Cumhurbaşkanı adaylarının, TRT’deki propaganda konuşmaları yayımlandı
Cumhurbaşkanları adayları seçmenlere TRT ekranlarından seslendi. Erdoğan, “dünyevi bir şey istemediğini” söylerken, Kılıçdaroğlu, elektriği kesilen vatandaştan bahsetti. Oğan, Suriyeli mültecileri ülkelerine göndereceğini belirtirken, İnce hem muhalefeti hem de iktidarı hedef aldı.
Millet İttifakı'nın Cumhurbaşkanı Adayı ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhur İttifakı'nın Cumhurbaşkanı Adayı Tayyip Erdoğan, Ata İttifakı'nın Cumhurbaşkanı Adayı Sinan Oğan ve Memleket Partisi'nin Cumhurbaşkanı Adayı Muharrem İnce'nin propaganda konuşmaları TRT'de yayımlandı.
Erdoğan, TRT’deki propaganda konuşmasında; “Siyasette 40 yılı, Başbakan ve Cumhurbaşkanı olarak ülke yönetiminde 20 yılı devirmiş bir kardeşiniz olarak başka herhangi bir dünyevi hırsımın olmayacağını herhalde sizler de takdir edersiniz. İşte bunun için diyorum ki 14 Mayıs’ta tercihinizi Türkiye Yüzyılı’ndan yana yapın” dedi. Kılıçdaroğlu, “TRT son 7 yılda beni sadece bir kez davet etti. Ben bu kez bana ayrılan süreyi milletin televizyonunda, sesi kısılan, hikayeleri anlatılmayan milyonları bilin diye, gerçekleri duyun diye kullanmak istedim. Çünkü bu seçim onların seçimi. Bu seçimde onlar aday" dedi. ATA İttifakı adayı Sinan Oğan; önceliğinin mültecileri ülkesine göndermek olduğunu söylerken, Memleket Partisi Genel Başkanı ve cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce de, "Ne cumhur ne millet, tek yol memleket diyoruz” dedi
"DEVLETİMİZİN TELEVİZYONUNUN, SİZDEN GİZLEDİĞİ GERÇEKLERİ ANLATACAĞIM"
Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
“Sevgili halkım, TRT siyasal iktidardan bağımsız kamu yayıncılığı yapmak üzere kurulmuştur. Halk doğru, tarafsız ve gerçek habere ulaşsın diye, halk için var. Ancak bugün TRT iktidar partisinin yayın organı haline geldi. Oysa haber alma özgürlüğü temel haklardandır. Bu hak demokratik toplumlarda toplumun doğru bilgi edinmesini sağlar. TRT her gün kendi ilkelerine ve mevzuatına aykırı yayın politikası ile suç işliyor. Halkın vergileri ile ayakta kalmasına rağmen iktidarın güdümünde, iktidarın propagandasını yapıyor. Atanmışlar, taraflı yayıncılıkla halkın haber almak hakkını ihlal ediyor. TRT gerçekleri halktan gizliyor.
Peki, TRT sizlerden asıl neyi gizliyor. Bugün, propaganda yapmak için karşınızda değilim. Devletimizin televizyonunun sizden gizlediği gerçekleri anlatacağım. Bana ayrılan zamanı gerçek insanların, gerçek hikayelerini anlatmak için kullanacağım. Bugün onların sesi olacağım. Bugün ben susuyorum, konuşma sırası onlarda. Geçen yıl Ankara’da elektriği kesilen İbrahim’e misafir oldum. İbrahim Bey bana ‘Çocuk Esirgeme Kurumunda büyüdüm, çöp toplayarak geçindim, şimdi simit satıyorum. Elektriğim kesik’ dedi. TRT size faturalarını ödeyemedikleri için, karanlığa mahkum edilen milyonlarca vatandaşımızı gösterdi mi? Göstermedi.
Bartın maden faciasında hayatını kaybeden Rıdvan’ın ailesini ziyaret etmiştim. Oğlu Emrullah’ın keder dolu gözleri bıçak gibi kalbime saplandı. TRT hayatını kaybeden 41 maden işçisinin hikayelerini haber yaptı mı? Yapmadı. Tedbirsizliği, denetimsizliği, hesap verilmeyen aileleri, işçisinin can güvenliğini sağlayamayanları anlattı mı? Anlatmadı.
Şanlıurfa’da iktidar partisi adayının kardeş ve akrabaları tarafından, eşi ve 2 evladı öldürülen, adalet aramak için yılladır nöbet tutan Emine Şenyaşar’a sarıldım. Emine Hanımın bitmeyen gözyaşlarını TRT halkımıza gösterdi mi? Göstermedi.
8 Şubat’ta Hatay Samandağ’daydım. ‘İçeride annem, abim ve babam var. Ses veriyorlar. Termal kamerada ısı da var. Ama girecek ekipman yok’ diye bize feryat eden gencimizi TRT’nin ekranında gördüğünüz mü? Görmediniz. ‘Devlet nerede, AFAD nerede?’ diye bağıran vatandaşlarımızın görüntüleri yayınlandı mı? Hayır, yayınlanmadı. Ekmeğini çöpten çıkaran, ekmek teknesi gasp edilen kağıt işçilerinin deposuna gittim. Çaylarını içtim. Baver Bey, uğradığı haksızlığı bana anlattı. Çok üzüldüm. Bana ‘Üstümüz kirli olabilir ama içimiz gül bahçesi’ diyen kağıt işçilerinin yaşadıklarını TRT size anlattı mı? Anlatmadı.
Ergenekon kumpası ile canına kastedilen Kuddusi Okkır’ın evine gittim. Beni metanetle karşılayan Sabriye Okkır hanımı gördüğünüz mü ekranlarınızda? Görmediniz. ‘Süt veren ineğimi kestirip, kredi ödüyorum’ diyen Meliha Hanımı peki? Onu da görmediniz. TRT halkımıza 73 yaşında Kazdağları’nı savunan Hanife Hanımı, suyunu, toprağını yani yaşamı korumak için can ve başla mücadele eden vatandaşlarımızı gösterdi mi? Göstermedi.
KPSS’de derece yapmasına rağmen atanamayan Salihcan’ın hikayesine yer verdi mi, sözde haberlerinde? Vermedi. Sokakta uyuşturucu torbacıları tarafından Ülkücü hareketin en değerli evlatlarından biri olan ve hunharca katledilen Sinan Ateş’in eşi ve bebeklerini gösterdi mi? Ateş ailesinin hikayesini dinlediniz mi hiç TRT’de? Dinleyemediniz. Gezi Parkı davasında haksız yere hapis yatan şehir plancısı Tayfun Kahraman tutuklandı. Cezaevine girmeden önce kızı Vera’ya son sarılışını gördünüz mü? Görmediniz. Göstermediler.
"TRT SON 7 YILDA BENİ SADECE BİR KEZ DAVET ETTİ"
TRT son 7 yılda beni sadece bir kez davet etti. Ben bu kez bana ayrılan süreyi milletin televizyonunda, sesi kısılan, hikayeleri anlatılmayan milyonları bilin diye, gerçekleri duyun diye kullanmak istedim. Çünkü bu seçim onların seçimi. Bu seçimde onlar aday. Ekmeği, suyu, geleceği çalınmış 85 milyon aday. Kaybolan neşesine yeniden kavuşmak isteyen herkes aday. Her birimiz refah, huzur ve adalet hasretiyle, hakça ve insanca yeni bir düzen kurmak için adayız. 14 Mayıs’ta sadece bana oy vermeyeceksiniz, adalet arayan herkese oy vereceksiniz. Bu ülkenin onuru ile çalışan ama geçinemeyen insanlarına oy vereceksiniz. Kendiniz, sevdiklerini ve geleceğimiz için oy vereceksiniz. Bu çürük düzeni sizler değiştireceksiniz. Hak ettiğimiz düzeni hep beraber kuracağız. Unutmayın sevgili halkım birleşe birleşe kazanacağız.”
“HERHANGİ BİR DÜNYEVİ HIRSIMIN OLMAYACAĞINI TAKDİR EDERSİNİZ”
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da şunları söyledi:
“Bu zorlu süreçte karşılaştığımız her sıkıntının üstesinden sizlerin desteği ve duasıyla geldik. Elbette, eksiklerimiz, hatalarımız olmuştur. Ama samimiyetle ve tüm gücümüzle, eser üretmek, hizmet vermek için çalıştığımızı kimse inkar edemez. Sizlerden aldığımız destekle, ülkemize Cumhuriyet tarihinin tamamını katlayan eserler kazandırdık.
Türkiye’nin son 21 yılında hayata geçirdiğimiz reformlarla sadece ülkenin demokrasi ve kalkınma altyapısının eksiklerini tamamlamakla kalmadık. Bizim asıl başarımız, tarihi bir zihniyet devrimini gerçekleştirmek oldu. Bu öyle bir devrim ki kökeninden, inancından, mezhebinden, meşrebinden dolayı kendini ülkesinden ve devletinden dışlanmış hisseden her ferdi kucakladı. Her bir insanımızı, tüm farklılıklarının ötesinde, Türkiye ortak paydasının ayrılmaz bir parçası haline getirdi. Mardinli Aziz Sancar hocamız Nobel Ödülü’nü kazandığında kimse ona kökenini, şehrini, anasının babasının mesleğini, kıyafetini sormadı. Hataylı Uğur Şahin, küresel salgına karşı en etkili aşıyı geliştirdiğinde kimse onun nereden geldiğine, nerede yaşadığına bakmadı. Yozgatlı Rıza Kayaalp, güreşte üst üste şampiyonluklar kazandığında, kimse ona nereli olduğunu, kimlerden olduğunu, nerede büyüdüğünü sormadı. Trabzonlu Selçuk Bayraktar, dünya savunma sektöründe çığır açan işlere imza attığında kimse onun dedelerinin peşine düşmedi…
Şimdi de aynı anlayışla Türkiye Yüzyılı’nı milletimizin ortak hayali olarak inşa etmeye hazırlanıyoruz. Ülkemizin bugün geldiği seviyede emeği, alın teri, zihin çabası, katkısı olan herkesi hiçbir ayrım yapmadan bu hayalin etrafında kenetlenmeye davet ediyoruz. 14 Mayıs Seçimlerini, işte bu kenetlenmenin yeni bir tezahürü haline dönüştürmek istiyoruz. Dünyanın yaşadığı siyasi ve ekonomik dönüşümün, Türkiye’nin önüne açtığı fırsatları ancak bu şekilde kazanca çevirebiliriz. Geçtiğimiz 21 yılda, ülkemizin asırlık demokrasi ve kalkınma eksiklerini giderirken hep bugünlerin özlemiyle yaşadık.
Eğitimde, sağlıkta, adalette, güvenlikte, ulaşımda, enerjide, sanayide, tarımda, ticarette ülkemize kazandırdığımız altyapıyı hep bugünler için kurduk. Demokraside, hak ve özgürlüklerde ülkemizin standartlarını hep bugünler için yükselttik. Artık bu hayali gerçekleştirmenin eşiğindeyiz. Milletimiz buna layıktır. Milletimiz, kendilerini gelişmiş olarak tarif eden ülkelerde ne varsa hepsine de daha fazlasıyla sahip olmaya layıktır. Tarihimizdeki o şanlı günleri kitaplarda iç geçirerek okumak, dizilerde hayıflanarak seyretmek yerine daha iyisiyle canlandırabileceğimiz bir yerdeyiz.
14 Mayıs seçimlerini, işte bu kritik dönemecin sembolü yapmak istiyoruz. Biz hep ‘İnsanı yaşat ki devlet yaşasın’ öğüdünün izinden gittik. Biz hep Yunus’un ‘Gönüller yapmaya geldik’ düsturunun peşinden gittik. Bunun için ne mücadeleler verdiğimizi en iyi sizler biliyorsunuz. Ülkemizi vesayetin dişlilerinden, terör örgütlerinin kanlı ellerinden, darbecilerin namlularından, ekonomik tetikçilerin tuzaklarından kurtarma mücadelesi verirken, hep milletimizin selametini, ülkemizin huzurunu düşündük. 14 Mayıs’ta da sadece Türkiye’nin güvenliğinin ve huzurunun devamını, evlatlarımızın geleceğinin aydınlığını, Türkiye Yüzyılı’nın yükselişini hedefliyoruz. Siyasette 40 yılı, Başbakan ve Cumhurbaşkanı olarak ülke yönetiminde 20 yılı devirmiş bir kardeşiniz olarak başka herhangi bir dünyevi hırsımın olmayacağını herhalde sizler de takdir edersiniz. İşte bunun için diyorum ki 14 Mayıs’ta tercihinizi Türkiye Yüzyılı’ndan yana yapın. Tercihinizi güven ve istikrarın devamından yana yapın. Tercihinizi, evlatlarınızın geleceğinden yana yapın ve 14 Mayıs’ta öyle bir kazanacağız ki bu ülkenin hiçbir ferdi kaybetmeyecek. Kalın sağlıcakla.”
“BİR NUMARALI KARARNAMEM SIĞINMACILARIN GERİ GÖNDERİLMESİ”
Sinan Oğan'ın konuşması şöyle:
“Öncelikle bir cumhurbaşkanı adayı olarak sizlerin, bizlerin vergileriyle faaliyetlerine devam eden devletin yayıncılık ve haber sağlamada en önemli kurumu olan TRT’nin adaylara eşit şartlarda yer vermediğini ifade etmek isterim. TRT’nin ekranlarına çıkmışken TRT’yi size şikâyet etmek isterim. Biz, bütün adaylara eşit şekilde yer verilmesinin anayasal bir zorunluluk olduğunu ifade etmemize rağmen TRT ekranlarında ne yazık ki yeterince yer bulamıyoruz. Bizim de tam da aday olma sebeplerimizden birisi budur.
Biz, bu ülkede adaleti sağlayacağız. Biz, bu ülkede haksızlığı ortadan kaldıracağız. Hiç kimse ne cumhurbaşkanı adayı ne herhangi bir vatandaş hakkının yenildiğini düşünmeyecek. Bizim cumhurbaşkanlığımız ve ATA İttifakı’nın yönetiminde vatandaşlarımızın adalet ihtiyacı olmayacak. Devletin dininin adalet olduğu ilkesi bütün vatandaşlarımızca benimsenecek ve bu devletimiz tarafından da herkese eşit bir şekilde gösterilecektir. Demokrasinin herkese lazım olduğu, demokrasinin tüm kurum ve kuruluşlarıyla işletilmesi gerektiğini biz inşallah kendi yönetimimizde göstereceğiz. Bizim bugün bir aday olarak eşit fırsatlarda yarışamamamızı, bizim bugün cumhurbaşkanı adayı olarak ve parlamentoda milletvekili adayları olarak eşit şartlarda yarışmadığımızı belirtmek isteriz. Siz, sandık başına gittiğinizde bu eşit şartlarda yarışmayan adaylara karşı sizde lütfen tutumunuzu belirtin. Gösterin.
14 Mayıs seçimleri ülkemiz için bir kader seçimidir. 14 Mayıs’ta siz neyi oylayacaksınız? 14 Mayıs’ta öncelikle siz, bu ülkeden 13 milyon sığınmacı gitsin mi yoksa kalsın mı, onu oylayacaksınız. Sinan Oğan’a ve ATA İttifakı’na oy verirseniz; 13 milyon sığınmacı ve göçmen gidecek. Eğer diğerlerine verirseniz bir kısmı ensar, muhacir edebiyatı yapacak. Bir kısmı ‘gönüllü gönderelim’ diyecek. Ötekiler ‘davetiye çıkaralım’ diyecek. Bir tek ATA İttifakı kararlı bir şekilde sığınmacıların, kaçakların ülkelerine gönderileceği sözünü verecek. Şimdiye kadar 150 milyar dolardan fazla Türk Milleti’nin parasının harcandığı, çok sayıda suça karıştıkları halde hükümet tarafından bunların gösterilmediği, sokaklarda kadınlarımızın rahatsız edildiği, rahatça yürümediği bir sürecin sonunda biz, size şunun sözünü veriyoruz; sığınmacılar ülkelerine gidecek. Sığınmacılar ülkelerine mutlu ve mesut bir şekilde gidecek. Gerekirse zorla gidecek. Bu zorluk hukuk içinde olacak. Kaçak olarak giden bir Türk İngiltere’de yakalandığında o Türk’ü ne yapıyor İngiltere? Sınır dışına gönderiyor. Biz de aynısını yapacağız. AKP hükümeti sığınmacılara birçok ayrıcalıklar tanıdı. Hatta Türk vatandaşlarının sahip olmadığı ayrıcalıklara sahipler. Sizler, bu ülkede askerlik yapanlar, bu ülke için hayatını verenler, bu ülke için şehit olanlar hastaneye gittiğinizde para ödüyorsunuz. İlaç aldığınızda para ödüyorsunuz. Bir Suriyeli için bu bedava. Bütün bu ayrıcalıkları kaldıracağız.
Cumhurbaşkanı seçilirsem benim bir numaralı kararnamem Suriyeli’lerin ve sığınmacıların ülkelerine geri gönderilmesi. İki numaralı kararnameme bir Afet Bakanlığı kurulması olacak. Depremde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum. Çok sayıda insanımız hayatını kaybetti. Resmî açıklamalara göre; 50 binden fazla insanımız hayatını kaybetti. Biz ilk günden beri deprem bölgesindeydik. İlk günden beri deprem bölgesinde tam bir liyakatsizlik, beceriksizlik söz konusuydu. Biz, 2012 senesinde Meclis’te daha milletvekili iken Sinan Oğan’ın verdiği önerge, kanun teklifi kabul edilseydi, Afet Bakanlığı kurulsaydı; bu kadar insanımız hayatını kaybetmezdi. Biz bu ülkede raydan çıkan sistemi rayına oturtacağız. Siyasetçilerin bu ülkeyi aşağı çekmesinde son vereceğiz. Depremdeki liyakatsizliğin nelere mal olduğu, kaç cana mal olduğunu şahsen biliyorum. Bunların tekrar etmesine müsaade etmeyeceğim. Cumhurbaşkanı olduğumuz bir ülkede Kızılay çadır satamayacak. İlk üç gün depreme müdahale konusunda gecikilmeyecek, anında herkes, kim ne iş yapacağını bilecek. Kimse tek adam rejiminde olduğu gibi en tepeden bir talimat beklemek zorunda kalmayacak. Bizim yönettiğimiz ülkede liyakat olacak.
"HEKİMLERİN YURT DIŞINA KAÇMASINA GEREK KALMAYACAK"
Doktorlar gidince yerine Suriyeli, Pakistanlı doktorları getiriyorlar ama unutuyorlar ki; Atatürk ‘Beni Türk hekimlerine emanet ediniz’ sözünü boşuna söylememişti. Biz, Türk milletini Türk hekimlerine emanet edeceğiz. Türk hekimlerinin yurt dışına kaçmasına gerek kalmayacak.
Sinan Oğan, içinizden biridir. Köyde doğmuş, büyümüş. Çiftçilik, çobanlık yapmış ve sizin meselelerinizi bilen birisidir. Bu saatten sonra Sinan Oğan’ın bir ders çalışmasına gerek yok. Yıllardır bu günler için hazırlandık. Memleketin dört bir yanına gittik, insanlarımızla görüştük. Sorunlarını öğrendik. Aslında içinde yaşıyorduk çünkü.
Bu seçim köhne ile yeni arasında bir seçim olacak. Bu ülkenin son 20 senesinde Erdoğan var. Muharrem İnce ve Kemal Kılıçdaroğlu var. Milletin önüne bir tane de tahterevalli konmuş. Bir tarafından oturan Erdoğan, 20 senedir ülkeyi yönetiyor. Yeni vereceği hiçbir şey yok. Diğer tarafında ise Kılıçdaroğlu ve İnce oturuyor. Onlar da 20 senelik günahın ortaklarıdır. Önümüzdeki seçim köhne ile yeninin seçimidir. Siz, bu ülkede teknolojik ürünler alırken en donanımlısını alıyorsunuz. Cumhurbaşkanı seçerken neden en yenisini, en teknolojiyi doğru kullananı, en donanımlısını seçmeyesiniz ki? Ben inanıyorum ki; siz de köhneden bıktınız. Siz de yoruldunuz. Ülkemiz de yoruldu. O sebeple de bu seçimi gelin bir yenilenme seçimi olarak, bir arınma seçimi olarak ve Türkiye’yi geleceğe taşıma seçimi olarak görelim. Bunun için de oy pusulasındaki dördüncü sıradaki Sinan Oğan’a ‘evet’ mührünü basın.”
“MUHALEFETİYLE İKTİDARIYLA ÜLKEYİ BU DURUMDAN KURTARMALARI BEKLENEMEZ”
Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce, AKP’yi 21 yıldır iktidarda değillermiş gibi daha önceki vaatleri yerine getirmişler gibi yeni vaatlerle ortaya çıkmalarını eleştirdi. İnce, “O nedenle ne cumhur ne millet, tek yol memleket diyoruz” dedi. İnce, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na yönelik taşlı saldırıyı da kınadı ve "Erzurum'da Sayın Ekrem İmamoğlu'na yönelik gerçekleştirilen provakatif saldırıyı kınıyorum. Savaşa değil seçime giriyoruz. Bu tür provokasyonlara asla boyun eğmeyeceğiz" dedi.
İnce, “Bu iktidar döneminde liyakat ve ehliyetle makamla görev arasındaki bağ koparıldı. Partili olmak ve kayıtsız olarak biat etmek her görev için şart haline getirildi. Ortak akılla bilimle ve tarih bilinciyle yönetilmesi gereken devlet ayak üstü kararlarla ve günübirlik politikalarla idare edilir hale geldi. Türkiye’nin hiçbir sorununa çare olamayan bu iktidarın gitmesi şarttır. Ancak bu gitsin de yerine ne gelirse gelsin mantığı doğru bir mantık değildir” dedi.
"Biz ne iktidara karşı olduğumuz için teröristiz. Ne de bu muhalefeti eleştirdiğimiz için bölücüyüz. Türkiye, ölümle sıtma arasında tercih yapmak zorunda değildir. Milletimize üçüncü bir yol var demek için karşınızdayız. Muhalefetiyle iktidarıyla ülkeyi içinde bulunduğu duruma düşürenlerin, ülkeyi bu durumdan kurtarması beklenemez. İktidarın 21 yıldır iktidarda değillermiş gibi daha önceki vaatleri yerine getirmişler gibi yeni vaatlerle ortaya çıkmaları muhalefettekilerin daha önce defalarca seçim kaybetmelerine rağmen aynı yöntemleri kullanarak iktidarı devredeceklermiş gibi ortaya çıkmaları milletimizin aklıyla alay etmektir. O nedenle ne cumhur ne millet, tek yol memleket diyoruz.
Yeniden inşa politikaları çerçevesinde başta Anayasa Mahkemesi olmak üzere devlet kurumlarının tarafsız çağdaş ve demokratik denetim yapma yetkisini kullanabilmesi için gerekli düzenleme ve reformları derhal yapacağız. Demokrasimizi milli bütünlüğümüzü ve güvenliğimizi tehdit eden, FETÖ, PKK, Hizbullah, IŞİD ve benzeri bütün terör örgütlerine karşı tavizsiz mücadele edeceğiz. Depremlere hazırlanmayı en öncelikli işimiz olarak görüyoruz. Depreme dirençli binalar ve deprem dirençli yerleşim yerleri inşa edeceğiz.”