CHP İstanbul İl Başkanlığı için ilk aday belli oldu!
Cumhuriyet Halk Partisi’nde (CHP) ilçe kongreleri sürerken İstanbul’da il başkanlığı için adaylığını açıklayan ilk isim, geçen ay İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu tarafından İBB Başkanvekilliği görevinden alınan, İBB Belediye Meclis üyesi ve eski CHP İstanbul Gençlik Kolları başkanı iş insanı Selçuk Sarıyar oldu.
Sarıyar, “Elbette böyle bir arzumuz, niyetimiz var. Sayın büyükşehir belediye başkanımız il başkan adaylığı konusunda bazı duyumlar geldiğini, başkanvekili görevi devam ederken il başkan adayı olmanın sıkıntılı olabileceğini söyledi. Ben de kendisine hak verdim. Başkanvekilliği pozisyonunun getirdiği güçle başka bir göreve alan açmanın doğru olmadığını düşünüyorum. Tıpkı şu anda, CHP’de grup başkanı olup aynı zamanda genel başkanlığa adayım demenin de doğru olmadığı gibi. Sayın Kılıçdaroğlu’nun kutuplaşmaya karşı barıştırma politikası doğru bir politikaydı. Bu politikanın bırakılmaması, aksine üzerine gidilmesi gerekiyor.” dedi.
Halen İBB’de Belediye Meclis üyesi olan 39 yaşındaki Selçuk Sarıyar, Cumhuriyet gazetesine konuştu:
“Son zamanlarda adınızı parti tabanında ve kamuoyunda duymaya başladık. Kendinizden ve parti içindeki çalışmalarınızdan, görevlerinizden bahseder misiniz?
İstanbul Siyasal Kamu Yönetimi mezunuyum. Aynı zamanda Kamu Hukuk Yüksek Lisansı ve İşletme Yüksek Lisansım var. Cumhuriyet Halk Partisi’nde Tuzla Gençlik Kolu Başkanlığı, İstanbul Gençlik Kolu Başkanlığı yaptım. 2019 yerel seçimlerinde Beşiktaş ve büyükşehir belediye meclis üyeliğine seçildim. 2019 yılında göreve ilk geldiğimizde Cumhuriyet Halk Partisi’nin grup sekreteri olarak görev aldım. Son süreçte de İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanvekilliği görevini yaptım. Şu anda da meclis üyeliği görevim devam etmekte.
İBB Başkanvekilliği görevini yürütüyordunuz ancak görevden alındınız. Süreç nasıl yaşandı?
Sayın büyükşehir belediye başkanımızla olan hukukumuz 2011 yılına dayanıyor. Ben İstanbul Gençlik Kolu Başkanıyken kendisi de Beylikdüzü’nde ilçe başkanımızdı. 2019’daki yerel seçimlerle birlikte hukukumuz ilerledi. Başkanvekilliği görevi, sayın büyükşehir belediye başkanımız tarafından bana tebliğ edildi. Haliyle, bu görevin sonlanması süreci de kendisiyle alakalı. Aramızda kesinlikle tartışma olmadı. Sayın büyükşehir belediye başkanımız il başkan adaylığı konusunda bazı duyumlar geldiğini, haklı olarak da, başkanvekili görevi devam ederken il başkan adayı olmanın sıkıntılı olabileceğini söyledi. Ben de kendisine hak verdim. Başkanvekilliği pozisyonunun getirdiği güçle başka bir göreve alan açmanın doğru olmadığını düşünüyorum. Tıpkı şu anda, Cumhuriyet Halk Partisi’nde grup başkanı olup aynı zamanda genel başkanlığa adayım demenin de doğru olmadığı gibi.
Seçimlerin tamamlanmasıyla CHP için kurultay süreci başlamış oldu. Kurultaya ilişkin öngörü ve izlenimleriniz nelerdir?
Cumhuriyet Halk Partisi Türkiye’nin en demokratik siyasi partisi olduğunu bu süreçte bir kez daha gösteriyor. Genel seçimden sonra toplumda bir umutsuzluk oluştu. Bunun farkındayız. Toplumdaki bu hissiyatı hızlıca değiştirmemiz gerekiyor. Bu minvalde de genel başkanımızın belirlediği kongre takvimi kararı konusunda, mahallelerimizde kongre süreçlerimiz başladı. Bu süreci biraz 1960-1970’lerde yaşanan süreçlere benzetiyorum.
1957 yılında İsmet Paşa’nın oluşturmaya çalıştığı ittifak, sonrasında da kaybedilen bir seçim var. Hemen sonrasında parti içerisinde yine benzer tartışmalar var. Şu anki süreci de o dönemin hızlandırılmış hali olarak görüyorum. Partimizde de kongreler devam ediyor. 10 Eylül tarihine kadar 39 ilçede ilçe kongrelerimiz tamamlanmış olacak. Sonrasında da il kongrelerimiz ve kurultayımız gerçekleşecek. Bizim bu süreçten yeniden umudu örgütleyerek, motivasyonu sağlayarak çıkacağımıza inanıyorum. Bu da 2024 yerel seçimlerinde bize başarıyı getirecek.
İsminiz CHP İstanbul İl Başkanlığı için konuşuluyor. Adaylık düşünceniz var mı?
Elbette. Cumhuriyet Halk Partisi’nde bu görevler çok önemli. İsmimizin buralar için anılıyor olması dahi benim için çok önemli. Ancak, Cumhuriyet Halk Partisi’nde genellikle aday olunmaz, örgütler aday gösterir. Örgütün aday göstermesi için de ilçe kongrelerinin tamamlanması gerekiyor. Elbette böyle bir arzumuz, niyetimiz var. İlçe kongrelerinden sonra bunun yolu, yöntemi ve yönü belli olacaktır.
Seçimlerin tamamlanmasının ardından hem CHP’ye hem de CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelik çeşitli eleştiriler yapılıyor. Eleştirilere ilişkin ne söylemek istersiniz?
Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin en büyük zararının sosyal demokratlara vurulan engel olduğunu düşünüyorum. Sosyal demokratların iktidara gelmemesi için bu ülkede bir sistem gelmesi gerekseydi, bunun en güzel örneği cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi olurdu. Çünkü sosyal demokratların oyunun yüzde 35’i geçemeyeceğine dair bir algı söz konusu. Sayın Kılıçdaroğlu, toplumda oluşan derin kutuplaşmayı tüm seçim süreci boyunca ve öncesinde yaptığı politikalarla, insanları birleştirmesiyle, insanları barıştırmakla bir ortadan kaldırmaya çalıştı ve sonuçta sistem yüzde 51’i gerektirdiği için böyle bir birlikteliği vurguladı. Doğru bir politikaydı. Bence bu politikanın bırakılmaması, aksine üzerine gidilmesi gerekiyor. Bu politikayı başardığımız durumda cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini ortaya koyanlar boşluğa düşmüş olacak. Bizim amacımızın bu politikaları büyütmek olduğunu düşünüyorum. Sayın genel başkanımızın politikalarını büyüterek, topluma doğru anlatarak ve sahip çıkarak başarının geleceğine inanıyorum.
Çok acımasız ve haksız eleştiriler olduğunu düşünüyorum. Uygulamada hatalar olabilir. 6 siyasi parti Türkiye’nin geleceği için bir masada buluşuyor. Bu bile bence kutuplaşmanın bu kadar arttığı bir dönemde çok değerli. Ancak, seçim sonuçlarına göre bütün politikalarımızı bir kenara koymak yerine, üzerine çalışıp bu politikaları büyütmek zorunda olduğumuzu düşünüyorum. 69 seçimleri sonrası oluşan tepkiyi ve eleştirileri dinleseydi, Ecevit 73’te ortanın solunu yerelde ve genelde iktidara taşıyamazdı.
Önümüzde bir seçim daha var. Eleştirilere de baktığımızda seçmende umutsuz bir havanın hakim olduğunu görüyoruz. Bu umutsuzluğu kırmak için nasıl çalışmalar yürüteceksiniz?
Cumhuriyet Halk Partisi toplumda yaşanan bu umutsuzluğun farkında. Bu umutsuzluğu insanları tekrar motive ederek yıkabiliriz. Biz bir kongre sürecindeyiz. İstanbul’da 39 ilçenin 27’sinde kongrelerimizi tamamladık. Yaklaşık 15 ilçede gençlik örgütünden gelen, bu partinin bayrağını taşıyan genç arkadaşlarımızın kongrelerde başarılı olduğunu görüyoruz. Genel Başkanımız aklıselim ve sakin bir şekilde kongre takvimini önümüze koydu. 2024’te yeni yüzlerle, yeni söylemlerle, halkın gerçek sorunlarına gerçekçi çözümler üreten gençlerle bu işin başarılacağını düşünüyorum.
Değişim tartışmaları da hem partinin hem de kamuoyunun en önemli gündemlerinden. Siz ‘değişim’ tartışmalarına nasıl bakıyorsunuz?
Değişim ‘şu gitsin bu gelsin’ ile olacak bir iş değil. Bu, örgütün talebi doğrultusunda zaten bir kongre süreci başlayan bir talep var. Cumhuriyet Halk Partisi örgütü zaten en doğru kararı verecek örgüttür. İlçelerde başlayan değişim süreci ilde gerçekleşir ve buna en doğru kararı yine Cumhuriyet Halk Partisi Örgütü verir.
Bir de, değişim tartışmalarının benim ya da başkasının, kimsenin tekelinde olmadığını düşünüyorum. Partimiz içerisinde son süreçte yaşanan değişim tartışmalarında yöntemin çok yanlış olduğunu düşünüyorum. Partide zaten değişim kongrelerle birlikte yaşanıyor. Tabandan tavana gerçekleşen bir değişim söz konusu.
CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun yurtdışı seyahatleri çokça konuşuluyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’da Kılıçdaroğlu’nun ABD ziyaretine ilişkin, “8 saat hamburgercide ne yaptınız” diye soruyor. Siz de bu ziyaretlerde yer aldınız. Neler yaşandı o ziyaretlerde?
Ben hem Almanya hem de ABD ziyaretlerinde sayın genel başkan ile birlikteydim. Siyaset hayatımda benim için çok büyük tecrübe olacak olaylara tanıklık ettim. Türkiye siyasetinde siyasetin iki kavgası olduğunu görüyorum. Bir tarafta akıl ve vicdanı önceleyen bir siyaset var, bir tarafta da algıyı. Genel başkanın ziyaretleri akıl ve vicdanı önceliklendiren siyasetlerdi.
Burada yurt dışında yaşayan akademisyenlerle, öğrencilerle bir araya geldi, yatırımcılarla görüştü. Hepsine şunu aşılamaya çalıştı. ‘Ülkenize sakın küsmeyin. Ne olursa olsun bir ayağınız hep ülkenizde olsun’ dedi. Bu akıl ve vicdan siyasetidir. Ancak algı siyasetinde dediler ki ‘8 saat hamburger yediniz’ dediler, hatta ABD haritasında eyaletlerin yerini değiştirerek yine algı yapmaya çalıştılar. Sayın Genel Başkan akıl ve vicdan siyasetinin gerektirdiği ne varsa onu yaptı. Yatırımcıları ülkemize getirebilmek için görüşmeler yaptı, yurtdışına giden gençleri ülkelerinden umutlarını kesmemeleri için motive etti, Türk akademisyenlerin ülkelerine katkı sunma isteklerini nasıl hayata geçirebiliriz diye görüşmeler gerçekleştirdi. Döndükten sonra da burada bir vizyon açıklaması yaptı. Ancak maalesef algı siyaseti ülkede galip geldi. Ama bu bizi umutsuzluğa asla itmeyecek.”