Depremde kol ve bacağını kaybeden fizyoterapist, protezli hastalar için çalışıyor
Kahramanmaraş'ta, geçen yıl 6 Şubat'ta meydana gelen depremde enkaz altında kalıp, 48 saat sonra kurtarıldıktan sonra sağ kolu ile sağ bacağı ampute edilen fizyoterapist Zeynep Büyükardıç (32), tedavisinin ardından Gaziantep'e yerleşti ve belediyenin protez merkezinde göreve başladı. Yaşadığı zorlu süreci atlatan ve şimdi çoğunluğu depremzedelerden oluşan protezli hastalara destek olan Büyükardıç,"Depremden önce de hepimiz birer engelli adayıyız diye düşünürdüm. Şimdi bunu yaşıyorum" dedi.
Kahramanmaraş’ta fizyoterapist olarak çalışan Zeynep Büyükardıç, 6 Şubat 2023'te meydana gelen depreme Trabzon Caddesi’ndeki Serçin Apartmanı'nda yakalandı. Binanın yıkılması ile birlikte enkaz altında kalan Büyükardıç, 48 saat sonra kurtarılıp hastaneye kaldırıldı. 9 ay hastanede tedavi gören Büyükardıç’ın, üzerine kolonların düşmesi nedeniyle sağ kolu ve sağ bacağı ampute edildi.
Proteziyle uzun süre çalışan Büyükardıç, tedavisinin dışında gösterdiği gayret sayesinde kısa sürede günlük işlerini tek başına yapmaya başladı. Büyükardıç, tedavisinin ardından Gaziantep'e geldi ve mesleğine Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı Ortez-Protez Uygulama Merkezi’nde yeniden başladı.
Depreme Kahramanmaraş’ta klinik olarak da kullandığı evinde yakalandığını anlatan Zeynep Büyükardıç, "İki gün enkaz altında kaldım. Depremde sağ kol ve sağ bacağımı kaybettim. Tedavi sürecinde 9 ay hastanede kaldım. Hastaneden çıktıktan 2 ay gibi bir süre sonra burada işe başladım. Mesleğimi ve çalışmayı çok özlemiştim. Mesleğimi yapıyor olmak özgüvenimi yeniden yerine getirdi. Çünkü ampute olduktan sonra evde oturmak bağımlı hale gelmek çok zor bir şey. Yeniden hayata katılmak, çalışmak, ekonomik özgürlüğümü elime almam çok önemliydi' dedi.
'Bir gün insanın başına gelebiliyormuş'
Depremden önce engelli bireylere de hizmet verdiğini dile getiren Zeynep Büyükardıç, bunun bir gün gerçekten her insanın başına gelebileceğini anladığını belirterek, şöyle konuştu:
"Ben depremden önce pediatri alanında çalışıyordum. Engelli çocuklarla 8 yıl çalıştım. Her zaman; 'Hepimiz bir engelli adayıyız' derdim. Ama buna inanarak söylediğimi düşünmüyorum. Ve şu anda herhangi bir engeli olmayan insanlar da buna inanmayarak söylüyor. Ama bir gün gerçekten insanın başına gelebiliyormuş. Ben bunu yaşadım, gerçekten çok ağır bir deneyim oldu. Ampute hastalarla da çalıştığım dönem oldu. Engelli hastalarla çalıştığımdan benim için zorlukları aşmak bir görev gibi geliyordu. İnsanların bakış açısı değişebiliyor bu duruma karşı. Ampute olmuş bireylerin engelli birisinin yani benim tedavi edip edemeyeceğim yönünde şüpheye düşeceklerini düşünmüştüm. Ama tam tersi oldu. Çünkü ben onları anlıyorum onlar beni anlıyor. Ben onlar için bir rol model teşkil ediyorum. Bir birimimizi çok iyi anlıyoruz. Onlardan daha önce protez kullanmaya başladığım için protezle ilgili yaşanabilecek problemi önceden deneyimlediğim için her şeyi daha önceden öngörebiliyorum ve ona göre tedaviyi şekillendirebiliyorum.”
‘En çok koşturmayı özledim’
Depremden önce çok sosyal bir yaşamı olduğunu anlatan Büyükardıç, geçmişe dair en çok özlediği şeyin koşuşturmaca olduğunu söyledi. Hayatın her zorluğa rağmen devam ettiğini ve herkesin bir şekilde ayağa kalkması gerektiğini aktaran Büyükardıç, sözlerini şöyle tamamladı:
"Depremden önce çok fazla hareketli bir insandım. Bağımsız yaşıyordum. Depremden sonra tabi ki bu protez sizi ister istemez yavaşlatıyor. Ben en çok koşturmayı özlüyorum. Rahatça hareket edebilmeyi özlüyorum. Şimdi her şeyi düşünmek zorunda kalıyorsun. Bir yere gittiğinizde kafeye, arkadaşınızın evine gittiğinizde merdiven var mı asansör var mı diye düşünmek zorunda kalıyorsunuz. Eskiden hiçbir şey düşünmeden yaşamanın yanında şimdi her şeyi düşünerek yaşamak biraz zor. Açıkçası benim de hayattan vazgeçtiğim dönemler oldu. Çünkü biz çok zor bir travma atlattık. Ama biz eğer çabalamazsak motive etmezsek açıkçası kimse bizi ayağa kaldıramaz. Ne en iyi doktorlar ne aile ne en iyi protez ne de en iyi fizyoterapist kimse bizi ayağa kaldıramaz biz çabalamadığımız sürece. Bence hayata tutunmak için kendimizi motive etmeliyiz. Kaldığımız yerden devam etmemiz gerekiyor. Birilerine bağımlı olmak yerine bağımsız olmak için yeniden kendilerini motive edip yürümeye başlamak gerekiyor. Sonrasında her şey o kadar güzel gelişiyor ki yeniden işe başlayabiliyorsunuz, evlenebiliyorsunuz, çocuk sahibi olabiliyorsunuz. Bunların hiçbiri imkansız değil. Her şey daha güzel olabiliyor. Bu yüzden hayata küsmemek lazım."