İmamoğlu'ndan Erdoğan'a yanıt: Milletin parasını millete veriyorum
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, şehrin 11 ilçesine kazandırılan 11 yeni Yuvamız İstanbul kreşinin açılışını, çocuklarla birlikte yaptı. Karnaval havasında geçen açılışta konuşan İmamoğlu, “Maalesef, bizden önceki 20- 25 yılda, tek bir kreş dahi İstanbul'a açmayan bir yönetim vardı. Onca yıl tek bir kreş açmayan bu yönetim, şimdi sanki sıfırdan başlayacakmış gibi, kreş açmayı şehre vadetmeyi en önemli vaatlerinden birisi olarak dile getiriyor. Buna ben ne yapıyorum? Vallahi de billahi de seviniyorum. En azından böylesi önemli bir projenin ne kadar mega bir proje olduğunu, ne kadar büyük bir proje olduğunu anlayabilmişler. Bizim yarışımızın adı, başkalarının yaptığı gibi, bir siyaset yarışı değil. Bizim yarışımızın tek adı var. Vallahi de billahi de milletine hizmet yarışı. Bu konuda da ben şahsen iddia ediyorum ki; beni geçecek bir belediye başkanı Türkiye'de yok. Başkası da desin ki ‘Ben daha çok koşacağım.’ Başımın üstünde yeri var” dedi.
İBB, kurum tarihinde sıfır olan kreş sayısını, İmamoğlu döneminde, bugün 11 farklı ilçede açılışı yapılan 11 yeni kreşle birlikte, 100’e çıkardı. Açılışları, Yenikapı Dr. Mimar Kadir Topbaş Gösteri ve Sanat Merkezi’nde gerçekleştirilen 11 kreş için düzenlenen etkinlik, karnaval havasında geçti. İBB kreşlerinde eğitim gören çocuklar etkinliği, kendileri için oyun bahçesi şeklinde tasarlanan alandan izledi. İkramlar ve palyaçolar eşliğinde ağırlanan çocuklar, salona el ele giren İmamoğlu ve eşi Dr. Dilek Kaya İmamoğlu’na sevgi gösterilerinde bulundu. İmamoğlu çifti, renkli görüntülerin yaşandığı etkinliği, kreş çocuklarının arasında izledi. Etkinlikte ilk sahneyi yine çocuklar aldı. Eğitmenleri eşliğinde sahneye çıkan minikler, Şubadap Çocuk’un, “Özgürlük” ve “Neşeli Bir gün” isimli şarkılarıyla coştu.
Çocuklar sahnedeyken mikrofona davet edilen İmamoğlu, miniklerin arasında yaptığı konuşmasında şunları söyledi:
Çocuklarımızın geleceğini düşünmek bir yönetici için en kutsal görev
Çocukların olduğu yer, bir anda böyle çok keyifli, çok moralli bir hal alıyor. Çocuklarımızın geleceğini düşünmek, onun için bir şeyler yapabilmek, bir yönetici için belki de en kutsal görev. Çocuklarımızla bir arada olmaktan, o çocuklarımızın çok kıymetli anneleriyle, babalarıyla ve sevgili öğretmenleriyle birlikte olmaktan, çok mutluyum. Sevgili çocuklarımızın huzurunda söylemek istiyorum. Onların o sımsıcak, tertemiz kalplerinin ve zihinlerinin önünde,5 yıldır, özellikle bu çocuklarımıza mahcup olmamak için, inanınız gece-gündüz çok çalışıyoruz. Ve hiçbir siyasi hesabın, hiçbir çıkar grubunun gözetilmediği, inanın tümüyle tertemiz ve bereketli bir bütçeyle, muazzam işler yapıyoruz. Bu anlamda emeği geçen çok dostlarım, yol arkadaşlarım var. Ve bu işler arasında bu süreci yönetirken, bizi en fazla gururlandıran, içimizi en çok ısıtan, bu Yuvamız İstanbul ve Yuvamız İstanbul'un çocuklarının kullandığı o güzel kreşlerimiz, bizi çok mutlu ediyor. Onun ayrı bir yeri var.
“Vallahi billahi milletin parasını millete veriyorum”
Allah aşkına; bütün bu hizmetleri verirken kime, bir kişiye bile, partisini sorduk mu? Düşüncesini sorduk mu? Başka bir şeyi sorduk mu? Sormayız. Bizim insanımız aynı. Bizim insanımız, bizim insanımız, bizim annemiz. Bu evlatlar, bu çocuklar, anneleri, babaları var. Allah o annelere, bu çocukların güzel geleceklerini görmeyi nasip etsin. Onların mutluluklarını nasip etsin. Ama ya bu şehrin çocukları ya bizim çocuklarımız? Onun için hangisine ayırt edebiliriz? Öyle bir şey yok. Birileri, bazı ailelerin çocuklarını seçerek, tek bir kişiye 150-200-250 bin dolar burs verip, yurt dışına, Amerika'ya, oraya buraya gönderip, sonra onu 5-10 yıl sonra da milletvekili yapıyor olabilir. Ama Allah şahit; biz, milletin her evladını evlat kabul ediyoruz. Şehrin hangi imkanı varsa da onu dağıtıyoruz. Bunu her yerde anlatacağım, sıkılmadan. Kürsüye çıkıp dedi ki… Bunu bize bakarak söyledi, milletimize bakarak söyledi. ‘Sen’ dedi, ‘Anne Kart verecekmişsin, -ben ilave yapıyorum, süt dağıtacakmışsın, kreş yapacakmışsın- kimin parasını kime veriyorsun’ dedi. Ben de o kadar temiz bir cevap verdim ki: ‘Vallahi billahi milletin parasını millete veriyorum’ dedim. Milletin parasını millete ve milletin evlatlarına vermeye de aralıksız devam edeceğiz.
Vallahi de billahi de seviniyorum
Biz, böylesi bir hizmeti, hiç gündeminde olmayan bir siyasal süreçte, bütün Türkiye'nin gündemine, hatta bir kısım adayların bile gündemine dahil etmekten de mutlu oluyoruz. Çocukların eşitlenmesi, çocukların eşit ve adil bir biçimde eğitim alabildiği bir ortamın var edilmesi, bizim en önemli görevlerimizden birisidir. Çünkü bu prensip, Cumhuriyetin prensibidir. Biz, Cumhuriyetin bize söylediğini yapıyoruz. Çocuklarımızı eşitliyoruz. Cumhuriyet, bu topraklarda yaşayan her çocuğa, eşit fırsatlar sunan rejimin adıdır. Cumhuriyet, yöneticilerin eğitimde fırsat eşitliğini sağlamayı kendilerine en önemli vazife olarak bildikleri rejimin adıdır. Ama maalesef, bizden önceki 20-25 yılda, tek bir kreş dahi İstanbul'a açmayan bir yönetim vardı. Onca yıl tek bir kreş açmayan bu yönetim, şimdi sanki sıfırdan başlayacakmış gibi, kreş açmayı şehre vadetmeyi en önemli vaatlerinden birisi olarak dile getiriyor. Buna ben ne yapıyorum? Vallahi de billahi de seviniyorum. En azından böylesi önemli bir projenin ne kadar mega bir proje olduğunu, ne kadar büyük bir proje olduğunu anlayabilmişler.
Zannettiler ki ekrem imamoğlu bunu vaat edecek, sonra da unutacak
Çünkü ben, şu an yanımda bulunan çocuklarımızın her birinin gelecekteki İstanbul Belediye Başkanı ya da gelecekteki bir bilim insanı ya da gelecekteki çok değerli bir eğitimci, mesleğini en iyi yapan bireyler olması noktasındaki yolculuğun başarılı çocukları olduğunu düşünüyorum. Siz, tabii bütün bunları ıskalar, devleti yönetirken böylesi önemli bir konuyu unutursanız, işte bugün komik duruma düşersiniz. Tabii biz 2019 yılında bu kreşler vaadimizi söylediğimizde, hafife aldıklarını lütfen hatırlayınız. Zannettiler ki, Ekrem İmamoğlu ve arkadaşları bunu vaat edecekler ve ondan sonra da unutacaklar. Öyle bir şey yapmadık tabii. Biz, samimiyiz. Onlar gibi, 25 yıl unutup, bugün seçimden önce -ceyiz, -cağız demiyoruz. Biz söyledik; yaptık.
Çocuğunuza, gençlere, yaşamınıza değer veren yönetim anlayışını tercih edin
Mart ayı itibariyle, 100’ü aşkın kreşimiz, İstanbul'da hemşehrilerimizin bu biricik çocuklarına hizmet ediyor olacak. Kapasiteyi böylesi devasa bir rakama çıkartmak hem de zor zamanda, zor koşullarda, bizim için çok önemli. İstanbul çocuklarının kreşe ihtiyacı var. İstanbul'un çocuklarının kreş ihtiyacını, elbette tek başına Büyükşehir Belediyesi çözemez. Buna elbette başka kurumlar da destek olmalı. İstanbul'da 14 Cumhuriyet Halk Partili belediye, kaç kreşte hizmet ediyor; geri kalan 25 belediye kaç kreşte hizmet ediyor? Buna bile baktığınızda, anlayış farkını görüyor olacaksınız. Yani neredeyse sayısının iki katı kadar belediyeye sahip olmalarına rağmen, öbür taraftaki kreş sayısının neredeyse 6-7 katı kadar kreşte de ilçe belediyelerimiz hizmet sunuyor. Bu nedir biliyor musunuz? Bu neye önem verdiğinizle ilgili bir konudur. Biz, bu şehrin çocuklarına, bu şehrin geleceğine önem veriyoruz. O bakımdan biz, buradan şunu söylüyoruz: Sevgili hemşehrilerim; çocuğunuza, hayatınıza, gençlere, yaşamınıza değer veren yönetim anlayışını tercih edin. Sizin yaşamınızla değil, sadece bir avuç insanın yaşam kalitesiyle uğraşanlara ya da ona değer verenlere önceliği o alanlara asla fırsat vermeyin.
Bizi küçümsediler
Bizi yine küçümsediler. Hatırlayınız; kreş dedik, küçümsediler. Hiç yoktu; 100’ü aşkın kreşimiz var. Tek bir yurt yatağımız yoktu çocuklarımız için, gençlerimiz için. Eylül ayı itibariyle 6000 yatağa geçiyoruz. Şu an 5 bin 200 gencimiz var yurtlarımızda. ‘Süt dağıtacağız’ dedik. ‘Hani nerede? Süt dağıtacaktınız, göremedik’ dediler. Çünkü biz, göstererek dağıtmadık. Yüz binlerce çocuğumuza süt dağıttık milyonlarca litre. ‘Burs vereceğiz’ dedik. ‘Hayır veremezsiniz ki, ‘Yasa engel’ diye bağırdınız’ dediler. Biz, bu sene tam 750 milyon lira bütçe ayırarak, gençlerimize burs verdik. Peki sadece onunla mı? İstanbul Vakfı üzerinden 3000 kız öğrencimize burs veriyoruz. Sadece onunla mı? Yine 100 bini aşkın ilk, orta, lise öğrencilerimize, destek bursu veriyoruz. Sadece o mu? Değil. Ne yazık ki kötü yönettikleri ekonominin, insanların yaşamlarını zorlaştırdığı bu dönemde dedik ki, ‘4 yaşına kadar çocuğuyla annelerimiz, bu şehirde daha huzurlu yaşasın. Onlara çocuklarıyla birlikte seyahat ederken ücretsiz ‘Anne Kartı’ vereceğiz’ dedik. Verdik. Hem de kaç tane biliyor musunuz? 650 bin annenin cebinde kart var.
Bu şehrin evlatlarını eşitleyeceğiz
Okul öncesi eğitim almayan çocukların aralarındaki fark açılıyor. Benim evladım ister Bahçelievler'de, ister Sancaktepe'de, ister Bağcılar'da, ister Silivri'de, ister Tuzla'da, ister Beşiktaş'ta, Kadıköy'de… Biz, bu şehrin evlatlarını, bu şehirde eşitlemek için bütün çocuklarımızı eşitleyeceğiz. Eğitimde eşitleyeceğiz. Fırsatta eşitleyeceğiz. Dolayısıyla başka bir fayda daha. Çocuklarımız kreşe geliyorlar. Bu gördüğünüz ortamda sadece buraya usulen genç, hanımefendi eğitimcilerimizi çıkarmadık. Bizim kreşlerimiz, aynı zamanda bir kadın istihdam merkezine dönüştü. Çünkü, aynı zamanda kreşlerimizde, gördüğünüz gibi kalpleri temiz, liyakatleriyle burada görev yapan, pırlanta gibi yüzlerce genç eğitimcimiz var. Öyle de bir faydası var. Sadece onunla da bitmiyor. Kreşlerimiz aynı zamanda annelerin, babaların daha bilinçli oldukları merkezler haline geliyor. Eğitimler yapılıyor. Buluşmalar yapılıyor. Oralar, o mahallenin toplumsal olarak moral bulma yerleri oluyor. Sadece onunla da bitmiyor. Kreşlerimize evlatlarını bırakan güzide annelerimiz, iş bulup çalışıyorlar. Doğru mu? Her konuda fayda, faydayı getiriyor.
Çok ses getiren kent lokantaları açtık
Biz, kreşlerin yanı sıra, çok ses getiren Kent Lokantaları açtık. Artık neredeyse 10 bine yakın insanımız, her gün orada ama öğrenci olsun ama emekli olsun ama işsiz olsun, 40 liraya 3 çeşit yemek yiyor. Aynı zamanda her Kent Lokantası, en az 12-13, yerine göre 15 kadın çalışan için de bir istihdam merkezi oluyor. Toplumda kadın emeği artarsa, o toplum zenginleşir. Aksi takdirde, yoksullukla mücadele etmeye devam ederiz. Biz, toplumun zenginleşmesinin kadının zenginleşmesinden geçtiğini iyi bilen insanlarız. Kadının istihdamdaki yerini de bu şekilde arttırıyoruz. Biz bugün Sarıyer Maden'de, Sancaktepe Meclis'te, Avcılar Tahtakale'de, Kağıthane Gürsel'de, Ataşehir Barbaros'ta, Silivri Gümüşyaka'da, Şile Kumbaba'da, Eyüpsultan Güzeltepe'de, Sultangazi Yunus Emre'de, Üsküdar Kısıklı'da, Fatih Kariye’de kreşlerimizi açıyoruz. Hayırlı uğurlu olsun.
İcraat ve yatırım yarışında yolumuza devam edeceğiz
Bizim yarışımızın adı, başkalarının yaptığı gibi, bir siyaset yarışı değil. Bizim yarışımızın tek adı var. Vallahi de billahi de milletine hizmet yarışı. Bu konuda da ben şahsen iddia ediyorum ki; beni geçecek bir belediye başkanı Türkiye'de yok. Başkası da desin ki ‘Ben daha çok koşacağım.’ Başımın üstünde yeri var. Yarışın en güzeli, hizmet yarışı. Hizmette yarışırken, kimseyi rakip görmezsin. Ama siyasette yarışırken, herkesi kötü görürsün, herkesi rakip görürsün. Ben hizmette yarışan bir karaktere sahip olduğum için, vallahi billahi hiç kimseyi rakip görmüyorum. Yani ‘Rakipsizim’ demek istemiyorum, yanlış anlamasın kimse. Rakip görmüyorum. Hizmette yarışalım, hizmette koşalım. Güzel konuşalım. Milletimizin lehine uzlaşalım, anlaşalım. İşte bu yönüyle icraat ve yatırım yarışında yolumuza devam edeceğiz. Bizim yarışımız, adalet ve eşitlik yarışıdır. Ben bu koşuyu yaparken, bu yüreği ortaya koyarken, 7/24 çalışırken, kalbimdeki sesin ifadesini şöyle söyleyeyim. Niçin biliyor musunuz? Burada bulunan birçok yol arkadaşımın, vatandaşımın da hikayesinde vardır. Ben, Türkiye Cumhuriyeti’nin 40 haneli bir köyünde doğarak, bugün İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı yapabiliyorsam… Tabii ki annemin, babamın bana büyük emeği var. Ama bana en büyük emeğin, Atatürk'ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti'nin emeği olduğunu biliyorum. Beni bugüne getiren Cumhuriyetimizin, devletimizin ve onu var eden milletimizin evlatlarına hizmet etmek de benim en büyük sorumluluğum, en büyük borcumdur. Allah'ım beni size mahcup etmesin. Bu çocuklara mahcup etmesin. (ANKA)