Ekrem İmamoğlu'ndan Devlet Bahçeli'ye: Randevu istemeye devam edeceğim, sonuna kadar isteyeceğim

Ekrem İmamoğlu'ndan Devlet Bahçeli'ye: Randevu istemeye devam edeceğim, sonuna kadar isteyeceğim
TBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, kendisine randevu vermeyen MHP lideri Bahçeli'ye ilişkin, "Bir tanesi de istismar edilir dedi randevu vermedi. Saygı duyuyoruz şimdilik ama ondan da istemeye devam edeceğim randevu" dedi.

Türkiye Belediyeler Birliği (TBB) ve İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, İBB Emekçileri Kırıkhan Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi teslim töreninde konuştu. İmamoğlu, "Hem İBB olarak İstanbul halkı adına hem de TBB Başkanı ve yönetimi olarak Türkiye'deki yerel yönetimler adına, deprem şehirlerinin yanında olmaya kararlıyız. Önceliğimiz bu konuda ciddi adımlar atmak ve sürekli, 'Buradaki hangi eksiği tamamlayabiliriz, hangi konuya katkı sunabiliriz’ şeklinde gözetleyen bir pozisyonda olacağız. Biz; neşesi ortak, derdi ortak bir Türkiye, her yönüyle ortak bir Türkiye özlemindeyiz. Bizim mücadelemiz, tam da böylesi bir yolculuk" dedi.

Türkiye Belediyeler Birliği (TBB) ve İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, temelini Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel ile birlikte, 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş depremlerinin birinci yıl dönümünde attıkları “İBB Emekçileri Kırıkhan Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi”ni Hatay İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ne teslim etti. İBB Şehircilik Grubu şirketlerinden KİPTAŞ tarafından yaklaşık 9,5 ayda tamamlanan eğitim kurumunun teslimi için Kırıkhan’da tören düzenlendi. Törende, sırasıyla; İBB Şehircilik Grup Başkanı Ali Kurt, Hatay İl Milli Eğitim Müdürü Harun Tüysüz ve İmamoğlu birer konuşma yaptı.

İBB’nin, 11 ilde on binlerce can kaybına ve yıkıma yol açan 6 Şubat 2023 depremlerinden hemen sonra AFAD tarafından Hatay ile eşleştirildiğini hatırlatan İmamoğlu, "Afetin ilk gününden itibaren, burayı hiç unutmayacağımızı, her an bir gözümüzün, kulağımızın, elimizin bir şekilde burada olacağını hep ifade etmiştik. Tam da o duyguyla buradayız" dedi.

"'Hatay benim şahsi meselemdir' şiarıyla yol yürüyoruz"

Hatay’ın, 6 Şubat depremlerinde en fazla zarara uğrayan şehir olduğunu kaydeden İmamoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Hatay’ın ve diğer illerimizin acılarının hafiflemesi ve bir an önce eksiklerinin giderilmesi konusunda, Türkiye Cumhuriyeti'nin bütün fertleri sorumludur. Yere düşen bu bölgedeki halkımızın ayağa kalkıp, her birimizle eşitlendiği ana kadar sorumluluğumuz devam edecektir. Yarın 10 Kasım. Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk'ü bir kez daha saygıyla, minnetle, özlemle anacağız, rahmetle anacağız. Mustafa Kemal Atatürk’ün, 'şahsi davam' dediği Hatay meselesini çözmek için, gerekirse umhurbaşkanlığından ve milletvekilliğinden istifa edeceğini ve serbest bir Türk vatandaşı olarak, bu işte çalışan arkadaşlarıyla birlikte Hatay topraklarına gidip, orada mücadeleci edeceğini, oraya geçeceğini ifade etmişti. Biz, bu bayrağı ondan, bu milletin ve özellikle makamın, koltuğun, unvanın önünde tutan o güzel akıldan, o zihniyetten devraldık. Dolayısıyla biz de her zaman 6 Şubat'tan itibaren, 'Hatay benim davamdır, benim meselemdir' diyen bilinçle, şiarla yol yürüyoruz, yürümeye devam edeceğiz.

"Yeni yapılan devlet binalarının bile yıkılması hepimizi düşündürmesi gereken hususlar"

Hatay'da, depremden etkilenen binaların toplam mesken sayısına oranına baktığımızda, en ağır hasarı yaşayan şehrimiz burası. Şehirde toplam 357 bin 467 mesken var ve 215 bin 255’i, yıkılmış veya acil yıkılması gereken ağır hasarlı binalar arasında yer alıyor. Bu büyük bir fatura. Yeni yapılan hastanelerin, devlet kurumlarının ve binalarının dahi ne yazık ki yıkıldığı ya da ağır hasar aldığını görmek, kesinlikle hepimizi düşündürmesi gereken hususlar. Bu yıkımın sebebini araştırırken, az önce ifade ettiğim 17 Ağustos depremi ardından, ülkeyi depreme hazırlamak konusunda sorumlu olan herkesin neyi eksik yaptığını düşünüp, geleceğe dair hepimizin bu ülke adına yeni tedbirler alması zorunda olduğu bir dönemi başlattık ve yaşatıyoruz. İşte tam da bu yönüyle farklı bir zihniyet, farklı bir dönem, farklı bir yöntem bu ülkenin geleceğinde özellikle yapılaşma, şehirleşme ve şehirlerin, ülkenin dayanıklılığı hususunda hepimiz için çok gerekli.

"Siyaset, insanları ayrıştıran bir unsur olmaz, olamaz"

Siyaset; aklın, bilimin ışığında vatandaşa hizmetteki araçtır. Siyaset, millet için yapılır. Milletin birliği, beraberliğini, eksikliğini gidermek için yapılır. Siyaset, insanları ayrıştıran bir unsur asla olmaz, olamaz. Siyasetin amacı, hiçbir ayrım yapmadan, her vatandaşı için, herkes için sağlığını, güvenliğini, mutluluğunu sağlamak için kullanılan bir yöntemin, sürecin ya da görev bilincinin tarifidir. Siyaset, 'bize oy verene yardım edelim, vermeyene ne hali varsa görsün diyelim' diye yapılmaz, yapılamaz. 'Depremlerde hiç kimse ölmesin' diye görev yapmak zorunda olduğumuz sürecin içerisindeki insanlarız. Siyaset; afetleri, krizleri, vatandaşın yaşadığı zorlukları yenmek için yapılması gereken bir görevdir. Yapamamışsanız, milletin vicdanında kesinlikle bir yerde durmazsınız ve bu milletin vicdanı sizi cezalandırır. O bakımdan temennimiz ve isteğimiz, tam da bu yöntemle siyaseti yapmak, insanlarımızın beklentilerini karşılamak ve bizim siyasetimizin temeline de 7’den 70’e herkesi, güvenli ve refah içerisinde hayat sunma konusunda prensipleri, asla vazgeçmeden yerine getiren bir dönemi var etmek.

"Neşesi ortak, derdi ortak bir Türkiye özlemindeyiz"

İşte tam da bugün geldiğimiz noktada ve bundan sonra yürüyeceğimiz noktada hem İBB olarak İstanbul halkı adına hem de TBB Başkanı ve yönetimi olarak Türkiye'deki yerel yönetimler adına, deprem şehirlerinin yanında olmaya kararlıyız. Önceliğimiz bu konuda ciddi adımlar atmak ve sürekli, 'buradaki hangi eksiği tamamlayabiliriz, hangi konuya katkı sunabiliriz’ şeklinde gözetleyen bir pozisyonda olacağız. Biz; neşesi ortak, derdi ortak bir Türkiye, her yönüyle ortak bir Türkiye özlemindeyiz. Bizim mücadelemiz, tam da böylesi bir yolculuk. İnşallah hep birlikte bunu başaracağız. Tabii şunu söyleyeyim: Siyasi suni gündemler, toplumda yaratılan ayrıştırmalar, fay hatları, anlamsız kavgalar, gürültüler, bildiğimiz, o gördüğümüz televizyonlarda insanları meşgul eden ya da ettirilmeye çalışılan, insanlarda öfke yaratan anlayışın oralara yansımaları, buraya geldiğim anda, buralardaki gerçeği gördüğüm anda bende uyanan his; ne kadar boş, ne kadar kötü işlerle uğraşılan bir dönemi, üzülerek söylüyorum ki el birliğiyle, bütün yetkili insanlar yaratıyor.

"Bu şehri ayağa kaldıracak olan bu şehrin genç insanlarıdır"

Bu şehri ayağa kalkındıracak, kaldıracak olan, bu şehrin genç insanlarıdır. Bizim o gençleri, tam da yerinde, merkezinde iyi hazırlamamız lazım. Fırsat eşitliği sunmamız lazım. İyi eğitim almalarını sağlamamız gerekiyor. Tabii eşitsizlik meselesini giderirken de Hatay’daki eğitim binalarıyla ilgili az önce İl Milli Eğitim Müdürü, burada yapılan faaliyetlerden bahsetti. Hepsi çok kıymetli. Çünkü bin 604 eğitim binasından 210’u yıkılmış kent genelinde. 422 okulda bakım, onarım çalışmaları tamamlandı. Depremden sonra 100 yeni okul inşa edildiği ve yeni inşaların da devam ettiğini, bizim de elde ettiğimiz raporda görüyoruz. Tabii okullarda sadece bina veya sadece yapıların sağlamlığı değil, aynı zamanda okullarla ilgili, eğitimle ilgili araç-gereç, aynı zamanda okullarda hijyen, su, içecek suyundan tutun da birçok konuya kadar eksikliklerin giderilmesi önemli. Bizim en büyük sermayemizin onlar olduğunu ve bu gücün, bu sermayenin gelecekte en büyük potansiyele dönüşmesiyle ilgili de her çocuğumuzun hak ettiği eğitimi alması, bu ülkenin en önemli sorumluluklarının başında. Çocuklarımızın ve gençlerimizin hakkını yedirmeyeceğiz. Çocuklarımızın, hak ve hukuklarının korunması için ortak mücadelemize devam edeceğiz.

"Ben, bu güzel coğrafyanın, tüm Anadolu'nun maneviyatına çok inanırım"

Burası da İstanbul Büyükşehir Belediyemizin çalışanlarının çok gerçekten mütevazı bir sorumluluk alma duygusunun inşaata dönüştüğü ve bir eğitim kurumuna dönüştüğü bir yer. Bu yönüyle; 2 bin 789 metrekare inşaat alanına sahip, 12 derslikli, fizik laboratuvarı, kimya, biyoloji sınıfı, güzel sanatlar atölyesi, çok amaçlı salonu, yemekhanesi ve spor salonu, spor sahasından oluşan bu güzel binayı, KİPTAŞ ve Şehircilik Grubumuz, ilk ara tatil sonrasından bugüne, eğitim dönemine eksiksiz bir şekilde hazırladı. Çocuklarımızın, gençlerimizin hizmetine sunuyoruz. Bu manada başta İBB’nin emekçilerine, KİPTAŞ'a, buradaki yüklenici firmamıza, çalışan her kardeşimize yürekten teşekkür ediyorum. Onların katkılarıyla bunu gerçekleştirdik. Ne mutlu bize. Ben, bu güzel coğrafyanın, tüm Anadolu'nun maneviyatına çok inanırım. Acıyı gerçekten bal eylemeyi, hayatı yeniden kurmayı, her koşulda insanına, insanlığa sahip çıkmayı bilir ve o yönde çok büyük fedakarlık yapar bu toprakların güzel ve kadim insanlar, insanlığı. Bu şehre, bu ülkeye hep birlikte sahip çıkacağız. Çocuklarımızın güvenle, mutlulukla geleceğe yürüdükleri şehir olarak Hatay'ı var etmeye, büyütmeye, bütün yokluklarını gidermeye, bütün eksikliklerini inşa etmeye, konumumuz, makamımız ne olursa olsun en yüksek gayretle ortaya koyacağımız çabayla gidermek, hepimizin başının, boynunun en büyük borcudur. Bunu ödeyeceğiz."

Kurdele, öğretmen ve öğrencilerle birlikte kesildi

Konuşmaların ardından, öğretmenler ve öğrencilerin katılımıyla kurdele kesimine geçildi. Kurdele kesimi öncesinde, CHP TBMM Grup Başkanvekili Ali Mahir Başarır ve CHP Genel Başkan Yardımcısı Suat Özçağdaş da duygularını, tören alanını dolduran coşkulu kalabalıkla paylaştı. Başarır, "Sayın Başkanım, bölge milletvekili olarak, Hatay'ın da bir evladı olarak, ben, tüm Hatay adına size çok teşekkür ediyorum. Depremin ilk gününden, ilk saatlerinden bugüne kadar bizi hiç yalnız bırakmadınız. İyi ki varsınız" dedi.

Özçağdaş ise "Hataylılar biliyorlardır. Birkaç kez, Genel Başkan Yardımcısı olarak, bu görevim nedeniyle Hatay'a geldim. İlçe başkanlarımızla, il başkanımızla, belediye başkanlarımızla çalıştık. Hatay'ın eğitim anlamında gerçekten çok sorunu var. Okul binası açısından çok eksiği var. Çünkü, çok büyük bir yıkım var ve ne yapsak, daha fazlasına ihtiyaç var. Ben, 6 Ağustos'ta, depremin 18. ayında buraya gelmiştim. Okullarla ilgili sorunlara dikkat çekmiştik hep beraber il başkanımız ve arkadaşlarımızla. Bugün benim açımdan sadece bir gurur değil, bir sevinç gözyaşı aynı zamanda. O yüzden çocuklarımıza hayırlı olsun. Size ve bütün İBB personeline, emekçilerine teşekkür ediyoruz" ifadelerini kullandı.

Başarır, Özçağdaş, İmamoğlu ve beraberlerindeki heyet, teslim töreninin ardından liseyi ve spor alanlarında incelemelerde bulundu.

"Onlar zannediyorlar ki Ekrem İmamoğlu'nu yıldırırız"

Ardından Hatay Defne’de düzenlenen ‘TBB hizmet araçları tanıtım töreni’nde konuşan İmamoğlu, "Onlar zannediyorlar ki Ekrem İmamoğlu'nu yıldırırız. Ben 11 senedir sizinle uğraşıyorum, siz gidene kadar sizinle uğraşacağım, siz gidene kadar" dedi.

İmamoğlu'nun Defne'de yapmış olduğu açıklamalar bu şekilde:

Hatay’a, toplam 23 hizmet aracı hibe edilmesi kararı aldı. Geçtiğimiz günlerde 3 araç teslimi gerçekleşirken, kente ulaştırılan 7 araç, Defne Belediyesi Destek Hizmetleri Müdürlüğü bahçesine ulaştırıldı. TBB ve İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, hizmet araçları için düzenlenen tanıtım etkinliğinde, coşkulu bir vatandaş topluluğuyla bir araya geldi. Defne’ye, Kırıkhan’da teslimini yaptıkları İBB Emekçileri Lisesi açılışından geldiklerini belirten İmamoğlu, “Bugün sizi, aynı zamanda TBB Başkanı olarak da selamlıyorum. Allah, bizi size mahcup etmesin. TBB olarak bugün, Hatay ilimize ve ilçelerine 23 araç hibe ediyoruz. Araçların iki tanesi, biri burada, biri arkamızda. 23 tane önemli belediye hizmet aracı, 1000 adet çöp konteyneri hibe etmek için geldik. TBB olarak, 3 aracımız daha önce teslim edildi. Bugün de 7 aracımızı teslim ediyoruz. Yaklaşık bir ay içinde de 15 Aralık'a kadar da kalan 13 tane aracı teslim edeceğiz.

"Saydığım belediyelilerin 7'si AKP'li, 3 tanesi CHP'li, bir tanesi MHP'li, bir tanesi de Türkiye İşçi Partili"

Bakın bu destek olduğumuz belediyeler Altınözü, Arsuz, Antakya, Belen, Defne, Dörtyol, Erzin, Hassa, Kırıkhan, Payas, Reyhanlı, Samandağ, Yayladağ ve Hatay Büyükşehir’e bu desteklerimizi sunuyoruz. Az önce saydığım belediyelerin 7’si AK Partili, 3 tanesi CHP'li, bir tanesi MHP'li, bir tanesi Türkiye İşçi Partili. Yani bizim yönetimimizde biz; adalete, hakkaniyete önem veririz. Partizanlığı asla kabul etmeyiz. O yüzden, rakip siyasi partilere karşı da başkalarına da aynı davranırız. Onların yaptığı gibi yapmayız. Herkese adaletli davranırız. İnanın memleketimizin en çok ihtiyaç duyduğu tavır, adaletli olma tavrıdır şu anda. Ne yazık ki bu adil olma aklı unutulalı çok oldu. Partizanlık ve particilik devleti ya da belediyeleri yönetirken tarafgirlik bir virüs gibi siyasete ve hayatımıza resmen bulaştı. Yani bu virüs öyle dengelerimizi mahvetti ve ortak değerlerimizi ortadan kaldırdı ki, inanın hepimizi mutsuz eden, toplumun birlikteliğini içten içe kemiren, tabiri caizse kurt gibi… İnanın sevgili dostlarım, bu memlekette bu partizanlıkla mücadele var ya tam bir beka meselesidir.

“Bu kardeşiniz, İstanbul'un sokaklarından, caddelerinden, ilçelerinden, belediyelerinden partizanlığı söküp attı; Allah'ın izniyle Türkiye'den de söküp atacak” diyen İmamoğlu, şunları söyledi:

“Bakın; araçları görüyorsunuz. Kepçeler, eskavatörler, arazözler… Bu milletin parasını millete harcayan bir terbiyeye sahibiz. Biz, hakkınız olanı size veriyoruz. Bu yapılan ya da yapılamayan her konu, aslında sizlerin seçtiği insanların size olan sorumlulukları. Dolayısıyla kimse şah değil, padişah. Yarın Ata’mızın ölüm yıl dönümünde, Mustafa Kemal Atatürk'ü rahmetle, minnetle anacağız. O güzel önderimiz, bu memleketten kula kulluk etmeyi sileli 101 sene oldu. ‘Bu memleketin her bireyi, hür ve özgür olacak’ dedi. ‘Öyle bir devlet kuracağız ki, cumhuriyet olacak ve insanlarımıza adaletli olacak bir devlet olacak ve insanlarımızın her birini özgür kılacak’ dedi 101 sene önce. Şimdi ise ülkemize öyle bir virüs bulaştı ki, bir kişiye kulluk etmeyi kendine siyasi marifet görenler var; bir kişiye... Halbuki bu güzel cennet vatanın 86 milyon insanı, hür ve eşit olsun diye bu cumhuriyet kuruldu. Fikri hür, vicdanı hür insanların bir arada mutlu olması için cumhuriyet kuruldu. Öyle değil mi? Demokrasi, özgürlüğümüz… Makamlar kimin? Milletin. Seçtiniz, Defne Belediye Başkanımız, hayırlı olsun, çalışacak, sizi mutlu etmek için, size layık olmak için görev yapacak. Bizler de öyle. Eksiği olanı, bir sonraki seçimde yollarsınız. Atanmışlar ya da seçilmişlerin bakacağı tek şey, millettir. Millete, milletin malına, milletin makamına, birbirine nezakettir.”

"Biz buraya geldik diye, şehrin Valisi de izne çıktı, şehrin Büyükşehir Belediye Başkanı da"

“Bu kardeşiniz o kadar alıştı ki bu kaçamak işlere. Bugün biz buraya geldik diye, şehrin Valisi de izne çıktı, şehrin Büyükşehir Belediye Başkanı da. Bunlara ben, eskiden üzülüyordum. Ama ben onlara iyilik yapıyorum; onlar için dua ediyorum. Diyorum ki, ‘Allah sizi ıslah etsin, Allah size akıl versin. Bu tam bir nezaketsizliktir ama önemli değil. Benim için önemli olan ne biliyor musunuz? Benim için önemli olan hakkını vermeyen vekil değil, hakkını vermeyen yönetici değil. Benim için asıl olan millet, millet, millet. Sizsiniz, siz. O bakımdan ben, onlara dua etmeye devam edeceğim. Allah akıl versin. Tabii bu ara bir moda var: ‘Ekrem İmamoğlu'na laf atarsak birinin gözüne gireriz.’ Onların kimin gözüne girmek istediğini biliyorsunuz değil mi? Bir kişi! Yeter ki onun gözüne girsinler. Hatta onun bakışı böyle ya mesela. Ona görünsünler yeter ki. Hani kameraya görünmek isteyenleri hatırlıyorsunuz değil mi? Yanında durmaya çalışanları. Yahu onun değil, milletin yanında olacaksın, milletin yanında duracaksın, milletin. Ama biz bunu, bunlara öğreteceğiz. Yavaş yavaş… Ne yapalım? Olamıyor hızlı. Ama yavaş yavaş olacak.”

"Bu kardeşiniz bu yola çıkmıştır; sizi mahcup etmeyecek"

“Bazı eksiklerimiz olabilir, hatalarımız olabilir; düzelteceğiz. Milletimizin hak ettiği özgürlüğü, bu güzel cumhuriyete yakışan demokrasiyi elde etmek için, size söz veriyorum, bu kardeşiniz bu yola çıkmıştır. Sizi mahcup etmeyecek ve bunu başaracağız. Şimdi, o bir çift göze girmek isteyenler, ona görünmek isteyenler, bir de bu ara moda ne? Ekrem İmamoğlu'na hakaret etmek. Ekrem İmamoğlu'na laf etmek, büyük büyük iş. Büyük iş başarıyorlar. Bazı büyükşehir belediye başkanları da çıkıyor, bana hakaret ediyor vesaire. Hani bu meşhur bir tane dava var ya ‘ahmak davası’ hakkımda. Güya bana hakaret ediyor Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı. Ona da Allah akıl versin. Onun cesaretini de ben biliyorum. O demeçle falan değil. İnşallah yüz yüze geliriz onunla en yakın zamanda. Halbuki o bana hakaret eden bakanın hakaret ettiği konuşmayı yaptığımda, benim ilk elimi sıkan kendisiydi, ilk tebrik eden kendisiydi konuşmadan sonra. Ben bu anıları onlarla yaşıyorum. Şimdi gözüne girecek ya… Biri oradan, öbürü Konya'dan, Ekrem İmamoğlu'na laf sokacaklar. Yahu kardeşim, size o laf sokmalarınız itibar kazandırmaz. Birinin gözüne girmek itibar kazandırmaz. Siz, eğer tarihe geçmek istiyorsanız, milletinize hizmet edin. İşinize bakın.”

"Bunu alacak akılları, kafaları bile yok"

“Bir de diyorlar ki diyorlar ki, efendim neymiş, Ekrem İmamoğlu üzerinden yine; boş işlerle uğraşıyormuşuz, şehrin işleriyle uğraşmıyormuşuz! Bunu alacak akılları, kafaları bile yok! Halbuki, onun yaptığı görevin onurunu kurtarmak için mücadele ediyorum. Neyle uğraşıyorum ben? Adaletsiz ve hukuksuz bir biçimde bu ülkede belediyelere kayyum atayan, o hukuksuz uygulamaları yapanlarla uğraşıyorum. Yani senin görevinle ilgili mücadele yapıyorum. Milletin iradesini yok sayanlarla uğraşıyorum. Hem de öyle bir uğraşacağım ki… Bakın; ‘uğraşmak’ derken, onlar zannediyorlar ki Ekrem İmamoğlu'nu yıldırırız. Ben 11 senedir sizinle uğraşıyorum, siz gidene kadar sizinle uğraşacağım, siz gidene kadar. Yani bu şehirlerin insanları, birilerini seçecek; uydurma iddianamelerle, uydurma tavırlarla, uydurma uydurma bir takım yaptığınız işlerle ama yargıda ama mülki amirler üzerinden bunları yapacaksınız, biz de öyle köşede oturacağız öyle mi?”

"Kendine adaletsizlik yapan bu insanlarla Ekrem İmamoğlu uğraşmayacak; hadi oradan"

“11 partiyle irtibat kurduk. Ben, pazartesi günü 10 genel başkanla görüştüm. Bir tanesi de vermedi randevu. Yani ‘istismar edilir’ dedi. Saygı duyuyoruz şimdilik. Ama ondan da istemeye devam edeceğim randevuyu. Hiç elimizden kurtulamaz. Sonuna kadar isteyeceğim. Ama 10 parti genel başkanı, bu konuda haksızlık, hukuksuzluk yapıldığını, hakkında olumsuz karar verilen, hukuksuz karar verilen kişilerle aynı fikirde olmamasına rağmen, onun fikirlerine karşı çıkmasına rağmen, birkaç genel başkan, ‘Ben uygulamaya bakarım’ dedi. ‘O haksızlığa karşıyım’ dedi. ‘Milletin iradesine kimse dokunamaz’ dedi. Şimdi Meclis’te bunun çalışması yapılacak. Genel Başkanımızla konuştuk. Onun talimat verdiği Grup Başkanvekillerimiz buna çalışma yapacak, ortak bir kanun maddesini Meclis’in gündemine getirecekler. Bu ne demek biliyor musunuz? Uzun zamandır ilk defa, iddiayla söylüyorum, artık TBMM’de iktidar, en fazla yüzde 20-22’yi temsil eder. Yüzde 80’e yakını, bu otokrat kafaya karşıdır kardeşim. Yüzde 80’e; toplumun da meclisin de. Bu bazen oyla falan tespit edilmez. Biz bunu yaşıyoruz şu anda. Bu uygulama, kötü bir uygulamadır. Adaletsiz bir uygulamadır. Dolayısıyla Esenyurt'ta bunlar yapılacak, Mardin'de, Batman'da, Şanlıurfa'da bu işler yapılacak, adalet mücadelesi veren, kendine adaletsizlik yapan bu insanlarla Ekrem İmamoğlu uğraşmayacak. Hadi oradan. Hadi oradan.

"Bu millet sizi artık bu milletinden hafızasından silmeye kararlı kardeşim"

“Bu millet, işte bu adaletsiz tavrınızla uğraşalım diye, bizi bu göreve getirdi? Hem de önce 13 bin oyla seçti. Adaletsizliğin daniskasını yaptınız, seçimi iptal ettiniz; 806 bin oy farka çıkardı bu millet. Aradan 5 sene geçti, 1 milyondan daha fazla oy farkını getirdi bu millet. Hala akıllanmadınız. Nasıl işte bu milleti o günden bugüne yaptığınız bu kötü uygulamalarla fakirleştirdiniz, yoksullaştırdınız… İşte o diyorum ya yüzde 22-23 artık sizin toplumdaki kabulünüz. Yüzde 80’e yakını size karşı. Bu millet sizi artık bu milletin hafızasından silmeye kararlı kardeşim. Sizi evinize yollamaya kararlı. Çok uzun bir zaman yok önünüzde. Bugünden söyleyeyim. Hele hele 2028’e kadar gidecek soluğunuz da kalmadı, tavrınız da bitti. Ben şimdiden onlara, ‘geçmiş olsun’ diyorum. ‘Güle güle’ diyorum onlara şimdiden. O yüzden ben, bu belediye başkanı arkadaşlara, bu ülkenin bu ülkenin adaletini dağıtmak zorunda olan mülki idarecilerine, yargı mensuplarına diyorum ki; ‘Hakka ve hukuka uygun işinizi yapın.’ Şiddetle öneriyorum. Telafisi mümkün olmayan adımlardan, özellikle kaçınmalarını söylüyorum. ‘Bugünün güç odaklarını arkanıza alıp, bir özgüven oluşturmayı, adaleti, hukuku ve vicdanı elinizin tersiyle itmeyi kendinize alışkanlık etmeyin’ diye son kez uyarıyorum sizi.”

"Öyle bir dedikodu harmanı var ki"

“Öyle bir dedikodu harmanı var ki; adliyeden adliyeye, bilmem hangi birinden öbürüne. Yok İstanbul'un şu ilçesine operasyon yapılacakmış. Yok bu ilçesine operasyon yapılacakmış. Yok şu şehre operasyon yapılacakmış. Gazetecilere, hukukçulara, eşe, dosta, palavra cümleler ve boylarını aşan ifadelerde bulunan devleti temsil eden insanların çevresinden oluşturulan o dedikoduları duyuyoruz. Bu millet sizi uyarıyor. Bu millet size diyor ki; ‘Aklınızı başınıza alın kardeşim. Aklınızı başınıza alın.’ O yüzde 22-23 desteği olan partiye, onun başındaki insanlara güvenerek, bu yanlış ve kötü işlere girmeye sakın kalkışmayın. Kapıda vali bekletiyor; insanları, meclis üyelerini belediyedeki grup odasına almıyor. Niyeymiş? Ona güvenmiyormuş! Kendine güveniyor, milletin seçtiği meclis üyelerine güvenmiyor! Hadi oradan. Hadi oradan. Hadi oradan. İşine bak. Kraldan fazla kralcılık oyunu bu işler. Hepsiyle, bir adım geri at adım atmadan konuşacağız. Oturduğu yerden milleti ‘terörist’ ilan etmeler… Ama 10 yıl önce yemek yiyen terörist değil, uydurma bir telefon konuşması üzerinden birileri terörist! Yahu siz, bizi 10 senedir ‘terörist’ ilan ediyorsunuz. Niye? Ona oy verdin mi her şey güzel; ona oy vermedin mi terörist!”

"Bir milleti böyle bölen bir akıl yaşadı mı bu topraklar?"

“Bir milleti böyle bölen bir akıl yaşadı mı bu topraklar? Hayır. Bunların dışında hiç kimse, bu millete böyle bir şey yaşatmadı. Onun için bu açık ve net söylüyorum altını çizerek: Bu milletin her ferdine hukuksuzca davranan herkes, sıfatı ne olursa olsun, kısa bir süre sonra yaptıkları adaletsizliklerin, hukuksuzlukların, vicdansızlıkların hesabını millete de verecek, hukukun önünde de hesabını verecek kardeşim. Bu kadar net. Öyle bir verecek ki; adaletsizlik yaptıkları hukuksuzlukları bir daha bu topraklarda kimse yapmaya cesaret edemeyecek. Milletin verdiği sıfatı, arkasına aldığı güçle istismar edenlerle, bu millet, sandıkta hesabını görecek. Sonra da adaletli bir yargı süreci, herkesin yargılanarak, yargı önünde hesap vermesini sağlayacak. O bakımdan diyorum ki; aklınızı başınıza toplayın. Milletini, vatanını seven, hukuka uygun, insan haklarına uygun bir uygulamayla görevinizi yapın. Hem kayyum atayacaksınız hem kayyumun yardımcılarına, AK Parti'den devşirme insanları atayacaksınız, meclis üyelerini belediyeye sokmayacaksınız. Ben size bir şey söyleyeyim mi? O meclis üyelerinin sayısı, AK Partili meclis üyeleri fazla olsaydı, çoktan yapmışlardı o mecliste seçimi. Böyle bir şey olmaz. Böyle bir vicdansızlık olmaz.”

"Yaptıkları kötülüklere rağmen hizmet etmeye devam ediyoruz"

“O bakımdan biz, ona rağmen, bu yaptıkları kötülüklere rağmen hizmet etmeye devam ediyoruz. AK Partiliymiş, MHP'liymiş, CHP'liymiş, bakmıyoruz; onlara aynı, eşit, kimin hakkıysa, kimin ilçesi daha fazla zarar görmüşse, yardımlarımızı adaletli yapıyoruz. Ben, bunların trajikomik bir adaletsizliğini daha anlatayım mı size? Komik bu, çok komik. Bu senenin 31 Mart'ında yerel seçim yaşadık ya İstanbul'da. Yerel seçimden 20 gün önce, tam 1 milyar 100 milyon lirayı Cumhurbaşkanlığı’nın ödeneğinden, İstanbul'daki AK Partili belediyelere para dağıttılar biliyor musun? Niye biliyor musunuz? Ekrem İmamoğlu'nu yensinler diye. Kimin parasını? Sizin paranızı, Cumhurbaşkanlığı hesabından onların hesabına yolladılar. Adaletsizliği yaptıkları için bunu söylemedim. Ne yaptılar biliyor musunuz? O parayı yollarken, bir belediyeye yollamadılar. Kime biliyor musunuz? MHP'li belediyeye yollamadılar. Yani adaletsizlik o kadar ruhlarına işledi ki, o dönemde ittifak oldukları MHP'ye bile vermediler. Elleri titredi, veremediler. Bunlar garip insanlar. Allah bunları ıslah etsin.”

"Bunların adaletsizliğini en iyi Hataylılar biliyor"

“Bunların adaletsizliğini en iyi kim biliyor biliyor musunuz? Hataylılar biliyor. Depremin en acı gününde, en acı zamanında sizlere, ‘Oy vermezseniz hizmet de olmaz’ dedi mi? Bu var ya, bir millete asla denmeyecek bir sözdür. Yahu oy için bu denir mi? Benim milletim mutlu olsun, huzurlu olsun, şu anda gökten zenginlik insin size, bütün şu memleket abat olsun, ıslah olsun; Ekrem İmamoğlu bütün seçimleri kaybetsin kardeşim. Aynen böyle. Böyle bir akıl olur mu? O seçim kazanacak diye! Kardeşiniz, hemşeriniz, Hatay'ı şuraya koymuş, zihninden hiç çıkarmayacak, sizin ve bütün deprem bölgesindeki insanlarımızın bu yokluğu, bu huzursuzluğu, bu mutsuzluğu bittiği gün, benim de başım öne eğik olmayacak, başım dik olacak. Allah, benim başımı size dik göstersin. Bugüne kadar Allah, bana verdiğimiz sözleri yerine getirmeyi nasip etti. Şimdi bundan sonra da sözüm şu olsun: Aklını ve kalbini kötülüklere rehin bırakanlar için, göreceksiniz bundan sonra tek bir gün huzurlu günleri olmayacak. Ve inanın bugüne kadar ‘sevgi kazanacak, adalet kazanacak’ diye hep dua ettim. Bundan sonra da haktan, hukuktan, adaletten ayrılmadan, güzel vatanımıza, kesinlikle bundan sonra da sevgiyle, saygıyla, hukukla, adaletle yaşamak için hep beraber mücadele edeceğiz. Ben, şu güzel çocuklarımıza, pırlanta gibi gençlerimize layık olmak için çok çalışacağım. Bütün bu getirdiğimiz ekipman, belediyelerimize ve milletimize hayırlı uğurlu olsun.”

İmamoğlu, konuşmasının ardından CHP Kadın Kolları Genel Başkanı Asu Kaya, Adıyaman Belediye Başkanı Abdurrahman Tutdere, Defne Belediye Başkanı Halil İbrahim Özgün, Kartal Belediye Başkanı Gökhan Yüksel ve Beylikdüzü Belediye Başkanı Mehmet Murat Çalık’ı da yanına davet ederek anı fotoğrafı çektirdi.

Kaynak:ANKA

Öne Çıkanlar