekçe
Son seçimleri hatırlayın: Fatih Erbakan yeterli imzayı toplamış olmasına rağmen birinci tur öncesinde cumhurbaşkanlığı adaylığından çekildi; “Cumhur İttifakı ile değil kendi başımıza milletvekili seçimlerine gireceğiz” dedi ama ittifaka dahil olup kendi adaylarını çıkarttı.
Dün aynı filmi izler gibi olduk. YRP lideri İstanbul, Ankara ve İzmir’de kendi adaylarını çıkaracaklarını ve isimlerini bir hafta sonra Ankara’da ilan edeceklerini söyledi.
Bu karara neden vardıkları konusunda beş gerekçe saydı:
- “Milletimiz bu seçimde bizden herhangi ittifak içerisinde yer almamızı istemiyor”;
- “Teşkilatlarımız da bu seçimde bir ittifakın içinde yer almamızı istemiyor”;
- “YRP, 31 Mart Yerel Seçimleri’ni 14 Mayıs seçimleri gibi bir ‘bekâ’ seçimi olarak görmemektedir”;
- “14 Mayıs seçimlerindeki ‘karşı blok’ bu sefer ittifak halinde seçimlere girmiyor. Dolayısıyla 14 Mayıs’tan farklı olarak, bu tarafta da bir ittifak yapılması ciddi bir önem arz etmiyor”;
- “Ayrıca partimiz ile Ak Parti yetkilileri arasında geçen görüşmelerde, Ak Parti heyetinin ittifak konusunda ‘adil ve dengeli’ bir teklifle gelmediğini de görmüş bulunmaktayız!”
Blöf mü?
Fatih Erbakan konuşmasının başında iktidarın ekonomi ve Gazze politikalarını sert bir şekilde eleştirdikten sonra seçimlere Cumhur İttifakı ile girmeyeceklerini vurgulayıp ilk dört gerekçeyi sayınca “kopuş” yaşanıyor hissine kapıldık, fakat beşinci maddeyle olayın esas olarak pazarlıklardan kaynaklandığını gördük. Dolayısıyla geçen seferki gibi bir “blöf”ün ve elini yükseltme gayretinin söz konusu olduğu kanısı epey rağbet gördü.
İki parti arasındaki görüşmelerin ilerlememesi üzerine “Erdoğan Fatih Erbakan ile görüşüp sorunu çözecek” söylentileri yayılmış fakat bu görüşme gerçekleşmemişti. YRP liderinin dünkü çıkışın ardından bu buluşma pekala yaşanabilir ve Fatih Erbakan bazı “tavizler” karşılığında, tabii “CHP zihniyetinden kurtulmak” bahanesiyle AKP adaylarına destek açıklayabilir.
Fatih Erbakan’ın işi 23 yıl önceki Erdoğan’a kıyasla çok daha zor. Zira Erdoğan bir türlü iktidara gelemeyen, gelse de iktidarda kalamayan bir hareketin liderine meydan okumuştu; onun kazanması Erbakan’ın çok şey kaybetmesi anlamına gelmeyecekti ki nitekim öyle oldu.
Bugünse 23 yıldır ülkeyi yöneten bir iktidar ve onun liderine meydan okuduğunuzda ve bunda başarılı olduğunuzda onun kaybedeceği çok şey var. Bunları kaybetmemek için de iktidarın tüm olanaklarını kullanmaktan kesinlikle çekinmeyecektir.
Ya Erdoğan'a kaybettirirse?
Şöyle düşünelim: YRP İstanbul ve Ankara’da güçlü adaylarla seçime girer ve alacağı oylarla AKP adaylarının kazanmasını engellerse ne olur? Kuşkusuz bu YRP için bir tür zafer olacaktır. Fakat İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ın bir şekilde “YRP sayesinde” yeniden kazanmaları hiç kuşkusuz Erdoğan’ı çok öfkelendirecektir.
Dün Fatih Erbakan’ı izlerken, en azından şimdilik, böylesi bir senaryoya hazır olmadığını hissettim. Fakat bir kez daha blöf yapmış olursa övünerek söylediği “YRP Türkiye siyasetinin parlayan yıldızıdır” cümlesini bir müddet tekrarlaması mümkün olmayacaktır."