Ece Gürel’in ardından gündem olmuştu: Kuantum şifacılığın ortaya çıkışında antikomünizm mi var?
Gazete Pencere- İstanbul, Kağıthane Gültepe Mahallesi'ndeki evinden 2 Mart Pazar günü gezmek için Belgrad Ormanı'na gideceğini söyleyerek çıkan Mimar Ece Gürel kaybolmuş, yakınlarının ihbarı üzerine ormanda çok sayıda arama kurtarma ekibinin katılımıyla geniş çaplı arama çalışması başlatılmıştı.
Ece Gürel'in cep telefonu ve bazı kişisel eşyalarına, 4 Mart'ta Belgrad Ormanı'nda yürütülen arama çalışmaları sırasında ulaşılmış, ekiplerin 4 gün süren çalışması sonucu dün gece saat 01.15'te sarp ormanlık alanda bulunan Gürel, Maslak Acıbadem Hastanesi'ne kaldırılmıştı.
Uzun süre soğukta kaldığı için hipotermi geçirdiği belirlenen Ece Gürel'in tedavisi sırasında bir süre kalbi durdu. Doktorların müdahalesinin ardından yeniden hayata döndürülen Gürel, entübe edilerek yoğun bakım servisine alındı.
Ece Gürel yapılan müdahalelere rağmen hayatını kaybetti.
Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu, Ece Gürel'in ölüm nedeninin hipotermi olduğunu açıkladı.
Bakan Memişoğlu, "Ece Hanımı kaybettik. Hipotermisi vardı. Tüm çabalarımıza rağmen kurtaramadık. Ailesine sabırlar diliyorum" dedi.
Belgrad Ormanı’nda kaybolduktan sonra sağ olarak bulunan ancak hastaneden hayatını kaybeden Ece Gürel’in montunu çıkarmış halde bulunması sosyal medyada çok konuşuldu. Olay “ritüel” üzerinden açıklandı. Ancak gerçekte hipotermi geçirenlerde mont çıkarma ve soyunma görünen bir durumdu.
Bursa’da yaşayan Hale Nur Özen, Ece Gürel’in hocasını olduğunu söyleyip “cadılık eğitimi” verdiği öne sürdü. Hale Nur Özen hakkında 'halka yanıltıcı bilgiyi alenen yayma', 'nitelikli dolandırıcılık' ve 'Vergi Usul Kanunu’na muhalefet' suçlamasıyla yakalama kararı çıkardı. Özen, bugün Bursa polisi tarafından yakalanarak gözaltına alındı.
Ece Gürel’in astroloji ve buna benzer ilgi alanları “Kuantum şifacılık” konusunu gündeme getirdi. Peki, bu nasıl ortaya çıktı?
‘Kuantum şifacılık zırvaları antikomünizm uğruna pompalandı’
Gazeteci Çağla Üren, “Kuantum şifacılık” konusunun komünizme karşı yürütülen kara propaganda kapsamında çıktığını belirtti.
“Kuantum şifacılık zırvalarını antikomünizm uğruna pompaladıklarını biliyor muydunuz? Hatta olayların George Orwell ile de dolaylı bir bağlantısı var” diyerek şunları anlattı:
“Kuantum mistisizmi denen akımlar aslında mekaniğin Kophenag yorumunun ortaya atıldığı dönemde Einstein, Bohr, Schrödinger ve diğerlerinin yürüttüğü bilinç tartışmalarına uzanıyor. Ancak bugünkü halini New Age inançlarının popüler olduğu 70'lerde almaya başlıyor.
1970’lerin başında bugün Batı kültürünü sarmalayan New Age kültürü, parapsikolojik fenomenlerin kuantum mekaniğiyle açıklanabileceğini öne süren bazı yazarların kitaplarından yola çıkarak kendi tuhaf uygulamalarını kuantum fiziğine ve felsefeye içkin fikirlerle birleştirmeye başladı.
1975’te Kaliforniya Üniversitesi Berkeley’de yüksek lisans öğrencisi olan iki fizikçi Elizabeth Rauscher ve George Weissmann tarafından kurulan Fundamental Fysiks Group, “kuantum teorisinin felsefi sonuçlarını” araştırmak üzere her cuma toplanıyordu. Grubun tartıştığı konular arasında kuantum mistisizmi de vardı.
Parapsikolojik fenomenlerle kuantumu birleştirmeye çalışan yazarların başında da Arthur Koestler geliyordu. Koestler aynı zamanda Batı’nın en ünlü anti-komünist entelektüellerinden biriydi.
“Tesadüfün Kökleri” (The Roots of Coincidence) kitabı, bugün New Age’in sarıp sarmaladığı düşüncelerin tam anlamıyla ilham kaynağı oldu. Koestler, 1931’de Almanya Komünist Partisi’ne katılmış, 1938’de Stalin’i eleştirerek partiden ayrılmıştı. 1940’ta Birleşik Krallık’a taşınıp uluslararası ün kazandığı anti-totaliter romanlarını yazmaya başladı.
1949’da Koestler, Britanya’nın Bilgi Araştırma Departmanı adlı, Soğuk Savaş dönemi anti-komünist propaganda biriminde gizlice çalışmaya başladı. Bu birim, yazarın faaliyetlerini finanse ederken, eserlerini de yeniden yayımladı.
Koestler’in Britanya hükümetiyle ilişkisi o kadar güçlüydü ki, iddiaya göre onları popüler bir anti-komünist sol edebiyat dizisi yaratmaya teşvik eden de oydu. Nitekim Koestler, bu edebiyatın en tanınmış temsilcilerinden George Orwell ile de sıklıkla beraber anılır.
1972’de Britanya İmparatorluğu Nişanı alan Koestler adına 1985’te Edinburgh Üniversitesi’nde bir araştırma birimi kuruldu: Koestler Parapsikoloji Birimi!!! Bir üniversitede!!
İlk bakışta hayret verici olsa da bilim-irfan yuvası olarak gördüğümüz üniversitede Conjuring (Korku Seansı) serisini anımsatan bir parapsikoloji birimi oluşturulmuştu. Mistik olayların incelendiği bu birim, Birleşik Krallık’taki tek parapsikoloji kürsüsüydü.
Bu arada Koestler’in yukarıda bahsettiğimiz kitabı ve diğer bazı çalışmalarını yazma amaçlarından biri de bugünkü anlayışımızla evrim teorisini, yani “modern evrimsel sentez”i çürütmekti.
Kabaca açıklamamız gerekirse bu sentez, Evrim Teorisi’nin Darwin’in ileri sürdüğü şeklinden ibaret olmadığını göstererek evrimsel biyolojinin gerçek bir bilim sahası olarak görülmesini sağladı. Bu sentezden doğan popülasyon genetiği, modern bilimin en güçlü sahalarından biri olarak çalışmalarını sürdürüyor ve biz de dâhil olmak üzere tüm türlerin nereden geldiğini, nasıl geldiğini ve şu anda nasıl değiştiğini açıklamayı başarıyor.
Koestler ise modern sentezin yumurtalar veya gözler gibi karmaşık yapıları açıklayamadığını iddia ediyordu. Mistisizm ve paranormal olaylara hayranlık, Koestler’in çalışmalarının çoğuna ilham kaynağı olmuştu. Böylece yazar; duyu, dışı algı, psikokinezi ve telepati gibi paranormal fenomenler üzerinde çalıştı. Daha da ilginci, kendisinin, havaya yükselme deneyleri gibi işlerle uğraştığı da biliniyor.”
Ece Gürel soruşturmasında yeni gelişme: ‘Cadılık eğitimi’ veren kişi için gözaltı kararı
Kaynak:Haber Merkezi