Atalay: 37’si çocuk 147 kayıp başvurusu var, kimse soruşturmuyor
Gezi Davası nedeniyle tutuklu olan ve AYM’nin kararına rağmen Yargıtay’ın direnmesi nedeniyle vekilliği düşürülen Can Atalay cezaevinden Hatay’da depremde kaybolan çocukların durumunu dile getirdi.
Atalay yazısının ilgili bölgesinde şu ifadeleri kullandı:
“Sadece bir derneğe 37’si çocuk 147 kayıp başvurusu var. Deprem bölgesindeki kimsesizler mezarlıklarında dahi yüzlerce insan bulunuyor. Bazı kayıpların enkazdan çıkarıldığı, hastaneye götürüldüğüne dair tanıklıklar, bilgiler var ama bunlar etkin bir şekilde soruşturulmadı, soruşturulmuyor”
Atalay’ın Birgün’de yayınlanan yazısının tamamı şöyle:
"Kardeşinin başucunda “yasını tutamamak reva değil hiçbir insana” dedi Gamze Elvan.
A-47’deydim ve dondum kaldım.
Bir seher vaktinde, neredeyse evinin önünde öldürülen gencecik bir fidanın ölümünün onuncu yılında işitilen bu söz o ana kadar hiç düşünmediğim bir şeyi fark etmemi sağlamıştı: Gamze, Özge, Sami abi, Gülsüm abla canlarını toprağa verdi ancak yaslarını tutma hakları hiç olmadı.
O on yıl boyunca adını koyamadığım ama her görüştüğümüzde oracıkta olduğunu hissettiğimiz şeyin adını koyuyordu Gamze “yasını tutamamak reva değildir”…
6 Şubat depremlerinin üzerinden 15 ayı aşkın zaman geçti ama yakınlarının hala ölü mü diri mi olduğunu dahi bilmeyen, emin olamayan ve belki de en kötüsü feryatlarının işitilmemesiyle yüreği yanan insanlarımız var.
Yaslarını tutamıyorlar ve bu reva değil hiçbir insana …
Tarihimizin en büyük acılarından birinin orta yerinde bu insanlar nasıl bu kadar yalnız bırakılabiliyor?
Sadece bir derneğe 37’si çocuk 147 kayıp başvurusu var.
Deprem bölgesindeki kimsesizler mezarlıklarında dahi yüzlerce insan bulunuyor.
Bazı kayıpların enkazdan çıkarıldığı, hastaneye götürüldüğüne dair tanıklıklar, bilgiler var ama bunlar etkin bir şekilde soruşturulmadı, soruşturulmuyor.
TBMM’de bu kayıplar için araştırma komisyonu kurulması önerisi reddediliyor.
Cumhurbaşkanı’ndan İçişleri Bakanı’na kadar yürütme tek kelime etmiyor, tek istisna Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı’nın bu insanları muhatap almadan, sorularına yanıt vermeden “kayıp yok” beyanı ise derde derman olmak şöyle dursun acıyı derinleştiriyor.
Yakınlarının hayatını kaybettiğini bilen, kabul eden ve sadece başına varabilecek bir mezarları olsun isteyen insanların talepleri dahi yanıtsız kalıyor…
Bir toplumun “tasada ve sevinçte ortak olması”nın ne kadar önemli olduğu hep söylenir. Ve hatta “bir milleti millet yapan tasada ve sevinçte beraber olmak”tır diye de söylenir.
Çocuğunun, kardeşinin, torununun akıbetini soran, emin olmak isteyen insanlarımıza “Yapılabilecek her şeyi yaptık, etkin, eksiksiz bir arama gerçekleştirdik” dememizin sadece o ailelere değil tüm topluma ”iyi” geleceğini kim reddedebilir?
6 Şubat kadar büyük bir toplumsal acının ardından tek bir insanını arkada bırakmamak, kayıpların tümünü araştırmayı hem kamu idaresinden talep etmek hem de toplumsal bir seferberlik haline getirmek her birimize, tüm topluma iyi gelecektir.
Bu nedenlerle;
1. Yakını 6 Şubat depremlerinden bu yana kayıp olan her bir insanımızın sesinin işitilmesini, etkin bir aramanın toplumsal bir seferberliğe dönüştürülmesini,
2. Özellikle devlet korumasındaki çocuklar ve halen bakıma muhtaç durumda olan insanlarımız arasında etkin bir aramanın yapılmasını,
3. Kayıp iddialarının yoğunlaştığı alanlarda ve enkazın taşındığı, döküldüğü alanlarda teknik arama yapılmasını,
4. TRT ve diğer TV kanalları ile sosyal mecralarda kayıpların fotoğraflarının, bilgilerinin yayınlanmasını,
5. Bu seferberliğin etkin bir unsuru olacak TBMM’de bir araştırma komisyonu kurulmasını öneriyor ve talep ediyoruz.
Yakınlarını arayan insanların kayıplarını hep beraber aramak her birimizin, hepimizin görevi değil midir?
Eğer sevdikleri hayatlarını kaybettiyse bile onlara, her birine bir mezar borçlu değil miyiz?"